19.03.2014 - 03:32 | Son Güncellenme:
Kabul edelim, bugün Belçika’da ya da Kamerun’da, Çin’de veya Kanada’da spor haberlerinde Chelsea’nin Galatasaray’ı Londra’da yendiği haberi konuşulmayacak, sıradan bir vaka olarak ancak belki altyazılarda yer bulacak. 400 milyon euroluk bir takımın, Premier Lig liderinin Galatasaray’ı Devler Ligi’nden saf dışı etmesi flaş bir haber değil.Zaten sarı-kırmızılıların en pahalı adamlarının market değeri (yaklaşık 15’er milyon euroluk Muslera, Sneijder veya Burak’ın ederi), Chelsea’nin 23 kişilik takım ortalaması gibi bir şey. Ama bütün maçların olduğu gibi bunun da kendi içinde bir öyküsü var ve bu öykü, esasında İstanbul’da başladı. Mancini, ilk maçın o sıradışı 20 dakikasını takımının Chelsea’ye fazla saygı duymasına bağlamıştı, oysa o karanlık 20 dakikanın nedeni başkaydı: İtalyan Hoca sezonun en önemli maçında Hajrovic’le şapkadan tavşan çıkarmaya kalktı, topla oynamada 80-20, şutlarda 4-0, tabelada da 1-0’ı kalan 160 dakikada düzeltemedi. Oysa İstanbul’daki maç 1-0 bitse, Londra’da devreye 2-0 girildiğinde bile bir umut olacaktı.Öykünün Londra ayağı da enteresandı: Maç, daha basın toplantısından itibaren bir Drogba-Chelsea kapışmasına döndü. Drogba da dakika 36’da sol çaprazdan, 40 metre mesafeden direkt kaleye vurarak Stamford Bridge’de kırmızı değil mavi formayı giyiyor olması gerektiğini hissettiğini belli etti. Artık herşey çok açık: Drogba, belli ki gelecek yıl Chelsea forması giyecek.Eşleşmenin Londra ayağının bir başka dikkat çekici detayı, duran toplarda Galatasaray’ın şaşkınlığı idi. 42’de fişi çeken Cahill golünü imkanınız varsa lütfen tekrar tekrar izleyiniz:Chelseali 1 değil, 2 değil, 5 oyuncu bomboş. Çünkü Galatasaray, kornerde alan savunması yapmaya çalışıyor! Alan savunmasını, gerek uzun süreli birlikte oynama alışkanlığı gerektirmesi, gereksiz hareketsiz alanınızı beklerken geriden gelen adamın daha yüksek momentumla sıçrama avantajından dolayı hemen hemen bütün dünya terk etti. Belli ki Mancini terk etmemiş! İddia ediyorum, dün Chelsea 20 korner kullansa, bunların 10’unda pozisyon üretir, 3-4’ünde de gol bulurdu.Bir de 45’le 67 arası Melo’nun 1980’lerin sarkık liberosu modeli stoperlerin arkasına geçip savunmayı beşlemesi detayı var tabii. İlk maçtaki Hajrovic tercihi, ikinci maçta alan savunması ve Melo’nun liberoya kayması detaylarını üst üste koyunca bu turu geçmeyi hak eden tarafın Mancini değil Mourinho olduğunu söyleyebiliriz rahatlıkla.Milliyet"HAKAN'IN OYUNA GİRERKEN YAPTIĞI HAREKET"
Galatasaray’da neler oluyor bilemiyorum! Dikkatimi çeken şey futbol takımı uçurumdan düşer gibi yuvarlanıyor... Görüntü kötü...Chelsea iyi bir takım... Bunu kabul ediyorum... Ama kesinlikle yenilmeyecek bir takım da değil... Galatasaray’ın 90 dakika boyunca Chelsea kalesine ne bir şutu, ne bir doğru dürüst gol girişimi yok... Bu takım Şampiyonlar Ligi maçına çıkıyor... Futbolcularda ne hırs, ne bütünlük, ne motivasyon, hiç bir şey kalmamış... Sanki toplama takım gibi...Süper Lig’de Fenerbahçe’nin sekiz puan gerisinde.... Bu futbolla 8 puan kapanır mı, mümkün değil! Batı cephesinde Şampiyonlar Ligi de bitti... Lig ikinciliği de önemli, kabul ediyorum... Bu futbolla o da zor... Kala kala Drogbalı, Sneijderli, Melolu, Musleralı, Selçuklu, Buraklı