Nereden başlasam, nasıl anlatsam?

Öylesine hassas bir konu ki... İğneyi kendimize batırırken, ortalığı batırmamak o kadar zor ki...

Hafta içinde, Van Aanholt ile Kerem arasındaki münakaşa, bir anda gündeme oturdu, akşam saatlerinde de "mutluluk fotoğrafı" sosyal medyada yer buldu. Buraya kadar sorun yok. Ancak hele bir sorun bakalım, antrenmanı takip eden muhabirler, bu olayı haberleştirmek için neden saatlerce bekledi? Hem de, basına açık olan bölümde...

Sizce?

Galatasaray'ı koruma içgüdüsü mü? Yarın, kulüpten aforoz yeme endişesi mi? Yoksa, yönetim ve teknik heyeti ürkütmeme stratejisi mi?

Haberin Devamı

Gerçeklerin er-geç ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardı oysa... Nitekim, önce sosyal medyada çıktı, ardından da kavga-gürültü olmasa bile, dalaşma-hırlaşma ortaya döküldü.

Eskiden; kim, nasıl, nerede yaptığına bakılmadan, haber değeri olan her şey muhabirin kaynağıydı. Şimdi; - işinin hakkını yapanları ayrı tutmak gerek - üzerinde formasıyla geziyor kulüp muhabiri... Takip ettiği renkleri korumak görevi, kendisine yakın bulduğu yöneticiyi ayırmak ve kayırmak ödevi!

Varsa olay, yazmak kolay oysa... Zor olan bu dönemde saklayabilmek!

Galatasaray sadece bir örnek oldu burada... Kulüplerin "medya" birimleri, gazeteciyi cendere altında tutmak için kurulmuş bir mengene sanki... Fenerbahçe'den bir örnek... Hadi şimdi yabancı bir teknik adam var; o dönemde Aykut Kocaman basın mensuplarıyla sohbet toplantısı düzenliyor, kulüp, "Biz size girmesi gerekenleri yazıp atacağız" diyerek işi "sansür kurulu"na götürüyor. Ya hocasına güvenmiyor ya da karşısındaki gazeteciye...

Hande Sümertaş, Fatih Terim ile birlikte Galatasaray'da iken, yapılan röportajı bile yayınlanmadan görmek istiyordu. Yoksa... Yoksa, röportaj da yok!

Kulüpler aleyhine haber yapanlar, "çoğu doğru olsa bile" utanmazca yalanlanabiliyor, tesislere girmeleri engellenebiliyor. "Haber alma hürriyeti" de neymiş? "Burası benim tesisim" mantığı... Yargısız infazın dik alası...

Hey gidi günler hey... Beşiktaş'ta "efsane" Süleyman Seba'nın o dönemdeki en yakını Bilal Meşe, Nartallo ve Manassero'daki transfer skandalını haberleştirdiğinde, Seba, Gordon Milne'nin görevine son vermiş, MİLLİYET'e de, teşekkür mektubu yazmıştı. Şimdi ise, kim bilir, "haberi saklayan" ödüllendiriliyordur!

Haberin Devamı

Hele sosyal medya... Twitter taifesinden bir fazla takipçi kasmak için, neredeyse, yüzünü-gözünü, takip ettiği kulübün renklerine boyayacak olanlar, gazetecilikle-taraftarlığı karıştıracak kadar holiganlaşanlar, yarın maaşlarını ya da - her ne ise- herhalde paralarını bu renklere sahip olanlardan alacaklardır.

Umarım, (kendilerini ve renklerini çoktan belli eden) bu sözde medya mensupları, çok kısa sürede gerçek yerlerini bulurlar. Aksi taktirde, ne haber yapacak bir "gazeteci tayfası" bulunacak ne de yazı yazılacak bir "spor sayfası"...

 

******************************

12 dakika cezası

19 yaşındaki bir genç, Serdar Saatçı... Bu yaş grubunun Türkçe'de karşılığı "delikanlı"... Adı üzerinde, kanı deli akıyor.

Viktoria Plzen maçında 72. dakikada oyuna giriyor Serdar, 84'te de Teknik Direktör Valerien İsmael tarafından alınıyor... Halbuki, 6 dakika daha dayanıp, soyunma odasında en ağır uyarılarını, hatta en sert fırçalarını atsa, Serdar ne tek kelime laf edebilirdi ne de anlık bir tepki... Ama yok, stattaki binler, televizyon karşısındaki yüz binler, milyonlar önünde, küfürden beter bir hareket, delikanlılığın raconuna uymadı.

Haberin Devamı

Neden çıkardı sahi İsmael? Sahada yaptığı hareketlerle 12 dakikada takımı üç gol birden mi yemişti? İsteksiz, uyuşuk, karmaşık duygular içerisinde hocasının isteğini yerine mi getirmedi?

Bu kadar sürede "Football Manager" oyununda bile, futbolcu değiştiremiyorsun.

Şimdi, 8.5 yıldır Beşiktaş özkaynak düzeninde ilmek ilmek işlenmiş bu genç yeteneğin, siyah-beyazlı renklere hizmet etmesi engellenmiş.

Menajerinin Beşiktaş ile ilişkileri gerginmiş. Kime ne? Sen elinde tutamadıktan sonra, istediğin kadar futbol oynamasını engelle... Eğer, bir cevher varsa, nerede olursa olsun parlar.

Biline...