Galatasaray ilk kupasına kavuştu
Sezon başından beri algılar, yapılar, çatılar hep konuşuldu. Sanki hakemler Galatasaray’ı kolluyormuş gibi bir hava yaratıldı. Hiç kimse elini vicdanına koyup ‘Bu Galatasaray’ın oynadığı futbolu Türkiye’de başka takım oynayamıyor’ diyemedi.
İnanın tartışılacak hiçbir şey yok. Sarı-kırmızılılar istedikleri zaman cümbür cemaat rakibe baskı yapıyor, gol pozisyonuna giriyor, gol atıyor. İstedikleri zaman yine pasif dinlenmeye geçip oyunu yavaşlatıyor. Başlama düdüğüyle beraber maç bitinceye kadar oyunun kontrolü tamamen Cim-Bom’un elinde oluyor.
Fatih Tekke çok sevdiğim ve beğendiğim bir teknik direktör... Elindeki kadroya oynatabileceği en iyi futbolu oynatıyor. Takımı pozisyonlara da giriyor ama son vuruşları yapmakta zorluk çekiyor. Dün geceki kupayı kazanmak isteyen Galatasaray’a karşı kendisinin yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Osimhen en önde... Sol tarafta Barış Alper, sağ tarafta Yunus Akgün devamlı baskı yapıyorlar. Top bu futbolcular arasında dolaşıyor. Bordo-mavili defans müdahale edemiyor. Sonuçta atılan üç golün de pasını Yunus verdi. Bu gollerin pası, son vuruşlar resital gibi. İnsanlar futbolu seviyorsa, bu güzel hareketler sayesinde seviyor.
Eren Elmalı sol çizgide Barış Alper ile beraber rakibi resmen boğuyor. Sağ çizgide Sallai ile Yunus devamlı baskı yapıyorlar. Defansa, beklere hata yaptırıyorlar. Orta sahadan, Lemina ile Torreira da hücuma çıkıyor. İster istemez rakibin de dengesi bozuluyor. Bu bir gerçek. Maçı bu şekilde görmek lazım. Sanchez ve Abdülkerim de savunmada harikalar yaratıp hatasız oynuyorlar.
Galatasaray şu anki formunu sezon başında yakalamış olsaydı, Avrupa kupalarında epey ileri giderdi. Ama maalesef bu kulvarda başarılı olamadı. Sonuçta Galatasaray hak ederek ilk kupasını kazandı. Trabzonspor gücünün yettiği kadar mücadele etti, pozisyonlar da buldu. Seyredenler maçtan keyif aldılar. Tek üzüldüğüm Savic tarafından taciz edilen hakem, bu poziyonda kırmızı kart göstermeyerek kendine zarar verdi.