Diğer ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

12.12.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

7.5 yıllık aranın ardından bilardoya dönen ve Dünya Kupası’nı alan Semih Saygıner, her şeye sıfırdan başladığını dile getirerek, “Eski stilimle başarılı olma şansım yoktu. Her şeyi değiştirdim. En baştan başladım. Dünya klasmanında adım yoktu. Ama şu anda tekrar 5. sıradayım” dedi.

ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

ERKAN AYRAÇ - RÖPORTAJ

Haberin Devamı

Semih Saygıner... Sadece Türkiye’de değil, dünyada takdir görmüş bir bilardo yıldızı o. İlk şampiyonluğunu 17 yaşında yaşamış. Ardından sayısız kupalar, madalyalar... Ve zirvedeyken herkesi şaşırtan bırakma kararı... Sonrası ise tam bir macera... Üniversitelerde konuşmacılık serüveni, şarkıcılık, albüm, yarışmalar... Hatta ralli pilotluğu...

Bu kadar renkli bir hayata rağmen aklından çıkmayan, unutamadığı tek bir şey vardı ki... O da bilardoydu...

7,5 yıl sonra yeniden ıstakayı eline aldı. Fakat durum eskisinden çok farklıydı... Her şey değişmiş, yeni isimler çıkmış işi daha da zorlaşmıştı.
Ama ‘Her şey bitse de yetenek bakidir’ sözü sanki Saygıner için söylenmişti. Önceleri kaybetti fakat bir gün olsun pes etmedi. En sonunda da Mısır’da düzenlenen Dünya Kupası’nda 57 yaşında yeniden zirveye çıkmayı başardı. Semih Saygıner ile bırakma kararından geri dönüşüne, yaşadığı maceralardan, bilardodaki ikinci doğuşuna her şeyi konuştuk. İşte Dünya yıldızının MİLLİYET’e yaptığı samimi itiraflar...

‘KENDİMİ KAYBEDİYORDUM’

Semih Saygıner, yaşadığı maceraların değil o dönemki federasyonun kendisini bilardodan kopardığını açıklarken şu ifadeleri kullandı:

Haberin Devamı

“2005 yılında başladı bu sürtüşme. ‘Semih’in federasyon ile arası iyi değildi’ diyorlardı. Ama aslında federasyonun benimle arası iyi değildi. Örnek olarak bir yere gittiğimizde ‘Semih hoş geldin’ diyorlardı. Onlar görülmüyordu. Bu durumdan rahatsızlardı. Bu insanlar benimle uğraşmaya başladılar. Ben de o oyuna gelmedim. 1-2 sene mücadele ettim. Baktım ki kendimi kaybediyorum. Sonunda da bir karar verdim ve kariyerimi dondurdum.”

Yıldız bilardocu ara verdiği dönemdeki maceraların da kendisine birçok şey kazandırdığını itiraf ediyor;

“Üniversitelerde başlayan bir konuşmacılık serüvenim var. Şimdi bayağı ciddi talep gören bir konuşmacıyım. Böylece bir meslek kazandım. Şarkı söyledim, albüm yaptım, yarışmalara katıldım. Millet tuhaf karşıladı. Ama ben ne istediysem yaptım. Eski rallici Volkan Işık beni ‘volkicar’a davet etti. İyi sürücüydüm, fakat onların içinde tek amatördüm. Meğer beni 20. olmam için çağırmışlar (gülüyor). Bunları yapmış olmaktan çok mutluyum...”

Geri dönüş adımının şu anki Bilardo Federasyonu Başkanı Ersan Ercan ile yapılan telefon görüşmesiyle atıldığını anlatan Saygıner, “Ersan Ercan o zaman ‘Federasyonun ablukasından bu işi kurtaracağız’ dedi bana. Çünkü o dönemde durum buydu. Ben de kendisinin seçilmesi halinde sahalara döneceğimi söyledim. Hatta dönemez diye iddialar bile olmuş” dedi.

