12.10.2019 - 08:09 | Son Güncellenme:
Arnavut inadını bilmek için Arnavutluk milli takımıyla oynamaya gerek yok. O inadı kırmak gerçekten zor. Nitekim Arnavutluk maçı başlar başlamaz bir kayaya çarptığımızı anladık. Biz rakibe önde basalım derken, Arnavutluk takımı da bize sahanın her yerinde basmaya, en azından oyuncularımıza yakın oynamaya başladı.Adeta maç “baskın basanındır“ anlayışı ile başladı. Sanki huzurumuz kaçtı, çok mu motiveydik, çok mu gergindik, daha ilk 25 dakika dolarken iki stoperimiz Merih ile Kaan sarı kartla oynamaya başladılar. Sanki o başlangıç dakikalarında Arnavutluk takımının sistemli bir tuzağına düştük.Belki de bunun sonucu, takımda herkes yapabileceğinin, başarabileceğinin gerisinde kaldı. Özellikle iki gol umudumuz Burak Yılmaz ve Cenk Tosun‘a fizik gücü yüksek oyuncuları adeta adım attırmadı. Arnavutluk takımı hemen hemen hiç geniş alan bırakmadı. Bunun sonucu rakip yarı alana giderken çok pas hatası yaptık. Topların çoğunu kendi oyuncularımıza değil rakibe attık.İlk yarı boyunca maalesef “işte bu“ diyeceğimiz bir pozisyonumuz olmadı. Sadece Burak Yılmaz ve Hakan Çalhanoğlu‘nun iki cılız şutu ile devreyi tamamladık. Arnavutluk takımının arkasına top atacak, Burak‘ı, Cenk‘i o toplara koşturacak, belki de golle buluşturacak tek hücum organizasyonumuz olmadı.Üstelik ilk yarının son uzatma dakikasında Manaj‘ın kullandığı frikik atışı barajımıza çarpıp tam ağlara giderken, kalecimiz Mert Günok o müthiş kurtarışı yapmasa, büyük bir hayal kırıklığı ile soyunma odasına gidecektik. İlk yarıya bakınca sanki oyun iyi top kullanan, aralara iyi pas atan İrfan Can‘ı, Yusuf‘u sahaya davet ediyor gibiydi.Devre arası iyi geçmiş olmalı. İlk yarıda bulamadıklarımızı ikinci yarının ilk beş dakikasında bulduk. Hakan Çalhanoğlu‘nun frikiğinde arka direkte topla buluşan Merih, topa biraz iyi vurabilse “dakika bir, gol bir“ öne geçerdik. Hemen sonrasında Ozan vurdu, bu defa sahneye Arnavut kaleci Strkosha çıktı. Hele, Arnavutluk savunmasını az adamla yakaladığımız pozisyonda Hakan Çalhanoğlu, topa çok iyi vuran Hakan Çalhanoğlu tam da şut mesafesine girmişken, tam merkezden vurmak yerine, hafif çaprazda ve markajda olan Burak‘a niye oynadı, anlamadım...Hep kendi hücumlarımızı yazarken, iki pozisyonda yüreğimizin ağzımıza geldiğini unutmayalım. Merih çok tehlikeli iki pozisyonda müthiş dokunuşlar yaptı. Bir - iki şutta da kaleci Mert öyle.İlk yarı sonunda “oyun İrfan Can ile Yusuf Yazıcı‘yı davet ediyor“ demiştik. Şenol Hoca ikinci yarıda önce İrfan Can‘ı , sonra Yusuf‘u sahaya sürdü. Ama gördük ki, onlar da derdimizi çare olamadı.İmdadımızı Arnavut savunması yetişti. İsmaili ile İtalyan liginin enaz gol yiyen kalecilerinden biri olan Strakosha birbirlerine girip topu kaybedince Cenk‘in boş kaleye kafa vuruşu, son dakika golü olarak ağlara gitti, biz de heralde bu golle finallere gittik.Çok uğraştık çok... Arnavutların inadını kırmak için özellikle ikinci yarıda çok uğraştık. Neyse bizim kıramadığımız inadı kendileri kırdı. Ama kim ne derse desin hak ettiğimiz bir maçtı. Şu da unutulmasın; Önceki yıllarda son dakika golleriyle çok yıkıldık, çok hayal kırıklıkları yaşadık. Şimdi son dakika golleriyle kazanıyoruz. Ne güzel; demek ki maçı son dakikaya kadar bırakmıyor, mücadele ediyoruz. Bize böyle takım lazım. Şenol Hoca‘ya, futbolculara ve “Barış Pınar“ında savaşan yiğit Mehmetçiklerimize selam olsun..
