“Fenerbahçe adamı kanser eder” lafı benim çocukluğumdan beri vardır. Hatta bu Fenerbahçe’nin atasözüdür. Kazanırken de kanser eder, kaybederken de. Kaybederken “Ya böyle takım olur mu? Bu kadar ruhsuz mu oynanır?” derler. Kazanırken de “Beş gün önce neredeydiniz?” derler. Çok değil 13 günde üç maç oynadılar. Bir maçta yedi gol, arada sıfır pozisyon. Ve sonra ligin liderine dört gol. O atasözü hakikaten doğru.
Kendi sahasında ciğerden, deplasmanda adaleden oynuyorlar. Uğur o kadar koştu ki ayağına kramp girdi. Daha önceki maçlarda da girmeliydi. Diğer oyuncular için de geçerli bu. Taraftar bu maçın son şans olduğunu biliyordu. O yüzden coşkuyla stada geldiler. Ve öylesine başladı ki maç bir tarafta beraberliğin bile kendisine yetmeyeceği Fenerbahçe, diğer tarafta kendine güveni gelen Sivasspor. Bildiğimiz Sivas değil, hücumu düşünen bir Sivas.
İlk 30 dakika müthiş tempolu geçti. Beş gol geldi. İlginçtir goller Fenerbahçe savunmasının sağından, Sivasspor defansının solundan oldu. Gökhan Gönül’ün iki asisti, onun üzerine Alex’in hatta son golde Emre’nin ortası da aynı bölgeden. Uğur çabuk, yetenekli bir oyuncu. En büyük eksiği 4-2-3-1’de sol önde oynamasına rağmen verimli olamaması. Normalde dün attığı iki gol gibi, yılda 12-13 gol atmalı. Aynı Tuncay gibi. O zaman eksiğini gidermiş olur. Alex ilk yarıda çok etkili ve çok boş oynadı. İkinci yarıda Bülent hoca, Onur ile kapatmak istedi. Etkisi azalsa da, kalitesi ile iyi bir maç bitirdi.
Sivas takımı ligin ikinci yarısında önemli iki silahı Mehmet Yıldız ve Musa’nın formsuzluğundan dolayı üretken olamıyor. Maçın oyuncusu kimdi diye sorarsanız, tartışmasız Emre idi. Bir oyuncu oyunun iki yönünü ancak bu kadar mükemmel oynar. Son 1.5 aydır iyi bir çıkış içindeydi. Artık en üst seviyeye geldi.
Mustafa Denizli, Bülent Korkmaz ve Ersun Yanal en az Aragones kadar bu galibiyete sevinmiştir. Fenerbahçe bulduğu gollerle morallendiği için fizik gücü yüksek Sivasspor karşısında oyunun devamında daha ayakta kalan taraf oldu.
Hüseyin Göçek müthiş bir maç yönetti.