Maç öncesi beyanatları ve tahrik edici ‘maçı seyretmeme’ boykotlarıyla futbolu kirlettiklerini farketmeyen anlı-şanlı (!) idarecilere ders verircesine bir futbol centilmenliği sergileniyordu Saracoğlu’nda...
Futbol, yalnız futbol değildir, iddialarını yaratanlara “Hayır, futbol sadece futboldur” cevabını yapıştırıyordu sanki Fenerbahçe ve misafir ekip Trabzonspor sahada... Sarı-lacivertli takımın disiplinli ve şuurlu saha yaygınlığı, hazırlık paslarındaki ciddiyeti, sanki ezeli rakibi Trabzonspor’a verilen önem ve saygınlığın belgeseli gibi sarıp sarmalıyordu stadı... Bu arada Fenerbahçe’de Gökhan Gönül’ün sağda, Ziegler ile Stoch’un sol kulvardan çıkışları ve Trabzonspor kanat oyuncularına uyguladıkları savunma başarıları maçın gidişatında sarı-lacivertli ekibi ön plana çıkaran teknik veriler oluyordu.
Trabzonspor, hücuma çıkışlarda haftalardır göze batan eksikleri dün de gündemdeydi. Burak’ın golcülüğüne, özelliklerine sarılı kalmak doğru olabilir. Ancak orta alandan ve yan hücum koridorlarından destek yoğunlaşmazsa Burak’ın yalnız kalışları ve çaresizliği nasıl giderilir ki? Alanzinho yalnız dün gece değil, oynadığı birçok yarışmada kuru bir heyecan yaratmaktan öteye geçemiyor. Sonuca etki yapıcı ve hücum bütünlüğünü tetikleyecek kalitelerden yoksun bir oyuncu. Dün o olumsuzluklara bir de Aykut’un akıldan yoksun sarı kartının 2. yarıda kızarmasını ve Trabzon’un gereksizce 10 kişi kalışını eklerseniz, geriye, maçı kaybetme kadersizliğinden başka ne kalır ki ?
Sadri Şener dostumuz ve yöneticiler sağa sola laf yetiştirmek uğraşları yerine Şenol Güneş kardeşle takımdaki teknik konuların sohbetini yapsalar bordo-mavili takımdaki teknik işler daha kolaylaşır bizce...
Lafı bırak işine bak gerçeğine dönersek eğer, puanların paylaşılması da çok normal olurdu yarışmada... Özellikle maçın 2. perdesinde heba olup giden birçok karşılıklı pozisyon vardı çünkü... Ancak Serdar’ın, Yobo’nun yanındaki özellikli oyunu, Mehmet Topuz’un başarılı temposu, Emre Belözoğlu’nun tekrar futbola dönüşü ve Ziegler’in kendi oyun alanında yarattığı 1. sınıf kalite oyuna ağırlıklarını koyunca Fenerbahçe’nin bu zorlu ama centilmence geçen yarışmadan beklediğini kazanarak çıkması, doğal sonuç olmuyor muydu?