22.08.2013 - 08:41 | Son Güncellenme:
Vermaelen, Arteta, Diaby ve Oxlade’in yokluğu; ilk 11’deki tam 5 oyuncunun da yüzde yüz hazır olmaması Wenger’in eline tek atımlık bir kurşun şansı bırakmıştı: Hareketli pas oyunlarını tam sağlıklı olmayan oyuncularla 90 dakikaya yaymaları imkânsızdı zaten. Planlarını iki devrenin başındaki enerjileri üstüne kurmuşlar; ilk 20 dakika denediler, oyunu özellikle Bekir’in kanadına yığdılar ama gol gelmedi. İkinci devrenin ilk 20 dakikasındaki ikinci denemeleriyse sonuç verdi, artık Bekir sahada değildi ama “Ziegler’in laciverti” de zaten sol tarafın çok güvenli olmadığını hissettiriyordu.Fenerbahçe’nin ise Şampiyonlar Ligi tarihindeki ikinci Arsenal ev sahipliği birincisine fena halde benziyordu: Ekim 2008’de Aragones, sadece 6 ay önce Devler Ligi çeyrek finalisti olan harika takımın genlerini bozmuş, Maldonado-Selçuk’lu orta sahasıyla 5 gollü bir bozguna neden olmuştu. Arsenal’in Kadıköy’ü ikinci ziyaretinde de tablo benzerdi: Sadece 6 ay önce Avrupa Ligi’nde fırtına gibi esen, Lazio’ya Benfica’ya Kadıköy’ü dar eden takımın yerinde yeller esiyordu dün gece. Yanal, İspanyol teknik adamdan 5 yıl sonra Aragones’le aynı hataya düştü: Teslim aldığı oturmuş takımın ayarlarıyla gereksiz biçimde oynadı. Amerika’yı yeniden keşfetmeye kalktı ve bedelini ağır ödedi maalesef...Emre’nin, Meireles’in güçlerinin kısıtlı olduğu veya geçen yılki takımın parçalarından biri Hasan Ali sağlamken Kadlec kumarı oynandığı gibi detaylara boğulmadan sadece şu örneklere bakmak, meramımı daha iyi açıklayabilir sanırım: Kupa canavarı Guardiola, Bayern’deki ilk maçında Götze-Thiago ikilisini 18’e bile almadı. Çünkü geçen yılın kazananları, en azından birkaç hafta saygı duruşunu hak ediyorlardı. Benzer senaryoyu Neymar-Barça için de kurabilirsiniz. Çünkü başarılı takımı bozmayıp yavaş rötuşlar yapmak, sadece giden hocayı değil, kalan oyuncuları da yüceltir. Onlara saygı duyarsanız, sistemi korursanız sadece onlar değil siz de kazanırsınız. Aksi haldeyse sadece onlar değil, siz de kaybedersiniz. Dünkü gibi...Gecenin kaybedeni: WeboDün Webo iyi değildi, üstelik kenarda Emenike varsa hocanın onu son yarım saatte değiştirmesi çok doğal. Ama Yanal’ın değişiklik işaretini Webo gol kaçırdığı anda canhıraş bir şekilde yapmasını garipsedim doğrusu. Gol kaçıran her oyuncu zaten çok üzülür, siz (bir-iki dakika dahi beklemeyip) onun pozisyonu harcadığı saniyelerde kenara net bir şekilde seslenirseniz bence çıkan oyuncunuzu da çok üzersiniz. İleride Fenerbahçe’nin rotasyonda çok ihtiyacı olacağını düşündüğüm Webo bence çok üzüldü dün gece...Gecenin kazananı: Arsene WengerSadece spor adamı olarak değil, insan olarak örnek aldığım bir karakter Wenger... 2008’de ikimiz de yayıncı kuruluşlar için Fransa’nın grubunu takip edip, anlatım pozisyonlarımız da yan yana düşünce şahsen tanışma-uzun uzun sohbet etme şerefine de eriştim. Sadece futbola değil, dünyaya da bir iktisatçı gözüyle baktığını biliyorum ve verimliliği düşen transfer stratejisiyle artık Londra’da mutlu olmadığını düşünüyorum. Villa maçında taraftar protestosu da onu çok germişti, dün de Kadıköy’de 17 yıldır hiç olmadığı kadar gergin olduğunu gözlemledim.Mâlumunuz, Wenger’in Emirates’teki kontratı bu sezon sonu bitiyor ve bu yıl United-Chelsea-City’den hangisi ligi üçüncü bitirirse ona pek tabii ki talip olabilir (di). Tüm bu faktörleri göz önüne alınca dün 51’de Gibbs golü atmadan sadece bir dakika önce Kuyt’ın şutu çerçeveyi geçse, muhtemelen Londra’daki kriz de, Wenger’in mutsuzluğu da büyüyecekti. Arsenal 15 yıl sonra ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne giremeseydi, Emirates’le Wenger’in gönül bağı da kopabilirdi. Dün Kuyt o rahat pozisyonda iyi bir şut çekebilse belki de Arsenal’in tarihi değişecekti... Olmadı.
