TFF Süper Kupa da olsa bu maçı sezonun en sıcak günlerinde oynatmak neyi ifade ediyor? Gerçi iki takım da elde olan sağlam oyuncuları ve transfer yenileriyle çıkıp oynadılar işte kupa yarışmasını...
Fenerbahçe orta alanda Alex - Emre - Cristian - Dos Santos gibi isimlerle kurduğu pas tezgahını göz alıcı bir şekilde kullanıyor ve Beşiktaş’ı oyuna fazlaca sokmuyordu. Ancak Kartal da şahinler gibi hazır, Yusuf - Bobo - Ernst - Fink gibi isimleriyle kaptığı toplarda çok ani ataklar yağdırıyordu Fenerbahçe kalesine. Peki henüz ikinci dakika içinde Bilica’nın kaptırdığı top sonrası Yusuf’a yaptığı bariz faul penaltının ta kendisiydi bizce. Ama Yunus Yıldırım düdüğünü çalmaya cesaretlenemedi. Niçin? Arkasından kırmızı kart geleceği gerçeği mi sayın hocamızı engelledi? Ama olmaz. Bunları göze alamıyorsanız o zaman “eyyamcı” derler adama...
Evet ne Denizli’nin Beşiktaş’ı ne de Daum’un Fenerbahçe’si tempo ve pozisyon yakalamak ciddiyetinden hiç taviz vermiyorlar ve karşılıklı ataklarla bayağı heyecanlı ve olabildiğince tempolu bir yarış devam ettiriyordu Atatürk Olimpiyat Stadı’nda. Beşiktaş’ta genç İsmail oldukça göze batan bir profesyonel dengeyle savunduğu sol kanadı Fenerbahçe’ye adeta kilitleme başarısı da gösteriyordu.
Sarı-lacivertlilerde Güiza yine ara paslarındaki incelikleri ve pozisyon kovalama ısrarcılığını oyuna istekle sürüyordu. Ayrıca geçen yılın laubali adamı Kazım, Daum’un başarılı motivasyonundan olsa gerek sarı-lacivertli kadronun en ciddi, çalışkan ve top kullanma başarılarıyla dikkat çekiyordu oyundan çıkana kadar.
İkinci 45’e Nihat’la başlıyordu siyah-beyazlı takım. Ancak sıcağın etkisi mi desek, iki ekibin de oturmamışlığını mı sebep olarak göstersek... Bu iki nedenin etkinliğini kabullenirsek taraflar uzun zaman hafiften de sinirli bir hava içinde bilimsel çıkışlardan uzak ve kaderci bir zorlamayla hücum arayışlarına koşuyorlardı.
Neyse ki Sivok, 75’te kendi takımının değil de adeta Fenerbahçe’nin imdanına (!) yetişiyor, hayretler verici bir şekilde serbest vuruşta barajın arkasından kopup gelerek topa elle müdahale ediyordu. Olay tartışılmaz bir penaltıydı.
Eh böyle bir avantaj oluşunca hele de vuruşu Alex yapıyorsa gol sayısından başka ne düşünülebilirdi ki... Sonrasında artık kupanın Fenerbahçe’ye gülümsediği açıktı. Kısa, özlü paslar ve Fenerbahçe’nin, Beşiktaş’a karşı ortaya koyduğu top kullanma zenginliğinin ağır bastığı yarışmaya büyük ustanın kafa golünü de eklenince oyunun sonu şekilleniyor ve Süper Kupa, Fenerbahçe Müzesi’ne doğru yol alıyordu.