22.02.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
ŞANSAL BÜYÜKA ile DOBRA DOBRA
Beşiktaş ligin 21. haftası geride kalırken, Medipol Başakşehir’den 4, Galatasaray’dan 7, Fenerbahçe’den 10 puan öne geçti. Şimdi herkes, “Bu puan farkı kapanır mı, kapanmaz mı?” bunu konuşuyor. Özellikle bu hafta Galatasaray- Beşiktaş maçının olması bu hesaplara ciddi anlamda yoğunluk kazandırdı.
Galatasaray kazanırsa, puan farkı 4’e iner ki, bu sarı-kırmızılı ekip adına “taze bir umut” demek... Beraberlik ya da siyah-beyaz bir galibiyet zaten kanatlanıp giden Beşiktaş’ı uçurur. Ancak kimsenin hesaplamadığı, konuşmadığı daha önemli bir konu var. Hadi puan farkını anladık, aradaki “futbol farkı” ne olacak?
Taraflı tarafsız kim varsa, hepimiz görüyoruz. Beşiktaş zirvedeki rakiplerine oranla çok daha iyi oynuyor. Ciddi anlamda futbol farkı yaratıyor. Daha iyi bir hocaya, daha iyi, daha kaliteli, daha derinlikli bir kadroya sahip... Heyecanı daha fazla, disiplini daha fazla, tribünlerde seyircisi daha fazla...
Puan farkının kapanması için önce “futbol farkı”nın kapanması gerekiyor. Beşiktaş’ın futbolu da çok farklı ve doğal olarak, haklı olarak siyah-beyazlı ekibe avantaj sağlıyor. Bu futbol farkını kapatmadan, puan farkını kapatmak çok kolay değil... Kaç hafta öncesinden “Beşiktaş bırakmaz” deyip, yazımıza başlık konusu yapmamız bu yüzden...
Galatasaray’da pabuç pahalı
Igor Tudor, kısa sürede Karabükspor’u ligin en fazla koşan iki takımından biri yaptı. Forma vermek için bu koşu mesafelerini ciddi biçimde önemsiyor. Galatasaraylı futbolcular bunu bildiği için kapasite bir anda tavan yaptı.
Galatasaray’ın bu sezon koşu mesafelerinin ortalaması 104-105 kilometre civarında... Biraz çıkıyor, biraz iniyor ama çarpıcı bir fark gözlenmiyor. Ancak bu koşu mesafesi son Rize maçında birden 118 kilometreye çıktı. Yeni hoca Igor Tudor’la yapılan üç günlük antrenmanla bu koşu mesafesi bu kadar fırlamaz. Zaten futbolun bilimselliğine aykırı bu...
O zaman akla şu geliyor; bu kadar koşacak bir altyapınız vardı, bu güce ve kondisyona sahiptiniz ama sınırları zorlamadınız. Igor Tudor, kısa sürede Karabükspor’u ligin en fazla koşan iki takımından biri yaptı. Forma vermek için bu koşu mesafelerini ciddi biçimde önemsiyor. Bunu bildiğiniz için kapasite bir anda tavan yaptı. Igor Tudor, Galatasaray’da ne yapar bilemem ama daha üç günde “pabucun pahalı” olduğunu herkese gösterdi. Bu bile Galatasaray adına son derece önemli bir gelişme...
İşine yarıyorsa oynat
Oldum olası bu futbolcuların kadro dışı kalmalarına karşıyım. Kadro dışı olayında cezayı kimin yediği belli olmuyor. Futbolcu oynamıyor, maç başı parayı kaybediyor ama kulüp de, takım da sahada güç kaybediyor. Ver para cezasını, işine yarıyorsa oynat oyuncunu...
Örneğin Chedjou... Galatasaray’da sezon sonuna kadar sözleşmesi var. Oynasa da, oynamasa da garanti parasını alacak. O zaman niye yok sayarsınız? Üstelik stoper yok diye Serdar Aziz’e, Ahmet Çalık’a bonservis bedeli olarak 7 milyon eurodan fazla para ödediniz. Tudor geldi, Rize’de Chedjou oynadı. Gördük ki savunmanın, hatta takımın en iyisi... Madem kontratlı oyuncun, madem bu kadar para veriyorsun; etinden, sütünden, derisinden, her şeyinden yararlanacaksın.
Üç haftada iki kere yenebilir mi?
Igor Tudor, iki hafta önce Karabükspor’un hocası olarak Beşiktaş’ı yendi. Şimdi Galatasaray’ın hocası olarak bu hafta bir kez daha Beşiktaş’ın karşısına çıkıyor. Kazanabilirse üç haftada iki defa Beşiktaş’ı yenmeyi başaran hoca olacak. Bir sezonda iki maçı zor kaybeden böyle bir Beşiktaş’ı üç haftada ikinci defa yenebilmek çok kolay iş değil... Bakalım Tudor, kendisine büyük sükse kazandıracak bu şansı ve fırsatı nasıl değerlendirecek?
Fenerbahçe son durak mı?
Türkiye’yi “son durak” gören futbolculara alışmıştık ama ülkemizi “son durak” gören bir hocaya ilk defa tanıklık ediyoruz. Dick Advocaat’ın Kasımpaşa maçı sonrasında birbirinden çarpıcı açıklamaları oldu. Beni en fazla hayrete düşüren, “Kariyerimi iyi bir kulüpte noktalamak için Fenerbahçe’ye geldim” ifadeleri oldu. Yapma hoca... Fenerbahçe jübile yeri mi, Fenerbahçe son durak mı?
