Skorer O yemek ve o haber

O yemek ve o haber

03.08.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

O yemek ve o haber

Halil'in haberi.Ve... Cep telefonuma hücum başladı.Aramayan kalmadı...Hemen hemen.Özhan Bey o gece mi anlatmıştı Halil'e.Pes...Valla billa...Bir Özhan bey aramadı.Ve...Yazmak farz oldu.***O yemek...Galatasaray Kulübü'nün terasındaki masada beş kişiydik.Cem (Şengül), Fuat (Ercan), Ercan (Güven), Halil (Özer) ve ben (Gökberk).Haftalardır yemek yiyelim diyen bendim.Galatasaray'a gelin diye ısrar eden de...Tam burundaydı...Her gece püfür püfürdü.Zorla getirttim bizimkileri.Yine valla billa.***Özhan Bey de oradaymış.Yönetim Kurulu'nun sevgili ve sayın üyesi Prof. Mehmet Helvacı ile.Masamıza geldiler.Sonra Hayri Kozak geldi.Sonra da Galatasaray'daki sutopu geleneğinin olmazsa olmazlarından bizim Levent (Ciner).İki üç saat lafladık.Haybeden..Geyik yaptık.Hepsi bu.Bu da valla billa.***O yemekte Milliyet spor ve Başkan aynı masada olunca...Haber o yemeğin ertesi günü Milliyet'te çıkınca...Ve.... Haberi yazan da o masada...Ve...Yemeği organize eden de benim...Ve...Ben de olsam beni arardım.Tanımasam.***Otuz senedir tanıdığım arkadaşlarım var orada.Otuz senedir otuz kere gitmedim oraya.Son otuz günde otuz kere gidince...Ben de olsam arardım beni.Beni tanımasam..***Haberi uçuran Özhan bey değil tabii.En azından o gece.Oradaydım.Bunu yazmak bile abes ya.Ayıp ediyorum belki...Galatasaray Başkanı'na.Zaten uçursa da yazmaz kimse.Halil de...Racon böyledir.Hatta...Bizim Ercan bir ara Özhan Bey'in taraftar-emniyet-yöneticiler üçgeniyle ilgili bir konuşmasından bir iki cümle kullanmak istedi köşesinde. Sordu...İstemedi Özhan Bey.Kullanmadı o da.Galatasaray Kulübü'nde yönetiminde beni tanıyanlar böyle bir organizasyon içinde olmayacağımı bilir.Tanımayanlar da, umurumda değil.Ne derlerse desinler...Bana ne...Onlar için sadece iki kelime.İyi laklaklar.***Son bir şey.Galatasaray yönetimi tavır almakta kendine göre haklı.Haklı ama.Aması var.Amanın sonrası da..Milliyet spor da bir haber yazılırken, mutlaka bir kişiye teyit ettirilir.Bunu biliyorum...Yani biri haberi verir.Biri de teyit eder.İki kişiler yani.Kimler mi.Bilmiyorum,bilmek de istemiyorum...Bilirse Halil bilir...Onu arayın... O yemeğin ertesi günü çıktı Milliyet'te o haber... Aslanın sol arka ayağı ormanda bir ağacın kovuğuna sıkışmış.Fena halde..Sağ ayağı da havada...Debelenip duruyor.Maymun da oradan geçiyor.Tesadüfen..Aslanı görünce duruyor...Bir daha böyle yakalayamaz, yıllardır anasından emdiğini burnundan getiren aslanı...Tam zamanı... Ama korkuyor da.Ve...Her şeyi göze alıp, girişiyor işe... * * *Aslan sol ayağını kovuktan ha kurtardı ha kurtaracak...Maymun başlıyor kaçmaya...Aslan da arkada.Gördüğü ilk bekçi kulübesine dalıyor maymun.Bekçinin iskemlesine oturuyor.Gazetesiyle de yüzünü saklıyor.Okuyor hesapta.Tam o anda aslan pencerenin önüne geliyor..Pencere açık.