90 dakika boyunca futbolun varlığı adına adeta yaprak kıpırdamıyordu Saracoğlu’nda.
Samsunspor’un içine kapanık bir oyun formatına sığınıp, önce gol yememek anlayışı ile oynaması çok doğaldı. Ancak sarı-lacivertli kadronun al gülüm-ver gülüm paslaşmalarıyla zamanı öldürmesi Fenerbahçe’nin geçmiş haftalardaki hızlı oynama ustalık ve becerileriyle örtüşüyor muydu yani? Emre’nin orta alandaki suskun kalışı, Cristian’ın tribünlere tembellik gibi gelen etkisizliği ve de Alex’in bölge markajı içinde sıkıştırılmasına rağmen yaratıcı hareketler ve öne dönük kritik paslardaki fukaralığı tribünlerde 4 gözle gol bekleyen taraftarları hayli endişelendiriyordu doğrusu.
* * *
Umutlar ikinci yarıya kaydırılmıştı sarı-lacivertli kadroda... Gerçekten de maçın ikinci perdesine hızla giren Fenerbahçe, Samsunspor defansına yükleniyor ve mühim pozisyonları, Emre’nin dalışı ve şutu sayı getirmiyor, ancak Fenerbahçe’nin devre arası soyunma odasında tatlı-sert bir özeleştiri muhabbeti yaşandığını da işaretliyordu sanki bizlere.
Ancak yarışmada zaman 60. dakikayı da aşınca Aykut Kocaman’da da sabırlar tükeniyordu. Öyle ya, Stoch’u top oynadığı bölgede zirgi ilaçlamada kullanılan tek motorlu ve de beş kanatlı pırpır uçakları gibi etkisiz kaldığı, Özer’i de varlığı ile yokluğu pek anlaşılamadığı için kenara alıyor, Bienvenu ve Dia ile hücumu takviye ediyordu Aykut Hoca... Ancak Dia’nın anında sakatlanıp çıkması ve yerine Caner’in girişiyle, işlerin iyi gitmediği bir gecenin yaşandığının habercisi gibi bir duygu yayılıyordu sanki Fenerbahçe severlerin doldurduğu tribünlere.
* * *
Dünkü gecede ve sonuçta Samsunspor’u kanatlarla göbekten Fenerbahçe’yi mükemmel defans düzeni dengeleriyle karşılayıp gol şansı tanımadığı için kutlamamız gerekir. Fenerbahçe’de ise Alex-Semih ve Emre kendilerine özgü yaratıcılıklarına tekrar kavuşup şansa dönük beleşcilikten medet ummayı kesmezlerse sarı-lacivertli takımın futbol oyunundaki akıcılığı ve puan toplama bereketi tehlikeye girer, haberleri ola...