30.08.2012 - 11:14 | Son Güncellenme:
(Kocaman'ın ruhunu mu okşadı? / Ali Sami Alkış)Belirli bir gücü ve umudu olan her takımın rüyası, Şampiyonlar Ligi'nde oynamaktır. Ön eleme oynuyorsanız, umudunuz gerçeğe çok yakın demektir. Bu durumda olan takımlar, yabancı transfer yapar.Türkiye, Süper Lig kulüplerine sınırsız yabancı sözleşme hakkı da tanıyarak; herkese geniş bir yelpaze açtı. Ama F.Bahçe'ye bakıyorsunuz; ilk onbirde sadece 4 yabancısı var... Alex, Stoch, Cristian gibi belli kalitedeki yabancılarını kenarda oturtuyor. Krasiç sakatlanmasa, Stoch'un gireceği yoktu.Aykut hocanın bir algılama sorunu mu var? Alex'le yaşanan zorlama kriz, Şampiyonlar Ligi ön eleme maçları öncesi gereksiz, yararsız, hatta saçma bir şeydi. Kime yararı dokundu? Takımın sevgilisi futbolcuya posta koymak, Kocaman'ın ruhunu mu okşadı? Geçmişte rezaletlere ve disiplinsiz davranışlara gömülen nice yabancılar; onca büyük suçlarına rağmen kolayca affedilirken, Alex'e bu hoşgörü gösterilmedi. Kafalar bu saçma işlere yoğunlaşırken, takım Spartak Moskova maçı için konsantrasyon kaybına uğradı.F.Bahçe erkenden gol yemesine rağmen; bu gole karşılık vermek için pozisyon bile bulamıyordu. Çünkü sahada takımın lideri, abisi, şefi yoktu. Herkes, takımın ihtiyacı olanı için değil; kendi bildiği doğruları kullanmak için oynadı. Bu yüzden savruk, kopuk ve hatta amaçsızdık. Rastgele koşuşturuyorduk.Maçın ilk önemli pozisyonunu, 53. dakikada M.Topal'ın direkte patlayan şutuyla çok geç bulabildik. Ancak Alex'in oyuna girişiyle birlikte, hem maç hem F.Bahçe kimlik değiştirdi. Tempo yükseldi, baskı başladı, pozisyonlar geldi. Spartak Moskova paniğe düştü ve nihayet gol de fazla gecikmedi. Ama onca baskıya rağmen, ne yazık ki ikileyemedik.Şu bir gerçek... Alex'in varsa Alex oynar. Gereksiz otorite gösterisi, bu adamı ilk onbire almıyorsa; hırsın seni böyle Şampiyonlar Ligi'nden eder hocam...(Star)
(Dünyanın en pahalı teknik direktörü / Serdar Ali Çelikler)Kulüpler hesap yaparlar. Bir hocaya, birkaç futbolcuya ne kadar para ayrılacağını bilançoya koyarlar. Bunlar gider tarafında yer alır. Oyunculara verilecek bonservis; oyuncu maaşları ve yıllık genel giderler hesaplanır. Karşılarına da gelirler konur. Bu kısma da tribün gelirleri; maç günü reklam gelirleri; maç günü franchising gelirleri ve en önemli turnuva gelirleri eklenir.Denir ki “Biz falanca hocayı, falanca futbolcuyu, falanca kaleciyi şu şu paralara aldık ama Şampiyonlar Ligi'ne girip bu paranın üstünü alacağız.” Sonra da kendilerine bağlı oluşturdukları Divan Kurulu üyeleri tarafından ibra edilirler.Aykut Kocaman Fenerbahçe tarihine gelmiş en pahalı teknik direktördür. FIFA marifetiyle 4.5 milyon Euro tazminat alan Aragones de dahil. Bugüne kadar “Camianın evladı”; “Efsane”; “Bizim çocuğumuz” diye tabir edilen Kocaman-Aziz Yıldırım ikilisi kulübe görülmemiş maliyet hediye ettiler.Mesele Alex-Malex de değil. Bu hoca ve betondan anlayıp futboldan anlamayan başkanı, Alex varken de yokken de takım kurmayı başaramadılar. Avrupa'yı hiçbir zaman istemediler. Hiçbir zaman vizyonu Avrupa'ya çevirmediler. İlk sezon Daum'un rahatça eleyeceği Young Boys'a ve PAOK'a elenip Avrupa defterini kapattılar. Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılan şampiyon Bursaspor'a 10 milyon Euro hediye ettiler. En az 30 milyon Euro'dan da oldular. Kısır tartışmalarla ligin ilk yarısını da liderden 9 puan geride bitirdiler. Ligin 2. yarısında nasıl şampiyon oldukları da mahkemelik.Kocaman'ın 2. Sezonunda Şampiyonlar Ligi'ne gidemediler. Trabzonspor'a bir 10 milyon Euro kazandırdılar. Kendilerinin CAS'a açtıkları dava bedeli 45 milyon Euro'ydu. O “Namus Davası”ndan da vazgeçtiler. Ligde yine kısır tartışmalarla bu kez Emre'den oldular.Geldik bu seneye. Her şeyin normalleşeceği sezonda durup dururken Alex krizini raftan yine indirdiler. Başkan 40 bin kadına fırça attı. Ama dün erkeklere sesini çıkaramadı. Ve dün yine en az 40 milyon Euro'dan oldular. Bu kez ekstra 10 milyon Euro'yu Galatasaray'a verdiler. Belki de Kaka'nın parasını Aziz Yıldırım vermiş oldu.Haydi 3 Temmuz sürecini içeren geçen sezonu çıkaralım. Kocaman'ın 2 sezonunda bu kulübe kendi ücreti hariç; transferler hariç en az 70 Euro maliyeti olduğunu kim ne zaman görecek? Oysa betonu çok bilen futbolu da bildiğini sanıp Eskişehir soyunma odasında Bülent Uygun'a taktik veren Aziz Yıldırım; 3 sezon önce sözgelimi Jose Mourinho'yu alsa toplam maliyeti maksimum 30 milyon Euro olurdu. Şimdi bu maçın nesini konuşursak konuşalım bir yere varamayacağız. Sadece Vaslui'yi; o da rakibin penaltı kaçırdığı bir maçta yenebilen bir teknik adam Fenerbahçe'nin Avrupa hedeflerine uygun olamaz. Ancak Aziz Yıldırım'ı Metris döneminde yalnız bırakmadığı için Yıldırım ailesinin 4. ferdi olur.Bir gün önce “Hazır değil” dediği oyuncuyu sıkışınca sahaya sürmesinden; ya da 7 milyon Euro'luk Krasiç ile 10 milyon Euro'luk Sow'un şimdiki artan maliyetini hiç söylemiyorum bile. Fenerbahçe bir karar vermeli. Dünyanın en maliyetli teknik adamı ile futboldan hiç anlamayan; teknik adam değil 'adamını' arayan; Avrupa'yı hiç düşünmeyen; muhtemelen bu hafta içinde yine inşaat açıklayacak bir başkanla nereye kadar girebilir? Soru budur. Yoksa Alex mi oynamalıydı; Cristian mı; Selçuk mu meselesi sonraki meselelerdir.(Habertürk)
(Alexsiz Alexlilik / Uğur Meleke)Bu 90 dakikanın teknik analizini uzun uzadıya yapmanın anlamsızlığını hepimiz biliyoruz; çünkü bu tur dün değil, geçtiğimiz hafta içi kaybedilmeye başlandı.Rusya ile Türkiye, Avrupa’nın ikinci halka yarışçıları, 5 büyükten sonra gelen baş altı ülkelerden ikisi... Spartak, Fenerbahçe, CSKA, Galatasaray gibi takımlar da Avrupa’nın ikinci halka takımları, hedefleri Devler Ligi’nde sürekliliktir; bu ekipler