Anladık, Arsenal’in sakatları, noksanları var. Üstelik hiç de iyi değiller. Premiership’e çok kötü bir başlangıç yaptılar. Arsene Wenger, kulüpteki 17. yılında transfer yapmadığı, kadroya bir yıldız oyuncu katmadığı için ağır biçimde eleştiriliyor. Tribünlerden homurdanmalar duyuluyor Emirates’te...Ama yine de Saracoğlu’daki maçın efendisi Arsenal!Fenerbahçe, tarihinin en silik, en şaşkın, en anlamsız, en kimliksiz ve en kişiliksiz oyunu ile Şampiyonlar Ligi’ne havlu atıyor.Elbette Arsenal’e yenilebilir, elenebilirsiniz... Herkesin yüreği yanar, herkes üzülür. Boşa giden emeklere yanarsınız. Bir şeyler yapmaya çalıştınız, beceremediyseniz, utanmazsınız hiç değilse. Oysa dünkü maç utandırdı.Milyonlarca euroya, gösterişli parlak transferlere, hazırlık dönemindeki çalışmalara, özveriye, ümide, gayrete, enerjiye ve sinerjiye hiç de uymayan bir utanç senaryosuydu izlediğimiz.Nereden baksanız tel tel dökülen bir Fenerbahçe vardı sahada... Özellikle orta alanda Mehmet Topal, Emre ve Meireles, savruk, dağınık, ilkesiz, korkak bir oyun sergilediler. Yanal’ın Emre’nin tecrübesine güvenmesi, oyuncusunun takım içindeki etkili konumundan yararlanmaya çalışması anlaşılabilir bir şey. Ama anlaşılamayan şey, sezon başından beri bildiğimiz Emre’nin yerinde yeller estiği. Ne hırsı var Emre’nin ne de enerjisi. Öyle olunca Fenerbahçe rakibini seyrediyor. Eskaza kazandığı toplarla da ileri gitmeyip yan pas yapıyor, baskıyı yediğinde geriye dönüp kendi defans hattıyla oynuyor (!) Baroni’nin de güven vermediğini anlıyoruz. O da yedek kulübesinde... En iyileri başlangıçtakilerse, vay Fenerbahçe’nin haline!Ersun Yanal elbette eleştirilebilir... Siz bakmayın adını “tartışılamazlar” listesine koymasına. Hocanın Fenerbahçe’de ne yapmak istediğini bir anlasak, sabırla bekleyebilir, üzüntüye katlanabiliriz...Ama şunu unutmamalı Ersun Hoca... Daha üç buçuk ay önce bu takım UEFA’da yarı final oynadı, finali dramatik biçimde kaçırdı...Ersun Hoca’nın aldığı takıma, transferlere bakın... Zenginleşen kadrosuyla Alperli, Emenikeli alternatif bolluğuna, oturun bir mum yakın şimdi!Başa dönersek... On yedi yıldan beri gemisini başarıyla yürüten Arsene Wenger, rotasından yine sapmadan dönüyor Ada’ya... Tayfaların yarısı eksik, sakatmış, ne gam! Hepsi de biliyor nerede ne yapacağını. Savunmadan gelen adamlarla iki gol bulup çubuğunu yakıyor Wenger... Giroud’un penaltı golü de Fransız Hoca’nın bonusu... Hak etmediğini söyleyebilir misiniz? Ayıp olmaz mı!
