Fenerbahçe, güçlü rakibi Dinamo Kiev önünde oldukça başarılı bir doksan dakika yaşamasına rağmen sonuçta istediğine ulaşamıyordu maalesef...
Tüm oyun planlarını hızlı düşünüp-hızlı oynama üstüne kurmuş Dinamo, tam bir kontr atak kurgusu ve istediği beraberlik planı ile götürmekteydi yarışmayı... Fenerbahçe’nin hata yapmasını bekler bir kurnazlığı da sinsice saklamaktaydı Kiev, İstanbul’dan puan kapma hesapları arasında... Buna karşın Fenerbahçe’nin tribünlerde biraz da çekingenlikle beklenen yarışma tavrı oldukça doyurucu bir kurguda sarıp sarmalıyordu, sonucu merakla beklenen heyecan dolu geceyi...
Defans, orta saha ve atağa çıkışlardaki planlı, dikkatli ve de pas hatasından uzak yaşayan Fenerbahçe’nin oyun formatı çok iyiydi de, son hareketlerdeki becerisi ve gol yaratmaktaki ustalıkları görünmüyordu ortalarda... Evet, oyun formatı tribünlerde emniyet duyguları yaratıyor, sarı-lacivertli kadro komple bir ekip formatıyla ille de bulması gerekli kazanma sayısını ısrarla arıyordu, sayısız hücum çıkışlarıyla...
İkinci kırk beşe daha bir havalı ve hızlı bir tempo ile giriyordu Fenerbahçe... Alex-Emre-Kazım-Gökhan-Carlos gibi usta isimler, sağ ve sol kanatlardan rakip defansa sürekli bindirmelerle yükleniyorlar, ancak çeşitli karambollere rağmen beceri ve şans faktörleri hiç de yüz vermiyordu sarı-lacivertli golcü ayaklara...
Bu arada Kiev savunmacıları tatlı sertin çok üstünde bir uslupla Fenerbahçeli oyunculara çalışıyorlar, özellikle de Alex, Kazım ve Emre’nin koşu yollarında ayıplı vücut ve ayak darbelerini açıkça belli ediyorlardı. Ancak Avusturyalı hakem, birçok art niyetli pozisyondaki takdir haklarını neden Fenerbahçe aleyhinde kullanıyordu ki ?
Evet, Fenerbahçe futbol olarak bu yıl sanki krizli sonuçlarla hiç yaşamamış bir saha yaygınlığı ile tempolu bir yarışma çıkarmanın netliğiyle noktalıyordu oyunu... Ancak bu sonuç, sarı-lacivertli takımın varlığını ispat açısından çok işe yaramış olabilir. Yine de netice Süper Lig’deki gruptan çıkma hesapları adına ne işe yarar ki ?