Fenerbahçe - V.Plzen maçı için spor yazarları ne yazdı?
.
1
Oğuz Çetin: Büyük başarı (Milliyet)
Zorlu şartlar altında Viktoria Plzen’i de eleyerek Avrupa Ligi’nde son sekiz takım arasına girmek çok büyük başarıdır Fenerbahçe Avrupa Ligi’nde çok başarılı maçlar oynayarak ilk 16 takım arasındaki yerine aldı. Çeyrek finale kalma yolunda rakibi Viktoria Plzen’e karşı ilk maçta mükemmel bir oyun anlayışı içinde 1-0’lık galibiyet alarak ikinci maç için önemli bir avantaj elde etmişti. Ancak böylesine kritik maça taraftarının desteğinden yoksun çıkması ise bir o kadar da dezavantaj oldu. Önemli bir konuda eksik oyuncular... Fenerbahçe ideal kadrosunda sürekli yer alan Emre, Meireles ve Webo’nun olmaması takımın daha hareketli ve dinamik oyununu olumsuz etkileyen faktör olarak öne çıktı. Her iki takım da ilk karşılaşmada olduğu gibi oyuna dengeli ve kontrollü başladı. Öncelikli amaçları gol yemeden bir gol bulmak üzerine kuruluydu. Fenerbahçe savunmada açık vermeden Cristian’ın dinamizmi ile topu ileriye taşıyarak Sow, Kuyt ve Caner’le rakip kalede etkili olmaya çalıştı. Bu süreçte “hangi takım gole daha yakın” diye düşündüğümde, Victoria Plzen’in geliştirdiği hücumlarda rakip kalede çoğalması özellikle de kazandıkları duran toplarla Fenerbahçe kalesini tehdit etmeleri, savunmanın yapacağı en ufak bir hatada gol bulabileceklerini hissettirdi. Maçın 25. dakikasına kadar olan süreçte rakip Fenerbahçe kalesinde fazlaca etkili ataklar geliştirirken daha sonraki süreçte topa daha fazla sahip olan Fenerbahçe oyuna hakim olmaya başladı. Buna rağmen rakip Reznik ve Rajtoral’la sağ kanattan zaman zaman etkili ataklarını sürdürdü. İlk yarı itibariyle Fenerbahçe topu ayağında tutarak oyuna hakim olurken Sow ile en etkili gol pozisyonuna girdi ancak Mehmet Topal’ın yerine oyuna giren Salih ile golü bularak çeyrek final kapısını araladı. İkinci yarıya büyük bir avantajla başlayan Fenerbahçe 60. dakikaya kadar takım savunmasını çok doğru yaparak rakibine alan bırakmazken kazandığı toplarla da ve özellikle Cristian’ın hareketliliği ile oyuna ağırlığını koydu. Orta sahada Selçuk ve Salih merkezi iyi tutarak rakibe alan vermedikleri gibi pas oyununa çok ciddi katkı sağladılar. Plzen’in 60. dakikada bulduğu golle birlikte iki takım açısından da oyunun gidişatı değişti. Rakibin umutları artarken Fenerbahçe’nin elenme riski altında daha güvenli oynaması gerekti. Rakip bir gol bulma adına çok daha ofansif oynayarak önemli gol pozisyonları yarattı. Bu dakikalarda Fenerbahçe skoru korumak için savunma yaparken futbol şansı da fazlaca yanındaydı. Fenerbahçe’nin bu karşılaşmada vasat bir oyun ortaya koymasının başlıca nedeni öncelikle taraftarsız bir ortamda bu maçı oynaması, sonrasında özellikle takıma dinamizm katan Webo’nun olmayışıydı. Bu zorlu şartlar altında Plzen’i de eleyerek Avrupa Ligi’nde son sekiz takım arasına girmek çok büyük başarı. Galatasaray’dan sonra böylesine büyük zafere imza atan Aykut hoca ve oyuncularını tebrik ederim...
