25.02.2014 - 09:23 | Son Güncellenme:
Bu futbola, bu hakeme, bu kadar... (Şansal Büyüka)İlk on dakika dışında bu kadar kötü oynarsan, bitime yarım saat kala hakem faciasına bir kurban verirsen, bir eksikle bu bir puan iyidir...Bu bir puan iyidir de, Fenerbahçe’nin kötü futbolu, hakem faciasının gölgesinde kalmasın...Hakem demişken, ondan başlayalım...Hüseyin Göçek, yardımcısı Kemal Yılmaz’ın uyarısıyla Cristian‘a öyle bir kırmızı kart gösterdi ki, Fenerbahçe‘ye “kumpas“ kursan ancak bu kadarını yaparsın...Fenerbahçe, iyi oynar, kötü oynar...Ama bırakın her takım kendi kaderini belirlesin, hakemler değil... Son iki deplasman, ikisinde de hakem faciaları...Fenerbahçe şimdi feryat ederse, ki edecektir, haksız mı?Nasıl oluyor da hakemlerin eli, bu kadar alın terinin içinde olabiliyor, inanılır gibi değil...Fenerbahce için, bir eksikle, üstelik mağlupken, bir puanı kurtarmak elbette iyi...Ama Fenerbahçe kötü oynuyor, çok kötü oynuyor...Futbolcuların ayaklarında sanki tonlarca ağırlık var...Eski maçlarda rakibe bir karış boş alan bırakmazlardı... Şimdi her tarafı yayla gibi açık bırakıyorlar... Adam kovalamıyorlar...Elazığspor ilk on dakikadaki mutlak Fenerbahçe ataklarını atlattıktan sonra kendine geldi ve maça hakim oldu...Deniz, Serdar Gürler, Onur çok iyi işler yaptılar...Savunmada Sow, orta alanda Bilica da öyle... Ama bir fazla oynarken ve 1-0 öndeyken, bu maçı kazanamıyorsan, büyük fırsat kaçırdın demektir...Fenerbahçe‘nin de şartlar bu kadar aleyhine dönmüşken, beraberliği kurtarması başarı sayılabilir...Ama şurası var...Fenerbahçe haklı olarak hakem diye feryat ederken, son haftalardaki kötü futbolunu asla gözardı etmesin...Milliyet
Alkışlar Gökhan’a! (Atilla Gökçe)Elazığspor kendi evindeki dört maçı da kazanmış... Kupa’daki Galatasaray galibiyeti ise mütevazı takımın özgüvenini artırmış. Fenerbahçe’ye bakarsak, deplasmandaki son üç maçında hep kaybetmişler.Koyun’la Kasap’ı karşı karşıya getiren tablo, maçın başında böyle... Can derdindeki Elazığspor ile unvan peşindeki konuğu, avantajların sıfırlandığı bir maç sergilediler.Fenerbahçe, sahanın her bölgesinde olmayan oyuncularını arıyordu. Savunmada Alves - Egemen, orta alanda Emre forvette Sow ve Webo... Sahaya sürülen alternatif kadro ise rotasyon görmemiş, iş başa düşünce kalkıp Elazığ’a gelmiş adamlardan oluşuyordu. Kadlec örneğin... Bekir’le birlikte stoper rolüne soyunmuştu. Elazığspor, karşılaşabileceği Fenerbahçe onbirlerinin en kolayını ağırlıyordu. Ara transferde yenilenip - olabildiğince- güçlenen kadrosuyla takım bir “şahsiyet” kazanmış, kazanmaya da alışmıştı. Fenerbahçe’de kendinden bekleneni fazlasıyla yerine getiren tek oyuncu vardı, Mehmet Topal. Maçın başından itibaren savunmanın içinde, önünde can yakacak topları kesiyor, oyuna sokuyor, takımını ayakta tutmaya çalışıyordu. Ama takım arkadaşlarının anlaşılmaz biçimde ayarı düşmüştü. Alper, Topuz ve Baroni, şampiyonluğa koşan takımın yaratıcı ve üretken oyuncuları olmalıydılar, olamadılar. Kuyt canla başla çalışıyordu ama, yalnızdı. Emenike sağlam duruşunu, öldürücü deparlarını ve şutlarını unutmuş, hakemden “inayet” bekliyordu.Ersun Yanal’ın Meireles kozunu kullanması için, takımın on kişi kalmasını beklememiz gerekiyormuş. Öncesinde Onur Ayık’ın müdahalesiyle yerde kalan Baroni’nin gördüğü kırmızı kart, kanımca yanlış. Düğüm olmuş iki oyuncu oyunun durduğu sırada itişiyor yerde. O itişmeden Baroni’ye ihraç hükmünü vermek abartılı bir abartma örneği