Galatasaray’ın eline Türkiye Kupası kalıyor...Hiç hoş değil... Drogba’ya saygımız büyük... Ama adam gelmiş 36 yaşına... Zaten Türkiye’de sadece Arena’da canı istediği maçlarda oynuyor... Chelsea karşısında da işi duygusallığa bağlamış... Mancini böyle Drogba’yı, bırakın koşmayı, doğru dürüst yürüyemeyen Sneijder’ı 90 dakika sahada tutuyor... Ben böyle hataları kabul etmiyorum... Galatasaray forması o kadar ucuz olmamalı... Selçuk’un ayağına top geliyor... Sneijder boşta... Drogba da boşta... Selçuk topu markajdaki Burak’a atıyor... Eee olmaz arkadaş... Vazifeni doğru dürüst yapacaksın...Galatasaray Kulübü bugüne kadar hiç bir futbolcunun oyuncağı olmadı. Mancini, bu çöküşü haftalardır seyrediyor... Defans sapır sapır dökülüyor... Orta saha bırakın Chelsea’yi, Karabükspor karşısında bile mahkum oynuyor... Drogba ile Burak ise 3-4 maçta bir patlama yapıyorlar... Olmaz arkadaş... Elinizi vicdanınıza koyun... Moussa Sow gol kaçırdı diye ağlayarak maçtan çıkıyor... Galatasaray’da bir şeyler değişmeli... Bunu da değiştirecek olan insan Mancini’dir... Devre arası 10 tane futbolcu alındı, takımda bir tek Telles oynuyor... O çocuğa da bir tek pas atan yok... Mancini bu Eboue’ye tahammül ediyor, Süper Lig maçlarında bile Veysel’i oynatmıyor... Bu görüntüye göre hoca da sınıfta kaldı...Herkes şapkasını önüne koymalı... Kadroda revizyon yapılmalı... Burnundan kıl aldırmayan futbolculara da forma verilmemeli...Sonuçta dün geceki futbol beni utandırdı...Milliyet
G.SARAY’IN Sami Yen’de Chelsea’ye 5-0 kaybettiği maçı da, Kadıköy’de F.Bahçe’den 6’lık olduğu tarihi farkı da, Tromsö hezimetini de ve son 6-1’lik Real Madrid faciasını da ama tribünden ama TV’den izlemiş biri olarak, dün geceki olayla ilk defa karşı karşıya kaldığımı belirtmek isterim. Neden mi? Neyle mi?CECH’İN bırakın yere yatmasını, formasında en ufak bir lekenin dahi olmadığına eminim. G.Saray’ın maç boyunca 2-3 orta dışında Chelsea ceza sahasına girememesi utanç vesikasıdır. UEFA Şampiyonu G.Saray, yarım pozisyona bile giremiyorsa bunun sorumluları derhal uzaklaştırılmalıdır.Adı G.Saray olan takım, üstelik ilk maçta 1-1 beraberlik almış o takım, dün gece hiçbir Türk’ü azıcık da olsa heyecanlandıramamış, kaleye şut çekememiş, korner atamamışsa ben o takıma büyük takım demem. Veya bu takımı kuranlara, bu kara geceyi bize yaşatanlara yazıklar olsun derim.G.SARAY dün geceki aciz futboluyla ve istatistikleriyle bana göre Devler Ligi’nin utanç tarihine girmiştir. Ligin ilk yarısı biterken G.Saray, F.Bahçe’nin 8 puan gerisinde, Şampiyonlar Ligi’nde gruplardan çıkmış ve 2.tura kalmıştı.birden 9 transfer yapıldı. Bu transferler herhalde G.Saray’ı ligde şampiyon yapmak ve üst turlara taşımak için yapıldı diye düşündüm. 9 çöp adama 50 milyon Euro harcandı. Şimdiki tabloya bakıyorum, 25. hafta bitti F.Bahçe ile aradaki puan farkı yine 8 ve G.Saray tarihinin en kötü, en rezil maçını oynayarak Avrupa’ya veda etti. Yeni transferlerden bir tek Telles oynadı, o da 2.golün yenmesine katkı yaptı. Son 13 dakika da Hajrovic görev almış ama ben sahada inanın hiç görmedim. Nerede diğer 7 adam? Yoklar. Peki bu transferleri yapan ve G.Saray’ın tarihinin en kötü Avrupa Kupası maçını bizlere izlettiren Aysal ve Mancini