Skorer Nilay Yılmaz'dan açıklama

Nilay Yılmaz'dan açıklama

15.02.2008 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Nilay Yılmazdan açıklama

Yazım üzerine önceki gün Beşiktaş Kulübü'nün resmi internet sitesinde "Kenan Öner'den Açıklama" başlıklı bir yazı yayınlandı. Kenan Öner beni gazeteciliğin temel ilkelerinden birini hiçe saymakla suçlamış ve araştırmadan yazmakla itham etmiş. Açıklamada geçen cümleleri ve daha fazlasını salı günü Kenan Öner'den aldığım telefonda da işittim. Fakat yazılı açıklama uygun bir şekilde sonuçlanırken, telefon konuşmamızda Sayın Öner böyle bir şeye ihtiyaç duymamış ve telefonu yüzüme kapatmıştır. Ne diyebilirim ki Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri ve İcra Kurulu Başkanı böyle uygun görmüş...Gelelim yazımın içeriğine ve üzerinde koparılan onca fırtınaya dair açıklamama:Sayın Kenan Öner'in zannettiğinin aksine ben bir haber yapmadım. Zaten köşemden de anlaşılacağı üzere Yakan Top bir haber köşesi değil. Gelişmeleri kendi bakış açımla yorumladığım, medyadaki bazı çelişkileri değerlendirdiğim bir sayfadır. Üç yıldır anlaşılamamış olabilir diye bir kez de kendim dile getireyim istedim. Kenan Öner açıklamasında, yazdığım yazıyı düzeltmediğim takdirde yasal haklarını kullanacağını belirtmiş. Kendi görüşüdür saygı duyarım. Ancak, merak ettiğim nokta şudur ki; Sayın Öner bu haber gazetelerde yayınlandığında neden bir tepki göstermemiş ve benim yazımın ardından böyle bir hezeyana kapılmıştır? Salı günü yayımlanan "Geveze ve hasta!" başlıklı yazım zannettiğimin aksine fazlasıyla yankı buldu. Halbuki ben futbol dünyasının birkaç kadın yazarından biri olarak fazla da ka'le alınmadığımı düşünüyordum. Yanılmışım... Kenan Öner'in, Tigana hakkında verdiği demeç cumartesi günü Milliyet ve Akşam gazetelerinde yayınlandı. İki ayrı yayın grubunun gazetesinde yer alan haberin aynı anda yalan haber olması düşündürücüdür. Kabul ediyorum mesleğim pek de matah bir maziye sahip değil ve zaten bu durumla ilgili kabul edilemez gerçekleri köşemde dile getirmekten bana da bıkkınlık geldi. Fakat, gazeteciliğin üzerine yapışmış bu kirli etiketi, kamuoyunda gazeteciliğe yönelik bakışı kullanarak her fırsatta durumdan kendini sıyırmaya çalışanların fazlalığı da inkar edilemez. "Ben öyle demedim" ve "yanlış anlaşıldım" alışılageldik tekzip yöntemlerinden birisi haline gelmişken tekzip kavramının da içeriğinin boşaltıldığı ve ne hale geldiği aşikardır. Kenan Öner, Tigana hakkında "geveze ve hasta" demediğini, üslubuna uymayan, hayatında, konuşma lugatında ve belleğinde bulunmayan, geçmişiyle, sahip olduğu kariyeriyle örtüşmeyen basitlikte ifadeler olduğunu belirtmiş. Doğrudur. Ben kendisini tanımam. Muhtemelen de öyledir. Kişisel görüşüm şu ki; Beşiktaş gibi bir kulübün yöneticisi de zaten böyle olmalıdır. Ancak kendisinden, bu tür bir açıklamayı haberlerin yayınlandığı gün aciliyetle duymak isterdik. Kısmet benim yazımaymış, ne diyelim... Sayın Kenan Öner'in yanıldığı bir nokta var. Nilay Yılmaz bir haberci değildir. Araştırmacı gazeteci diye tanımlanan türde bir gazeteci de değildir. Hatta yazılarında oyun taktiği, oyuncu değişikliği ve skorlarla da ilgilenmez. Daha çok oyunu, oyunun güzelliklerini ve bu güzelliklere gölge düşüren şeyleri didiklemeyi sever. Doğal olarak da seveni de sevmeyeni de vardır. Doğaldır, aksi kaçınılmazdır. Bu sebeple Nilay Yılmaz, yani ben, Kenan Öner dahil birçok yönetici hakkında kulaktan kulağa dolaşan spekülatif haberlere ispatı olmadığı için kulak asmaz. Sayfalarını bu türden kirli haberlerle israf etmez. Daha önce de belirttiğim gibi bu sayfa için kesilen ağaçlara acır. Yalan haber mi? Sayın Kenan Öner de kabul edecektir ki Beşiktaş yönetimi onlarca hata yapmıştır. Kendilerinin de kabul edeceği "talihsiz" demeçler vermiştir. Fakat hiçbir