22.06.2020 - 08:01 | Son Güncellenme:
Tam iki sezondur adeta “yok etmek için” yaşıyor Fenerbahçe… Önce “mirasyedi” sandık, “terminatör” çıktı… Önünde, arkasında, tarihinde ne varsa hepsini yıkıp, parçalayıp, yiyip bitiriyor.
Bir tek rakiplere ilişmiyor. Kolay değil tabi!.. Fırsatlar yenileniyor, camia büyük, tarihi çok zengin. Lakin azmin elinden hiçbir şey kurtulmuyor! Bakın bir haftada ne kupa bıraktı ne Avrupa şansı. Çok tehlikeli bir noktada artık… Sıfırı tükettiğine, hiçbir rakibe diş geçiremediğine göre, sıra kendi kendini yemeğe gelmiş olmalı!
Pandemi öncesinden form tutmuş, pandemi sonrası bıraktığı yerden başlamış yükselişteki Kasımpaşa, maçın favorisiydi zaten. Ancak, Fenerbahçe adı bunca ezikliğe isyan edecek, umudu bir bacağından tutacak ve bırakmayacak sanıldı.Hiç olmazsa maçın ilk yarısı için tuttu tahminler… Kasımpaşa’nın baskın oynadığı bir on dakikalık bölüm dışında, Fenerbahçe takımı işliyordu sanki. Neden?
Serdar yokken stopere yine Jailson koyulmamış, forvet arkası ile sağa Ferdi ile Deniz yerleştirilmiş, Hasan Ali’nin de dönüşü ile kanatları çalışan, çizgileri kullanan bir Fenerbahçe görüntüsü vardı. Top Fenerbahçe’deyken Falette ve Gustavo ön libero gibi, Ozan forvet gibi oynuyordu. Top kayıplarında geride çoğalmak için organize bir eylem uygulanıyordu.
Lakin her şey tamam gözükse de Fenerbahçe’nin en basit golü bile atmakta zorlanması aynen devam ediyordu. O kadar ki, “gol kaçırdı” diye birbirlerine kızan futbolcular aynı şeyi tekrarlayıp mahcup olabiliyordu…
Örnek mi?.. Hasan Ali’nin kaleciden dönen şutunu üstten auta gönderen Deniz’e Ozan çok kızdı mesela… Ama sekiz dakika sonra Rodrigues’in “al da at” diye önüne bıraktığı topu kale direğine nişanlayan Ozan’dı.
Takım bir yere kadar geliyor, son adımı gidemiyordu. Gole en yakın adam olması gereken Muriç ise “bir yere kadar” bile gelemiyordu!.. Müthiş golcü Fenerbahçe çorbasında “servisçi” olmuştu adeta. Fenerbahçe kalesinde korner çizgisinden top çıkarıyor, rakip kalede topu göremiyordu.
Maçın ilk yarısı her iki takım kalecilerinin de kurtardığı birer net gol ile golsüz bittikten sonra ikinci yarıda çok önemli bir “ikazı” unuttu Fenerbahçe takımı… Hücum ettiğinde topu kaptırınca hızlı rakibinin kontratağını “Yugoslav faulü” ile durdurmak.
Kasımpaşa’lı Thiam’ın golü böyle geldi. Muriç’in sonuçsuz hücumundan Kasımpaşa kontratağı doğdu ve ağır kalan Gustavo ile bacak arasından gol yiyen Altay ortaklığı ile gol oldu.
Golden sonra iyice afalladı Fenerbahçe. Ne düzen kaldı ne plan. Rakibin her topu ceza alanına inmeye başladı.Maçın üçte ikisi bittiğinde Kasımpaşa skoru korumak, Fenerbahçe duran toplardan medet ummak için ikişer değişiklik yaptı. Yusuf-Pavella ile Mehmet Ekici-Zajc sahadaydı. Deniz kaçınılmaz olarak bir maçta üçüncü mevki olarak sola geçti. Fenerbahçe’nin değişiklikleri işe yaramadı ama Kasımpaşalı Yusuf ikinci golün kahramanıydı. Hem de kaleci Altay’ı tartışmaya açarak!
Bir gol ile bir penaltının VAR’dan döndüğü ikinci yarı bittiğinde Fenerbahçe iki gol yemiş, neredeyse iki ayrı takım denemiş ve sıfırı tüketmiş, Kasımpaşa ise bileğinin hakkıyla düşme tehlikesini iyice ötelemiş durumdaydı. Niye her şey değişiyor da Fenerbahçe aynı?
Takımın “hedefsiz” olması, şehir efsanesi aslında… Tek tek her futbolcunun kişisel hedefleri vardı, şimdi ikiye katlandı. Gidecek olanların kendilerini parlatmaları, kalacak olanların Avrupa’da oynamak arzuları, gitmek istemeyenlerin biraz daha görünür olmaya çalışmaları gerekmez mi?
Kaybedecek “hiçbir şey” de kalmadı… Nedir bu atalet, sefalet anlamak mümkün değil. Bir hocası olsaydı ona sorardık bari.
