Erdoğan Şenay
Demek ki Fenerbahçe'de sezon başından beri devam eden
"soyunma odası başıbozukluğunu" derinden kavrayabilmek için
"Pendik faciası" gibi bir kazayı yaşamak gerekmekteymiş.
Halbuki Fenerbahçe'de yaşanan
son kongrede başkanın tek oy farkıyla seçilmesi... Bu durumu içine sindirerek, tekrar
seçim yoluna gitmemesi Sarı - Lacivert'in geleceği adına
"bozuk düzenin" ilk sinyalleriydi camiada... Sonrasında peş peşe gelen yanlışların nasıl biriktiğini ve bu günlere kadar uzanan berbat yönetimin Fenerbahçe'yi hem kadro olarak, hem de itibar olarak nasıl küçülttüğünü hepimiz bilmekteyiz.
Sezon başında sayın başkanla
"baş başa" oturmamızın gereği doğmuştu takımın geleceği adına. Ben kendisiyle yapacağımız toplantı öncesinde sevgili Mustafa Denizli ile dört beş geceyi beraberce yaşamış ve Fenerbahçe soyunma odasında ne gibi düşünce ve teknik ihtilallerin gerektiği konusunda tam bir fikir birliğine varmıştık aslında. Hatta Denizli'ye para konusunu da açmış ve kendisiyle tam bir el sıkışmayı düşünmüştüm kendimce... Mustafa'nın cevabı ise bir futbol adamı klasında olmuş,
"Ağabey soyunur, çalışırız. Eğer hak edersek, hak ettiğimizi de nasıl olsa öderler bize" demişti... Yani Mustafa hocanın "EVET"ini alarak oturmak istemiştim Fenerbahçe başkanının karşısına... Evet Sayın Aziz Yıldırım ile işte böyle bir hazırlık sonrası başlamıştık Fenerbahçe'de teknik patronun kim olması gerektiği sohbetine ve arayışına.
Ben uzunca bir brifing vermiştim kendisine...
"Yerli ve yabancı" teknik adamların futbolumuza verdiği zararlar ve yararlar üzerine... Fenerbahçe'nin yeni yılda rakiplerini ve özellikle de Galatasaray'ı geçebilmesi için önce muhakkak Fatih Terim'i yenebilecek bir teknik direktörle yola çıkması gerektiğini, aksi halde Fenerbahçe soyunma odasını yakından tanımayan bir yabancı ile hiçbir başarı şansı olamayacağını üstüne basa basa vurgulamıştım kendisine... Yani Mustafa Denizli'nin adeta
"tek şans" olduğunu anlatmaya çalışmıştım ısrarla sayın başkana... O da benim düşünceme yakın kanaatler taşıdığını ve konuyu yönetim kurulunda görüşeceği şekline bağlamıştı sanırım son sözlerini... Sonrasını hepimiz bilmekteyiz. Fenerbahçe yönetiminin de DENİZLİ demesine rağmen içeriğini pek de bilemediğimiz etkenlerle yanlış yollara sapmıştı Fenerbahçe başkanı.
Aslında kimsede kabahat yok... Yanlış olan tek gerçek Sayın Aziz Yıldırım'ın taa kendisidir. Fenerbahçe'ye başkan olmak için yıllarca Kadıköy caddelerini ve sokaklarını aşındıran bir kişinin büyük gayesine doğru giderken kendisini tartması, başkan olduğu zaman neleri yapıp, neleri yapmaması gerektiğine kendisini hazırlaması işin doğrusu olmaz mıydı ?.. Ama o hiç öyle yapmadı... Kendisine kongre kazandıran ucuz adamlarla kulübün itibarlı kesimini birbirine karıştırdı... Kendisine kulaktan söylenenlerle teknik işlerin içinden çıkabileceğini zannetti... Soyunma odası gerçeklerinden öylesine uzak bir dünyada yaşamaktaydı ki, kalktı kendi kardeşini koca Fenerbahçe'nin
"futbol sorumlusu" olarak görevlendirdi.
Eh bu kadar sorumsuzca davranışlardan sonra Fener'in çok acı bir
"PENDİK FACİASI" yaşaması pek de hayret verici olmamalıdır bence.