Haberin Devamı

‘SEMİH İLE ÜÇ BANT DEĞİŞTİ’

Semih Saygıner, ‘bay sihir’ lakabını nasıl aldığını da şu sözlerle anlattı: “1994’te ilk Dünya Kupası’nı kazandım ve finaldeki sayılarım bana bu unvanı verdi. Efsane Ceulemans bile o dönemde ‘Semih ile üç bant değişti’ dedi.”

Yıl 1994... Büyük bir dönemeç ve ilk Dünya Kupası. Semin Saygıner bu dönemi anlatırken ‘Bay sihir’ unvanını nasıl aldığını, efsane isimlerin kendilerine ne kadar farklı unvanlarla hitap ettiğini de anlattı...

“İlk Dünya Kupası’nı 1994 yılında kazandım. Finalde rakibim Torbjörn Blomdahl’dı ve dönemin klasman birincisi. Sihir demelerinin sebebi finalde çok acayip çözümler ürettim ve sayılar buldum. O dönemede kadar dünyada hiç kimsenin düşünmediği şeylerdi bunlar.
‘Bunun kolay yolu yok mu’ dedim

Niye bu sayıların mucidi benim; bilardo masasının üzerinde üç top var ve biri sizin. Üç bant üzerinden sayı yapacaksınız. Bazı pozisyonlarda her şey o kadar pamuk ipliğine bağlı ki makine bile olsanız o sayıyı kaçırırsınız. Bu söylediğim sayıları o dönemde ustalar bile 100 vuruşta 1 ya da iki kere yapabiliyordu.

Ben de buna sinir oldum ve ‘Başarı yüzdem çok düşük bunun kolay bir yolu yok mu’ dedim ve buldum. O zaman da bu sihir dediler. O dönemde dergide bunları tek tek anlattım.

O dönemden sonra dünyada bilardo değişti. Çünkü o döneme kadar at gözlüğüyle bakılmış. Bu pozisyonda başka bir şey uygulanmaz kafasını değiştirdim ben. Hollandalı arkadaşlarım ‘sen bizi aptala çevirdin’ dedi. Şu anda Raymond Ceulemans 85 yaşında ve hala oynuyor. O dönemde ‘Semih ile üç bant değişti’ dedi. Bunu böbürlenmek için söylemiyorum. Dünya bilardosuna böyle bir katkım varsa ne mutlu bana.
Bu atışlarla alakalı bir planım var. Çünkü yapılan atışlar, alınan sayılar bu topraklardan çıktı. Bunu kimseye yedirtmem. Benim 1994’te bulduğum atışların Kore’de reklamını yaptılar. O reklamdan önce ben bunları yaptım. O vuruşlar sihir değil, diğerleri görmemiş.”

Haberin Devamı

‘2003’TEKİ SEVİNÇ UNUTULMAZDI’

Haberin Devamı

Peki ilk şampiyonluk mu güzel, son şampiyonluk mu?

- “Hepsi başka başka duygular, başka durumlar. Mısır’daki son sayı için bana ‘Top daha yoldaydı sevinmeye başladın’ dediler. Kardeşim bilinçli bir şey yapıyoruz, ‘Ben vurdum hak getire’ demiyoruz. Hepsinde yaşadığım duygu durumu farklı. 7,5 yıl sonra dönüyorsun, tekrar şampiyon olamayacağını söyleyen büyük bir kitle var. Bu yüzden farklı bir sevinç vardı. Başka branşta bazı ülkeler zayıf turnuvalara farklı kadro ile çıkar. Ama bilardoda öyle bir şey yok. Kore’de bir turnuvada da en iyileri yeniyorsunuz, Dünya Kupası’nda da...
En acayip şampiyonluğum bence 2003 Milli Takımlar şampiyonluğu... O güne kadar takımlar düzeyince Türkiye’nin gruptan çıkmışlığı yok. Çünkü ikinci bir oyuncu yok. Sadece ben varım. Benim kazanmam yetmiyordu. Tayfun o dönem çıkış yapıyor. Her gün idman yapıyorduk. 2002’de ona ‘çok iyi olacaksın’ demiştim. Amerika’da takımlar içinde şampiyona oldu. Gruptan çıkamadık. O zaman ağlayarak ‘usta sen beni çok abartıyorsun. O kadar iyi değilim’ dedi. Ben de ona ‘kendine zaman ver’ dedim.
Müthiş düşmüştü mental olarak. 2003’teki şampiyonaya gideceğimiz belli oldu. Mentör gibi oldum ben ona. Ama usta gibi değil, takım arkadaşı olarak görmesi lazımdı. Öyle de oldu. Gitmeden önce bir idmanda ‘Ağabey bizi kim yenecek’ dedi. Bu hale geldik düşünün. Gittik final maçı... Yunanistan ile oynuyoruz. Ben maçı kazandım. Ama onun seti olması lazım, yoksa yine kaybedicez. Sette son sayıyı vurdu ve aldı. Ayağa kalktım, koşarak geldi üstüme atladı. O sevinç farklıydı.”

