Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe’nin son haftalarda yaşadığı stres ve korku dolu haftalar dün geceki Ankaragücü oyununda da gündemini korumaktaydı.
Koca bir sezona hazırlanmış Fenerbahçe’nin lige başarılı sonuçlarla gelip sekiz hafta üst üste kazanması iyi de sonrasındaki haftalarda düşüşe geçip yerlere serilmesi aslında çok hazin bir durum...
Sarı-lacivertli kadronun tüm hatlarını sarıp sarmalamış olan “dağınıklık ve paslaşma kaosu” gerçekten tedavisi uzun sürecek bir hastalığı anlatıyordu sanki bizlere... Ankaragücü’nün oyun alanında kurduğu kazanma planı Fenerbahçe’nin oyun kurucularını erkenden presleme ve kazandıkları topları da en yakınlarındaki renkdaşlarına aktarmaktı. Öyle de yaptılar Ankaragücülüler... Hiç gösterişe girmeden Alex-Cristian-Özer-Mehmet Topuz ve Selçuk gibi isimleri çok zaman başarıyla kilitlediler. Ve sarı-lacivertli takımın kolunu-kanadını oynatamaz hale getirdiler. Defansta Lugano’nun ilk goldeki kademe yanlışı, Bilica’nın başıbozuk öne çıkışları, geriye dönüşteki rötar hataları Daum tarafından iyice izlendi mi dersiniz? Roberto Carlos sol kanatta takımını kurtarmaktan çok “şu sıkıntı dolu haftalar bitse de memlekete dönsem” angaryacılığını sergiliyordu sanki boş tribünlere...

Haberin Devamı

Boş tribünler bir zulüm
Gökhan Fenerbahçe’de herşeye rağmen ayakta kalıp rakiple boğuşan nadir isimlerdendi. Ancak onun kullandığı sol kulvarda bu tehlikeyi iyi bilen, Gökhan’ın çıkışlarını engellemek için emek sarfeden pek çok sayıda Ankaralı vardı ki...
Boş tribünlere oynamanın ne denli bir zulüm olduğunu bizim federasyoncular hâlâ niçin anlamazlıktan geliyorlar... Dünya’daki sayısız “görsel sanat” anlamı taşıyan toplu gösterilerin hangisinde bir densiz seyircinin suçu yüzünden tribünler boşaltılır ve seyirci cezalandırılır ki... Ayrıca futbol seyircisini tribünlere çekmek için tüm dünya değişik etkinlikleri araştırıp gündeme sokarken bizdeki bu duyarsızlığı anlayabilmek zor mu zor...
Evet, bağırış ve çağrışların kulakları tırmaladığı gecede zaman zaman futbola benzeyen durumlarda yaşanıyordu tabii... Alex’in tüm zorluklara rağmen “gemisini kurtarmaya çalışan kaptan” gösterisinden öte ilk kez 90 dakika oynayan Özer’in özveri ve bilinç dolu başarısını da inkar etmemeliyiz... Bunlardan başka dişe dokunur bir şey yoktu Saracoğlu’nda... Son dakikalarda gelen Güiza sayısıyla kazanılan üç puan dahi fazlaca iyimserlik yaratmamalıdır Fenerbahçe’de... Çünkü tüm eklem yerlerinden gıcırtılar gelen bu takımı yeniden servise sokup ligin ikinci yarısına bilimsel bir şekilde hazırlamak hiç de kolay gibi görünmüyor bizlere...