SkorerKıyamet alametleri

Kıyamet alametleri

29.01.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Kıyamet alametleri

Onların futbolculardan farkı ise hepsinin tek şeye odaklanması değil hepsinin kendi tarzı olması ve yıllar yılı aynı cümlelerle yazıp konuşmaları... Aşağıda bunlardan küçük bir demet sunuyorum. Şansal Büyüka, bir Maraton'da Erman Toroğlu'na "aman hocam ters bir şey deme" demezse; Hıncal Uluç, bir 90 Dakika'da sakin sakin konuşursa ve sinirlenmezse; bir teknik direktöre korkak demezse; Abdullah Avcı hakkında iyi bir söz söylerse; Futbolmania'nın yorumcuları birbirleriyle uğraşmaktan daha çok sahada oynanan oyunla haşır neşir olursa ve her gelen yabancı transfere lakap yapıştırmaya çalışmazlarsa... Rıdvan Dilmen "gol olur" demeden maç yorumu yaparsa... Ayrıca, Fenerbahçe'nin tek forvetle küçük takımlara karşı zorlanacağını sürekli dile getirip her seferinde bunu söylemekten bıktığını belirtmezse... Ömer Üründül, bloklar arası bağlantıyı keserse... Bilgin Gökberk İtalya'dan örnek vermezse ve yazılarını "ve tabi bence" diye bitirmezse... Vedat Okyar birilerinden "kardeş" diye bahsetmezse; Erman Toroğlu yine bir Maraton'da yemek tarifi vermezse; Selim Soydan "tamam mı" demeyi unutursa; Ahmet Çakar "hakaret olarak algılama" demezse, Serdar Bali, bir kez olsun Özkan Sümer anısı anlatmazsa; Selçuk Yula, bir gün de Fenerbahçe'yi eleştirirse; Kazım Kanat, şeytanın avukatlığını yapmazsa; Mehmet Demirkol ligin değerini düşürmemek gerektiğine değinmezse; Haşmet Babaoğlu işaret parmağını kaldırıp, "buraya dikkat" demezse ve Hıncal Uluç'a muhalefet ederse; Turgay Şeren bir cümlesini "diy mi" demeden bitirirse; Osman Tamburacı bir programda Osmanlıca bir şeyler demezse; Hadi kendimi de ekleyeyim: Ben Sinan Engin hakkında olumlu bir şeyler yazarsam bilin ki vaziyet kötüdür. İşte o zaman kendinize mukayyet olun, sevdiklerinize iyi davranın. Zira büyük felaket yakındır... Yaklaşık üç yıldır bu işle iştigal edince ve bütün futbol programlarını izlemek zorunda olunca, bazı yazar ve yorumcularımıza has davranış ve sözler de dikkatini çekiyor insanın ister istemez. Buradan bana kalan şizofrenik tehlikeyi ise hafta içi bol temiz hava alarak gidermeye çalışıyorum. Futbolcu klişelerini hepimiz biliyoruz. Fakat futbol yorumcuları futbolun önüne geçmişken onların klişelerine el atmamak olmaz. Bir insan ne kadar süre yanlış anlamaya devam eder... Birincisinde yanlış anlayabilirsiniz, ikincisinde yine yanlış anlayabilirsiniz, üçüncü, dördüncü ya diğerlerinde yanlış anlamakta ısrar etmek... Buna ne denir? Bizim buralarda art niyetlilik diye bahsedilir adı geçen eylemden... Başlıktan da anlaşılacağı gibi Erman Toroğlu'ndan bahsediyorum. Beşiktaş maçlarıyla ilgili yazdığı her yazısında Beşiktaş taraftarıyla uğraşmayı alışkanlık haline getirdi her şeyi bilen ağır abi...Toroğlu'na Maraton programları yetmemiş olacak ki; Hürriyet gazetesindeki köşesinde de Beşiktaş taraftarını anmadan edemiyor. Mesela 20 Ocak 2008 tarihli "Zevk vermiyor" başlıklı yazısında "MAÇ başlıyor, Kasımpaşa 2-0 öne geçiyor. Ne Kasımpaşalı futbolcular, ne Beşiktaşlı oyuncular, ne de seyirciler bu skora inanmıyorlar. Seyirci başlıyor, klasik tezahürata: 'Ölümüne ölümüne Kara Kartal.' Daha sonra ötekine geçiyor: 'Ölmeden mezara koymayın bizi.' Bir başka tezahürat: 'Allah belanı versin'"diye yazmış. Ünlü yorumcumuz, 27 Ocak'taki "İp de koptu maç da" yazısında ise "Beşiktaş seyircisi ne zaman o 'Allah belanı versin' tezahüratına başlıyor, o zaman kalesinde golü görüyor. Dün gece aynen oldu" demiş...