‘ÇOK ZAMANIMI ALDI’

Verilen 7,5 yıllık aradan sonra iki senede döneceğini düşündüğünü ancak bunun gerçekleşmediğini söyleyen Saygıner şöyle devam etti: “Bir defa yaptım, tekrar yaparım diyorsun ama öyle olmuyor. Geçen 7,5 senede her şey değişmiş. Dünya Kupası’ndan sonra ferdi olarak son aldığım mağlubiyet bana o kadar koymadı. Ama geri dönüşten sonraki başarısızlıklarım bir koyuyordu anlatamam size. Çünkü herkes sizden bir şey bekliyor. Bir turnuvaya gidiyorum herkes benim maçıma geliyordu. Ama beni izleyen sporcular bile 15 dakikada sıkılıp gidiyorlardı. Bunun içinizde açtığı yarayı hemen tamir edemiyorsunuz. Nitekim bayağı zaman aldı.”

57 yaşındaki şampiyon kendisini değiştirerek asıl dönüşü gerçekleştirdiğinin altını çizerken, “Eski stilimle başarılı olma şansım yoktu. Her şeyi değiştirdim. Büyük riskti. Ama bunun meyvelerini toplamaya başladım. Geri dönüş süreci hiç kolay değildi. Bunu başardığım için çok mutluyum. İnatçıyım ve bunu azimle birleştiririm. Bir şey yapacaksam sonuna kadar çalışırım. ‘Bir vuruş için ne kadar çalışıyorsunuz’ diyorlar. Bilmiyorum, ne kadar gerekirse o kadar çalışıyorum. 7,5 yıllık arayı iyi ki vermişim. Çünkü bugünkü ‘ben’e ulaşmıştım” diye konuştu.
Son olarak ‘Mezardan çıktı şampiyon oldu’ söylemini yorumlayan Saygıner, “Ben mezarda değildim ki. Hazırlanıyordum zaten. Başarı insanın başına gelmez, siz elde edersiniz. Mutluluk için, huzur için de bunlar geçerli. Şampi yon olduktan sonra ‘Kimse eski şampiyonum diye bu kupayı bana hediye etmedi’ diye bir söylemim de var. En baştan başladım. Dünya klasmanında adım yoktu. Ama şu anda 5. sıradayım tekrar” değerlendirmesinde bulundu.

‘EKŞİ SÖZLÜKTE BAŞLIK AÇMIŞLAR’

Çok fazla amatör kişinin uğraştığı bir dal bilardo. Peki bilardonun ne kadarı spor, ne kadarı terapi, ne kadarı eğlence...

- “Eğlence olarak yapsanız da vücudunuzda bir hareket var. Hollanda’da, Belçika’da senyörler ligi var. 85 yaşında adam lig maçı yapıyor. Bizde 60 yaşında ölmeyi bekliyoruz. Tuhaf gelebilir, ekşi sözlükte başlık açmışlar benimle ilgili. Çok eskiden beri biliyorum. Son dönemde ismi tekrar çıktı sanırım adam ölümsüz diye. Mesela şu. Çok kolay vazgeçiyoruz. Yaş almış birisine yürü desen yürümez, eğil, kalk desen yapmaz, topa vur desen vurmaz. Ama bilardo oynadığı zaman bunun hepsini yapar. Günlük hayatta ulaşması kolay bir branş. Genç yaşta bilardo oynayan insanlar her yönden bakmayı öğreniyor. Eğer aktif sporcuysanız o ayrı bir konu. Beslenmene, sporuna dikkat edeceksin. Bütün branşlarda yaş ilerledi. 40 yaşında futbolcu var. Benim sağlıklı yaşam ve yaşlılığa hazırlanmakla alakalı projem de var.”

ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

‘HEP EN İYİLERİ YENMEK ZORUNDASINIZ’

“Bu röportajda bir konuya da açıklama getirmem lazım. Son şampiyonluğumuzda ‘Mısır’daki Dünya Kupası’nı kazandı’ diye servis ettik. Ama Dünya Şampiyonluğu olarak yazıldı. Teknik olarak farklı isimler ama ikinci sınıf bir şey değil. Aynı yıldızları yenerek kazandım. Bizde küçük sporcuları yenmek diye bir şey yok. Bizde her turnuvada klasmanın en üst seviyedeki isimleri oynuyor. Yani Dünya Kupası’nda da aynı sporcuları yeniyorsunuz, sıradan bir turnuvada da.”

‘OYUN HEPİMİZLE DALGA GEÇİYOR’

En sevdiğiniz sebzenin havuç olduğu söylenir. Rakibe zor atış bırakmaya karot denir, karot da Fransızca’da havuç demek. Sizin için maçta defans mı, hücum mu?

- “Tamamen anlık bir şey. Skor ne, pozisyon ne... O kadar canlı bir şeyki bilardo her şey değişir. Canlı bir bilardo maçında bildiğimiz tek bir vuruş var o da açılış vuruşu. Sonrası sonsuz.
Açılış vuruşunda belli noktalara konur top. Bir sürü maç izledim, oynadım... Daha açılış vuruşuna benzer bir pozisyon görmedim. Düşün ne kadar büyük bir alternatif zinciri içindeyiz. Amerika’da verdiğim bir röportajda ‘Oyun hepimizle dalga geçiyor, hepimizden büyük’ demiştim. Yani bu oyunun en iyisi olsak bile küçücüğüz. Bazen yarım top görsen bile olur, bazen de milime atarsın... Rahat alırken sıkıntı yoktur ‘en iyiyim’ dersin, sonra bir pozisyon gelir tokat yemiş gibi olursun. Zor bir iş yani.
2,84’e 1,42’dir bilardo masası. Düşünün olasılıkları. Sonsuzluktur, bitmez. Bazen oynarken, ‘geçen gün attığım pozisyonun aynısı geldi’ diyoruz. Sonra bakıyoruz alakası yok. Antrenmanda ‘pozisyona vurduktan sonra tekrar bakalım’ diyoruz topları aynı yere koyamıyoruz. Bir milimle her şey değişiyor.”

‘İLK 20’DE 4 TÜRK VAR’

“Bu topraklarda benim başarılarımdan sonra aynılarına imza atmış isimlerimiz var. Onlar da Milli Takımlar düzeyinde şampiyon olmuş isimler. Ben bırakın Dünya Kupasını aldığımda sevinmeyi, Türkiye Şampiyonası’nda da birinci olduğumda Dünya Şampiyonu olmuş kadar sevinirim. Çünkü herkesin önünde titrediği isimlerle oynuyorum. Bi Tayfun’u yenip şampiyon olacaksın mesela. Bunları tek tek yenemiyorsunuz. Bundan mutluluk duyuyorum. Ben bir döneme doğru damga vurmuşum ki onlarda ilerlemişler. Bilardoda dünyada ilk 20’de olan dört Türk sporcu var. Ben, Murat Naci, Tayfun, Lütfü... İlk yirmideyiz. Şaka değil bu. Biz bilardo olarak başarılı bir branşız. Sadece üç bantta da değil.”

ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

'ÜST ÜSTE 22 SAYI SİPARİŞLE GELMEZ!'

Üst üste en çok kaç sayı aldınız. Toplasak milyarı bulur mu bilardoda çektiğiniz sayılar.

- “En çok maç sırasında 22 sayı aldım. Ama bazen 10 ıstakada bir sayı çekemezsin. Bu herkese olabilir. Bu yüzden 22 çok önemli. Sipariş ile gelmez. En fazla ise 34 dünyada. Toplam sayı milyarı bulmaz. Hiç hesaplamadım. Çoktur ama...”

