Haberler Fenerbahçe Spor yazarları V.Plzen - Fenerbahçe maçını değerlendirdi Spor yazarları V.Plzen - Fenerbahçe maçını değerlendirdi Fenerbahçe'nin Webo'nun golüyle galip geldiği Plazen maçından sonra sarı-lacivertli takımda.. 1 Uğur Meleke: Gelmeyen rakip (Milliyet) Dün Plzen’de sahaya çıkan takımlardan birinin ilk 11’inin toplam değeri 17 milyon euro... Yani yaklaşık F.Bahçe’nin kullanamadığı iki oyuncu Emre ve Meireles’in market değeri kadar. Kırmızıların tamamı eski Çekoslovaklar; zaten sayılı olan milli oyuncularından Tecl ve Limbersky de sahada değiller. Kaptanları Horvath’ın kalitesine diyeceğim yok, ama bu kiloyla Türkiye’de Süper Amatör’de bile oynamasına tereddütle yaklaşırlar. Bir arada oynama becerisi ve takım disipliniyle belli bir seviyeye ulaşmalarına saygı duyuyorum, ama futbolcu standardı açısından BATE’nin ancak yarım gömlek üstü sayılabilirler. Fenerbahçeliler belli ki maç öncesi rakibe saygı konusunu biraz abartmışlardı, Plzen’in ne kadar sıradan bir takım olduğunu ancak yarım saatte anlayıp üstlerindeki ölü toprağını 30’lara doğru attılar. Eğer 37’de Volkan-Selçuk işbirliğiyle o saçmasapan pozisyon yaşanıp hız kesilmese, sarı-lacivertliler büyük bir ihtimalle devreye 1-0 galip gireceklerdi. Kocaman’ın rakibe saygı ile uyarıları belli ki soyunma odasında da sürdü ve Fenerbahçe 80’e kadar da yalnızca uzun mesafeli şutlarla gol aramayı hedefledi. İstanbul’daki BATE maçını izleyen Plzen’in temsilcisi, herhalde o müsabakanın raporunda bol bol orta sahadaki Fellaini saçlı çocuğun kalitesinden söz etmiştir. Zira o Salih’in BATE maçının 44’üncü dakikasında Sow’a attığı kafa pasını aynı mevkideki abileri on yıldır ayaklarıyla atmadılar. Ve dün Fenerbahçe orta sahasında o Uçan çocuk yerine “duran” adamların oynaması, koca bir 80 dakikanın gelmeyen/gelemeyen rakibin gelmesini beklemekle geçmesine neden oldu. Nihayet 80’de gelen Webo golü, aralarında birkaç gömlek fark olan iki takımdan turu geçeni geç de olsa ilan etmiş oldu. Son sekiz için gün sayan Fenerbahçe’nin kupa şansının da 8’de 1’den yüksek olduğunu düşünüyorum ben. Atletico elendi, Liverpool elendi, Napoli-Lyon gitti, Tottenham’la Inter’den de yalnızca biri çeyrek final görecek. Dün Chelsea de ilk maçı Steaua’ya kaybetti. Kupa 2’nin son 10-15 yılına da bakıldığında Doğu Avrupalılar’ın bariz üstünlüğü var. Bu yıl da kupa doğuda kalacak sanki... 2 Oğuz Çetin: Soğukkanlı futbol (Milliyet) Başta Aykut Hoca olmak üzere, oyuncuları akılcı ve bir o kadar da etkili oyunlarından dolayı kutlamak gerekir. Avrupa kupalarında birçok takımı eleyip özellikle de kendi sahasında aldığı başarılı sonuçlarla öne çıkarak Fenerbahçe’nin rakibi olan Plzen tam bir sistem takımı. Top rakipteyken, kendi yarı sahasında savunma yapan Plzen, hiç telaş yapmadan topu kapıp çok sayıda oyuncu ile atağa kalkan bir takım olarak gözüktü. Bu tür eleme maçlarında öncelikle gol yememek sonrasında da gol bulmak çok önemli. Her iki ekip maça bu bilinçle riske girmeden, dengeli ve kontrollü oynayarak başladılar. Fenerbahçe özellikle Emre ve Meireles’in yokluğunda orta sahayı Selçuk ve Mehmet Topal ile tuttu. Bu ikili Yobo-Bekir ikilisi önündeki alanı çok doğru kapatırken, hücumlarda daha çok oyuna girip Cristian’a destek veren Topal’dı. Fenerbahçe defans dörtlüsü birbirine yakın oynarak rakibe fazla alan bırakmazken, Gökhan