Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hiddink efendi uzaktan kumandalı bir yönetim kurnazlığını Türkiye’ye yutturamayacağını anlayınca son haftalarda tribünlerde görünmeye başladı.
Ancak Hollandalı hocanın, milli takımlar bütünlüğü adına hangi plan ve programın gereğinde, neler yapıp neler yapmadığını öğrenebilmek bakalım ne zaman kısmet olacak Türkiye’deki futbol düşünürlerine...
Federasyon, hazretleri anlaşmaya doğru ilerlerken “Hiddink’le olmaz” diye haykırdığımız zaman birçok federasyon uleması hayretle karşılamıştı itirazlarımızı... Öyle ya onlar yerli-yabancı kavgalarımız adına harcadığımız on yıllarımızı hiç bilemezlerdi ki... Rahmetli Derwall’i Türkiye’ye “hem de beş lira aylık vermeden” getirip hem milli takımlara hem de Galatasaray’a danışman olarak kullandığımız zamanlarda Derwall, milli takım kampı ile Galatasaray idman ve maçları arasında mekik dokur, akşamları Ayazpaşa’daki evine ve saygın hanımına yorgun-argın dönerdi.
* * *
Şimdi, Hiddink’in kontratı federasyonun elini kolunu bağladığına göre milli takımların başına “teknik menajer” sıfatıyla ya “Fatih Terim” veya “Mustafa Denizli” acilen çağrılmalıdır. Bay Hiddink atacağı her adımını menajeri ile paylaşmalı ve milli futbolcularla kendi kulüplerinde başlayarak sıcak ilişkiler yaratılmalıdır. MENAJER tüm milli takımlar zincirindeki teknik yapılara el koymalı ve tüm teknik yetkiler onun elinde toplanmalıdır. Şenol Güneş’in Trabzon’daki, Ertuğrul Sağlam’ın Bursa’daki başarıları niçin futbol oyununun gizemli dünyasından bir haber, federasyon zevatınca dikkate alınmamaktadır?
Oğuz Çetin ve yardımcı kadro milli sınavlarda sınıfta kalmıştır. Bazılarının değişip değişmemesi sadece tek sorumlu olması gereken yine MENAJER’in takdirine bırakılmalıdır. BU OPERASYON’u zamansız bulanlar olursa açıklık getirelim; Yabancıların hoyratça cirit attığı ülkemizde, inanılmaz euro savurganlığının yapıldığı bir zamanda eğer teknik işlemler tek otoriteye bırakılmazsa Türkiye bu boşvermişlikle ne 2012’ye gidebilir ne de kulüpler seviyesinde Avrupa’yı zorlayabilir. Bu acil durumun dengeleri herkesçe iyi ölçülüp biçilmelidir. Milli formada yitirilip gitmiş coşku dolu havayı tekrar yaratmanın tek yolu budur beyler.
* * *
Euro 2012 Elemeleri’nde lastikleri erken patlayan Türkiye’nin gruptan ikinci olarak Play-Off’lara kalması sanki mucize olarak gelmektedir bizlere... Öyle ya futbolda “takım oyunu” gerçeğini yakalamak hiç de kolay bir iş değildir. İşte Türkiye’nin on yıllardır çektiği sıkıntıların ana kaynağı da burada yatmaktadır. Yani, rakip takıma göre bir oyun taktiği kurgulamak için çok maskatlarda kullanılabilecek fizik gücü ve teknik kapasiteleri yüksek oyuncular gerekir.
İşte Türkiye bu ihtiyaçlara cevap verebilecek oyuncu üretiminden yoksundur ve sorun da buradadır.
Ülkemizde futbol özel yasa ile ekonomik özgürlüğüne kavuştuğu ve kulüpler birliği kurulduğu yıllardan beri bu üretim konusunu inceleyip birlik ve beraberlik anlayışı içinde bölgelerde spor ve futbol okulları kurmaya çalışacağına özerk federasyonlar bütün düşünce ve ilişki imkanlarını “yabancı sayısını artırmak” üzerine yürütmektedir. İşin en acı tarafı Futbol Federasyonu da kulüplerin bu “futbolumuza karşı acımasız isteklerine körü körüne uymaktadır.”
İşte tıkanıklık ve Türkiye’nin kendi yapısına özgü bir ekol yaratma açmazının bilinmezliği de burada yatmaktadır.