- Bekçi baba buradan bir maymun geçti mi?- Seni .... maymun mu?- Hay bilmem ne yaptığımın gazetecileri ya ne zaman duydular da ne zaman yazdılar! Ah şu gazeteciler... Günün birinde Ziya Doğan'la, İbrahima Yattara'yı Çin'deki bir Fin restoranında başbaşa yemek yerken görseniz.Ne dersiniz?Ziya Doğan'ın, bir Finli, bir Çinli ile bir Gine restoranında yemek yemesi kadar şaşırtıcı değil mi?Ve düşünün...Ziya Doğan, Trabzonspor Teknik Direktörü değil.Hatta teknik direktör değil.İbrahima Yattara da, Trabzonspor'da oynamıyor.Hatta futbol oynamıyor.Mesela mühendis.Ne alakası var değil mi?Niye ikisi başbaşa yemek yesin?Ne Çinlisi ne Finli'si... Değil mi?Ne alakaları var?Evet, yok.***Trabzon'daki olayın özü bu. İkisi rüyalarında bile birbirleriyle aylar, yıllar geçireceklerini görselerdi, kabus diye kan ter içinde uyanırlardı.Ama...Aylardır, yıllardır, her antrenmanda kan ter içindeler.Beraberler.Ve biri hoca, diğeri talebe.Üstelik...Bu ikisinin Çin'de bir Fin restoranında baş başa olmalarından bile daha hayret uyandıran bir birliktelik.***Ziya Hoca'nın, İbrahima Yattara'dan önce, bir Gineli arkadaşı olmamıştır.Bence.Bir Gineli ile bir iki laf etmemiştir.Bir Gineli ile tanışmamıştır.Hatta...Bir Gineli bile görmemiştir.Yakından.***İbrahima Yattara, dünyada nesli tükenen futbolculardan...Müthiş yetenekleri var.Allah vergisi.Top cambazı.Sempatik ve karizmatik.Tribünleri heyecanlandıran, rakip takımı on dakikada yok edebilecek her silaha sahip.Kendi takımını on dakika içinde yok edebilecek her silaha da.***Ziya Hoca'nın bildiğini herkes biliyor.Yattara'nın kusurlarını...Kendisi de biliyor...Karısı da...Çocukları da...Gine'deki ailesi de, arkadaşları da.Avrupa'daki büyük takımların teknik direktörleri de.Almadıklarına göre.***Onun için Belçika'da sıkışıp kalmıştı. Onun için Belçika'dan Trabzon'a geldi.Onun için 200 veya 300 bin dolara mı ne geldi.***Yattara'dan koşan, disiplinli, takım oyununa uyan, sarı-kırmızı kart görmeyen bir Yattara yaratamaz Ziya Hoca.Yaratırsa da...O, Yattara olmaz.Başka biri olur.Ve bu Yattara kadar bile faydası olmaz.Trabzon'a... Ziya Doğan'a da...*** Ziya Hoca'nın bilmediği...Sorun Yattara değil, ona bakışı.Sorun o ise çözmek kolay zaten.Yollarsın.Sorunsuz kalırsın. Ama...Yattara'sız da. Ve ortaya daha büyük bir sorun çıkabilir.Trabzon için.Ziya Doğan için de...Yattara'sızlık...***Ziya hoca, sadece Yattara'dan hoşlanmasa önemli değil."Olur böyle şeyler" der, geçerim.Yattara gibilerden de hoşlanmıyor.Yattaramsılardan da.İstanbul'un büyüklerine satmayı aklından bile geçirmesin Trabzonspor.Evlerindeki her maçta, sonları o olur.Satanların da Trabzon'da sonu olur.Ve...Trabzon için en acısı da...Yattara'nın başlangıcı olur.Ve...Bence tabi... bilgingokberk@mail.com Gineli, Çinli, Finli ve Türk

Yazarlar