En güçlü kadrosu ile yüksek arzu ve konsantrasyon ile sahaya çıktı F.Bahçe... Üstelik 50 bin seyircisinin önüne... Ancak maçın başından itibaren tedirgin ve ürkekti. Öyle bir görüntü vardı ki 0-0 bitse ortaya çıkacak en iyi sonuçtu.HÜCUMDA hiç çoğalamayan, etkili atak yapamayan, rakip kaleye çok uzak bir F.Bahçe...SORUNLAR ile İstanbul’a gelmiş Arsenal da ilk yarıda tedirgindi. Ancak gördü ki F.Bahçe hiç tehdit etmiyor; devrenin sonlarında ve ikinci yarının başında baskısını arttırdı ve golleri buldu.ERSUN Yanal baktı ki takımı hiç hücum yapamıyor Gökhan Gönül’ü oyuna soktu. Ancak aylardır 1 tane maç oynamamış bir oyuncu, Gökhan Gönül bile olsa Arsenal karşısında işi zor olur.F.BAHÇE’DE öyle bir orta saha var ki hepsi kaliteli denilen Emre, Meireles ve Mehmet Topal bırakın rakip ceza alanına gitmeyi rakip kaleye tek şut atmadan maçları bitiriyor.KABUL etmek gerekir ki arada güç farkı var. Tempo ve hız farkı ise çok var. Ancak şu soruları sormak lazım:-Son 5 yılda transferde sadece bonservis bedelleri için 150 milyon Euro harcamış bir kulüp bu futbolu mu oynar?-Kaybetse bile bu kadar aciz bir görüntü mü verir?-Bu potansiyele ve maddi güce sahip böyle büyük bir kulüp yıllardır Şampiyonlar Ligi’nden bu kadar uzak kalır mı?-25 kişilik kadroda 1 tane ofansif orta saha oyuncusu bile olmaz mı?-25 kişilik kadroda rakibi eksiltecek özelliklere sahip 1 tane kanat oyuncusu olmaz mı?-Bu takımı kim kurdu? Transferleri kim yaptı?3-0’lık yenilginin ardından Londra’daki maç sadece bir prestij mücadelesi olacak.
Sanki biri maç öncesinde soyunma odasına gelerek “Arkadaşlar boşuna uğraşmayın, CAS’tan men kararı çıkacak” demiş ve F.Bahçe bu haberle sahaya çıkmış. Çünkü bir takım ancak böyle bir sebepten bu kadar kötü ve ruhsuz oynayabilir!Henüz 5 dakika geçmişken iki takım arasındaki fark o kadar belirgindi ki! Dün gece F.Bahçe’nin 1 dakika bile varlık gösteremediği Arsenal; güya eksik, en kötü zamanında buraya gelmiş ve 3 gün önce sıradan bir rakipten 3 gol yemiş. Ya bir de formda olsalardı? Bu skora şükretmek lazım!TOPAL’IN FAYDASI YOK!Tel tel dökülen F.Bahçe’nin ne oynadığını bırakın ben, Ersun Yanal ve futbolcular da açıklayamaz. Ne savunma yapabiliyor, ne hücum. Üst üste 4 pas sayamadım. Neden? Bu zamana kadar sorunu hep forvette arayan ve 13 milyon Euro verip Emmanuel Emenike’yi alan yönetime sormak lazım!Orta saha oyuncuları bolluktan geçilmiyor denilen Fenerbahçe, ortasında kocaman bir delikle oynadı. Mehmet Topal’ın hiç faydası yok. Meireles, hala nasıl forma alıyor anlamak zor. Emre, omzunda bütün yükle, hep çabalayan ama yalnız bir adam. İlerideki 3’lü kenarlara kendini hapsetmiş, arada Kuyt koşuyor, yardım ediyor ama yeteneği sınırlı. Bu tabloda, o da sadece ilk yarı, biraz iyi oynayan sadece Yobo.ERSUN YANAL’IN KATKISITakımın bu oyununa sağolsun Ersun Yanal da katkı sağladı. İlk yarıdaki sorunun belki de sonuncusuna çözüm bulmaya çalışarak 4 aydır sakat olan Gökhan’ı aldı. Yanında Emenike varken, Webo’ya sabretti. İş işten geçtikten sonra Alper’i oyuna soktu.Dün hocasından, futbolcusuna kadar F.Bahçe’nin elle tutulur tek tarafı yoktu. Son 1 aydır, bu köşede sarı-lacivertli takımı hep eleştirdim, dün gece olabilecekleri sıraladım ve ne yazık ki korktuğum başıma geldi!