bunun hesabını vermeyecek mi?Arda Turan’ın dediği gibi “G.Saray varsa umut vardır” düşüncesi hepimizce hakimse, dün geceki adını bile koyamadığım, karektersiz, ruhsuz, bitik, aciz, ezik, kepaze futbolu kim nasıl anlatacak? Ben suçu Drogba’da, Sneijder’de, Selçuk’da, Muslera’da ve diğerlerinde aramam. Ben başa bakarım.Taktik toplantıya girdi mi?Kulübün başkanı kim? Ünal Aysal. Nerede? Eşiyle yine TV’de gözükebilmek için Roy Hodgson’ın yanında tribünde. Merak ediyorum Aysal, Karabük’teki gibi eşiyle taktik toplantısına katıldı mı? G.Saray’a ne futbolcu, ne teknik adam gerek. G.Saray’a önce çilek gibi bir başkan bulmak lazım.Vatan
Didier Drogba, bu maçın özel kahramanıydı. Roman Abramovich’e çok özlediği Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kendi elleriyle teslim etmiş, Chelsea tarihinde unutulmaz sayfalara imza atmıştı. Stamford Bridge’e Galatasaray formasıyla dönmesi gönülden coşkuyla kutlanan bir festival havası yaratmıştı.Çok güzel bir vefa gösterisi... Tribündeki dev Drogba posterinde “Daima kalbimizdesin” yazısı yer alıyor. Bunlar hepimize örnek olmalı.Londra’da gecenin gerçeği Drogba... Kimbilir neler hissetti maç sırasında. O karışık duyguların içinde mutlaka bir “yalnızlık” hali de hissetmiştir, sanırım.Galatasaray’ın kalecisinden başlayıp stoperleri, Eboue’si, orta alanda Selçuk, Melo, Sneijder’i ile, forvette Burak’ıyla tel tel döküldüğü gecede Drogba acı bir yalnızlık yaşadı. İlk yirmi dakikada topu tutarak, pas yaparak pozisyon hazırlamaya çalıştı. Ama bütün aramaları “cevapsız” hanesine yazıldı. O yalnızlıkla oyundan düştü, koptu ve hevesini Stamford Bridge’in çimlerine bıraktı. Melo ve Selçuk inanılmaz top kayıplarıyla, faullerle Chelsea’ye ekstradan oynama fırsatları sundular. Londra’daki oyuna enerjisini ve vizyonunu katıp topu ileri taşımaya çalışan Telles de Drogba gibi yalnız kaldı... Chelsea’nin daha dördüncü dakikada sağdan üç pasla Eto’o’yu golle buluşturduğu pozisyon, Galatasaray adına bir mahcubiyet tablosuydu. Bu seviyedeki bir takım böyle gol yememeli. Kornerden gelen topta Terry ve Cahill el- kol sallayarak ceza alanına girdiler, Muslera’dan dönen topu Cahill gole çevirdi. Sahi o sırada Chedjou, Semih neredeydi?Galatasaray Avrupa’ya çıktığı her seferinde bize güzel hayaller yaşattı. Hayalleri gerçeğe dönüştürüp tarih yazdı. Ama dün gece bize armağan ettikleri şey, büyük bir hayalkırıklığı oldu.Sadece Galatasaray’a değil, Drogba’ya da yazık oldu!Milliyet
Şampiyonlar Ligi'nde kalmak kolay değildi. Ama bu şekilde veda etmek de bu kadar kolay olmamalıydı.Galatasaray'ın Chelsea'den çok daha kötü bir takım olduğunu söylemek mümkün değil ama bu maçta çok daha kötü olduğunu söylemezsek futbola ve onun doğrularına hakaret olurdu. İlk yarıda Cim-Bom'un oynamasına izin veren, ya da daha doğru bir tabirle izin vermiş gibi görünen İngilizler, istedikleri an vites artırdı, istediği an oyunu rölantiye aldı.Hele ilk yarının verdiği skorla ikinci devre çok daha rahat geçti. Galatasaray, sadece senaryoda kendisine yazılan rolü oynadı o kadar...Galatasaray'ın ofansif anlamda ne kadar sıkıntılı olduğu, attığı dört şuttan sadece birinin kaleyi bulması, onun da uzatmada olması, durumu çok iyi özetliyordu. "Karabükspor maçı, Chelsea'nin provası