Gönül takımını rakip sahaya taşıyan isimdi. Plzen geliştirdiği hücumlarda etkili ortalar yaptığında Yobo, Bekir, Selçuk çok başarılı şekilde rakiplerini tuttular. Her iki takım da çok kontrollü oynamaya özen göstererek oyunu sürdürdüler. Aslında maç iki tarafın da psikolojik bir savaş verdiğinin göstergesiydi. Fenerbahçe oyunun savunma yönünde Volkan’ın 37. dakikada yaptığı hata dışında mücadeleyi hatasız sürdürürken, rakibin kendi ceza alanı üstünü çok iyi kapatmasından dolayı Cristian ve Mehmet Topal’la şutlar atarak gole yaklaştı. Maçın geneline bakıldığında sahada Fenerbahçe’den çekinen rakibi kendi yarı sahasında karşılayan, hata yapmadan oynamaya çalışan, kazandıkları toplarla da özellikle kanatlardan geliştirdikleri ataklarla çalışan bir takım görüntüsündeydi. Fenerbahçe ise çok sakin, kontrollü oynayarak özellikle Gökhan Gönül ve Cristian’ın Kuyt-Sow-Webo üçlüsüne verdikleri destekle önemli pozisyonlar yarattılar. Cristian ve Mehmet Topal şutlarla gol ararken, Gökhan Gönül ve Sow’un kanatlardan getirdiği toplar çok etkili oldu. Fenerbahçe oyunun kontrolünü eline alarak çok rahat pas oyunu ile yüksek top hakimiyeti ile oynadı. Her an bir gol bulacakmış hissi ile rakip kalede etkili oldu. İkinci bölgeden attığı şutlarla olduğu kadar, rakip ceza alanı içinde Sow ve Webo ile daha çok pozisyon yarattı. Maçın 60. dakikasından itibaren topa hakim olan ve gol arayan Fenerbahçe, hak ettiği golü Webo ile buldu. Bu galibiyetle sarı-lacivertliler tur için büyük bir avantaj yakaladı. Başta Aykut Hoca olmak üzere, tüm oyuncuları akılcı ve bir o kadar da etkili oyunlarından dolayı kutlamak gerekir. 3 Gani Müjde: Pilimiz Plzen’e yetti (Milliyet) Alışık bir dizilişle başladı Fenerbahçe... Dışarıda seyirciler, kenarda teknik heyet, ortada futbolcular... İlk yarının en göze batan futbolcusu Webo’ydu... Webo çalışkanlığı ile göz doldurdu... İleri geri koşuları yetmedi, Yobo’nun çocuğunun okul ödevlerini de yaptı. İlk yarının sonlarına doğru Kuyt boş kale yerine topu “kuytuya” gönderince ilk yarı 0-0 sona erdi. Fenerbahçe ikinci yarıya değişiklikle başladı. Aykut Kocaman ceketini çıkartıp eşofman üstüne döndü. Bu yarıda sık sık kaleyi yoklayan Fenerbahçe, Plzen kalecisinin “evde yokuz” çabaları sonucunda uzun süre golü bulamadı. Plzen de gününde değildi... Takımlarının deplasman takımı olduğunu bilen Plzen seyircisi statta “ceddin deden neslin baban”ı söyleyerek takımı gaza getirmeye çalıştı ama bu çabalar sonuç vermedi. İkinci yarının sonlarına doğru Aykut Kocaman, oyunu soğutmak için bol miktarda Hakan Şükür esprisi bilen Caner’i oyuna soktu.... Ve dakika 80 Fenerbahçe’nin kafasını kullandığı andı... Gökhan’ın mükemmel ortasına önce Sow, sonra Webo kafayla vurdu ve Fenerbahçe 1-0 öne geçti. Biranın memleketi Plzen’de Fenerbahçe içmeden zafer sarhoşu oldu dün gece... 4 Rüştü Reçber: Son nokta İstanbul’da (Vatan) Büyük takımlarla, sıradan takımları ayıran 3 özellik vardır... 