oldu. Hüseyin Göçek’e yakışmadı.Elazığspor kendi gerçekliği içinde olabildiğince akıllı ve güzel oynamaya çalıştı. Lig lideri konuğuna göre kazanmaya daha yakın ve istekliydi. Onur Ayık’ın golü de Topal’ın sonucu belirleyen vuruşu da çok güzeldi. İki futbolcunun samimi gayretlerine futbolun verdiği ödüldü bunlar.Bence günün en çok alkışlanacak adamı Gökhan Gönül olmalı... Batuhan’ın kurşun gibi kafa vuruşunda Volkan Demirel filan biterken, Gökhan çizgi üzerinden kafayla çevirdi topu.Sezon sonunda bu kurtarışın neler getirdiğini hep beraber göreceğiz.Okan Buruk’u kutlayalım. Ersun Hoca’ya da geçmiş olsun, diyelim... Eldekilerle bir puan iyidir. Değerini bilsin!Milliyet
Ediz Sırapınar (Aynı plak)Fenerbahçe’nin ligin ikinci yarısındaki her deplasmanı garipliklerle dolu... Hakemin başlama düdüğü ile birlikte öyle bir takım görüyorsunuz ki, “bugün kaybetmeleri zor” diyorsunuz... Ancak bir bakıyorsunuz sonuç facia... Eskişehir’de de, Sivas’ta da kaybetmek için elinden geleni ardına koymayan sarı-lacivertli futbolcular, Elazığ’da da “aynı plak”ı döndürmeyi başardılar doğrusu...Evet maç rizikoluydu... Çünkü takımın omurgası, hem savunmada hem de orta alanda hem de hücumda yerinden oynamıştı...Fenerbahçe’nin başına gelen tipik bir disk kaymasıydı... Buna rağmen “şaşırtıcı” derecede adımlarını şaşırmadan, oyundan düşmeden, heyecanını ve isteğini bir dakika bile kaybetmeden yürüyordu Fenerbahçe... Yardımlaşıyor, çalışıyor... Tüm takım sorumluluğu paylaşıyordu...Ve bu olumlu tablonun karşılığı ilk 10 dakika dolmadan dört net pozisyon yakalayan liderin sanki basireti bağlanmıştı. Ya akıl almaz son vuruşlar, ya da Ivesa kurtarışları skor tabelasının değişmesine bir türlü izin vermedi. Ve her kaçan gol endişeyi getirdi, moralleri ister istemez çökertti...Rakibinin yavaş yavaş gerilmeye başladığını, kimyasının bozulduğunu hisseden Elazığspor da sinsi sinsi Fenerbahçe kalesini yoklamaya, en zayıf halka görünen Bekir-Kadlec göbeğini hataya zorlamaya çalıştı. Devre biterken de ani bir kontrada emeline ulaştı...Soyunma odasına büyük bir travma ile giden Fenerbahçe ikinci yarının başında daha büyük bir şokla sarsılıyordu. Hüseyin Göçek yardımcısının da yardımıyla “şu ligin ateşine bir odun da ben atayım” der gibi Cristian’a bir dakika tereddüt etmeden kırmızıyı çıkartıyor, hem MHK’yi, hem de federasyonu bir kez daha zora sokuyordu. Sanki infial, öfke ve nefreti tırmandırmak, biraz daha mide bulandırmak niyeti içindeydi. Devamında öyle hatalı kararlar verdi ki, Yunus Yıldırım gibi maçın önüne geçti.10 kişi kalan Fenerbahçe, sinirlerini kontrol edemiyor, şuursuzca davranıyordu. Ama son bir can havliyle beraberliği Mehmet Topal ile kurtardılar.Şimdi bütün hafta Göçek konuşulacak, demeç savaşları birbirini kovalayacak. Belki Fenerbahçe isyanında haklı olabilir ancak çuvaldızı biraz de kendilerine batırma zamanı geldi da geçiyor bile. Saman alevi gibi futbolla bu yol bitmez...Milliyet
Deplasmanı sevmiyorum (Sinan Engin)F.Bahçe müthiş başladığı maçı ilk 10 dakikada farklı kazanacakken zar zor berabere bitirdi. F.Bahçe bu oyunla şampiyon olamaz. Böyle oynadığın sürece güçsüz Elazığ'a bile galip gelemiyorsan şampiyonluk yarışındaki rakiplerini deplasmanda nasıl yeneceksin?Orta sahada yaratıcı oyuncu yok sarı-lacivertlilerde. Bir tek Mehmet Topal ayakta kalabiliyor. Mehmet herkesin kademesine giriyor ama kademesine girdiği oyuncular savunma yapmadıkları gibi ofansif olarak da bir katkıda bulunmuyorlar.Alper