için başarı gruplardan çıkmaktır. Daha önce Spartak 10, Fenerbahçe 6 kez Devler Ligi’ne girmişler. Moskova ekibi 46 bin, İstanbul ekibi 41 binler düzeyinde UEFA puanına sahip. Yani bu ekipler güç olarak, kalite olarak, hedef olarak birbirine yakın...Tarz dengeli iki takım eşleştiğinde form durumu, moral motivasyon, sakatlık/ceza gibi etkenler ön plana çıkar. Çünkü bütün bir sezon yarışmıyorsunuz, sadece 180 dakika yarışıyorsunuz; o yüzden iki takımı genelde küçük farklar ayırıyor. Fenerbahçe’yi de, Spartak’tan ayıran küçük fark şuydu: Onlar yıldızları Emenike’yi (adliye koridorlarından alıp) yüzde yüz konsantrasyonla sahaya getirebildiler. Fenerbahçe’yse Kadıköy’e heykeli yapılan adamdan 180 dakikanın 150’sinde verim alamadı maalesef...Kâğıt üstünde Aykut Hoca, Antep maçının başarılı 11’ini bozmadı. Kocaman 11’i bozmadı bozmamasına da; dizilişe baktığınızda Fenerbahçe dün aynı oyuncularla 4-2-3-1’e dönmüştü: Sağda Kuyt, solda Krasiç (Stoch), santrforda Sow, arkasında da Mehmet Topuz... O zaman ister istemez akla şu soru geliyor: Fenerbahçe Alex’sizken de Alex’li gibi (on numara pozisyonu olan) bir dizilişle oynayacaksa Brezilyalı efsane neden kenarda oturuyor ki? Fenerbahçe Alex yokken de sahaya 4-2-3-1 dizilecekse, Alex’in pozisyonunda da Mehmet Topuz oynayacaksa nasıl bir gerekçesi olabilir ki bu tercihin? Akla tek bir yanıt geliyor: Sprint ölçümleri! Evet, şaka yapmıyorum, sprint ölçümleri... Son bir haftada (bu bilgilere nasıl ulaştıklarını çok merak ettiğim) bazı muhabirlerin/yazarların sütunlarında Fenerbahçe’nin sprint mesafelerini okuyorsunuz. Bu ölçümlere göre Alex’in sprint rakamları düşük olduğu için kadroya alınmıyormuş! O zaman benim teklifim şu: Madem futbolda neticeyi yalnızca sprint ölçümleri belirliyor, o zaman Spartak’la Fenerbahçe’nin istatistiklerine de bakalım; kimin sprinti fazlaysa o girsin Şampiyonlar Ligi’ne! Olmaz mı?(Milliyet)
(Ne umduk ne bulduk / Ziya Şengül)Fenerbahçe adına iki devreli bir oyun. İlk 45’teki Fenerbahçe, takım olarak ne savunma, ne orta saha, ne de hücumda hiçbir varlık gösteremedi.Spartak Moskova adına henüz 6. dakikada golü kaydeden Ari, hücum hamlesini yaparken, bizim savunma oyuncuları onun gol vuruşunu seyretmek zorunda kaldı. Hiçbir takım, özellikle Şampiyonlar Ligi’ne adaysa, böylesine bir gole izin vermez.Selçuk’u sahada kaldığı süre içinde, inanılmaz pas hataları, top kayıpları içinde gördüm. Oyundaki ağırlığını hiç hissettirmeyerek tepkimi aldı diyebiliriz. Üstüne üstlük kaptanlık pazubandı ile sahaya çıkmış bir futbolcu, bu kadar yerlerde sürünmemeliydi.Mehmet Topal da ilk yarı itibariyle pek varlık gösteremedi. İkinci yarı, güzel bir gollük şutu direkten döndü. Tabi ki Fenerbahçe ve kendi adına şanssızlıktı.Fenerbahçe ilk yarı bu kadar kötü top oynarken, ikinci yarıda dirilişe geçti. Ve de Sow’un kafa golüyle maçı eşitledi.Fenerbahçe, kendi