Fenerbahçe çok da doğru bir hız harekatı ile başlamıştı Kasımpaşa oyununa... Tek top kullanmalı akıllı düşünceler süratle gelişiyor ve sarı-lacivertli ekip özellikle Alex’le ve Aurelio’nun “reis”liklerinde göz kamaştırıcı paslaşmalarla kurguluyorlardı yarışmayı...
Şöyle yarım saate yakın süren bu harekât devrenin son çeyreğinde yavaşlıyor, Kasımpaşa, Fenerbahçe kalesini daha çok sayıdaki ataklarla zorluyor ve Fenerbahçe’nin iki-üç ciddi pozisyonu dışında bir türlü gol kapılarını açacak sayıyı bulamıyordu kendi seyircisi önünde ve sahasında... İyi de “ortadaki yanlış ne idi?“ suali çıkmıyor muydu kendiliğinden ortaya...
Hata şuradaydı bizce... Fenerbahçe defanstaki son adamı Edu ile uç oyuncusu Kezman arasında çok geniş bir alan bırakarak oynuyordu nedense... Halbuki takımın içerideki yönetmeni Alex bu anlamsız derinliği erkenden görebilse ve takımdaki defansif hattı orta çizgiye çekse o zaman Fenerbahçe’nin dar alanlardaki kısa pas maharetlerini daha anlamla doğacak ve gol pozisyonları kendiliğinden çoğalacaktı. Ancak olamıyor işte... Durumu içeriden ve dışarıdan acilen görüp kavramak ve de uygulamak kolay bir işlem değil tabii futbol oyununun akıp giden zamanlama dilimi içerisinde... İşte böyle bir geniş bölge hovardalığı içerisinde oynanıp bitiyordu Saracoğlu’ndaki yarışmanın ilk 45 dakikası...
Maçın ikinci perdesi de aynı görüntü ve oyun şemasıyla başlıyordu. Yani Kasımpaşa’ya boy gösterme şansı veren geniş bölgede oynama imkanı Fenerbahçe’yi yine yan ve geri paslara kilitliyor ve sarı-lacivertli kadronun gol açısından fukara bir gece geçireceği ihtimalleri yeşermeye başlıyordu... Ancak bu arada Zico acilen ustalığını konuşturuyor, ön stoper bölgesinde haftalardır bekleyen Selçuk’u oyundan alıyor ve bölgeyi Fenerbahçe’nin gol jokeri Semih’le takviye ediyordu. İşte bu doğru görüş meyvesini hemen veriyor, Semih’in öne ve kanatlara dönük oynama sivriliği hücum bereketleri yaratıyordu sarı-lacivertli ekibe...
İlk anahtar golün asisti günün en hareketli ve çabuk oyuncusu Gökhan’ın olabilir. Ancak Semih’in sağ kanattaki Gökhan’a aradan kestiği nefis pas ve Gökhan’ın Alex’e uzattığı top Fenerbahçe’yi üç puana kavuşturan sayı oluyor ve Semih hemen arkasından attığı yarışmanın garanti golüyle de artık sarı-lacivertli formanın ilk on birlerinin olmazsa olmaz ismi olduğunu anlatmak istiyordu sanki kadronun teknik yönetmenlerine... Gol sonrası yedek kulübesine koşarak ve oturarak yaptığı “KLAS ESPRİ” de bu anlamı taşımıyor muydu sizce de...