2
Uğur Meleke: Salih, Salih, Salih (Milliyet)
Dünkü maçı teknik olarak değerlendirmek güç, çünkü bir müsabaka seyircisiz olunca niteliğinden çok şey kaybediyor. Hâlâ UEFA’nın Fenerbahçe’nin yaptığı itirazı kabul etmemesini anlayamıyorum, Şükrü Saracoğlu bir stat parkı değil ki yoldan atılan meşaleyi kulüp kontrol edebilsin! Stat kapısından çıktıktan yalnızca iki buçuk metre sonrasının otoban olduğu bir spor sahasının çevresinin güvenliğinden kulüp nasıl sorumlu olabilir? UEFA yönetmeliği stat parkları için mantıklı, ama şehrin göbeğindeki bu tarz stadyumlar için farklı bir kategorizasyon olmalı sanki. Akşam Avrupa yakasından Kadıköy’e geçerken stat sapağına dönmeden önce yol kenarındaki güvenlik görevlilerini gördüm ve utandım doğrusu. Üç-beş terörist, yoldan arabayla geçerken stadın içine bir meşale atıp kaçsa, Fenerbahçe bunun bedelini bir yıl Avrupa kupalarından men edilerek ödeyecek öyle mi? Pes doğrusu. Yoğun güvenlik önlemleri stat dışıyla sınırlı değil. Fenerbahçe 11’i de en üst düzey güvenlik standardıyla donatılmış(!) Orta üçlü, meşhur Barış-Ayhan-M.Sarp triosunun belki yarım kademe iyisi. Hepsi iki yönlü oynuyorlar ama X ekseninde: Yalnızca sağa ve sola! Salih'in isyanı Neyse ki 34’te zoraki de olsa Salih giriyor ve görüntüye isyan ediyor. 10 dakika içinde Sow’a bir gol pası veriyor, ikinciyi kendisi atıyor. Genç Salih, 51’de de Darida’nın net pozisyonunu arkadan gelip kesince ayağa fırlamışım farkında olmadan. Bu çocuk bu yaz U20 Dünya Kupası’nın yıldızı olup dünyaya adını ezberletecek, inanıyorum buna. Kelimenin tam anlamıyla “iki yönlü” oynuyor, forması kirlenmeden iyi sezgileriyle bir sürü top kazanıyor. Bir de biraz daha realist oynasan be çocuk! Her pasın klâs pas olmak zorunda değil ya! Şu top kayıplarını da minimize ederse, seneye Fenerbahçe’nin de milli takımın da asları arasına girecek bu Salih. Şunu kabul edelim, futbol tarihimizin en şanslı yılını yaşıyoruz: G.Saray, rakibin de iddialı olduğu yalnızca 2 maçı kazanarak çeyrek finalde (Braga ve ManU prestij maçı oynuyorlardı çünkü). Fenerbahçe’nin grubu zorluydu, ama sonrasında adeta terlemeden son sekize kaldı. Bugün de şanslı bir cuma olur da, Malaga’yla Basel’e birer İstanbul bileti çıkarsa ne harika olur değil mi? Teşekkürler çocuklar, dünya gözüyle bize Avrupa kupalarında devam eden iki Türk takımının olduğu bir Nisan yaşattığınız için. Yürekten teşekkürler.