evinde böylesine arzulu ve istekli bir seyircinin desteğiyle, bu maçı farklı kazanır diye bekliyordum.Ama gelin görün ki; evdeki hesap çarşıya uymuyor.Spartak Moskova, maç başında atmış olduğu golle inanılmaz bir avantaj elde ederken, skoru tura taşıyabilmek için zaman zaman oyunu rölantiye alıp, kontrataklarla Fenerbahçe kalesinde etkili olmaya çalıştı.Selçuk oyundan çıkıp yerini Alex’e bıraktıktan sonra Fenerbahçe hücum üstünlüğünü iyice ele aldı, üst üste akınlar tazeledi, pozisyonlar da buldu. İki topu direkten döndü. Turu atlayıp “Şampiyonlar Ligi’nde ben de varım” diyemedi.Bu maça kadar üst üste golleri sıralayan Kuyt belirli bir mevkide oynamazken, sahanın her yerine krampon bastı ama istenilen düzeyde performans sergileyemedi.Bu maçın ilk yarısını bir kenara itiyorum. İkinci yarıdaki futbolun adaletinin de Fenerbahçe’den yana ahkam kestiğini söyleyemem! Özellikle Sow’un son dakikalarda kale sahası içinde çaprazdan şutunda top kaleye gol olarak girmeyince, tur bir sabun gibi Fenerbahçe’nin elinden kaydı gitti.Kısacası Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’ne havlu atarken, tüm umutlarını UEFA Avrupa Ligi’ne taşımış oldu.Gündemdeki isim Alex, maçın son yarım saatinde görev alırken, aman aman bir futbol sergiledi mi; hayır. Ama varlığı bile duran toplarda Fenerbahçe’ye hücum zenginliği kattı.(Star)
(Bu lig F.Bahçe'ye bir boy büyük / Zeki Çol)Koca bir ilk yarı heba edildi. Hem de hiçbir şey oynamadan. 6. dakikada gelen golle yaşanan şok, takımın motivasyonunu da, kimyasını da bozdu.Öyle sıradan, öyle berbat, öyle can sıkıcı bir görüntüdeydi ki Fenerbahçe... Tabiri yerindeyse tam bir umutsuz vakaydı.Bereket, golün ardından Spartak Moskova kaleye fazla gelmedi de. Skor 1-0'da kaldı. Devre araları, böylesi kötü dönemlerde çoğu kez ilaç gibi gelir.İkinci yarı bambaşka bir Fenerbahçe çıktı sahaya. Agresifti. Mücadeleciydi. Saldırgandı. Ve futbol deyimiyle ısırmaya başlamıştı. Sert ve tempolu oyunla rakibi kendi alanına hapsetti. Önce Hasan Ali'yle ilk yoklamayı yaptı. Hemen sonrasında Topal'ın direkte patlayan füzesi takımı ateşledi. Baskı arttı. Pozisyon arayışı çoğaldı. Takıma güven geldi. 62. ile 69. dakika arası tam dört gol girişimi yaşandı. İlk yarının kayıp ilanıyla arananlarından Mehmet Topuz, biri direğe takılan dört şut attı. Sonunda kafayla kaleye gönderdiği topu Sow tamamladı. O ana dek müthiş bir direnç gösteren Dykan, golde çaresiz kaldı.Artık oyun iyiden iyiye dönmüştü. Ya da bizim gönlümüze öyle düşmüştü. Bir gol, maçı uzatmaya da taşıyacaktı. 80'de Zeeuw kırmızıyı görünce umut, beklenti, heyecan iyiden iyiye fazlalaştı. Çünkü rakip on kişi kalmış, büyük bir avantaj yakalanmıştı. Gelin görün ki Fenerbahçe, bu önemli fırsatı kullanamadı. Tıpkı Galatasaray ve Elazığspor karşısında da kullanamadığı gibi. Şampiyonlar Ligi fırsatı göstere göstere kaçtı.