Potuk'un da ne yaptığı belli değil. Mantalitesini değiştirmesi lazım. Takım oyuncusu değil, tek başına oynamaya çalışıyor. F.Bahçe'nin bir tek solu işliyor; o da Caner'in formundan dolayı.GÖKHAN eski formunda değil, Bekir ve Kadlec iki tane uyumsuz stoper... Bekir iyi niyetle mücadele ediyor ama Kadlec'in bu takımın oyuncusu olmadığı aşikâr.SAHADAKİ FİGÜRANLARF.Bahçe'nin eksikleri sahada olsaydı bu maç daha farklı olabilirdi. Ama bu maça çıkanlar da F.Bahçe'nin oyuncuları. Rakibe orta sahada üstünlük sağlayamaz ve şuursuzca hücum edersen sonuç bu olur. F.Bahçeliler, rakibi küçümsememeli. Futbolu forma değil, futbolcu oynuyor. Şu oyuna bakınca görülüyor ki F.Bahçe'yi dün sahada olmayan 2-3 oyuncu taşıyormuş, diğerleri figüranmış. Volkan'ın kritik kurtarışları vardı. Allah'tan bunları yaptı da Volkan, F.Bahçe 1 puanı kurtardı.F.Bahçe'nin fizik kalitesi düştü. Takım yavaş... Kuyt, Kadlec vesaire yavaş oyuncular. Bunun yanı sıra Alper Potuk ve Mehmet Topuz'un da kalitelerini ortaya koyamamaları sonucu belirledi.Cristian Baroni’nin gördüğü kırmızı kart bence ağır bir karar ama ne olursa olsun onun bu hareketi yapmaması gerekir. Çünkü hakemler artık bazı şeyleri kolluyorlar.F.Bahçe dün akşam 1 puanı kurtardığına sevinsin. Bunu da Volkan'a borçlular. Bu tempo ve bu fizik gücüyle F.Bahçe'nin şampiyon olması zor. Bir an önce Sow, sakin bir Emre ve Webo'nun takımın içinde olması gerekiyor. Meireles'le şampiyonluğa gidemezsin. Kulübede hamle yapacağın oyuncu olmalı, Meireles'le olmaz bu iş. Şampiyonluk istiyorsa F.Bahçe'nin bir an önce toparlanması lazım.Vatan
Emeklere yazık etmeyin (Ersin Düzen)Dünyanın her liginde, her hakem hata yapabilir, maçların skorunu etkileyebilir, ama dünyanın hiçbir liginde bizimki kadar her hafta maçların önüne geçen hakemler yok. Eğer maçları değil, ligi idare etmeye kalkarsanız sadece sahada ter döken 22 futbolcu değil, tüm takımların kaderini etkileyerek verilen emeklere yazık eder, hak yersiniz!SÖZ konusu sadece dün akşamki Baroni’nin kırmızı kartı veya Emenike’ye verilmeyen penaltılar değil, önceki gün Eskişehirspor’un, geçen hafta Beşiktaş’ın canı yandı, bir başka hafta Trabzonspor’un. “Ama herkese hata yapılıyor” diyerek bu işi düzeltemeyiz.Ben istiyorum ki bu Süper Lig adil olsun, istiyorum ki sadece hakem konuşarak Elazığspor’un müthiş mücadelesine, Okan Buruk Hoca’nın takımını ligde tutma çabasına, Deniz, Onur, Serdar’ın güzel futboluna, Bilica’nın orta sahadaki liderliğine, Ivesa’nın nefis kurtarışlarına gölge düşmesin!F.BAHÇE’NİN B PLANI YOK!Ben istiyorum ki, F.Bahçe’nin berabere kalışının mazereti hakem olmasın. Kırmızı karta kadar Cristian Baroni çok mu iyi oynuyordu? İlk 15 dakika içinde en iyi deplasman performansında 3 net pozisyon bulunmuşken devamı neden gelmedi? 2’ye 2 yakalanmış kontrataklar heba edilirken, benzer atakta Bekir neden amatörce kayar? Neden sürekli Emenike’ye şişirme toplar atılır, çoğu kaybedilir ve hücumda bir B planı olmaz? Orta sahada yaratıcı, pas yapan adam yokken Salih neden oynatılmaz?10 üzerinden değerlendirme yapsak, F.Bahçe’de 5’in üzerinde puan alacak Volkan Demirel ve Gökhan Gönül’ün dışında kimse yoktu. Hakemi konuşmak işin en kolayı, önemli olan yukardaki sorunlara çözüm bulabilmek.Vatan
