Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Futbolumuzda şike zelzelesi tüm hukuki gizemleriyle ülkeyi sarsmaya devam etmektedir.
Hemen her renklerden oluşan futbol sevdalıları ekran başına kilitlenip, gelişmeleri hayret-korku ve merakla izlemektedir... Aziz Yıldırım, Şekip Mosturoğlu’dan sonra Serdal Adalı, Tayfur Havutçu ve Belediyesporlu futbolcuların da tutuklu olarak yargıya alınması işin vehametini zirveye taşımıştır sanırız.
Federasyon Başkanı’nın ligin ve Avrupa Kupaları’nın kaderini çizmek için UEFA’ya yani Cenevre’ye giderken verdiği tereddütlü beyanatlar konunun üzerine tuz-biber ekmiştir sanki. On yılların birikimi olan bu kirlenmeden arınıp, temizlenme fikri hepimize sıcak gelmektedir. Ancak 10-15 kişinin rol aldığı bu çirkin oyunların ince hesaplarını yapmadan, asırlık kulüplerimize yüklenmek ne derece adil bir yol ve hukuki bir yöntemdir; tartışılmaya değer doğrusu!
Ne yani; büyük kulüplerin çevresine çöreklenip ben şu futbolcuyu ayarlarım-biz bilmem ne maçını şu fiyata bağlarız gibi pislik yöntemlerle, önce o kulübün yönetici ve kasasını sögüşleyen bu ahlak yoksunları yüzünden mi futbolun ipini çekeceğiz ülkemizde?
Yazık, çok yazık olur arkadaşlar, bu kulüplere ve Avrupa’ya yaklaşabilmek adına bunca yıl verilen emeklere... Rahmetliler Orhan Şeref Apak-Hasan Polat, Gündüz Kılıçlar-Cihat Armanlar-Hakkı Yeten ve niceleri dürüstlük abidesi fanilerin Türk futbolunu kurmak için bir ömür tükettikleri temiz emeklere yazık olmaz mı sizce de?
Lefter Küçükandonyanis’in hayat boyunca aldığı transfer ücretinin ‘eski tl değerleriyle’ 100 bin lirayı dahi bulmadığını bilmem bilir misiniz? Yalnız Palermo’dan aldığı 30 bin doları, yıllarca nasıl gözü gibi sakladığını çok iyi bilenlerdenim ben Lefter Ağabeyimiz’in... Ya Metin Oktay ustamızın son yıllarında ne ekonomik sıkıntılarla yaşadığına dikkat edenleriniz oldu mu? Hiç sanmam. Metin Oktay’ın o korkunç araba kazası sırasında fren yerine niçin gaz pedalına bastığı sorusu hala benim beynimde bir soru işaretidir. Yani bu büyük üstadların futbolumuza nasıl bembeyaz hizmet yıllarıyla değer kazandırdıklarını hatırlatmak için yazıyorum bunları.
Büyük Başkan Süleyman Seba’nın sıfır kilometre yerli arabaların havada uçuştuğu bir sezonda kulağına gelen şike dedikodularını nasıl kovalayıp şampiyonluğu bile bile reddettiğini sizler nasıl hatırlamazsınız, sayın orta yaşlılar..? Gözlerim dolu dolu olarak aktarıyorum bu düşüncelerimi sizlere, yani futbolun ekonomisi patladı ve aç gözlü fareler ortalığı sardı diye futbolumuzu dövmeyiniz sayın sorumlular. Çünkü futbol dünyada fakir fukaranın, inaçları ve ailesi sonrası gelen en görsel ve düşünsel besinidir. Hala dernekler kanunuyla ayağa kalkmaya çalışan futbolumuzda gerçek devrim, şirketleşip başkan ve yöneticilerini en uygar taramalar sonrası seçebildiğimiz zamandır, futbolun çirkin tarafları yok edilebilir. Yoksa heyecanla ve yapmış olmak için yapılan operasyonlar ise inanın ki işe yaramaz. Ancak karar vermek sizin olabilir ama ızdırap dolu yılları birlikte yaşayacağız, bilesiniz.