Şimdi eğri oturup, doğru konuşma zamanı. 180 dakikalık iki oyunda Fenerbahçe ne yaptı? Yalnızca dünün ikinci yarısında, vasatın biraz üzerinde oynadı. Aykut Kocaman rakiple ilgili analizleri, 'sert, çabuk, süratli oynuyorlar. Ani atağa etkili çıkıyorlar' diyerek anlatmaktaydı. Teşhis son derece doğruydu. Peki tedavi? Mesela dün Mert'in hamle zamanlamasındaki gecikmesinden de kaynaklanan golün gelişiminin önlemi niye alınamadı? İlk maça yansıyan savunma hataları... Dünün ilk yarısındaki o ilkel görüntü... Takım bütünlüğünün bir türlü sağlanamaması... Hücumdaki genel etkisizlik... Fenerbahçe'nin eşikten dönmesini biraz da bunlar sağlamadı mı? Acı olan gerçek şu; O lig, Fenerbahçe'ye bir boy büyük geldi. Fenerbahçe, o ligi hak edecek bir yeterliliği gösteremedi. Vasat bir takım olan Spartak Moskova'ya bile elendi.Bir başka acı gerçek; Dakika 59. Fenerbahçe oyuncu değişikliği yapacak. Tribün korosundan, 'I Love You Alex' nidaları. Demek ki, Aziz Yıldırım'ın Gaziantepspor maçında verdiği ayar pek işe yaramamış! Tribünlerin Alex sevgisi, Aykut Kocaman tepkisine dönüşüyor yavaş yavaş. Bu çok tehlikeli bir tırmanış. Ve Alex girerken, oyundan çıkan Selçuk'un yuhalanışı. Ki o Selçuk, bu maçta bir de takım kaptanı. Bir taraftan teknik adamına aba altından sopa, diğer taraftan kaptanına yuha da yuha. Fenerbahçe'de ateşle oynanan bir oyun var. Ha bu arada, Alex oynadı da ne oldu?(Zaman)
(Kaybeden ve kazanan... / Alaattin Metin)Helal olsun size... Sonunda bu da oldu. Fenerbahçe, tarihinin en önemli bir maçını oynayacak. Kimsenin umurunda değil. Alex mi haklı, Aykut Kocaman mı! Dört gün bunu tartıştık. Takım sahaya çıktığı vakit bile 'Aykut-Alex el ele' diye bağırdık.Alex'i istemeyenler, ağır takımı on kişi bırakıyor diyenler bile bir anda Alex'ci oldu. Kocaman'dan sahada savaşan, koşan, mücadele eden bir Fenerbahçe isteyenler birden çark edip, '365 gün omuzlarında taşıdıkları sevgililerini' 20 günde paspas yaptılar. Kimse Alex'in futbolunu kötülemedi ki! Herkes övdü. Bunu bile anlamazlıktan gelip, 'disiplinsiz, isyankar, takımın içine dinamit koyan' öbür yüzünü reyting uğruna görmezlikten geldiler. Alex'e vefa göstermek isterken, kendi öz evladını kırdılar, kafasını karıştırdılar. Sonunda yıllardır alışılmış olan tek futbolcuya, duran topa dayalı düzen kazandı.İlk yarı kötü oynayan, iki pası yapamayan Fenerbahçe, Alex'in oyun girmesi ile heyecanı ve umudu yüksek maça dönüştü. Başlangıçta oyun planında Alex'in yerinde oynayan Topuz ilk baskıyı kuracak, kazanılan toplarla kanatlar desteklenecek ve hücumda çoğalarak gol aranacaktı. Topuz yapamadı, Selçuk aksadı. Ne zaman Alex oyuna girdi. Mehmet Topuz da merkeze geçince sihirli bir el değmiş gibi Fenerbahçe'nin oyun planı da değişti.Tamam, Alex kazandı. Oyuna heyecan getirdi. Atılan golün başlangıcını da o yaptı. Ama Mehmet Topuz'un oynadığı futbolu kimse