Pandemi sonrasındaki konsantrasyon kupayı kazanmak üzerindeydi. Elenip, yollarının bittiğini görünce Fenerbahçe takımı için hedefler bir anda tükendi. Zaten içi çekilmiş oyuncular grubuydular, bu kez "bitikler" olarak yeni yerlerini de aldılar. Bu gibi sezonları çok gördüm. Üstelik adınız Fenerbahçe ise aksilikler gelmeye başladı mı, bitmez. Sakatlıklar birbirini kovalar, geri pasları tıngır tıngır kaleye girer. Çünkü korku dağları yüreklerdedir ve ne yazık ki o göğüslerde "güvercin kalbi" vardır. Lider oyuncuyu o zaman tanırsınız aslında. Direnen, karşı koyan veya her şeye rağmen bir şeyler yapmaya çalışan. Kasımpaşa karşılaşması aslında karakter testi gibiydi Fenerbahçe için. Kime, ne kadar güvenebileceğinizi gördünüz bu maçta.
Ozan'a kaptanlık verildi. Takımın büyükleri de destekledi bu kararı. "İyi futbolcu" olduğunu düşünüyorsa, ya dünkü performansını açıklamalı ya da takımının neden yedinci olduğunu. Kayseri maçında kaptırdığı toptan sonra kırmızıyı gördü. Dün de iki kişinin baskısı altındaki Rodrigues'e pas atıp, top kaybına neden olup, filelere baktı. Rakiplerin pozisyonlarının birçoğunun Ozan top kayıplarından gelmesi de ayrı bir konu. Ya da Vedat'tan da bahsedebiliriz. Hâlâ pandemi arasını bitirmemiş. Antrenmansızlık bahanesi olabilir fakat eşit şartlardaki rakiplere karşı sahada. En güvendiğiniz isim; Emre, tribünde. Vedat ile kaptan Ozan kayıplarda, topu emanet edeceğiniz Gustavo stoperde, ortada ne akıl kalmış, ne fikir ne de "isyan"…
Dediğim gibi; kötü oynamak problem değil. Sorun kötü koşmakta. Kimsenin beğenmediği Tolga Ciğerci gibi her yere ayak koymamışsanız ya da Deniz-Ferdi gibi "Ne yapabilirim" endişesi taşımıyorsanız, o formanın oyuncusu da olamazsınız.Kasımpaşa, kendisine kazanma serisi yakalatan oyun düzeni ile sabırla bekledi. Sadece topun arkasına geçecek, Fenerbahçe takımının ikramını bekleyeceklerdi, yanılmadılar.
Fenerbahçe maça odaklanmış başlasa da alışılan sorunlar da öylece duruyordu. Savunmada ilerleme yok ama artık atmayı da unuttular. ‘Çiğ etle beslenen’ Vedat, vegan olmuş gibi misal! Zar zor kaleyi buluyor.
Fenerbahçe beklediğimden daha odaklanmış bir oyun oynayarak başladı. Öte yandan beklenen, artık alışılan sorunlar da öylece duruyordu. Savunmada kalesine gelen topların neredeyse yarısı gol oluyordu sezon başında.
Ama atıyordu da. Fenerbahçe savunmada bir ilerleme kaydedemediği için değil, atmayı unuttuğu için bu kadar zorlanıyor. ‘Çiğ etle beslenen’ Vedat vegan olmuş gibi misal... Zar zor kaleyi buluyor.
Dün Ozan, Deniz, Hasan Ali bir büyük takım için gole çevirmenin hiç zor olmaması gereken şansları kolay harcadılar. Buna bir de 46 gol atıp 16 kez de direğe nişan alma durumunu ekleyin. Sorun buradan başlıyor. Tabii hepsi bu kadar değil.
Dün Ozan, Deniz, Hasan Ali bir büyük takım için gole çevirmenin hiç zor olmaması gereken şansları kolay harcadılar. Buna bir de 46 gol atıp 16 kez de direğe nişan alma durumunu ekleyin. Sorun buradan başlıyor. Tabii hepsi bu kadar değil. Fenerbahçe’de ön alanı, markajdan çıkıp kendisini göstermekten imtina ediyor. Oldukça hareketsiz bir oyun bu. Luiz Gustavo orta sahada olmayınca da topu markajdaki oyunculara atmak daha zor oluyor. Bir oyun ezberleri, topu nasıl rakip alana taşıyacaklarına dair bir planları yok gibi. Bu yüzden ağır ilerliyor ama çok hızlı geri koşmak zorunda kalıyorlar.
Falette ve Gustavo savunmada Hasan Ali’yle birlikte vasatın üstünde oynadıkları için Kasımpaşa hücumuna ilk yarıda şans vermediler.
Ama büyük takım oyunu böyle oynadığı zaman işi bitirecek hücum işlerini yapıp oyunu kopartmalı. Bu olmadı. Olmayınca da 2. yarıda Kasımpaşa çok iyi hücum edip çok güzel 2 gol attı.
Daha fazlası da mümkün olabilirdi. Son 6 haftada 16 puan toplamak gerçekten önemli bir başarı.
Süper Lig’in dönüşü şerefine, Misli.com’dan herkese 5 TL hediye! Maç listesini görmek için buraya tıklayın!