‘GEREKLİ DEĞERİ HER ZAMAN GÖRDÜM’

Avrupa’da büyük ilgi gördünüz. Türkiye’de bunun eksikliğini yaşadınız mı?

- “Kore’de çok fazla tanınıyorum. Türkiye’de de tanınıyorum tabii ki. Ben gerekli değeri gördüm, görmeye de devam ediyorum. Gittiğim her yerde tanınıyorum. Sevgilim Şenay ile markette alışveriş yapıyorduk. Mağaza müdürü geldi yanımıza hediye vermek istedi. Bu çok değerli. Bunu satın alamazsın. Ben ilgiden mutluyum. Ama ayağınız yere basmalı. Ben aşırı ihtimamdan rahatsız olan bir insanım. Kendinizi ona kaptırırsanız psikolojik olarak değişirsiniz, ben onu beklemiyorum. İyiki de sevmiyorum. Çünkü kontrolden çıkabilir her şey. Kendinizi üstün görmeye başlarsınız. Ama bir anda da kaybolursunuz. Ben bunu yaşamadım.”

‘BENDEN KURTULMAZ’

Aslında ‘imkânsız’ vuruşları yapmakla da ünlüsünüz. Hatta gösterileriniz de var. Şunu yapamadım dediğiniz bir vuruş var mı?

- “Öyle bir şey yok. Benden kurtulmaz. Bazen 300 kere vurduğum olur. Bir keresinde 1100 kere vurdum.
Çuhayı değiştirdiler. Düşünün. Şansa olan bir sayıdan bahsettiler, ‘bin kere denesen olmaz’ dediler, ‘Öyle bir şey yok olur’ dedim ve attım. Benden kurtulmaz. İnat etmek lazım.”

‘HEM ANTRENÖR HEM SPORCU ZOR’

Birçok tecrübeli sporcu kariyerini noktaladıktan sonra yeni isimler yetiştirmeyi düşünüyor. Siz de bilardo için bir markasınız. Yeni isimlerin çıkması için ön ayak olma gibi bir projeniz var mı?

- “Aktif spor yaşantısı devam ederken buna vakit ayıramazsınız. Bir sporcudan hem antrenör hem sporcu olmaz. Ben o kişi de ben yetiştirdim demem. Onun hırsına saygısızlık olur. Benim katkı sağladığım, mental olarak takviyede bulunduğum isimler tabii ki var. ‘Gel bakayım şöyle yap’ demem. Herkese ismiyle hitap ederim, gezegene önce gelmişlik yapmam.”

‘ZENGİNLİK YARIŞININ KAZANANI OLMAZ’

Şampiyonluklarınız saymakla bitmez. Peki bu kadar başarının maddi karşılığını aldınız mı?Şampiyonluklarınız saymakla bitmez. Peki bu kadar başarının maddi karşılığını aldınız mı?

- “Zaman zaman arkadaşlarım da söylüyor, ‘Keşke ara vermesen daha çok kazanırdın’ diye. Böyle bir şey olmaz. Ben her şeyden mutluyum ve kendime göre zenginim. Başkalarının parasıyla hareket etmiyorum. Delicesine yarışır herkes, zenginlik yarışının kazananı yok. Ben gerçekten hayatımı idame ettirecek, iyi yaşayacak kadar kazandım. Dünya çapında bir sporcuysanız kazanırsınız. Ben bilardocuyum. Mesleğimin getirdiği parayı hayatıma kurgulamayı başardım.”

ÖZEL - Semih Saygıner: Kendime format attım, kazandım

‘ARTIK KARBONA GEÇİLDİ’

Adınıza ıstaka üretilmişti daha önce. Bu konuda başka planlar var mı?

- “Evet var... Yeni teknoloji bir ıstaka ile oynuyorum. Karbon çünkü. Predator markası. Yakında da benim modelim çıkacak. Predator dünyanın en büyük ıstaka üreticisi. Üç bant pazarına girişi iki yıl eskisine dayanıyor. Tayfun ile ben Predator’ün ıstakası ile oynuyoruz. Karbona karşı reddedilmişlik vardı eskiden. Bugüne kadar ıstaka üreticileri hep benimle kontağa geçti. Bu ıstaka için ben onlarla iletişime geçtim.”