görmezlikten gelmesin. Ön liberoda muhteşem oynadı. Kayseri'deki o güzel günlerini hatırlattı. Gökhan Gönül, Stoch da öyle. Bu takımda bir terslik var. En önemli maçına çıkıyor. En büyük silahı Krasic oyunun başında sakatlanıyor. Hem de attığı ilk deparda. Şans da yardım etmiyor. Hakem mi! Ari'ye ikinci sarı karttan kırmızı göstermekten korktu. Daha önce sarı kartı olmasa, gösterirdi. İş kırmızıya dönünce çekindi. Kuyt'u da gösterdiği sarı kartta oyundan düşürdü. Fenerbahçe elendi. Maçtan sonra baktım, birçok kişi 'Alex ile başlasak sonuç böyle olmazdı' diyor. Olabilir, bir hareketle işi bitiren oyuncu. Maça heyecan verdi, sevenlerini mutlu etti de, maçı mı kazandı.Yazık. F.Bahçe yine on kişi kalan takımı yenemedi. Tıpkı G.Saray ve Elazığ maçlarında olduğu gibi. Neyse biz Alex-Kocaman tartışmasına devam edelim.(Akşam)
(Alex oyuna çok geç girdi / Levent Tüzemen)Kocaman-Alex olayının bu maça etkisi olmuş mu? Aykut Kocaman'ın Alex ile yaşamış olduğu polemik ve takındığı tavır Fenerbahçe'yi Şampiyonlar Ligi'nden etti. Alex'li Fenerbahçe ile, Alex'siz Fenerbahçe'yi yanyana koyalım. İlk yarı sıfır pozisyon, sıfır isabetli şut, bir tane korneri var Fenerbahçe'nin... İlk pozisyonu da 52. dakikada Mehmet Topal'ın üst direkte patlayan ceza alanı dışından şutu... Alex girdikten sonra Fenerbahçe'nin ruhu, kimliği, aklı değiştiği gibi iştahı da arttı. Alex'in birinci kornerinde Mehmet Topuz'un kafa vuruşu üst direkte patladı. İkinci kornerinde Topuz'un kafasını Sow tamamlayarak golü attı.Kocaman'ın çıkardığı 11 ve başlangıç oyun anlayışı nasıldı? Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir. Daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir.Aykut Kocaman, Moskova'da yaptığı açıklamada rakibinin çok süratli, tempolu bir oyun oynadığını söylemişti. Moskova'da çıkardığı kadro ve oyun sistemi çok doğruydu. Rakibi kontrol ettiler ve akıllı hücuma çıktılar.Ama Kadıköy'de aynı kadroyla tam tersine hareket edip Spartak gibi tempolu ve hızlı hücum oynamaya çalışınca oyunu kontrol edemeyip golü yediler; rakip kalede pozisyon bile üretemediler. Aykut Hoca, bu üretkensizliği görmesine rağmen, ikinci yarı Alex ile başlaması gerekirken 60'a kadar bekledi. Selçuk'ta ısrar etmesi yanlıştı. Avrupa'da yabancı sınırı yok. Orta göbek kafadan Baroni-Topal olmalıydı. Maç eksiği olan, temposu düşük Krasic'in yerine de Stoch gibi pırpır, dar alanda kolay çalım atan, rakibin üzerine gidebilen oyuncuyu tercih etmeliydi.Krasic sakatlanmasa Stoch girmeyecekti. Aykut Hoca'nın kafası o kadar dalgındı ki, golü erken yedikten sonra önce şoka kendisi girdi. Alex girinceye kadar ölü topları doğru dürüst kullanacak oyuncusu yoktu sahada.Hakemi nasıl buldunuz? Alman hakem Brych, rakibi 10 kişi bıraktı ama tüm takdir haklarını Rus ekibinden yana kullandı. Fenerbahçeli oyuncuların sinirlenmelerine düdükleriyle çanak tuttu.(Sabah)