28.07.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
Pazartesi - Çarşamba 09.30 - 10.00 Radyo Dde, Cumaları ise Milliyetteyiz (Başka şubemiz yoktur). İmza: Köyün Delisi Beşiktaştaki Fransızlar Alt yapıya hesapta önem veren Ahmet Kandemir ve Fransız yöneticilerinin ilk icraatı, en değerli genç oyuncularını elden çıkarmak. Durun bitmedi. Ülker zaten o parayı Muratcana vermeye hazır. Yanına hediye koyun deniyor. Beşiktaş Bud Eleyi de bedava veriyor. Hani para basketbola dönse içimiz yanmayacak. Futbolun kapısında sıra sıra adamlar bekliyor. 33lük Shorunmu, Ronaldo vs. Hani derler ya, evde gül gibi karını aç bırak, evine 3 - 5 milyon çorba parası bırakma. Gece el alemin kadınına şampanya açtır, havyar yedir. O hesap.Dipnot: Meraklısına, Muratcan, Ülker ile senelik 150 milyara anlaştı. Beşiktaş Basketbol Takımı yabancı oyuncu hakkını basketbola Fransızlar ile doldurdu demiştim. Atlamışım, yöneticileri de Fransızmış, haberimiz yokmuş. Muratcan + Eley 350 - 400 bin dolar civarında bir paraya Ülkere verildi. İlki 21 yaşında. Türk basketbolunun en çok istikbal vaat eden ve önü en açık yıldızı. İkincisi de geçen senenin ribaund kralı, ligin MVPsi. Sahada haciz Jardeli niye bu kadar ısrarla satmak istiyor Galatasarasay diye merak ediyordum. Sonunda anladım. Jardelin altı milyor dolarını Uzan vermişti. 16 milyon dolarlık Jardelin tam golü atarken, iki haciz memurunun gelip mesela kafasını ve sağ ayağını haczetmeye niyetlendiğini düşünün. Bırakın kaçan golü, sene ortasında Jardel de yedimendeki Cansunun eşyalarının yanına konacaktı belki de! Nasuh Mahruki ve Fikret Ünlü BAKAN şanslı adam. Biz de mi, 65 milyon insan Nasuh Mahrukinin peşine takılıp dağlara çıksak. Bakan gibi kuzu kulakları yiyip, kar suları içsek. Ecevitin peşinde şehirde kalırsak, yakında birbirlerimizin kulaklarını yemeye, anamızdan emdiğimiz burnumuzdan geri gelen sütü içmeye başlayacağız. Tehlike nerede? NASUH Mahruki ve Fikret Ünlü, Ağrıya tırmanıyorlarmış. Aman sevgili Ünlü dikkat! Tehlike önünde değil, yanında. KS Vllaznia veya Arnavut vızıltısı Kimi prese, kimi kanatlara, kimi koridorlara, boş alanlara veya orta sahaya, şuna buna takıntılı. Ya beni doğarken ters çekmişler, ya da Floransadaki Güzel Sanatlar Akademisi bozmuş. Ben başka şeylere bakarım. Bazen stadın dışına kaçarım. Duygularımı değil, hissettiklerimi yazarım. Önce umutlandım. Sonra üzüldüm, sıkıldım ve sonunda daraldım, bunaldım. Koridorlar küçülmüş, orta saha ufalmış, biraz pres, bir tutam yardımlaşma, iki çay kaşığı kanat, göğüs, but kalmış tabii. Yani yine futbol takımı onlar. En azından beyzbolcu olmamışlar. Yine vurguluyalım, iyi bir Dünya takımıyken, iyi bir Türk takımı olmuşlar. Ama marka bitmiş. 1975ten beri dolaştığım yurtdışında Papa - Ağca, 1980 ihtilali, zelzele ve Apo ile dört defa manşete çıkan Türkiyeyi beşinci kez manşete çıkaran Galatasaray markası yok edilmiş. Hem de Cenovadaki G8ler tarafından değil, İstanbuldaki G.Sliler tarafından. Gerçi ihracata hala devam ediyor Galatasaray markası. Milan, İnter, Mallorca, Parma, Rumen Milli Takımı... Ama iç piyasaya veremiyorlar. Karşılıksız çekler, senetler... Tutulmayan sözler... Belki de haklılar. Evet Uluslararası sanatçısı, bilim adamı, madamı, politikacısı, yazarı, çizeri, çizmeyeni vs. olmayan, hadi peki bir elin, belki bir de bir ayağın parmaklarının toplamı kadar olan bir ülkenin uluslararası markası olmak. Türkün Türke ettiğini diye başlayan sözü bilirsiniz. Kopenhagdan sonra olanları bir aklınıza getirin. En sonunda Cansuna Uzanan Cemlere kadar geldiler. Ah Popescu ah. Kopenhagda son penaltıyı keşke kaçırsaydın. Attın iyi b.. yedin. Maçı nasıl seyrettiniz bilmiyorum. Eski futbolcusu, antrenörü, uzmanı muzmanı, müteahhiti, sanayicisi, amigodan bozma yazarı veya otobüsçüsü, geniş yazar yelpazesinde ilgi alanları da farklı. Uzun eşek HAMASİ buluşmalara bayılıyoruz. Papandreau ile Cem rakı içtiler. Çiller - Yılmaz tokalaştı. Sezer-Ecevit el sıkıştı. Şimdi de Cansun-Yıldırım öpüştü. Çocukken uzun eşek oynardık. Oynarken de şarkı söylerdik. Üstten verir samanı, alttan çıkar dumanı. Ya da üsttekiler gözleri boyarlar, ilk maçta alttan ince ince koyarlar veya oyarlar. Yediemin Başkanları, yönetimleri buluşturmak, öpüştürmek kolay. İşte bir Fatih Altaylı yetti de arttı bile. Peki medyadaki uzantılarını, amigoları, kışkırtıcıları, yangına benzin dökenleri nasıl susturacağız. İş, Nokia veya Motorolaya düşüyor galiba. Borçlarını tahsil etmek için keşke icra memurlarını canlı yayına yollasalar. Konuşmacıları konuşurken haczedip, yediemine koysalar. Belki diğer kanallar için de caydırıcı olur. Bir fotoğraf HERKES Süleyman Demirelin aile fotoğrafına takılmış gidiyor. Başka bir fotoğraf, herkesin dikkatinden kaçtı. Erol Aksoy, Cem Uzan, Faruk Süren Göcekteydiler. Yakında Milan veya Inter ortaya çıkıp, "Göcek bizim, satın aldık" derlerse şaşmayın. Üstelik, belki de ilave ederler: "Kaç para vereceğimizi de FIFA belirleyecek".
İngiliz basınının önde gelen bulvar gazetelerinden Daily Mail'in özel haberine göre, Meghan Markle'ın İngiliz eleştirmenlere aldırmadığı ve doğum odasında twerk yaptığı bir videonun ortaya çıkması büyük bir tartışma yarattı.