olmaz" diye düşünmüştük ama orada da 6 şut atıp, sadece 2'sinde isabet sağlayabilmişlerdi.Burak, 54 dakikalık mücadelesinde "varlık içinde yokluk" çektirdi. Drogba, yalancı pehlivan gibi Chelsea ceza sahası önlerinde gezindi durdu. Kolay değil! Adam, Chelsea'nin medarı iftiharı(!) Üç şut çekti, ya da çekmiş gibi göründü. Bunların ikisi dağlara taşlara gitti. Sadece biri uzatmada Cech ile buluştu, o kadar... Ligdeki "döküntü" görüntüsü, Şampiyonlar Ligi'nde daha bir sırıttı. Galatasaray Yönetimi, Drogba'nın kalması konusunda ne düşünür bilemeyiz ama "para-kalite" dengesinin yanında "para-performans" oranının da ciddi bir değerlendirmeye ihtiyacı var gibi görünüyor. Diğer şutu da uzaklardan Melo vurdu o kadar...Dikkati çeken diğer nokta da, ikinci goldü. Golün Chelsea'nin iki stoperinden gelmesi nasıl bir trajedi değil mi? Kornerden gelen topa Terry kafayı vurdu, Muslera çeldi, Cahill tamamladı. Onların stoperleri kale önünde ama bizim stoperler neredeydi?Hele ikinci yarıda yine bir Muslera klasiği izlendi. Arkadaşları maçı bıraktı, o bırakmadı. Chelsea ataklarında bir duvar gibi durdu, ayakta kaldı.Chelseamaçı bitti, Galatasaray elendi. Burada üzücü olan ne biliyor musunuz? Her zaman alıştığımız, "Avrupa'da çok farklı" dediğimiz Cim-Bom'un ruhu ortada yoktu. "Gazı kaçmış gazoz" tadındaki Galatasaray için sıkıntılı süreç bu maçla bitmedi, belki daha yeni başlıyor. Bu sıkıntı ligde de devam edeceği kesin gibi görünüyor.Milliyet
DEMEK ki buraya kadarmış. Daha 4. dakikada gelen Eto'o’nun golüyle işimizin zor olduğu anlaşıldı, ardından kornerle gelen Cahill’in golüyle tur iyice imkansız bir hale geldi. Fakat İstanbul’da da ilk yarıda Chelsea çok iyi, G.Saray da çok kötü oynamış olduğu için umudumuzu yitirmedik, o filmi tekrar izlemeyi temenni ettik. Ama boşuna: İlk yarının neredeyse tekrarı bir ikinci 45 dakikayla Şampiyonlar Ligi’ne veda etti sarı-kırmızılılar."BARİ bir gol atabilseydik" demeyeceğim, çünkü dün akşamki maç için olsa olsa "Bari ciddi bir gol pozisyonuna girebilseydik" diyebiliriz. (Uzatmanın başındaki Drogba’nın kaçırdığı belki) Tabii bu arada her ataklarında ve duran top organizasyonlarında tehlike yaratan ev sahibi takımın daha fazla gol atmamasından memnun olmamız, bu bağlamda G.Saray’ın ayakta kalan ender isimlerinden Muslera’ya teşekkür etmemiz gerekir.KÖTÜDE YARIŞTILARURUGUAYLI kaleciye ek olarak belki Melo’nun adını da zikretmemiz gerekir. İkisinin dışında gerek ilk 11’de başlayanlar, gerekse sonradan oyuna girenler kötü oynama yarışına girmiş gibiydiler. Örneğin son dönemin parlak ismi Wesley Sneijder yok gibiydi, orta sahayı Chelsea’ye terk etmemizin birinci derecede sorumlusu herhalde Selçuk İnan ve Yekta Kurtuluş idi. Kanatlarda Eboue ve Telles’in olumlu herhangi bir şeylerini görmek mümkün olmadı. İleride Drogba, Burak, sonradan giren Umut için de iyi bir şey söyleme imkanımız yok. Defans da malum... Geriye maç boyunca takımlarından desteklerini esirgemeyen sarı-kırmızılı taraftarlar kalıyor. Tebrik etmek lazım. Evet G.Saray artık evine dönüyor ama evde de işler hiç kolay değil. Bu noktadan sonra şampiyon olmak için bir mucize gerekiyor gibi. Sonuçta sarı-kırmızılılar berbat bir sezon geçiriyor. Dünkü oyun da bunun en açık göstergesiydi.Vatan