Advocaat, “Kararımı mart ayında vereceğim” dedi ama kararın ne olduğunu şimdiden ilan etti. Hocanın kalmayacağını bilen hangi futbolcu o hocaya inanır, o hocaya güvenir, o hocadan çekinir ve saygı duyar... Advocaat’ın geçmişine elbette saygımız ve inancımız var. Ama heyecan ve hedef bittiyse, her şey bitti demektir. Fenerbahçe’nin yerinde olsam yarının hocasını bugünden belirlerim.
Dördünü birden gönderin
Fenerbahçe bu UEFA kıskacında yeni sezon için nasıl transfer yapar bilemem. Ama bildiğim, Fenerbahçe dört golcüsü Van Persie, Sow, Emenike ve Fernandao ile seneye de hedefi yakalayamaz. Fenerbahçe dördünü birden göndermeli ve çok iyi iki golcü bulmalı... Daha doğrusu önce parayı, sonra paranın yanına “futbol aklını” katarak çok iyi iki golcü bulmalı... Bir de elbette Alex sonrası bir 10 numara... Gerisi teferruat...
İki yürekli ses
İlk çıkış Gaziantep’in hocası Bülent Uygun’dan geldi. Takımlardaki yabancı bolluğundan şikayet etti, bu bolluğun anlaşma, oyun bütünlüğü ve kalite yaratma konusunda ciddi sıkıntılar yarattığını belirtti, “Böyle bir ortamda ulusal marşı söylemenin ne önemi var” dedi ve “Eserinle iftihar et Türkiye” diye ekledi.
İkinci yürekli ve gerçekçi ses Gençlerbirliği’nin hocası Ümit Özat’tan geldi. Türkiye’de çoğu kulüpte menajerler ile yöneticilerin kol kola olduğunu, kulüplerde menajerler savaşı yaşandığını ve yönetimlerdeki bazı isimlerin de bu işlerin içinde olduğunu vurguladı. İki doğru, iki cesur açıklama... Türk futbolu çekinmeden, korkmadan gerçekleri ile yüzleşmeli...
Bir başka Sergen Yalçın
Bu bir başka Sergen... Öyle geçmiş yıllarda Süper Lig’de şöyle bir görünüp kaybolan Sergen Yalçın değil... Kayserispor’da müthiş bir çıkış yapan Sergen Yalçın, şimdi özel hocalardan İngilizce dersi alıyor, Futbol Federasyonu’na teknik direktörlüğün en üstü olan Pro-Lisansı alabilmek için kursa katılma konusunda başvurdu. Sergen’in futbol aklına hepimizin ihtiyacı var. Ve Sergen belki de ilk defa futbolu bu kadar ciddiye alıyor ve doğrusunu yapıyor.
Kocaman Adam
Geride kalan hafta Galatasaray-Karabük-Igor Tudor üçgeninde yaşanan gelişmeler, bana Aykut Kocaman’ı hatırlattı. Fenerbahçe sezon başladıktan sonra Pereira’yı gönderince Aykut Kocaman’a teklif yapmıştı. Aykut Hoca, “Fenerbahçe’yi çalıştırmayı çok isterim. Ama bana güvenen, benimle planlama yapan ve yola çıkan Konya’yı bu saatten sonra bırakamam” demiş ve teklifi kibarca ve haklı bir gerekçe ile geri çevirmişti. Boşuna “Kocaman Adam” olunmuyor.
Sessizlik de çok şey anlatıyor
Antalyaspor Başkanı Ali Şafak Öztürk’ün Konya maçından sonra locada eşi ve çocuklarının önünde bir grup tarafından saldırıya uğramasının üstünden bir hafta geçti. Geçen hafta sormuştuk: Görüntüler çok net belli, saldıranlar belli... Bu saldırı ile ilgili soruşturma kapsamında ifadesi alınan oldu mu, 6222 sayılı şiddet yasası uygulandı mı, yaptırımlar ne durumda? En ufak bir ses yok. Sanki saldıranlar arasında güçlü isimler var ve korunuyorlar, olayın üstü kapatılmaya çalışılıyor. En azından bu sessizlik öyle bir izlenim yaratıyor.
Haftanın öne çıkanları
Haftanın takımı: Osmanlıspor, Kasımpaşa
Haftanın teknik direktörü: Mustafa Reşit Akçay (Osmanlıspor), Bülent Uygun (Gaziantepspor), Kemal Özdeş (Kasımpaşa)
Haftanın futbolcusu: Recep Niyaz (Çaykur Rizespor), Ricardo Quaresma, Atiba Hutchinson (Beşiktaş), Sergey Politevich, Serdar Gürler, Selçuk Şahin (Gençlerbirliği), Pierre Webo (Osmanlıspor), Cristian Titi, Veysel Sarı (Kasımpaşa), Haydar Yılmaz, Efecan Karaca, Kenneth Omeruo (Aytemiz Alanyaspor)
Haftanın hakemi: Fırat Aydınus (Fenerbahçe- Kasımpaşa), Ümit Öztürk (Antalyaspor-Kardemir Karabükspor)