F.Bahçe oyuna ürkek ve panik halinde başladı. Sanki deplasmanda oynuyor gibiydi. Çift stoperin önünde Topal üçüncü stoper görüntüsü verdi ve orta sahadaki oyun anlayışı ile önce gol yememeyi düşünen, “Atarsam atarım” havasındaydı.Üç forvetle oynuyordu, üçü de etkisizdi. Emre oyun kurucu rolündeydi, Meireles de ileri gidince tek başına mücadele etmekten 20. dakikada yoruldu, eline beline koymaya başladı.Orta sahada kazanılan toplar, pas hatalarında oyuna olumlu sokulamayınca Arsenal 7-8 kişi ile hücuma çıkan bir takım görüntüsüne girdi.Bir tek ayakta duran, gol pozisyonlarını önleyen kaleci Volkan vardı. Ama o da nereye kadar dayanabilirdi.F.Bahçe’nin ilk yarıdaki anlaşılmaz futbolundan sonra birçok kişi, “Orta sahada top kazanacak, golcüleri destekleyecek bir oyuncu lazım” diyerek, Cristian’ın oyuna gireceğini umdu ve golcü olarak da Emenike’ye bel bağladılar.Gerekçe olarak da Emre’nin yorulmasını, Cristian’ın oyun kurucu rolünde daha etkili olacağını söylüyorlardı.Ama öyle olmadı.Bekir’in yerine, defansa, uzun süredir oynamayan Gökhan Gönül alındı. Taraftarın hoşuna gitti. Oysa ilk yarıdaki “Gol yememe” taktiğinde 1. derecede aciliyette sağ beke mi ihtiyacı vardı, yoksa uyumsuz görünen orta sahaya mı!İkinci yarının 5 dakikalık görüntüsünde, ileride oynayan-basan bir F.Bahçe, izleyenleri ümitlendirse de, açık futbolda verilen gedikler ve tempo artırma anlayışı “iyi oynarken yenen golün” Arsenal’ın tam isteği futbol anlayışının ürünüydü.Sorun şu:F.Bahçe’nin oyun kurucusu yok. Orta sahada top kazanan oyuncusu da yok. Daha da önemlisi sahada kimin ne yaptığı belli değil. Bu sonuç Arsenal’dan çekinme de olabilir, Konya maçının psikolojik etkileri de.Ne olursa olsun, F.Bahçe Şampiyonlar Ligi’ne kötü veda etti. Bundan sonra UEFA’da ne yapar belli değil.Yazık oldu.Başkan, yöneticiler CAS davasında kulübün haklarını savunmak için yırtınıyorlar. F.Bahçeli futbolcular kendi sahalarında korkak, silik, kariyerlerine yakışmayacak futbol oynuyorlar. Mücadele edersin, savaşırsın, top oynarsın yenilirsin. Ama böyle yenilgi F.Bahçe’ye hiç yakışmadı.
