Skorerİki ay iki gün

İki ay iki gün

01.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ters Köşe

İki ay iki gün




İki ay iki gün önce 28 Mart sabahı, Türkiye Milliyet Gazetesi'nin manşeti ile uyandı:
"İmparator gidiyor"...
Galatasaraylılar'ın yüreği cız etti...
Beşiktaşlısı, Trabzonlusu "ooh" dedi...
Fenerbahçeliler'in beyninde, kısa zamanda hüsranla sonuçlanacak bir ümit şimşeği çaktı...
İnsanlar şaşırdı, sarsıldı, sevindi, meraklandı...
Şurası bir gerçek ki, o günü en kötü geçiren kesim, meslektaşlarımızdı...
Uzun süredir herkes Fatih Terim'in ne yapacağını merak ediyor, ama bir türlü ip uçlarına ulaşamıyordu. Hoca'nın ağzı İsviçre bankalarının yer altındaki kasaları gibi sımsıkı idi. Hiçbir şey tahminden, dedikodudan öteye geçemiyordu...
Ta ki, Milliyet'in "Terim Galatasaray'ı bırakıyor" manşetine kadar...
Babıali kızdı köpürdü... Olgun ve seviyeli meslektaşlar haberi izlemekle yetindi. Hazım zorluğu çekenler tersini iddia etti. Hatta kimileri, "ben bunu biliyordum" gibilerinden komiklikler etti.
Oysa haber atlamak da, atlatmak gibi mesleğin cilvelerindendi ve şayet yapıcı otokritiklere neden olabilirse "yararlı" bile denilebilirdi...
İşte iki ay iki gün sonra sabaha karşı Milliyet'in manşeti hayata geçti.
Fatih Terim Fieorentina başkanı Vittorio Ceccoi Gori ile el sıkıştı ve Türk futbol tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
Bizim Halil Özer, dün çok keyifli, gururluydu; çünkü bu gün olanları 28 Mart'ta Türkiye ondan duymuştu...
Hayır, tüm Türkiye değil; iki kişi hariç... Biricisi Fatih Terim; kararlarını kendisi veriyordu...
Diğeri Hıncal Uluç... O, zaten herşeyi biliyordu!..

"Ceptrans"
Ümitlerimizin Avrupa Şampiyonası finallerinde Slovakya ve İngiltere hezimetlerinden önce, teknik direktör Raşit Çetiner yırtındı durdu; kimse kulak asmadı:
"Transfer ortamı futbolcularda motivasyon falan bırakmıyor" dedi, maalesef dediği de oldu.
Euro 2000'de aynı tehlike A Milliler'in tepesinde.
Çifter cep telefonuyla Dolar pazarlığı yapan bu çocuklar, şimdilik sadece Türksel ile Telsim'e çalışıyorlar.
Biz buna "Ceptrans" diyoruz...

Yıldırım'ın gafı
Aziz Yıldırım'ın açıklamasına göre Hakan Şükür'ün Fenerbahçe'ye transferini Mustafa Denizli onaylamamış...
Bu işte bir yanlışlık olduğu kesin... Euro 2000'de, Türk Futbolu ayaklarına emanet edilen bir Hakan'ı istemeyecek teknik direktör var mıdır acaba.
Belki doğrudur; Denizli "Hakan'a verilecek parayla başka eksiklerimizi kapatabiliriz" demiştir. Ama "Hakan'ı istemem" dememiştir, demez...
Diyecek olsa Milli Takım kadrosuna almaz.
Fenerbahçe ektiğini biçiyor, bari Milli Takım'ın moralini bozmayın...

"Yenersen ölürsün"
Tam 20 yıl 4 aydır "olağanüstü" durumla yönetilen Diyarbakır'da bile maç kutlamalarında 3'ü silahla 9 kişi yaralanıyorsa yapacak hiçbir şey kalmadı demektir. "Halkını seven takım yenilsin"