Evet kaliteli oyunculardan kurulu bir takımımız var... Hedefimiz büyük. Ama ne kadar güçlü, ne kadar sakin, ne kadar etkili, ne kadar formdayız? Yanıt vermek o kadar kolay değil. Bireysel performansların yanı sıra takımca oyun bütününe baktığımızda da eksik, kusurlu, ağır ve anlaşılmaz bir oyun oynadı çocuklar. Arnavutluk’un ne kadar yenilendiğini, İtalyan hoca ile nasıl değiştiğini ve kendine yer açmak için İzlanda’yı dört golle yenip adeta devre dışı bıraktığını biliyorduk. Aynen dün gece oynadığı gibi oynamasını da bekliyorduk. Beklemediğimiz şey bizim Milli Takım’ın dağınık ve etkisiz oyunuydu.Özellikle ilk yarıda, orta alan-hücum bölgesi arasında bir türlü uyum sağlayamadılar. Emre, Mahmut ve Ozan’dan Hakan, Cenk ve Burak Yılmaz’a yaratıcı, verimli servis bir türlü yapılamadı. Öyle ki sağ bekimiz Zeki Çelik, adeta sağ kanat oyuncusu gibi tek başına topu taşıyıp rakip ceza alanına girerek ortalar yapan, pozisyon oluşturan fırsat yaratan adamdı. Buna karşılık Cenk Tosun ve Burak Yılmaz stoperlerin kontrolundan çıkıp beklenen vuruşları yapamadılar. Arnavutluk ise daha sakin, dirençli ve kararlı olan taraftı. İki büyük gol pozisyonu buldular ve bizi yine uğraştırdılar.Şenol Güneş’in yaptığı değişiklikler (Kaan-Çağlar), (Emre-İrfan Can) ve (Ozan-Yusuf) taktik hamleden çok “ihtiyaçtan”dı. Kaan’ın ikinci sarı kart korkusu, Emre ve Ozan’ın yorgunlukları. Yine de o değişikliklerin takımı tahkim ettiğini, en azından güven ve enerji yarattığını söyleyebiliriz. Maçın en iyi oynayan grubu kaleci Mert ile savunmacılarımızdı. Milli Takım’ın en büyük rakibi, kendisi... 2020’ye gidecek somut bir şansı elinde tutuyor olması. Ne var ki o şans bazen gerilime, baskıya, hayal kırıklığına da neden oluyor. Skor olarak hayal kırıklığına uğramadık ama, beklediğimiz oyunları oynayamıyoruz. Andorra’dan sonra Arnavutluk’u da 90’da yakalamamızın nedenlerinden biri de bu işte.Sırada Fransa var… İnanıyorum ki onca formsuzluğa ve yorgunluğa rağmen orada çok iyi bir oyun oynayacaklar.İyi yolculuklar çocuklar!
