Ligin ilk yarısı Fenerbahçe adına Alex’in adeta yoktan var ettiği süper frikik golüyle nihayetlenmesine rağmen sarı-lacivertli takımın “oturmuş bir ekip” veya “şampiyonluğa layık” bir yarışma havası içerisinde asla olamadığını açıkça belirtmeliyiz.
Aykut Kocaman, Fenerbahçe’de her hafta bir gariplik yaratarak kendi kendini tartışılır bir teknik adam haline getirmektedir nedense! Dün anlaşılması zor durum Lugano’nun niçin ilk tertipte olmadığı ve eşofman içinde yedekler arasında oturduğudur. Lugano, çok kart alıp agresif oynadığı için Aykut hoca tarafından makasa alındıysa, ilk yarının son maçında ve kaybedilen her puanın altından da kıymetli olduğu bir kritik haftada böyle bir uygulamaya soyunması “ağır bir hatadır”... Yok eğer yönetim tarafından kulağına “maç başı para alan Lugano’ya bir ders verelim” düşüncesi fısıldanmışsa, o zaman Kocaman’ın Fenerbahçe’deki varlığı tartışmaya açılabilir.
Yahu, Trabzon ve Bursa’nın kolayca puanlar topladığı bir devrede öyle bir riske girmenin bir anlamı olabilir mi? Sivas gibi ligdeki teknik değerleri ve klasmandaki yeri belli olan bir takıma gol yaratmak için tek forvetle, yani yalnız Niang’la saldırma anlayışı Fenerbahçe gibi kazanmaya endeksli bir takıma yakışıyor mu dostlar?
“Alex yan toplardan mucize yaratacak” veya “karambol pozisyonlardan rotarya goller hayali ile avunacaksınız” ve Fenerbahçe bu içi boş hayallerle şampiyonluk kovalayacak. Olacak iş mi yani? Haaa, maçı yine de Alex’in harikulade vuruşu ile kazanmış olabilir Fenerbahçe... Ama gelecek 17 maçlık ikinci yarı serisinde yine Alex’in mucizelerine sarılarak mı geçirecek futbol haftalarını sarı-lacivertli camia?
Özetlersek; Fenerbahçe’de dün Alex’in müthiş golü, Niang’ın iyi niyetli deparları ve çalışkanlığı dışında pek bir şey oynamadı. Cristian’ından, Mehmet Topuz’undan ve Santos’undan, genç Gökay’ına kadar kimse Fenerbahçeli gibi oynayamıyordu doğrusu... Sarı-lacivertli kadronun bu kurgu. Bu taktik. Ve bu kenar yönetimi tarzı ile ligde kıyasıya geçecek olan şampiyonluk yarışını kazanabilmesi ancak Alex’in dünkü gibi her hafta “yoktan var edeceği gollere bağlıdır ki”, işte futbolun doğasında da böyle bir hayalciliğe asla yer yoktur.