Serdar Sarıdağ: Türk futbolunun belası sosyal medya!

Hiç şüphesiz, Türk futbolunun dibe vurduğu konusunda hepimiz aynı görüşteyiz. Ülke puanındaki erozyon karşısında elimiz kolumuz bağlı bir şekilde seyretmekten başka bir şey yapamadık. Dünya'nın sonu mu elbette değil. Lakin yeni bir kapı açma konusunda artık bıçak kemiğe dayandı diyebiliriz. Peki biz bu kapıyı açabilir miyiz diye soracak olursak elbette açabiliriz. Şampiyonlar Ligi'nde, PSG ile yarım kalan maçımız sadece Türkiye'de değil tüm Dünya'da en önemli gündem maddelerinden biri oldu. Webo'ya yapılan ırkçı yaklaşım, sadece bizleri değil, bu oyunu seven ya da sevmeyen kitleleri ortak bir noktada buluşturdu. O nokta ise insani değerlerimiz. Başakşehir kadar PSG'nin de bu utanç karşısındaki dik duruşu, UEFA'ya maçı oynatma ısrarından geri adım attırdı. Şampiyonlar Ligi'nde ilk kez bir maç, böylesine bir utanç nedeniyle yarıda kaldı. O gün Paris'te olanların, insani değerlerden ödün vermemesi, tüm Dünya'da takdirle karşılandı. PSG Başkanı Nasser el-Halifi'nin, PSG formasını Webo'ya hediye etmesi de, böyle bir durum karşısında rakibin yaptığı en güzel jestlerden biriydi. Evet.. Medipol Başakşehir'in bu duruşu, futbolda bundan sonraki tüm ırkçı saldırılarda bir milat olacaktır. Artık bu utancın üstü örtülemeyecek ve de halının altına süpürülmeyecektir. Bir Türk kulübü futbolda böylesine bir kapıyı açabiliyorsa, kendi içimizde de futbolumuzu daha da güzelleştirecek kapılar açabiliriz. Tamam Dünya'ya çok güzel örnek olduk fakat Türkiye'de durum nasıl? Gözlerimizi kendi evimize çevirdiğimiz de ise, kaos ve kavgadan başka bir şey görmüyoruz. Maçların ardından hakem tartışmaları, sosyal medyada linç kültürü, kaçak yayınlar ve yasa dışı bahisler. Sadece sahadaki oyun değil futbol ekonomimiz de küçülüyor. Yayıncı kuruluş ile parasal konular tartışılıyor lakin kaçak yayınlar üzerinde yeteri kadar durmuyoruz. Taraftar farkında olmayabilir ama hatırlatmakta yarar var; kaçak yayın ve yasal olmayan bahis oyunlarında en çok zararı, tutkuyla tuttukları takımları görüyor. Zaten kriz içerisinde olan kulüplere bir darbe de bu şekilde geliyor. VAR'ın yeteri kadar sağlıklı kullanılmaması da, yaşadığımız kaosa tuz biber ekiyor. Ayrıca yayıncı kuruluşta çalışan Hande Sümertaş hakkındaki polemik, bir başka sorunumuza daha ortaya seriyor. O da sosyal medyanın linç kültürü. Bizzat kendim yaşadığım için o linçin ne olduğunu çok iyi bilirim. Sadece futbolda değil, hayatın tüm alanlarında bir sosyal medya linçi yaşanıyor. Devletin hukuk sınırlarının dışına bile çıkabilecek şekilde ağır ceza isteyen kitleler görüyoruz sosyal medyada. Futbolumuzda yaşanan kaotik ortamda, adaletsizlikten daha fazla pay alma çabası içerisine giriyoruz. Fakat zararı yine kulüpler görüyor. Çare basit... Önceliğimiz bu oyunu daha da güzelleştirmek. Eğer biz Dünya futbolunda, Medipol Başakşehir'in yaptığı gibi yeni sayfalar açtırabiliyorsak, elbette kendi topraklarımızda da bu sayfaları açabiliriz. Futbolun tüm paydaşlarının yanı sıra, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çıkarılacak kanunlarla, bu kaosun önünü kesebiliriz. Kaçak yayın, sosyal medya linçi, yasal olmayan bahis, hakemler, ekranlardaki tartışmalar ve kötü oyuna çözümler bulabilirsek, bu oyunu daha da güzelleştirebiliriz. Ama önce herkes kendi şapkasını önüne koyacak. Ben nerede yanlış yapıyorum sorusunu kendimize sorma cesaretini göstermeliyiz. Türkiye'de oynanan maçları yayınlayan yayıncı kuruluşların, oynanan oyuna müdahale etme şansı elbette olmaz. Sadece Türkiye'de değil Dünya'da bile böyle bir şey mümkün değil. Günah keçisi arayacağımıza, biz nerede yanlış yapıyoruz tartışmasını başlatmak bence daha sağlıklı. Herkes kendini tekrar sorgulamalı. Başta TFF ve kurulları olmak üzere, bu oyunun tüm paydaşları oyunu daha da güzelleştirmek için çaba sarf etmeli. Eğer bu şekilde kaos yaratmaya devam edersek, dibe vuran futbolumuz, uzun yıllar o dipte öylece kalır durur. 250 TL'ye varan hoş geldin bonusu Misli.com'da Hemen oynamak için buraya tıklayın!