Hakan Çalhanoğlu, son 30 yılın en kaotik Milan’ına transfer olduğundan beri ilerleyemiyor. Sürekli değişen teknik direktörleri kendisi de saha içinde ideal pozisyonunu bir türlü belirleyemedi. Cengiz yokken üstün şut özelliği ile etkili olabileceği düşünülerek şans veriliyor. İlk isabetli şutumuzu da 36’da o attı ve ilk yarımızın özeti oldu. Arnavutluk sanki stratejik olarak planlı şekilde bizim takımı germeye çalıştı, maça odaklanmamızı engelledi. İkinci isabetli şutumuz Burak ile çok uzaktan geldi. Hâlbuki sabırlı olup Burak ve Cenk’i rakip kaleye yaklaştırmamız gerekiyordu. Ortaya çok sıkışıp kanatlarda yeterince etkili olamayınca ilk yarıda topu taşımaktan çok topla kavga ettik, ilk 45’i heba ettik. 2. yarı oyuna alınan Çağlar, İrfan Can, Yusuf doğru tercihlerdi. En azından son çeyrekte kaleye yaklaşıp rakibi hataya zorlayınca ‘bir golden daha fazlası’nı bulduk çok şükür.Gecenin sorusuKalan maçlarda düzelene kadar Hakan yerine Yusuf Yazıcı ile başlasak, böylece iyi oynayan Ozan Tufan çıkmak zorunda kalmasa daha iyi olmaz mı?Maçın starı7. dakikada sarı kart görmesine rağmen Merih maç boyu mükemmele yakındı. MerihÇağlar ideal stoper tandemimiz. Ozan çok çalıştı, Mert kritik kurtarışlar yaptı.Maçın olayı Sarı kartı olmasına rağmen 82’de Merih’in mükemmel müdahalesi galibiyette Cenk’in golü kadar belirleyici oldu. Gol sonrası hep beraber Mehmetçiklerimiz’e gönderilen selam da çok anlamlı.Kısa mesajParis’e lider gidiyoruz, Fransa’nın eksiklerinden faydalanabiliriz. Kalan 3 maçta kazasız belasız işi garantilemek için maç maç bakmaya devam etmeliyiz. Kısa sürede bizi olmamız gereken seviyeye yükselten herkese çok teşekkür ederim.
Grupta iki sükseli maç kazanmış bir takım için oynadığımız oyun şaşırtıcıydı. İlk devre boyunca bırakın sükseyi düzen tutturmakta bile sıkıntı yaşadık. Peki neden? Tek nedeni olmaz elbette. Lakin başat neden, Lucescu’nun kurguladığı arzulu, atletik, genç takımı bildik, tanıdık tecrübeli isimlerle harmanlama tercihimizdi! Ve tecrübelilerin oyunda kalıp bireysel etki gösterme sürelerini uzatmak için ritm ve tempodan taviz verdik. Böylece oyunu ele alamadık. İşi bitirmeyi bir iki pozisyona indirgedik. Çünkü sanırım Şenol Güneş o pozisyonları bitirecek oyuncuları olmasına güveniyordu. Çağlar oyuna alındıktan sonra öne doğru etki arttı. Ancak başta tutturulamayan ritm yükseltilmeyince çözüm de olamadı. Taa ki 90’a kadar... O ana kadar ortada görünmeyen herkes devreye girdi. Avrupa Şampiyonası’na gitmeyi büyük ölçüde garantiledik. Bu bile başlı başına övülesi bir durumdur.Gecenin sorusuAcaba? Maçın 66. dakikasında Emre Belözoğlu mu oyundan çıkmalıydı yoksa bu hale gelmiş bir maçın 66. dakikasında İrfan Can mı yerini tecrübeli Emre Belözoğlu’na bırakmalıydı?Maçın starıİlk isim Merih Demiral. 83. dakikada mutlak gol pozisyonunu usta işi bir stoper hamlesiyle sonlandırması nedeniyle. Üstelik bunu sarı kartı varken yapabilmesi...Maçın olayıBazı tutumlar vardır ki gerçekten gereksizdir! Halka “Milli maça milli formayla gidilir” derken milli takım teknik direktörünün Trabzonspor renklerini çağrıştıran bir kravat tercihinin gerçekten gereği var mıdır?Kısa mesajGenel olarak grupta, özel olarak bu maçta test ettik; bu işi yapacaksak gençlerle yapacağız. Finallerde Mircea Lucescu idealine yaklaşmamız işimizi hem kolaylaştıracak hem de futbol ekonomisine katma değer katacak.