Kadıköy’de 12. dakikada sahaya düşen gol talihsizliği bir anda Saracoğlu tribünlerini mateme boğuyordu sanki...
Deivid üzgün, takım şaşkın, tribünler ise ağır bir anlamsızlığın içinde sıkışıp kalmıştı bir anda... İşte, beklenmeyen bu talihsiz ana bir süre kilitlenip kaldı Deivid de, takım da seyirciler de... Bu durumun Fenerbahçe’de bir ağırlık yaratması, Chelsea’nin ise bu durumdan yararlanarak sahada “futboldan özel görüntüler sergileyecek“ bir fırsat yakalayarak boy göstermesi ise futbolun doğasındaki gerçeklerdi tabii... Bu arada hızla ilerleyen zaman içinde Zico kulübesinde de ince hesaplar yapıyor, Uğur Boral’ın kolektif oyundan uzak kalan “başına buyruk durumuna”, Kezman’ın ise ileride yine durgun, yine yaratıcılıktan uzak kalan tepkisizliğini de izliyor, ikinci yarıya Kazım ve Semih ikilisini daha maçın birinci perdesi bitmeden değişiklikler adına işaretliyordu sanki...
***
İkinci yarıda tam da ilk devrede yaptığımız tespitlerin gerçekleşmesiyle oyun başlıyor, ilk 45’te yenilen “pis gol”ün şaşkınlığından sıyrılmış bir Fenerbahçe görüntüdeydi. Çok doğru kararlarla Uğur Boral’ın yerine giren Kazım’ın golüyle içine düştükleri stres çukurundan derhal çıkıyor ve ortaya zengin atak düşünceleri ile donanımlı, orta sahada son derece bilinçli, savunmada kademe anlayışını tamamen değiştirerek toparlanmış bir Fenerbahçe fotoğrafı çıkıyordu tarihi maçın görüntü ekranlarına...
O da ne! İlk yarının üzgün delikanlısı Deivid sanki futbol hayatının en büyük flaşını çakıyor, sanırız günün, yılın değil de Şampiyonlar Ligi’nin albümüne girmesi tartışılamaz golünü 30 metreden savurduğu müthiş vuruşuyla sanki Chelsea ağlarına çiviliyordu.
Evet, İngilizler şaşkındı. İşte, Fenerbahçe buydu. İlk yarının kadersiz sonucuna rağmen hiç bozulmadan kendini yeniliyor ve mağrur Chelsea’nin burnunu yerlere sürtmesini bileğinin hakkıyla başarıyordu.
“Bu müthiş galibiyetin ikinci ayağı İngiltere’de nasıl biter?” sorusuna cevap dünkü oyunun içinde saklıdır bizce... Ne yani; berbat bir gol yemesine rağmen matem havasından sıyrılıp ikinci yarıyı çift golle süsleyen ve olağanüstü bir tempoyla kazanan Fenerbahçe, Londra’da niçin bir tur atlayarak “Türk günü” yaratmasın ki?