gazeteci de kalkıp onlara "geveze ve hasta" dememiştir. Diyemez de! Kimsenin böyle bir şeye hakkı yoktur. Benim karşı çıktığım, tavır aldığım nokta budur. Ancak ben de hangi birine yetişeceğimi şaşırdım. Sayfamı teslim ettikten hemen sonra yayınlanan "bayan futbol takımı gibiyiz" açıklamasına mı, yoksa "pembe kazaklı Hıncal Uluç" açıklamasına mı? Bunlar bir futbol kulübünün yönetimine yakışıyor mu? Yönetim Kurulu toplantılarında bir aklı selim çıkıp da "biz ne yapıyoruz" diye sormuyor mu?Kenan Öner'le yaptığımız telefon görüşmesinde neden Sinan Engin'le aynı yazıda yer aldığını sorup bu duruma tepki gösterdi. Gerçekten çok garip! Aynı kulüpte çalışıyor olmak bir rahatsızlık yaratmıyor; ama aynı yazı içinde yer almak bir öfke yaratıyor. Şaşırdım. Sinan Engin hakkında birçok yazı yazdım. Fakat Kenan Öner'in zannettiğinin aksine Sinan Engin'le hiçbir kişisel derdim yoktur. Benim derdim temsil ettiği değerlerledir. Bununla ilgili görüşlerim de arşivlerden okunabilir. Tabii istenirse...Kenan Öner bana tepki gösterdiği sırada Sinan Engin de isim vermeden Kazım Kanat'ı eleştirmiş ve hatta yetmemiş Beşiktaş düşmanı olmakla suçlamış. Biliyorum burası böyle bir ülke. Yönetimle derdiniz varsa Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray düşmanı olursunuz. Hükümeti eleştirirseniz vatan haini olursunuz. Yafta elde hazır beklemektedir. Kulüpleri yönetenlerin iktidar bakış açısını anlayabiliyorum. Ama onlar da şunu anlamalılar: O kulüpler onların değildir. O kulüpler hepimizindir. Ve o kulüpleri hepimiz adına yönetiyorlar. Söyledikleri her söz, hepimizi bağlamaktadır. Bunu anlamak o kadar mı zor? Düşman kim? Kenan Öner benden yazımı düzeltmemi istemiş. Aksi takdirde yasal haklarını kullanacakmış. Üç yıldır Milliyet'te çalışıyorum ve müdürüm Cem Şengül bile benden bir kez olsun yazımı düzeltmemi istememiştir. Kenan Öner istediği için düzeltmeyi de aklımdan bile geçirmiyorum. Öyleyse? Adresim gazetemdir. Mahkeme celbini bekliyorum. Celbi bekliyorum! Her daim kafası güzel bir adamdı; çünkü güzel bir adamdı. Tribünlerin Pembe Hasan'ıydı. Bütün güzel olan şeyler gibi erken gitti. Onlar hep erken gider zaten... Çarşı'nın başı sağolsun! Başsağlığı: Taraftarlar bizi seyretmeye gelmiyor, büyük takımları seyretmeye gelmiyor. Merak ediyorum ne zaman gelecekler? Kırmızı kar yağınca! Aurelio'nun düşürülmesi penaltıydı. Böyle olayları daha önce çok yaşamıştık ama hiçbir hakem düdüğünü ağzına götürmeye cesaret edememişti. İsmet Arzuman'ı bu yüzden tebrik ederim. Düşünebiliyormusunuz doğru karar veren hakemi tebrik etmek durumundayız. Ne günlere kaldık. Ya ya! Çok konuşan mı, çok koşan mı? Hangisinin kazanacağını hâlâ anlamadınız mı? Anladık! Ömer Çavuşoğlu: Sual...Aziz Üstel: Soru, soru...Çavuşoğlu: Avdet etti...Aziz Üstel: Geldi... Osmanlıca-Türkçe sözlük: Türk futbolu nihayet Haluk Ulusoy'dan kurtulacak. O gün bu satırların yazarı helva dağıtacak. Hani bize, hani bize? Sık sık Bodrum'a giderim. Geçen yıllarda, bu aylarda İstanbul-Bodrum uçaklarında hep müteahhit ve işadamları olurdu. Yani işler iyi giderdi, herkes akçeli işler için Bodrum'a uçardı. Şimdilerde Bodrum-İstanbul uçakları avukatlarla dolu. Türkiye'deki ekonominin halini en kestirme bana bu gösteriyor. Ekonomi profesörü diyor ki: Kemal Aslan'ın yerinde olmak istemezdim. Olsaydım, sabaha kadar da uyuyamazdım. İyi uykular! Galatasaray'ı alkışlayın! Okey Abi! Sarı-lacivertlilerin iyi bir takım olduğunu, futboluyla göz kamaştırdığı gerçeğini asla inkar etmiyorum; ama Alex olmadığı zaman bile F.Bahçe zorlanırken, G.Saray'ın bugünkü durumu alkışlanmaya değmez mi? Lütfen kağıdı kalemi elinize alıp bir hesap da siz yapın isterseniz. Ne olacak? Federasyon, birilerinin onore edildiği değil, onore insanların bulunduğu bir yerdir. Kim demiş? yakantop@gmail.com