Fenerbahçe turu aslında Kadıköy’de garantilemişti. MTK’nın rakip olamayacağı, rövanşta fazla zorluk çıkaramayacağı çok açık belliydi.
Hele bir de dün gece daha 5. dakikada gol gelince karşılaşma tamamen formaliteye döndü. Bu yüzden MTK ile oynanan iki maç da ölçü olamaz. Benim için daha çok oyuncuların cidddiyeti önemliydi. Ve hepsi sınıfı geçtiler. Skor rahatlığına rağmen disiplinden bir an bile kopmadılar. 89. dakikada skor 5-0 iken Roberto Carlos’un rakibini kovalayıp yatarak müdahale etmesi de bunun en canlı örneğiydi.
Şu bir gerçek ki Fenerbahçe geçen sezonki rehaveti üzerinden atmış. İki maçta 14-15 pozisyona girdiler, kalelerinde ciddi tek bir tehlike yaşamadılar. Oyunun her anında herkes görevinin bilinci içerisindeydi.
Semih’e çok sevindim
Bu maçta en çok Semih’e sevindim. Yıllarca haksızlığa uğradı. İkinci yarı girince daha etkili oluyor gibi saçma bir analizin kurbanı oldu. Hiçbir hoca ona güvenmedi. Ama Aragones gelir gelmez onun özelliklerini iyi tespit etti ve formayı verdi. Semih de kendini her geçen gün geliştiriyor. Üzerine sürekli bir şeyler koyuyor. Bir forvette ne ararsanız onda var. Kafayı çıkıyor, yardımlaşması üst düzeyde. Pas atıyor, fizik olarak kuvvetli.
Güiza da ilk 10 dakika çok etkiliydi. Ancak skor avantajı yüzünden Fenerbahçe rakibine fazla yüklenmediğinden ilerleyen bölümlerde istediği pozisyonları bulamadı. Ancak hep arayan bir forvet. Bu yüzden Fenerbahçe’de çok gol atacağına inanıyorum.
Son olarak şu tespiti yapmalıyım. Son iki maçtır Fenerbahçe’nin duran top organizasyonları dikkatimi çekti. İspanya takımı kısa oyunculardan oluştuğundan hep duran topları paslaşarak kullanıyorlardı. Bu akıllıca bir seçimdi. Ancak Fenerbahçe’nin bu taktiği pek sağlıklı değil. Vuruşları direkt kullanmalarında fayda var. Çünkü bu özelliğe fazlasıyla sahip bir takımlar. Alex gibi iyi bir kesici varken, gereksiz paslaşmalar yarar getirmez. Ayrıca rakipler de bir iki maç sonra bunu çözer.