Skorer Gençlik bayramı mı!

Gençlik bayramı mı!

19.05.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gençlik bayramı mı!

Gençlik bayramı mı


Doğan Koloğlu


Atatürk resmi tatilli bayramlara özel olarak "23 Nisan Çocuk Bayramı" ile "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı"nı ekledi. Ata'nın bu hassas özel bayram düşüncelerine layık bir "gençlik bilinci" ürettik mi? Onu tartışalım.
Bu düşüncenin spor yönü tam bir fiyaskodur. Ben amatör olmadan, o kültürden geçmeden profesyonelliğe zıplatılan gençlere acıyorum. Amaç spor yapmak. Bunu severek ve dürüst karakter ile uygularken kişiliğini geliştirmektir. Yenme sevinci, yenilme üzüntüsü, daha çok çalışma ve spor terbiyesini amatör dönemde kazanmalısınız. Yoksa doping, şike gibi profesyonelliğin tırmandırdığı para kökenli sahtekarlıklara dayanamazsınız. Ama Türkiye'de 1940 - 50'lerdeki karşılıklı anlayışa dayalı taraftarlık kültürü bugün yerini holiganizme terketti. Osmanlı kültüründe görmediğimiz bir "forma ırkçılığı" türettik, her maçta "şiddet örnekleri" yaşıyoruz. Futbolu Anadolu'ya yayarken "kent savaşları" geldi. Hakemlere edilen küfürler yayılmasın utancıyla TV'de bile artık perdelenmiyor. Kanıksadık. Ona karşılık bir trapçı yarış sırasında gaz çıkartarak atış anında diğer sporcuların konsantrasyonunu bozmak ve atılan mermilerin çarçur olmasına sebep olmaktan ve devleti zarara sokmaktan yargılandı. Altı ay müsabaka mahrumiyeti istendi. Oysaki biz 1948'li yıllarda İngiliz antrenör Molley ile Galatasaray'da antrenman yaparken bir sporcu yellendi mi hoca tek bildiği Türkçe kelimeyle "teşekkür ederim" derdi. Çünkü sporcu rahatlamıştı. Naim Süleymanoğlu, "Kamptan kaçtı, bara gitti" diye bir haberde suçlandı. Oysaki Naim yarışmalarda en sorumlu sporcu olduğunu her zaman dereceleriyle belgeledi. Haber yanlıştı. Yine ben Carl Lewis'i MOBİL büyük ödüllü atletizm devleri yarışması öncesi gece Monaco'da kumar oynarken gördüm. Türk mantalitesi ile şaşırdım ve sordum: "Çok iyi yarışa hazırlanan sporcuları bazen yarış gecesi uyku tutmaz. Yatakta anlamsız ve uykusuz döneceğine çıkar yarım saat ufak bir oyun oynar, rahatlar ve uyur" dediler. Hiç kimse de Sergen'in üzücü kumar ve atyarışı örneklerini hatırlatmadı. Bir hakem oyuncuyu rapor ederken TV yorumcusu "Önce mi küfretti, sonra mı" sorusunu aramaz. Küfre karşı çıkar. Milli takıma gitmek yerine nedense "ameliyat olacağım" demek bile bugün üzüldüğümüz örneklerdir. Spordaki Atatürkçülük etik bazda amatör ilkeleri sporculara aşılama sürecini başlatmalıdır. Hele hele Vedat'ın attığı kafa en son utanç belgesidir.

Yazarlar