Trabzon’da ligin son oyununda iki takım da “iş olsun, zaman dolsun” iştahsızlığı içinde yarışıyorlardı maçın ilk 45 dakikasında...
Fenerbahçe daha çok top gezdirip oyuna hakim bir hava yaratmaya çalışırken, Trabzon Umut’la erken bulduğu gole rağmen nedense içine kapanıp rakibi üstüne bekler bir havaya girmeye başlıyordu...
Ehh... Futbolda bu kadar erken gelen bir sayının üstüne yatıp kocaman bir zaman diliminin içinden “kazasız-belasız” çıkmak kolay bir iş midir hani, hele de rakibiniz iyisiyle, kötüsüyle Fenerbahçe gibi bir marka takım ise?
Sarı-lacivertli kadroda son maçlarda havaya girmiş gibi bir grafiğe doğru tırmanan Güiza “koca bir sezonda, berbat oyunların adamı olarak şöhretlense de“ dün birinci goldeki incecik ara pasına imza atıp maçın sonucunu ilan eden gole de mühürünü basarak maçın adamı oluyordu.
Oyunun ikinci perdesinde yarışma biraz daha hareketlenmeye başlıyor, özellikle de Alanzinho’nun üstün teknikle kullandığı paslar Trabzon’a gol fırsatları yaratıyordu. Ancak Fenerbahçe de oyundaki pas hakimiyetini korumaya devam ediyor, dengeli paslaşma düzeni içerisinde yine Güiza’nın mükemmel top aktarışlarını Deivid inanılmaz vuruş savurganlıklarıyla dışarı gönderiyordu...
Bize göre Trabzon’da Alanzinho’nun top kullanma gösterileri de seyretmeye değer güzelliklerle oyunu süslüyor, onun futbol dilini haftalardır iyi okuyamayan ekip arkadaşları bu maharetli futbolcunun işaretlemeye çalıştığı gol yollarına bir türlü hareketlenip Trabzon’un aradığı “mutluluk sayısını” yaratamıyorlardı.
Özetlersek, iki takım da maçı kazanmaları halinde gelecek yılın Avrupa kupalarında ne gibi avantajlar elde edeceklerini bilmelerine rağmen ısrarla aradıkları gol sayısına ulaşmakta çok da zorlanıyorlardı. Ehh.. Ne de olsa ligin 34. haftasıydı ve fizik güç olarak herkesin dibe vurduğu haftanın yaşanması da normaldi.
Aranan sayı uzatmalarda gündeme geldi. Dün gecenin Fenerbahçe’deki en aktif ismi Güiza, son saniyelerdeki pozisyona gol imzasını atıyor ve Fenerbahçe Trabzon’dan gecenin kazanan tarafı olarak ayrılıyordu.