12.12.2016 - 08:14 | Son Güncellenme:
İÇERDE, dışarda son 5 maçını kaybeden, teknik direktörü İsmail Kartal’ı neredeyse yaka paça kovan bir G.Antepspor’u son saniyelere kadar ecel terleri döktüğün bir maçta zar zor yeniyorsan sıkıntı var demektir.G.SARAY’DA öyle böyle değil büyük problem var. Kaliteli oyuncular çok ama bir o kadar da egoistler topluluğu G.Saray’da ilk sözüm Riekerink’e… Senden habersiz yardımcın Orhan Atik kovuluyor ve senden “tık” yok. Zaten adam olmadığını biliyordum bu Hollandalı’nın ve Orhan Atik olayı ile bu tescillenmiş oldu. Adam olan, yardımcısı kovulduğunda tepki koyan, gerekirse, ”Ben de bırakıyorum” diyendir benim için. Ben Riekerink’in kötü bir teknik adam olduğunu ilk günden anlamıştım ve şimdi bunun yanına iyi bir insan olmadığını da ekliyorum.ALLAH herkesin gönlüne göre verir. Yasin önceki günkü terör olayından en çok etkilenen ve üzülen isim olduğu, attığı ilk golün ardından yaşamış olduğu sevinç-hüzün karışımı gol sevincinde ortaya çıktı. Ve Yasin’in içten, samimi polislere sarılması, onları az da olsa tebessüm ettirmesinin karşılığını attığı 3 golle gösterdi. Yasin sen gerçekten adam gibi adamsın. Beni bile ağlattın dün gollerden sonraki samimi görüntülerinle.BU takımda Selçuk İnan, Sniejder’den de, Podolski’den de duran topları daha iyi kullanıyor. Evet Sneijder’in karşısında kedi yutmuş bir Gökhan vardı ama enteresan olan 70’te Sneijder kaleciyle karşı karşıya kalmışken, rakip 30 metre depar attı ve topu ayağından kaptı. Söyleyeceğim şu ki; Sneijder inanılmaz ağırlaşmış.87’DE Eren inanılmaz bencilce davrandı, boşta 3 arkadaşı olmasına rağmen sıfırdan kaleye vurdu. İşte bu bile Eren’deki tükenişi ve paniği gösteriyor. 90+1’de 3 metreden topu ağlara gönderemedi.TRİBÜNDEKİ 15 bin futbolsever ve sahadaki tüm futbolcular harika bir görüntüyle polislerimizin üzüntüsüne ortak oldu, karanfiller dağıtıldı ve Yasin attığı gollerden çok insanlığıyla, doğallığıyla, göz yaşlarıyla karanlık gecemizi aydınlatan yıldızımız oldu. Selçuk, Jong, H.Balta ve her zamanki gibi Muslera gecenin öne çıkan isimleri oldu. İlk yarı özellikle Muslera 3 pozisyonda kalesinde yine duvar ördü.
Teröristler ve yandaşları 15 Temmuz’da kendini tankın önüne atan insanları çabuk unuttular galiba... Kahpeler gene 38 can aldı.Biz deli bir milletiz. Bu ülkeyi kurtarmak için milyonlarca kişi canını verdi. Bunlara 38 kişi daha eklendi. Hepimizin başı sağolsun. Ama şunu bilsinler ki hiç kimsenin bu ülkeyi bölmeye gücü yetmeyecek.Bu duygularla Galatasaray maçına geldik. Karşılaşma başlamadan önce “Vatan sana canım feda”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” tribünlerden 20 bin kişinin değil; 80 milyon kişinin sesi yükseldi. Özel tim polislerimiz stada gelince tribünler ayağa kalktı. İlk defa böyle bir şey görüyorum. Bağırlarına bastılar ve tribünlere çağırdılar onları... Gaziantep ve Galatasaraylı futbolcular kol kola, ellerinde karanfillerle sahaya çıktılar. Seremoniden sonra güvenlik güçlerine koşarak o karanfilleri verdiler.Seremonide İstiklal Marşı okunurken tribünlerde dev Türk bayrağı açıldı. Duygularımız en tepeye çıktı. Ağlayanlar mı, ‘Dağ başını duman almış’ marşını söyleyenler mi? Herkes duygulandı. Hele Yasin ilk golü attıktan sonra selam durarak polislere sarılması bizi kopardı. Şimdi gerçek bütünlük sağlandı. Bu köpekler yemek yedikleri kaba pislediler. Bundan sonra bakalım ne olacak? Bu 38 şehidimizin hesabını nasıl verecekler?Maça gelince... İşin doğrusu maça fazla da konsantre olamadık. Gene de sahada iyi mücadele vardı. Önce şunu söyleyeyim. Gaziantepspor’un teknik direktörü olmamasına rağmen, bir sürü sorunlar yaşarken, ilk yarı Galatasaray karşısında çok net 4 gol pozisyonuna girdi. Sarı-kırmızılıların defansif sorunları devam ediyor.İkinci yarı gene oyunun hakimi Galatasaray’dı. Yasin’in ikinci golü Cim Bom’u biraz rahatlatsa da, her zaman olduğu gibi Yasin ve De Jong, El Yasa’yı seyrederlerken rakip stoper kafayla takımının golünü attı. ‘Kasımpaşa maçı mı tekrarlanıyor?’ diye düşünürken Fatau ikinci sarı karttan kırmızı kart yiyerek oyundan atıldı.Gene ev sahibi ekip oyuna ağırlığını koydu. Ama Galatasaray’ın hücumcularını anlamak mümkün değil. Yasin 3 gol atmasına rağmen ayağına aldığı her topa vurmak istiyor. Kafasını kaldırsa boşta en az iki arkadaşı var. O ise kalecinin kapadığı köşeye şut çekmeyi tercih ediyor. Podolski de Yasin gibi...Sonuçta Galatasaray zorlanmadan galip geldi. Ama bu futbol Osmanlıspor maçına yetmez.
