Fenerbahçe, Gaziantep’te oldukça zorlu bir 90 dakikanın yaşanacağı ürküntüleri içerisinde yola çıkmaktaydı yarışmada...
İki takım da henüz kıvamına gelmemiş adalelerin yarattığı sıkıntılı dolu sakatlıklarla boğuşup durmaktaydı oyunun başlagıçlarında... Hatta yarışmanın çok önemli isimleri daha ortada hiç bir rakip çarpması dahi yokken bile kıvranıp kalmaktaydılar zaman zaman çimenlere... Yani göze batıcı bir futbol üslubunu yakalamak için iki taraf da oyunda diri kalmanın yollarını ararlarken bir ay tehir edilen ligin ve henüz ısınamamış yarışmaların acı gerçekleriyle boğuşmaktaydılar adeta...
Tabii Cristian’ın sol çizgiden kaldırdığı topu altı pasın üstünde eliyle kesen ve yönünü değiştiren Dany’nin net penaltısına Bülent Yıldırım niçin düdüğünü çalıp sarı kartını çıkarmadı hayret doğrusu... Tabii Yobo’nun ilk devre sonunda Wagner’e ikram ettiği hatalı pastaki pozisyon kabahati neden Fenerbahçe filelerine sayı olarak düşmedi, onu da Antep’in sağ kanadından bindirme yapması gereken oyuncuya sormalı sevgili Tolunay kardeşimiz...
Ama Olcan’ın enfes vuruşuyla ayaklanan Antep tribünleri ile 300. kez sarı-lacivertli formayı giyen Alex’in yarattığı golle skoru eşitleyen Fenerbahçe’nin tribün sevinçleri maçı birden renklendirdi ve oyunda heyecan dalgaları büyümeye başladı.
* * *
İkinci perde de heyecan dolu ve zevkle seyredilir bir futbol kapışması gelişmeye başlıyordu Gaziantep’te... Alex’in sihirli ayaklarında gezinen top Fenerbahçeli diğer yarışmacılara sürekli umut ve moral taşımaktaydı... Sarı-lacivertli ekibin bu çok önemli deplasmanda fevkalade önem verdiği üç puan sayısına yine Alex’iyle kavuşması asla “kaderin bir cilvesi değildi” bizce... Kafası ve vücudu futbol oyununun en mantıklı düşünceleriyle donanımlı bu futbolcunun sahanın her bölgesinde pozisyon üretip, gol bölgelerinde de golü sahiplenmesi futbol mesleğinin dünyadaki birinci kuralı değil midir?
Bülent Yıldırım hocamızın Dany’nin Fenerbahçe’nin yeni golcüsü Bienvenu’ya uzanıp kestiği normal pozisyondaki topa penaltı çalması ve sarı kartı çakması galiba ilk yarıda vermediği penaltının günah çıkarmasından başkaca bir kararı değildi
bizce...
Alex’in vuruşuyla direkte eriyen sayısı ise “ilahi adaletin sesi” idi, galiba... Sonrasında gelen Bienvenu’nun golünde ise futbol dünyamızda “haset düşüncelerle yaşayan habis ruhlulara” “Fenerbahçe’nin ligdeki ikinci galibiyetinin “son darbe işareti”den başka bir mana taşımıyordu bizce...