Milli Takım’ın, Kazakistan önünde sergilediği futbolun öyle üst düzey bir kalite taşımadığını farklı sonuca rağmen belirtmemiz gerekmektedir.
Galibiyet zaten beklenen bir sonuçtu. Ancak defans - orta alan ve hücum bölgesindeki ilişkilerin pek parlak olduğu da söylenemez. Orta alandaki hazırlık pasları ve hücuma çıkış atakları oldukça yavaştı. Çabuk düşünüp - çabuk hareketlenme dediğimiz organizasyonlar için parlak laflar etmemiz doğru olmaz.
Çünkü Hamit’in enfes volesiyle gelen ikinci sayıdan sonra Kazak kardeşlerimizin oyundan kopup, kaderlerine razı bir tempo düşüklüğüne yuvarlandıkları açıkça ortadaydı... Bu büyük avantajı birkaç gün sonra oynayacağımız Belçika maçında yakalayabilir miyiz? Tabii ki hayır! İşte bu açıdan da bakarak değerlendirmek gerekir dünkü net skorlu galibiyeti.
İleri ikili Nihat ve Tuncay’ın bildiğimiz son hareket arızaları dünkü farklı sonuca rağmen yine gündemdeydi. Hele Nihat’ın attığı gole rağmen ortaya koyduğu futbol ve pozisyon fotoğrafları, gruptaki diğer kaliteli ekipler önünde ne kıymet ifade eder tartışmak lazımdır.
Bir de teknik kulübedeki bir hakikate parmak basmak gerekiyor bizce... Bu takım Guus Hiddink’in değil, Oğuz Çetin’in ekibidir bize göre. Çünkü geçmişte rahmetli Derwall de, Sayın Piontek de İstanbul’da yaşayarak ve tüm lig maçlarını kovalayarak tespit ederlerdi kadroyu. Ama Bay Hiddink öyle mi ya! Hollanda’dan, Türkiye liglerini televizyonlardan izleyerek değerlendiriyor herhalde oyuncularını. Hiç böyle bir laubalilik olabilir mi? Oğuz Çetin’le yapılacak telefon ilişkileriyle kadro tespit edilebilir mi?
Dileriz federasyoncu kardeşler bu durumun geçici olduğunu açıklar da, biz de korkularımızdan kolayca arınırız...