‘ESRA CEYHAN’A BİLE ÇIKTIM’

Türkiye’de bilardoyu kahveden çıkarıp spor haline getiren adam olarak mı anılmak güzel, yoksa şampiyon olarak mı?

- “İkisi beraber oldu aslında. Medyayı kullanarak bilardoyu öne çıkarmayı öğrendim. Bu kadar şampiyonluğum yokken kadınların katıldığı kurslar düzenledim. Daha modern salonların açılmasına ön ayak oldum. Bunları yaptığım seneler 1988-90 arasıydı. 1990’da Nişantaşı’nda bir salonun ortağıydım. Orada haftada üç gün kadınlara ücretsiz ders veriyordum. 95 öğrencim vardı. Bu konu o zaman dikkat çekti.
O dönemki röportajlarımda ‘Bilardo erkeklerin kahvelerde oynadığı bir oyun değil. Kadınlı erkekli yapılabilir’ diyordum. Aslında bilardoyu ben değiştirmedim. Türkiye’de bilardo zaten vardı, fakat Avrupa’daki anlayışın getirilmesini sağladım. Esra Ceyhan’a bile katıldım o dönemde. Benim görevimdi bu. Bu sporu anlatmalıydım, yaşananları anlatmalıydım. Hala da anlatmak lazım. Bilardo çok farklı. Rakibinizle birebir temasınız yok. Rakibiniz atış yaparken ona çelme takıp düşüremezsiniz. Ya iyisiniz ya da değilsiniz. Düşünün siz iyisiniz, rakiplerinizde iyi. Rakip çıktı bir iki ıstakada maçı bitirdi. Hiçbir şey yapamazsınız. Bilardoda kaybetmek de kazanmak da birbirine yakın. Böyle bir iş yapıyoruz biz.

Ferdi şampiyonada gruptan çıkamadım. Bu benim nasıl bir isim olduğumu değiştirmedi. Şampiyon olurken 7,5 yıl sonra geri dönmenin sevinci vardı. Sonraki mağlubiyet ise beni daha da hırslandırdı ve kamçıladı.”

‘İLK ISTAKAMI TORNACI YAPTI’

Hayli zor geçen bir gençlik, sabaha kadar yapılan antrenmanlar. İlk dönem şampiyonluklarınız nasıl geldi. Gençlere örnek olması için neler söyleyebilirsiniz?

- “İlk şampiyonluk derseniz 1981 yılına gitmemiz gerekiyor. 17 yaşındaydım. O dönemde bilardoda bir sporcunun ülkeyi temsil edecek gibi bir algısı yoktu Türkiye’de. Bir oyundu. O zamanlar turnuvalar bile kahvelerde oynanırdı. İlk şampiyonluğumu kazandığım turnuva öncesi Tezcan isminde bir arkadaşım bana ‘Seni de seyrediyorum, ustaları da seyrediyorum. Sen onlardan iyisin’ dedi.

Ben de biraz ilerlettiğimi düşünüyordum, ama o kadar iyi olduğumu düşünmüyordum. İstanbul’daki ustaların ismini tabii ki duyuyordum. O zaman da rakiplerini videodan izleme gibi bir imkanın yok. O şampiyonaya tornacının yaptığı bir ıstaka ile gittim. Tek parçaydı. Görseniz ortasını yakarak çizmiş ki insanlar parçalı sansın.

Kadırga öğrenci yurdunda da kaçak kaldık. Şampiyonaya girdim ve kupayı kazandım 17 yaşında. Rakiplerimin hepsi büyüktü. Finalde Remzi Yurt’u yenmiştim. Adapazarı’na döndüm yerel gazeteler benimle röportaj yapmaya geldi. Yolda bile insanlar tanıyordu. O zamanlar ne yaptığımı çok bilmiyordum. Ben bir oyun oynamaya çalışıyordum ve her seferinde daha iyisini yapmaya çalışıyordum. Hatalarımdan çok şey öğrendim. Hala da öğreniyorum.”