1-Kalite, 2-Anlayış, 3-Tecrübe... İki takıma da baktığımız zaman bu anlamda ağır basan taraf F.Bahçe’ydi. Farkı bozan, sahadaki mücadele ve koşmaktır. Ama büyük takım yapan şey; sahada en az rakibin kadar mücadele edip koştuğun zaman, ortaya çıkan sonuçtur. VIktoria Plzen takımı geçtiğimiz yıldan 3-4 önemli oyuncusunu kaybetmesine rağmen, şu an Avrupa Ligi’ndeki konumu, takdir edilecek seviyede. Bunların üzerine bir de Napoli gibi bir İtalyan devini iki maçta 5 gol atıp, gol yemeden elemesi, ne kadar ciddi bir takım olduğunun göstergesidir. F.Bahçe’nin ligde son maçta aldığı mağlubiyet mutlaka moralleri bozdu. Ama F.Bahçe bu karşılaşmaya Avrupa’daki maçların çok farklı olduğunu bilerek ve hedefe yönelik bir maç olarak bakıyordu... Camia belki de ilk kez ligde değil de Avrupa’daki başarıyı hayâl edecek duruma gelmişti. Bunu da sağlayan, bu akşamki takımdı. 2 takım da maça kontrollü başladı. F.Bahçe rakip sahaya geçmekte pek zorlanmadı. Ama tehlikeli bölgede bir türlü istediği pozisyonları üretemedi. Bunda da rakibin hakkını vermek lazım. ŞANS FAKTÖRÜ Fakat mücadele yönünden, istek yönünden belli ki hakemin son düdüğüne kadar bu maçta turu alabilecek bir skor istedi F.Bahçe. Plzen’in en etkili yeri sağ açıktı. Genelde kanatları kullanmayı seviyorlar. Ama F.Bahçe, takım savunmasında da fevkaladeydi. Sadece 38’deki hata dışında rakibe ciddi pozisyon vermediler (O pozisyonda da şans bizden yanaydı). Maçın 2. yarısında da yine ortada mücadelenin dışında pek fazla bir şey yoktu. Fakat ilerleyen dakikalarda F.Bahçe, kontrolü iyice ele aldı ve nihayetinde de Webo’nun golüyle herkesin beklediği skoru elde etti. Şunu unutmamak gerekir, Plzen savunmasını iyi yapan ve kolay gol yemeyen bir takım. Ama F.Bahçe turun kapısını aralamayı başardı. Umuyorum ki İstanbul’da da son noktayı koyar. 5 Güntekin Onay: Avrupa’da ışıl ışıl.. (Vatan) F.Bahçe ilk yarıda bir Avrupa deplasman maçının ne kadar iyi oynanabileceğini fazlasıyla gösterdi. Oyunun kontrolünü rakibe vermeden iyi pas yaptı ve farklı gol girişimleriyle rakip kaleyi yokladı. 2 ekibi de hiç tanımayan birisi ilk yarıyı seyretse sahadaki beyaz formalı takımın, kırmızı formalı takımdan çok daha kaliteli olduğu kanaatine kolayca varırdı. Bu kalite farkı ne yazık ki skora yansımadı. Volkan’ın hatasıyla Rajtoral’ın direkten dönen topu ve 42. dakikada Kuyt’ın 6 pastan net bir fırsatı kaçırması ilk yarının 2 net pozisyonuydu. F.Bahçe 2 yarıda oyun hakimiyetini daha da arttırarak rakibinin üstüne daha da etkili gitmeye başladı. 70. dakikaya kadar bariz üstünlüğünü sürdürdü. Ancak kaleci Kozacik’in iyi oyunu bu etkili hücumlarda golü getirmedi. Açıkçası Plzen beklenenden çok daha düşük seviyede bir takım görüntüsü ortaya koydu. F.Bahçe rakibinden hem fizik, hem teknik hem de taktik olarak çok daha kaliteli bir takım. Sarı-lacivertli temsilcimiz de maçın 10’uncu dakikasından sonra bunu hissederek büyük bir güvenle oynadı. Avrupa deplasmanlarında şu ana kadar hiç kaybetmeyen F.Bahçe, geçmiş maçların aksine bu kez savunma yaparak değil, rakibinden üstün oynayarak kazandı. Plzen’de hakettiği galibiyeti alamasa gerçekten çok yazık olurdu. SKOR AVANTAJLI Bir Türk takımının deplasmanda maç kazandığına çok şahit olduk ancak bu kadar üstün bir oyunla kazandığını çok az görmüştük. Rövanşın seyircisiz oynanacak olması büyük bir dezavantaj. Bu açıdan bakarsak Plzen deplasmanında kazanarak dönmek çok daha değerliydi. Dün gece F.Bahçe’de görevini yapmayan, kötü oynayan futbolcu yoktu. Ancak özellikle Sow, Cristian ve Kuyt çok iyi bir futbol sergilediler. Rövanşta seyirci desteği olmayacak fakat 1-0’ın avantajı ve kalite farkı ile F.Bahçe bu turu geçer. plezen victoria plzen soy yazar uğur meleke oğuz çetin skorer spor