Şimdi... Sayın Toroğlu, lütfen insanları kandırmayın! Belki de kandırmıyorsunuz. Belki de o tezahüratta ne söylendiğini çok iyi biliyorsunuz ve sadece hakemliğinizde yaptığınız gibi ilgi odağı olmayı sevdiğinizden dolayı böyle yapıyorsunuz... Ama yine de yapmayın. Bu tezahürat yıllardır söyleniyor ve her seferinde de aynı şekilde söyleniyor. "BU SEVDADAN VAZGEÇERSEK ALLAH BELAMIZI VERSİN" diyor taraftar. Belki çok tercih edilesi bir söylem değil ama sevilesi şeylerden vazgeçmeyi kahrolacak denli ağır görüyor. Belki bu sebeple çok iyi anlayamıyorsunuz ve yanlış yazıyorsunuz, söylüyorsunuz. Gazetecilik aynı zamanda doğrusunu öğrenmek değil midir? Eğer niyet varsa tabii... Toroğlu'na mektup! Şili'nin kalecisi Roberto Rojas'ın yaptığı bir hareket futbol tarihine geçti... Rojas 1989 Dünya Kupası'nda Brezilya maçı sırasında sahaya atılan bir fişekle yaralandığını iddia ederek maçın iptalini istedi. Fakat daha sonra maçı videodan izleyen yetkililer Rojas'ın kendisini jiletle yaraladığını gördü ve ünlü kaleci bir daha dönmemek üzere yeşil sahalardan uzaklaştırıldı. Haberiniz var mı? Hayatın önünüze çıkardığı her engelde vazgeçerseniz, asla ilerleyemezsiniz. Oyunda kalmak, ruhsal bir güç gerektirir. Engeller bu güçle aşılır. Bu hafta Fenerbahçe Rize'yle mi oynuyor? Kimle oynuyor? Bilmiyorum. Aaa, çok ayıp! Maşallah, Kartal'ın boşu yok. Mübarekler gol yemeden kendilerine gelemiyorlar. Son haftalarda hep aynı senaryo. Muhakkak bir şok geçirecek, şöyle bir sarsılacaklar. Uğur yapıyorlarmış! Peki ya sen İbrahim! Seni nasıl affedeceğiz. Milli takım seviyesine yükselmiş bir futbolcu, tenekeden, tayyareden kart görüp cezalı duruma düşer mi! Sen kendini affettiysen; ben de affettim gitti. Sen affettiysen tamam! Rüyalar ters çıkarsa, iyidir. Özlü söz 71! MESAJ: Maçın güzel ve çirkin yönü aynı anda yaşandı. Nobre'nin golü Beşiktaş'a hayat verdi. Bu gole herkes sevinir. Ama bu gole Başkan Sayın Yıldırım Demirören bir amigo gibi sevinemez. Başkan Demirören'in hoplayıp zıplaması, çak yapması ne kadar ayıptı! Ah ah! Fenerbahçe'nin bu maçı kaybetmesi veya kazanmasını düşünen bir adam olarak bu sözleri üretmiyorum. Futbol adına bu satırlarda söyleşide bulunuyorum. İyi yapıyorsun... Gelelim Seyrantepe'ye; işte projenin çok kısa bir tanımına bir bakalım. Galatasaray'ın Ali Sami Yen Stadı'nın 49 yıllık üst kullanım hakkından feragat etmesinin nedenini şimdi açıklayayım da dudaklarınız uçuklasın. Aman yapma Abi! Yazımı önce bir satır atlayarak çizgili kâğıda yazıyorum. Sonra onu okurken (bazen) aralara bir şeyler daha ilave ediyorum. Toparlıyorum. Bir paragrafı 4 sayfa yazıyorum. Onu küçülte küçülte kabul edilebilir şekle sokuyorum. Bir editörüm var. Avukatım Adnan Kılıç Bey. O da yazının hem imla hatalarına hem de hukuki yaptırımları olup olmadığına bakıyor. Ondan sonra başlık koyuyorum. Bazen başlıksız gönderiyorum, gazete yazının içinden bir başlık çıkartıyor. Bana, gazetede çıkacak yazıyı harfi harfine okurlar. Sayfaya reklâm çok giriyor. Diyorlar ki bir paragraf atabilir miyiz? Geçen hafta bir paragraf attık. Onu bu hafta yazacağım. Yazılarım zamana mağlup olacak yazılar değil. Ders: Yazı yazma sanatı yakantop@gmail.com

KEŞFETYENİ
Sürpriz haber! Evlilik yolunda ilk adımı attı
Sürpriz haber! Evlilik yolunda ilk adımı attı

Cadde | 13.06.2025 - 11:13

Dünyaca ünlü İngiliz şarkıcı Dua Lipa, aktör Callum Turner ile nişanlandı.

Yazarlar