“Bir ölür bin doğarız” sözünün özüydü dün Galatasaray-Gaziantepspor maçında çakı gibi vazife yapan ve milli yasa milli gurur çerçevesi takan Türk Polisi...Sanki hiç eksilmemişlerdi.Hiçbir şey olmamış gibi göreve devam ediyorlardı.Zaten onlar dürüst olalım; geçimsizliğimiz yüzünden- futbolun vazgeçilmez unsurlarından biriydi.Teknik direktörsüz maç olurdu ama polissiz olmazdı.Üstelik futbolun içindeki herkes keyif/hüzün/para/şöhret stattan payına ne düşerse alıp dönerken, onlar ilk gelir son gider, dikilmekten ayakları şişer, modern statların lüksünden lezzetinden bihaber, birer kuru tayına talim eder, golü bile göremeden geri dönerlerdi.Maç anıları, psikopat saldırıları, kırık şişeler, uçuşan koltukların bedenlerinde bıraktığı çürükler olurdu çoğu kez...Kimseye de yaranamazlardı.Vefa, cefa ve ölmekten söz etmek için mutlaka bir takımı tutmak gerekmiyor demek ki...Dolmabahçe’de bayrağı arkadaşlarına devreden canlarımıza gelince... Onlar vatanın, devletin, emniyetin, kentin, mahallenin veya hısım akrabanın şehitleri olamazdı sadece...Belki en başta futbolun şehitleriydiler.Neden mi?.. Huzur ve düzen sağlamaları yetmez gibi, o gece yaşamdan kopuşları ile futbolun hayatta kalması, dehşetin futbol seyircisinden uzaklaşması bire bir ilişkilidir çünkü.İstanbul’un göz bebeği kadim statta ölümcül görevlerini yerine getirip hainlere “paratoner” olmuş ve eli kanlı katilleri halkın üzerinden çekip kendilerini hedef yaparak cesaretini ortaya koymuştur bu kahramanlar.Futbolun da başı sağ olsun.Dün Arena’da en büyük ödüllerini aldı polislerimiz:Görevdekilere alkış, çiçek, sevgi seli!.. Kaybettiklerimize gözyaşı.Hele Selçuk’un genç polisi tribüne getirip kucaklaması...Yasin’in golden sonra çevik kuvvete koşup sarılması...Ama yetmez...Nasıl ki, “öncesine/ sonrasına- alttakine/ üsttekine” çözülmez düğümlerle bağlanıp ardı görünecek kadar şeffaf ama adam geçmeyecek kadar sağlamsa futbolun kalesindeki ağlar, bugün ağlayanlar da düğümleri bir daha sıkmalılar. Sevgi lazım bize dostlar...Ve sevgide devamlılık. Dayanışma, kenetlenme, birlik, beraberlik, istemesen de kendiliğinden gelir bu milleti oluşturan iyi insanlar arasında.Futbol şehitleri mi?.. Onlar artık büyük futbol ailesi sorumluluğunda.Bir de maç vardı bu arada...Galatasaray ve Gaziantep koşullara uygun yaslı ve düşük voltajlı futbolla başladılar maça...Antep’in hatası Galatasaray sahasına 13 maç sonra deplasman galibiyeti aramak için gelmesiydi belki. İkisi de açık oynayınca eli kuvvetli olanın kazanması dışında seçenek kalmamıştı.Soru şu; Galatasaray Antep’ten ne kadar üstündü?İlk yarı hiç!.. İkinci devre Sneijder’in itmesiyle çok! Tabi devreyi 1-0 kapatmış Antep’in 70. dakikadaki Elyasa golüne kadar oyundan düşmesinin, tam düzelirken on kişi kalmasının da etkisi var bunda.Yine de Antep kalecisi Gökhan kaldı geriye. Taktik işine gelince... Riekerink’ten ümit yok; o “hamle” diye sağ bek çıkarıp sağ bek, santrafor çıkarıp santrafor alabiliyor ancak.Maçı alırsa Yasin gibi üstün performans gösteren futbolcular alıyor o kadar.
NE çok alıştık bu söze “Teröre lanet olsun” onlar gözyaşlarımızı çaldılar, insanlarımızı çaldılar, umutlarımızı çaldılar. Lanet olsun! Bıktık, usandık, soğuduk. Bu travmayı atlatmak kolay değil. Böylesine buruk ortamda G.Saray’ın futbolu da G.Antep’in mücadelesi de atılan goller de hiç umrumda olmadı.ÇÜNKÜ BEN TÜRKİYEYİM!SAHADAKİ kırmızı karanfil, dağ başını duman almış marşı, Türkiye lehine sloganlar ve Yasin’in golden sonra polislere sarılması, paylaşması futboldan daha öteydi. Aslında Yasin hepimize sarıldı.. Çünkü acımız ortak, derdimiz vatan. Duygular sel oldu. Gözyaşları bir kez daha aktı. 15 bin civarındaki seyirci futbolu aynen benim gibi öylesine seyretti.HAKEMİN sarı kartları, oyun kurallarını hiçe sayması, elinin hep cebinde olması da kimsenin umrunda değildi. Çünkü benim güzel ülkem her gün yeni bir acıyla sarsılıyor. Futbol, gol, şampiyonluklar hiçbir yiğidimizi, masum gencimizi polisimizi geri getirmeyecek. Başta söyledik ya.. Teröre lanet olsun.UMARIM artık bu son olur.. Ben, güzel ülkemi de bayrağımı da seviyorum. Sonsuza kadar da bu topraklarda yaşayacağım. Çünkü ben Türkiye’yim.