Rıdvan Dilmen

Rıdvan Dilmen

rdilmen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Son Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan dört takımın hocasına bakın. Aragones, Löw, Hiddink ve Terim. Hepsi Türkiye’de görev yaptı. Bu isimlerden ne kadar yararlanıldı? Demek ki adres yanlış. Sadece teknik direktör ile bu iş olmuyor. Terim’i bırakıp yeni arayışa kalkışmak topu taca atmaktan öteye gitmedi. Türkiye’ye gereksiz zaman kaybı yaşatılacak

Topu taca attık, o kadar...

Ben açıkcası Fatih Terim gittikten sonra böyle konularda yorum yapmak istemiyorum. Ne oldu da böyle bir değişikliğe gerek duyuldu, anlamadım.
Fransa’nın hocası Avrupa Şampiyonası’ndan elenirken, soruları geçiştirip sevgilisine evlenme teklif ediyordu. Şu an halen görevinde. Tabii ki böyle bir yaklaşım doğru mu, değil mi tartışılır. Herkese doğru gelmeyebilir. Hele ki bizim ülkemizde. Ancak sözleşmesi Avrupa Şampiyonası’ndan sonra uzatılan, hem de başarılı olmuş Fatih Terim’in istifa etmek zorunda kalması Türk Futbolu’nun geleceği için hiç iyi değil.
O zaman bu saatten sonra yerli mi olsun, yabancı mı olsun diye tartışmasın... Kim gelirse gelsin sözleşmesini iki yıl bir gün yapsınlar. Avrupa Şampiyonası elemeleri bittiği gün eğer finallerde yoksak o da ayrılsın. Böyle bir ortamda, böyle bir bakış açısı ile Türk Futbolu bir yere gidemez.
Bugün için yapılması gereken Fatih Terim ve ekibinin göreve devam etmesiydi. Gelecek yeni hocayı tartışmanın bir anlamı yok. Türk Futbolu’nun istikrarı milli takımlardan başlamalı. Ülkemizde bu istikrar kelimesi çok basite indirildi. Bakın kulüp takımlarına; sürekli değişiklik var ama bir icraat yok. Bari Milli Takımlar’da uzun soluklu çalışma ortamları yaratılsın. Dönüp son 15 yıla bakıyorsunuz, bu takım bir Dünya üçüncülüğü, bir Avrupa üçüncülüğü yakalamış. Hem de yerli hocalarla. Niye şimdi yabancı mı, yerli mi polemikleri yapılıyor. Bence çok gereksiz. Suni bir gündem.
Deniyor ki, yeniden Derwall modeli uygulanacakmış. Mustafa Denizli’yi, Fatih Terim’i bu model yaratmadı mı? Türk Futbolu Denizli ve Terim’i hazırladı da ne oldu? Bir tanesi Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynadı, milli takımı çeyrek finallere çıkardı, daha geçen sezon iki kupayı aldı, diğeri UEFA Kupası’nı kaldırdı, Türkiye’ye 2008’de yarı final keyfi yaşattı. Ama bugün ülkemizde maruz kaldıkları durumlara bakın. Alkış yerine, acımasızca tonla eleştiri.
Biri gelecek, diğerini yetiştirecek, bunlar basit çözümler. Türk Futbolu’nun hedefi 2012 olmamalı. En az 2014 olmalı. 2012’ye gitsek tabii ki iyi olur, ancak gidemezsek yine antrenörü yollayacaklarsa böyle modellere hiç kalkışmasınlar. Oturup kendileri bu işi yapsınlar. Israrla söylüyorum bizim sorunumuz teknik direktörler değil. Bunu anlayabilmeliyiz.
Kulüp başkanları yıllardır aynı. Hangi takım o büyük bütçelerin karşılığını veriyor. Ortada hiçbir başarı yok. Milli oyuncularla maksimum çeyrek finali görüyorsunuz. Hep hoca kötü. Bu ülkede hemen hemen her ülkeden antrenör gelmiş. Alman’ı, Hollandalı’sı, İspanyol’u, İtalyan’ı, Belçikalı’sı, Fransız’ı, İngiliz’i, Brezilyalı’sı... Say say bitmez. Son Avrupa Şampiyonası’nda yarı final oynayan dört takımın hocasına bakın. Aragones, Löw, Hiddink ve Terim... Hepsi Türkiye’de görev yaptı. Bu isimlerden ne kadar yararlanıldı? Demek ki adres yanlış... Sadece teknik direktör ile bu iş olmuyor.

Haberin Devamı

1-0 yenik başlayacak
Kabul ediyorum, Fatih hocanın yaşanan başarısızlıkta mutlaka payı vardır, hatalar yapmıştır. Zaten kendisi de bunu kabul ediyor. Ama Terim’i bırakıp yeni arayışa kalkışmak topu taca atmaktan öteye gitmedi. Türkiye’ye gereksiz zaman kaybı yaşatılacak.
Bakın yarın ne olacak, size söyleyeyim; yerli isteyenler, yabancı bir hoca geldiğinde ilk günden itibaren kılıçları çekecekler, eleştirileri ardı ardına sıralayacaklar. Yabancı diyenler, karşılarına yerli çıkınca aynı yola gidecekler. Yani kimi getirirlerse getirsinler, yeni hocamız maça 1-0 yenik başlayacak.