3
Ersin Düzen: Finale de uçur Salih (Vatan)
Tribünler boş! Sessizliği Plzenli yöneticilerin bağırışları bozuyor. Ellerinde bir tek davul eksik. Araya futbolcuların sesi karışıyor. Sanki Avrupa değil, halı saha maçı. Rakip daha sakin başladı. Kendi alanını kapatıp, F.Bahçe’ye pas imkanı verdi. İlk 15 dakika 4’ü korner, 6 duran topla tehdit ettiler. Ardından öndeki baskıları başladı. Pres, F.Bahçe defansını uzun topa mecbur ederken, Plzen’in de ekmeğine yağ sürdü. Topu aldıkları anda, kaleye gelişleri 4-5 saniye sürüyordu. Herkes diken üstünde maçı izlerken, o ana kadar takımın iyilerinden M.Topal sakatlandı. Kıvır kıvır saçlarıyla 19 yaşındaki Salih oyuna girer girmez farkını belli etti. Aslında Salih golü, Sow’un saniyeler önce kaçırdığı pozisyonda atmıştı. Atağı başlattıktan sonra, Selçuk veya Topal gibi yerinde kalmayı tercih edebilirdi. Ama O bununla yetinmedi; takip etti ve golünü attı. Düşünün 2 gollük avantaja sahipsiniz ama tur hala cebinizde değil. Belki de F.Bahçe, uzun zaman sonra ilk kez soğukkanlılığını kaybetti ve Plzen’e davetiye çıkardılar. Pas trafiği bitti, takım ceza alanına gömüldü, uzaklaştırılan tüm toplar tehlike olarak geri döndü. O an taraftarın ve Emre’nin yokluğu hissedilirken, ne yazık ki sıcağa kar dayanmadı ve rakibin golü geldi! Son 30 dakika, bir çok kırılma anı var. F.Bahçe 2. golü de bulabilirdi, Plzen güzel başlayan geceyi kabusa da çevirebilirdi. Ama artık her şey yalan, tek gerçek F.Bahçe’nin yazdığı tarih. Bu mutluluğu ve gururu yaşatan herkese tebrikler ve teşekkürler. Bugünleri özlemiştik. Yıllar sonra G.Saray ve F.Bahçe’nin Avrupa’da yoluna beraber devam etmesinin kıymetini bilmeli. Bu gururu beraber yaşamalı. Salih’i alnından öperken, O’nu yetiştiren Sait Karafırtınalar, Buca’da oynatan Samet Aybaba, şans veren Aykut Kocaman’ı alkışlamalı. Seyircisiz oynama cezalarından da mutlaka ders çıkarmalı.
4
Tayfun Bayındır: Enfarktüs takım (Vatan)
Aykut Kocaman ve takımını elde ettikleri çeyrek final başarısından dolayı kutlamalıyız. Cezalar, sakatlıklar ve elbette formsuzluklar asla göz ardı edilmemeli. 2 maçta da Napoli’yi deviren Plzen’i geçmek, çok önemli bir iş. Doğal olarak hem tur, hem de çeyrek final nedeniyle F.Bahçe alkışı haketmiştir. Ancak dünkü futbol anlayışıyla oynamayı sürdürecekse, F.Bahçe ve Aykut Kocaman da kenardan hiçbir müdahalede bulunmayacaksa, o zaman sarı-lacivertlilerin bundan sonra bir üst tura geçmesi tamamen bir futbol mucizesi olur. Dün “Savunma yapıyorum” derken neredeyse bir çuval incir berbat oluyordu. 90 dakikanın sadece 10 dakikasında oyunu rakip alana yığabilen Kanarya, o anlarda bulduğu golle turu yakaladı. Salih'in zorunluluktan oyuna girmesi ve normal futbolunu oynadığı için takımını ileriye taşıması golü getirdi. Doğrusu şu ki, Salih Uçan ilk 11’de maça başlamış olsa, o tek golün de gelmesi mümkün olmayabilirdi. 2. yarıya 1-0 önde başlıyorsunuz. Doğal olarak rakip şuursuzca saldıracak. Buna göre bir oyun planını hayata geçirmek futbolun herkes tarafından bilinen yegane doğrusu. Oysa öyle bir son 45 dakika seyrettik ki anlatılacak gibi değil. F.Bahçeliler TV başında kalp krizi geçirmedilerse önce direğe, sonra da Plzen kalecisinin beceriksizliğine dua etsinler. FUTBOL ŞANSI Aykut Kocaman neden takımını bu kadar savunmaya çekti anlamak mümkün değil. Bu bölümde neredeyse tüm paslar risk taşıdı. Yenilen gol de zaten Bekir’in arkasında pas verecek oyuncu bulamamasından kaynaklandı. Savunma yapmak, skoru korumak futbolda var. Ve de iyi bir taktiktir ama bunu yapabilmek için becerikli ayaklara ihtiyacınız vardır. Caner’le, Bekir’le, Baroni’yle ve elbette Kuyt’la bunu başaramazsınız. Dünkü tam anlamıyla büyük bir futbol şansıdır. Çeyrek finalde Webo ve Meireles’li kadrosuyla F.Bahçe hem daha iyi hücum yapacak, hem de daha mantıklı ve korkutmayan savunma uygulayacaktır. Benim beklentim bu yönde ama dünkü korkak yapıyı da asla aklımdan çıkarmıyorum.
5