"Ağlıyor mu ne"
Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçında Milan'ı devirdiğinde, Fatih Terim İtalyan Gazeteciler ile dalgasını geçmiş, "son dakika penaltısı"ndan bahis açan medya mensuplarına "risultate importante" demişti... Yani "önemli olan sonuçtur".
Evet önemli olan sonuçtu ve son basın toplantısında Fatih Terim, Fiorentina'nın "Mor menekşeliler"ine patron olduğunu açıklıyordu.
Bu duygu yoğunluğuna açıklama denirse...
"Mor menekşe; ağlıyor mu ne..."
Evet, şarkıdaki gibi ağlayarak karar verdiğini söyledi Fatih Hoca...
Ama olaya Galatasaray ve onun yönetimi açısından bakıldığında, çok daha zor, hatta berbat durumda olan insanlar da vardı.
Galatasaray'ın yöneticileri "Ters köşe"nin bu kadarını ancak Ali Şen'den bekleyebilirlerdi... Bir gece önce her şey yolunda gibi görünürken dünya başlarına yıkılmış, ne teknik direktör kalmış, ne mali kongreden umut; terler içinde uyandılar salı sabahı...
Cimbom'un ölçülerine göre çok sert konuştu Ali Dürüst. "Tam bir sürpriz oldu" dedi...
Belli ki Sarı - Kırımızı camiada "sıcak günler" başladı. Bu deniz durulmadan önce çoook dalgalanacak...Neler olacağını kestirmek ise çok zor. Ama şu andaki durumu ve duyguları anlatan güzel sözler var:
Bakın nasıl da uygun düşüyorlar...
"Hırs deyip geçmeyin; bu dünyada büyük olarak ne yapılırsa onun sayesinde yapılır" / Anatole France
"İnsanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman, ayrılmalarına yakın zamandır" / Dostoyevski
"Ayrılık küçük ihtirasları unutturur; büyükleri kuvvetlendirir" Napolyon

En büyük kim?..
Şadan Kalkavan yanında Selim Soydan'la birlikte Futbol Şubesi'nden ve Transfer Komitesi'nden istifa ettiğini açıkladı.
Gerekçe; davulun onların sırtında, tokmağın başkan Aziz Yıldırım'da olması...
Fenerbahçedeki sıkıntıların altında "kimin birinci adam olacağı" sorunu yatıyor büyük ölçüde...
Bu bana Batman'da dinlediğim Gercüşlü Ağa'nın hikayesini hatırlattı:
Ağa, önde oturur ya... Bir karambolde arkaya düşmüş. Çekmiş silahını şöföre seslenmiş:
"Geri geri gidecaksan lo"...

Güzyaşı
Kariyerinde çok büyük bir basamak daha tırmanan Terim'in gözyaşlarında acı olmasa gerek...
Galatasarayın acısında gözyaşı olmadığı gibi...

Ademin payesi arttıkça hicabı azalır/ Eşref

"Kutsal İttifak"
Holiganlar "kutsal ittifak" kurmuşlar... Hedef Euro 2000'deki Türkler...
Nafile çaba... Biz şerbetliyiz. 35 senedir birbirimize karşı nice ittifaklar kurduk da yine bir şey olmadı...

Tuz kokarsa
Salı gecesi Teke Tek programını ibretle izledik. Fatih Altaylı'nın konuğu kulüp yöneticisi sıfatlı Şahin Ulu, transferden nasıl vergi kaçırıldığını belgeleriyle anlattı.
Federasyonun "bizi ilgilendirmez" mektubu ise kokuşmuşluğumuzun boyutlarını ortaya çıkardı.
Et kokarsa tuz koyarsın, ya tuz kokarsa...
O zaman konuyu Sadettin Tantan'a yazarsın...

Futbolda deprem
Yakın geçmişte böyle bir transfer mevsimi hatırlayan var mı ?..
Herşey silbaştan...
Hocalar, futbolcular, belki de çok yakında topluca yöneticiler, kurullar...
Taşlar yerinden oynadı bir kere.
Futbol dünyamız yeniden kuruluyor...
Umarız bu kez, herkes hakettiği yeri alır!..
Fay hatlarından uzak, dürüst mütahitlerin sağlam yapılarına yerleşirler...

Centilmenlik
Transfer için kulüpler arasında her sene "centilmenlik antlaşması" yapılır; kimse de uymaz...
Neden?...
Çünkü, "Asalet faziletten gelir, ne doğuştan ne de kulüp renklerinden"

"Geçersiz" haberler
Haberi Anadolu Ajansı geçti, birçok gazete sazan balığı gibi üstüne atladı...
"Foto finiş makinası bozuk olduğu için son iki yıldır Türkiye'de kırılan tüm atletizm rekorları geçersiz sayılıyor" muş...
Birincisi, bu alet 10 Mayıs 2000 tarihinde arızalanmış. İsviçre'den parçası gelmesi için girişimde bulunulmuş. 17 -18 Haziran Türkiye Şampiyonası'na yetişecekmiş.
İkincisi arızalı olduğu için sadece bir kere 20 - 21 Mayıs tarihlerinde İzmir'de kullanılamamış... 100 metrede Erol Mutlusoy'un 10.2'lik rekoru el kronometresi ile saptanmış. Yani sadece bir rekor güme gitmiş.
Kısaca makina arızalı olduğu için iptal edilecek tonla rekor falan yok.
Bir rekor belgelendirilememiş o kadar.
Herkese geçmiş olsun...