19.06.2008 - 01:52 | Son Güncellenme:
Mustafa Denizli
Bir 45 ve bir 20 dakikalık futbol çeyrek finale yetti. “Mucizeler zaman alır” dedi, hocamız. Hayır, mucizeler zaman almaz. Kısa ve anlıktırlar. Zaten öyle oldu. Normal zamanda olsa, bu kadar heyecan ve keyif vermezdi.
Şimdi rahatlayan bir takımız. Bu rahatlığımız rakibe korku veriyor. Artık bize karşı öne geçen takım, “Maçı kazandım” diyemiyor. Bu önemli bir avantajdır. Ancak biz de, “Geriye düşsek de nasıl olsa maçı çeviririz” diye düşünüp, lütfen dokuz doğurmayalım. Her maçta bir Cech ve bir Nihat karşılaşmasını göremeyebiliriz.
Hırvatlar enteresan bir takım. Teknik direktörleri Slaven Bilic, onlara müthiş bir güven ve rahatlık kazandırmış. Zaten futbolculuğu da öyleydi. Takımı onu bir “idol“ olarak görüyor.
Kimlik değiştirmek lazım
Bize gelince... Volkan Demirel ve Mehmet Aurelio yok. Onları çok fazla arar mıyız? Zannetmiyorum. Sadece takımın onlara alışmış olduğunu söyleyebiliriz. Maça ağırlık koyacak müthiş bir dörtlüye sahibiz. Nihat, Arda, Hamit ve Tuncay kendi çizgilerinde olurlarsa bu maçı da geçeriz. Özellikle Tuncay ve Hamit’ten müthiş şeyler bekliyorum. Hamit, nerede başlar bilemiyorum, ama nerede bitirir biliyorum. Bu doğru başlangıç ve bitiriş mi? Burada kararı veren hocaya uyum göstermeliyiz. Mutlaka ince eleyip, sık dokuyordur.
Peki bu Hırvatlar mı, yoksa Çek maçının son 20 dakikasındaki Türkiye mi? Tabii ki biz. Ama Hırvatlar’ın da bir İsviçre veya bir Çek Cumhuriyeti olmadığı kesin. Onun için bu maçta kimlik değiştirip, karşılaşmayı önde götürmek, kazanma anahtarı olabilir.
Hırvatlar’da Luka Modric gerçekten ilginç bir adam. İyi gününde tam bir bela, kötü olunca takımı 10 kişi. Klasnic, her an gezer bir tehlike. Srna ve Olic devamlı arayış içinde ve rahatsız edici.
Portekiz’den sonra ilk defa küçük adamlarla (Klasnic hariç) hücum eden bir takıma karşı oynayacağız. Kısa duvar pasları ve kontr toplarla gol arayan Hırvatlar defansımızı zorda bırakabilir.
Biz hava toplarıyla savunma başarısı gösterirken, yer toplarıyla hücum edenlere karşı zaafiyet gösteriyoruz. Bu durumda mecburiyetten de olsa Rüştü’nün oynaması bizim için şanstır.
Neticede favorisi olmayan bir çeyrek final maçı bu. Ancak iki takımın gelişine bakınca biz yarı finale daha yakınız. Zaten İsviçre maçından sonraki yazımı, “Çekleri de yenersek, çeyrek finale değil, yarı finale yelken açarız” diye bitirmiştim. Bu düşüncemde şimdi daha da ağırlıklıyım.
Tam destek zamanı
Oyuna sonradan girecekler bu maçın yıldızları olarak sahadan çıkabilirler. Bizim takımdan Kazım, Gökdeniz ve Semih, Hırvatlar’dan ise Petric ve Rakitic bu isimler gibi duruyor.
Fatih hocamız ve çocuklarımız bize yeni bir zafer yaşatmanın eşiğindeler. Futbol şansımız yanımızda olsun.
Yazımı, maçı ikinci plana iten Fatih hocanın basın toplantısıyla bitirmek istiyorum. Evet belki biraz gereksizdi, ama şimdi bu tartışmayı bırakalım, onları konuşacak çok vaktimiz olacak. Şimdi hep destek, tam destek zamanıdır. Hatalar, sevaplar, kırgınlıklar, barışmalar, hakaretler, övgüler turnuva sonuna bırakılsın...