Tarihi hata (Uğur Meleke)Belki çok basit olacak, belki tekrar olacak, belki sıradan olacak ama çıplak gerçek bu: Bir takım 4-2-1-3 oynuyorsa, ilk on birinde üç hücumcu kullanıyorsa, geniş kadrosunda 3+3=6 alternatife sahip olması gerekir. Her zaman ikisi santrfor, ikisi sağ açık, ikisi sol açık olmayabilir. Birbirinin yerine oynayabilen oyuncular kullanılabilir, ama çıplak gerçek değişmez: İlk 11’deki üç pozisyon için kadroda altı oyuncu gerekir. Çok olağan dışı koşullar gelişirse belki 5 oyuncuya düşülebilir; ama kolay kolay hiçbir teknik adam (göz göre göre bir transfer dönemini de pas geçip) ikinci yarıya (ilk 11’de 3 forvetle oynuyorken) toplam 4 forvetle (Kuyt, Emenike, Webo, Sow’la) başlama riski almaz.Yanal bu riski aldı... Neden aldı, nasıl aldı, ne biçim bir akıl tutulması yaşadı doğrusu anlayamıyorum. Ama devre arasında Semih’i de gönderip, Beykan’ı dahi geri çağırmayı düşünmeyip, ilk yarının sonunda iki maça 17 kişiyle çıkılmış olmasına rağmen sinyalleri görmedi, görmek istemedi. Fenerbahçe’nin felaketi bağıra çağıra, göz göre göre geldi...Fenerbahçe, sadece iki forveti sakatten, bir Anadolu takımına karşı mağlup durumdayken, (üstelik üçüncü değil, ikinci değil)ilk değişiklik hakkını bir ön liberoyu (Meireles’i) sokarak kullanıyorsa burada tarihi bir hata vardır.Üstelik sizin 4 forvetiniz sağlıklı bile olsa, zaman zaman yabancı kontenjanından dolayı birini tribüne yollamak zorunda kalıyorsanız, devre arasında kulübeye bir yerli forvet almak için bu bile yeterli bir sebeptir.Etkisiz kornerlerFenerbahçe maça ilk 8 dakikada 6 net pozisyon, 6 şut, 3 tane de kornerle başladı. Ama 11’de doğal skorer sayısı sadece iki olunca, onlar da en iyi günlerinde olmayınca bu dakikalarda gol gelmedi, gelemedi... Maçın geri kalanında Fenerbahçe bolca korner atmayı sürdürdü, ama bakın ne oldu:Korner 1:Caner, Mehmet Topuz’a pas olarak kullandı. Mehmet Topuz’un şutu 8-10 metre yukarıdan auta gitti.Korner 2: Caner ön direğe attı. Savunma karşıladı.Korner 3:Bu kez sağdan Cristian, Caner’e kısa pas olarak kullandı, Caner’in ortasını Ivesa rahatlıkla kontrol etti.Korner 4:Caner ön direğe attı, Elazığlılardan sekti.Korner 5: Caner orta, kaleciye faul...Korner 6: Caner ön direğe attı, yine Tanju’dan sekti.Korner 7: Dakika 62’de ilk kez Caner bir korneri ön direkte bir Fenerbahçeliyle buluşturdu, o da etkisiz oldu.Korner 8: Dakika 90+4’te Caner orta, yine Elazığlılar karşıladı.Tamam, Elazığ kalecisi Ivesa’nın 2 metre 5 santim boyunda olması kornerlerde bir alternatif plan arayışına itti, anlıyorum... Peki, geçen yıl ön direkte Gökhan Gönül’le sayısız pozisyon üreten bu takım, bu sene neden bu kadar çaresiz kaldı ki?Belli ki Ivesa’nın uzun olduğunu konuşmuşlar, ama alternatif plan konusuna çok fazla kafa yormamışlar.Yeni 10 numara: AlperBu on numara analizini geçmişte de bolca konuştuk: Futbol çok hızlı değişiyor, dönüşüyor. Sadece on yıl önce 10 numaraların makbulu Kaka idi, Ronaldinho idi. Ve savunmayı hiç düşünmeleri gerekmiyordu...Sonra Özil geldi, kafasının bir köşesinde savunma olan bir oyun kurucuydu. Artık yeni trend buydu, on numara tek yönlü olmamalıydı, en azından adamını kovalamalıydı.2010’lardaysa on numaralar yeni bir dönüşüm geçirdi: Şimdi Toni Kroos’un devri. On numaralar da tam anlamıyla iki yönlü olmalı artık. Hücum ettiği kadar savunmayı da düşünmeli. Son iki maçta Alper’in performansını izleyince çağdaş on numaranın sözlük tanımını gördük sahada. Bence kulübede oturan kardeşi Salih de, Alper’i dikkatle izlemeli. Eğer o da ikili mücadeleye cesurca girmeyi, sürtünerek oynamayı biraz daha düşünürse, hem Fenerbahçe hem de ulusal takım, Euro 2016 için iki on numara birden kazanır.Milliyet