08.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
ONUR DİNÇER / FOTOĞRAFLAR: CENGİZ MALGIR
Tokyo 2020’de Türkiye’ye iki altın getiren iki isimden biri olan Mete Gazoz, Japonya’da yaşadıklarını ve geleceğe yönelik düşüncelerini Milliyet’e açıkladı.
Okçulukta bir ilki gerçekleştirerek Türkiye’ye bu dalda ilk olimpiyat madalyasını getiren 21 yaşındaki sporcu, “Aslında ben dokuz olimpiyatta yer almak isterim ama yaşımdan dolayı minimum 5 olimpiyatta daha yer alabilmem kesin gözüküyor. Bu katılacağım olimpiyatlarda da en az 4 altın madalya daha elde etmeyi istiyorum” yorumunu yaptı.
Tarihi başarının ardından hissettiği duyguların benzersiz olduğunu söyleyen Mete, “Madalya aldıktan sonra 2-3 gün uyuyamadım. Uyuyamamaktan kasıt, heyecanlanmak ya da kalbim atıyor gibi değil; gözünüzü kapattığınız zaman geçmişte yaşadığınız acılar ve zorluklar geliyor gözünüzün önüne... Bu açıdan... Antrenmandaki acılar, yorgunluk, sabah erken kalkmalar, maç kaybetmeler, üzüntüler bunların hepsi bir anda aklınıza geliyor. Hepsi sanki daha dün olmuş gibi film şeridi olarak geçiyor ve istemsiz olarak ağlamaya başlıyorsunuz. Çünkü artık bitti ve vücudunuzdan aşağı doğru aktığını hissediyorsunuz, enerji boşalması gibi... Tokyo’dan gelirken uçakta 12 saat boyunca gözlerimi kapattım. Sürekli gözlerim doldu, gözlerim yaşardı. Hayatımın en güzel ve en garip yolculuğuydu” dedi.
En ummadığı anların Tokyo’daki olimpiyat köyüne vardığında yaşandığını aktaran milli okçu. “Madalya aldıktan sonra olimpiyat köyüne geldiğimiz zaman tüm Türkiye kafilesinin beni karşılaması beni çok şaşırttı. Sanki oradaki kutlamada insanlar beni kutlamaya gelmemişti. Kimse, ‘Mete tebrikler; şampiyon oldun’ gibi bir şey de söylemedi. Oradaki herkes, 100 sporcu orada Türkiye Cumhuriyeti’ne gelen altın madalyayı kutladık. Bu ilk defa karşılaştığım bir duyguydu ve bunu gerçekten hissettim. Ekran başındaki herkesin de bu şekilde hissettiğini düşünüyorum. Herkes ağlayarak izlemiş ve çok mutlu olmuş. Bana en değişik gelen duygu bu oldu” ifadelerini kullandı.
Genlerinde var!
37 yıl Türk okçuluğuna her kademede görev yapan bir baba Metin Gazoz...
1984 yılında okçuluğa başlayan, 1990’da milli takıma yükselen, sporculuğunun ardından eğitim ve teknik kurullarda yer alan Mete Gazoz’un babası Metin Gazoz, şu anda da Türkiye Okçuluk Federasyonu yönetim kurulunda...
Sözü fazla uzatmadan, Mete’nin gelişimini ve Olimpiyat Şampiyonluğu’na kadar olan süreci babasından dinleyelim:
Mete ile ilk başladığımızda üç yaşındaydı, 2004 olimpiyatları hazırlıkları sürecinde... Ufacıkken yayı tutmaya ve çekmeye başladı. Baktım ki güzel çekiyor. Ufak bir yay ayarladım ona... Beş yaşında da ok atmaya başladı. Dokuz yaşında Türkiye Şampiyonası’na götürdüm. Sonrasında kamplarda yanıma gelmeye başladı.
O dönemlerde dedim ki, bu çocuk alışsın, işi bu olsun. Sağ olsun yüzümüzü güldürdü. Sekizinci sınıftayken, milli takıma girip dünya ikincisi oldu. Yani kısacası Mete gözünü açtı, elinde yay vardı.
Mete’yi okçuluğa ben yönlendirdim ama onun da içinde vardı. Çok severek yapıyor bu işi. Bu süreç içinde futbola da gitti. Basketbola da gitti. Masa tenisi de oynadı. Satranç da oynadı. Ama bunları okçuluğu tamamlayıcı yan dallar olarak kullandık.
Basketbolu sevip onu tercih etse bu sefer okçuluk, serbest atış ve üçlük atışlarına katkı sağlayacaktı. Böyle bir eğitim verdik. Yüzmeye gönderdik ki, sırt kası kuvvetlensin. Hem omurgası ve sırtı kuvvetlenecek ve bel fıtığı olmayacak. Birçok spor dalında sırt kasları çok önemli.
Masa tenisi de oynadı. Onun da odaklanma yetisine katkısı var. Bunlar birbirine katkı sağlayan dallar ama Mete okçuluktan yana tercihini kullandı.
Elektro gitar çalıyor Sunay Akın okuyor
Okçuluk dışındaki zamanlarında bilgisayar oyunu oynamayı sevdiğini dile getiren Olimpiyat Şampiyonu Mete Gazoz, “Son zamanlarda yeni bir hobi olarak gitar çalmayı öğreniyorum. Çalmaya başlamıştım ama Tokyo’ya gittikten sonra ara vermek zorunda kaldım. Kamplar başladığında öğrenme sürecine devam edeceğim. Elektro gitar çalıyorum. Aslında çalıyorum da demeyeyim de şimdilik tıngırdatıyorum diyeyim. Anfim de var ama henüz distortion (Bir müzik aletinin doğal sesinin değiştirilme) kullanmıyorum” ifadesini kullandı.
Kitap okumayı da çok sevdiğine vurgu yapan Mete Gazoz, şöyle devam etti:
“Son olarak Sunay Akın’ın Şiirli Yastık isimli kitabını okudum. Sinemayla da ilgiliyim. En sevdiğim film ‘Yıldızlar arası’. Dram tarzında filmler çok hoşuma gitmez. Daha çok macera filmlerini beğeniyorum ama içeriğini beğendiğim herhangi bir filmi de izlerim. Müzikte biraz klasikçiyim, en sevdiğim grup MFÖ’dür. Sporun her branşını seviyor ve izliyorum. Olimpiyat köyünde de her branştan kişilerle iletişim içindeydim.”
‘Okçuluğa aşığım’
Kendisi gibi okçu olan babasının gelişimindeki rolünü anlatan Mete Gazoz şunları söyledi:
“Babam beni okçuluğa doğru yönlendirdi ama hiçbir zaman bir baskı ve zorlaması olmadı. Her zaman okçu olmayı kendim istedim. Bugün geldiğim noktada iyi ki okçu oldum diyorum. Nasıl demeyeyim? Şu an çok büyük başarı var. Tabii her şey çok güzel ama bunun kötü olduğu günler de oldu. Hiçbir şey olmadığı ya da benim sürekli maç kaybettiğim zamanlar da oldu ve ben o zamanlarda da iyi ki okçu oldum dedim. Aslında okçuluk benim aşık olduğum bir spor. Çok severek yaptığım bir spor. Bu yüzden beni mutlu ediyor.”