Şampiyonlar Ligi play-off turunda 'Topçular' lakaplı Arsenal'i ağırlayan Fenerbahçe bozguna uğradı. Salı günü Londra'da oynanacak rövanşı formaliteye çeviren Wenger'in talebeleri, Gibbs, Ramsey ve Giroud ile güldü: 0-3.Her şeyden önce: Premier Lig’i kendi ligimiz gibi izliyor, okuyor, yorumluyoruz ya; oradaki tartışmaları kendi tartışmalarımızla karıştırmayalım. ‘Arsenal artık sıkıcı. Wenger köhnedi...’ falan derken biraz durmak lazım. Arsenal’liliğin kitabını yazan Nick Hornby’nin “Galiba Highbury’deki futbolun pek öyle anlı şanlı bir tarihi olmadığını ve bu yüzden de dünya tarihinin en sıkıcı futbol takımı olduğumuza dair ithamların yalan olmadığını biliyoruz” dediği günler geride kaldı ve takım asla o takım değil. Evet, güzel günler eskilerde ama o kadar da değil. Hatta tersine itibarsızlaştırma yerine önce örnek almalı, sonra eleştirmeli. Tamam uzun süredir kupa yok, fakat Şampiyonlar Ligi’nde 15 sezondur varlar ve Premier Lig’de ise 17 yıldır ilk dörde giriyorlar. Ve bunu, gelir-gider dengesinde son 10 yılda transferde 36 milyon avro kâr ederek yaptılar. Ve unutmayın, bu kadro son üç sezonda ilk maçı kaybetse de, sırasıyla Barcelona’yı devirdi, Milan’a 3 attı, Bayern’i deplasmanda 2-0 devirdi. Yani eğri oturup doğru konuşalım, haddimizi bilelim. Skordan bağımsız yazıyorum bunları...Yukarıdaki satırların bir yansıması gibi başladı karşılaşma. Arsenal daha diri, daha hızlı ve daha etkiliydi. Nitekim Fenerbahçe maça sanki bir on dakika sonra başladı. Daha da kötüsü bu ilk yarı boyunca atağa benzer tek an oydu ve 50’li dakikalara tek kaleyi bulan şut atamadı Fenerbahçe. Arsenal ise yüklendikçe yükleniyor, ama biraz sakarlıkla yapıyordu bunu. Golsüzlük ondandı.Arada sıklet farkı varDüşünün 21’de ilk kötü pasını attı konuk ekip. Bu esnada Fenerbahçe’de neredeyse herkese bir kötü pas düşmüştü. 42 dönülürken dalga dalga geldi Topçular. Ondan da gol çıkmayınca devre bu skora bağlandı. Bu iyiye işaret olabilirdi.Olmadı. İkinci yarı Gökhan’ın oyuna girmesiyle umutlar yükseldi. Gelin görün ki Arsenal hemen golü buluverdi. Zaten iki takımı en çok sürat kapasitesi ayırıyordu. Arsenal resmen ileriye sarar gibi kalıyordu temsilcimiz karşısında. 51’deki Ramsey-Walcott-Gibbs’li golün yaş ortalaması 24’tü ve en yenisi yedi senedir Arsenal’deydi: 0-1. 53’te aynı hızla bir daha geldiler. Son anda Volkan engelledi.Emenike girdi ama...Son yarım saatte Emenike büyük alkışa girdi sahaya. Fakat buna da cevap Ramsey’in 64’ünde güzel golüyle geldi: 0-2. Sonrası artık ıslıklar eşliğinde geçen bir karamsarlık ve kahır maçına döndü. 67’de Sow’un gol kokan kafası bile girmeyince ahlar-vahlar gırla gitti. 77’deki Giroud’nün penaltısı sıklet farkını ortaya koydu sadece.Evet kötü kaybetti Fenerbahçe. Rakip Premier Ligi’nin zirve takımlarından biriyse kaybetmek doğal. Sorun, Sarı-Lacivertlilerin hiçbir şey yapamaması ve ışıksızlığıydı. İki takım arasında dağları aşan bir mantalite farkı vardı. İnsanı üzen bu. Yoksa bu tribünler neler gördü...NOT: Arsene Wenger’de biraz Mahmut Hoca tipi yok mu? Takımı bakışı, havası, hatta çirozluğu bile. Para harcamayı sevmeyen bir eğitim kurumunun başı gibi adeta. Eminim, Arsenal başkanı -maazallah- bir futbolcuya 50 milyon pound teklif etse, “Burası bir ticarethane değil” diye kalbini tutar. Bir oyuncusu sakatlandığında saha kenarına kaygıyla koşuşu bile bana onu hatırlatıyor. O yüzden ne yapsa sempatik geliyor. “Şahsi oynuyorlarmış, oynatmaaam. Koşmuyorlarmış, yürütmeeem. Çok para istiyorlarmış verdirtmem...”