17.08.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Neyse bu konu çooookkk derin... Çıkamamak var serde... Bu can sıkıcı günlerde biraz gülelim istedim:Her futbolsever, tutkunu olduğu takımın televizyonda yayınlanan maçını -topluluk içinde izlemeyi seviyorsa eğer- farklı biçimlerde takip eder. Çok zorlama bir yorum yapmış da olmayayım ama bu farklı izleme pratiklerinden, taraftarın kişilik yapısına ilişkin de birtakım ipuçları yakalayabileceğimizi düşündüm. Şimdilik aklıma gelen birkaçı;Temkinli taraftar: Takımının maçını izlemek için özellikle bir semt ya da mahalle seçmez, karma bir grupla maçı izler. Ortamı koklar. Maçın heyecanlı anlarındaki bağırış-çağırış oranlarına göre temposunu ayarlar. Kendi takımının taraftarı çoksa, pozisyon tepkilerini ve gol sevinç ya da üzüntülerini daha abartılı yaşar, tersi durumdaysa hafiften siner, maçı içinden yaşar. Risk isteyen işlerde başarılı olmaları beklenmemelidir.Sağlamcı taraftar: Takımının maçını taraftarının yoğun olduğu yerde izler. Örneğin Fenerbahçeliyse Kadıköy-Moda, Galatasaraylıysa Şişli-Mecidiyeköy, Beşiktaşlıysa Beşiktaş'ta özellikle çarşıda izler. Maça bir tam gününü ayırır. Forma, atkı ve benzeri simgeleri bol bol kullanır. Maç başladığında kanında çoğunlukla bir miktar ya da çok miktar alkol bulunur. Bunların risk isteyen işlerde başarılı olmaları "kesinlikle" beklenmemelidir.Gergin taraftar: Maçı nerede izlerse izlesin, her an bir kavga-dövüş çıkacakmış hissiyatı içindedir. Maç esnasında ani çıkışlar yapsa da hemen etrafını süzerek kendini kontrol altına alır. Özellikle küçük yaşlarda kötü bir dayak yemiş ve bu olayın benliğinde derin izler bırakmış olması ihtimal dahilindedir. Herhangi bir işte çok başarılı olma ihtimalleri yoktur.Eleştirel taraftar: İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batırma felsefesi hayatlarına yön vermiş gibidir. "Yok abi, bize verdikleri penaltı uydurmaydı" türü rakip takıma sempatik görünecek sözleri yüksek sesle birkaç kez tekrarlarlar. Derinlemesine bakılacak olursa bu şekilde hem aykırı ve özgün görünmeye çalıştıkları, hem de rakip takım taraftarı olan masa arkadaşlarına hesabı yıkmak için yağcılık yaptıkları görülecektir. Şu hayatta başarılı olma ihtimalleri maalesef çok yüksektir. Yeni sezonumuzun ilk haftasına taraftarlar damgasını vurdu... Trabzon taraftarı sahaya atlayıp güzel oyuna zarar verirken, Kazım Abi'nin deyimiyle "Beşiktaş'ın cesur kalbi Çarşı"nın önde gelen "abileri" kalbimize kocaman bir çızık attı... Ancak birileri unutmamalı ki; eskisi gibi neşeli, asi ve karşı bir Çarşı lazım bize... Ligin başlamasıyla beraber her kanala birden fazla spor programı düşüyor nerdeyse... Hani lig yeni başladığında hocalar kötü oyun için "daha takım tam hazır değil" der ya hep, programlarımızın genel durumu da o! Önümüzdeki haftalarda onlar da takımlarımız gibi açılır inşallah... ATV'de Santra, Kazım Kanat ve 3 yeni isimle yola devam ediyor. Faik Çetiner programı sunarken, Tuğrul Yenidoğan ve Kemal Belgin programın diğer yorumcuları. Sanırım haftaya Bülent Tulun da kadroya dahil olacakmış... Bu kadar reklam yeter program hakkında... Diyeceklerim Tuğrul Yenidoğan'la ilgili... Yenidoğan Hakan Şükür'ün bizi de rahatlatan gol rekoruyla ilgili programa bağlanan Tanju Çolak hakkında dedi ki; "Tanju Çolak Fenerbahçe'ye gitmiştir. Galatasaray'ın simgesi olamamıştır. Hakan Şükür ve Metin Oktay Galatasaray'ın simgesidir. O yüzden sadece ikisini karşılaştırmak lazım. Tanju Çolak'ı sokmamamız lazım. Tanju Çolak Galatasaraylı mıdır, Fenerbahçeli midir sormak lazım... Galatasaray camiası Tanju Çolak'ı Galatasaraylı olarak kabul ediyor mu? Galatasaray'da kalsaydı, Fenerbahçe'ye hiç gitmemiş olsaydı... En iyi zamanında Fenerbahçe'ye gitti Tanju..." Yenidoğan, takım değiştirenlerin bir takıma mal edilemeyeceğini, onların takımsız olduğunu iddia ediyor kendince. Ama ben hatırlıyorum ki, HaberTürk'te Şeref Tribünü'nü yaparken Sergen Yalçın Beşiktaş'tan gönderildiği zaman sazlı sözlü bir klip hazırlamıştı Beşiktaş'ın simgesi diye... O zaman Yenidoğan'a sormak lazım; Sergen 4 büyüklerde oynamış yegane oyuncu olduğu halde Beşiktaşlı oluyor da, Tanju neden Galatasaraylı olamıyor? Dakka 1, gol 1 Matador olmak isteyip de boğadan korkanlar... Hayallerinizi ertelemeyin... Foto-jenerik LİNCOLN duran top ve frikik ustasıdır. Özellikle gittiği her takımda frikik atışlarını o kullanır. Arkadaşları böyle pozisyonlarda topun uzağında dururlar. Sadece onu izlerler. Eğer Lincoln direkt kaleye oynamayacaksa, bir işaretle bunu arkadaşlarına belli eder. Ve onları yönlendirir. Sonra atışı kullanır. Lincoln'ün bir başka özelliği daha... Koşarken ve savaşırken arkadaşlarını da ateşler. Bir bakıma onları da savaşın içine çeker. Kimsenin kaytarmasına sıcak bakmaz, bozulur... Lincoln'ü tanıyalım 3: Haydi Ertuğrul bir daha haftada üç maçtan sakın şikayet etme. Beşiktaşlı futbolculara bu gücü ve bu güveni ver. Okey Abi! Zengin bir gardrobu vardır Wedo'nun. Değişik ve renkli giysiler seçer. Ama maymun iştahlıdır. Bir süre sonra bıkar ve giysilerini Brezilya'daki dostlarına gönderir. Wederson'u tanıyalım 3: Attila Gökçe: Bobo'yu çok iştahlı gördüm.Deniz Gökçe: Senin de maaşını iki katına çıkarsalar, senin de iştahın artar. Di mi, di mi? Robert De Niro ve Al Pacino'nun her filmini izleyen, evinde 400'ün üzerinde DVD arşivleyen Orkun, biraz üşengeçtir. Kalede ne kadar cesur ve enerji doluysa, evinde o denli sakin. Kurulduğu koltuktan kimse kaldıramaz Orkun'u. Evet, kendisinin de söylediği gibi miskinin tekidir! Orkun'u tanıyalım 2: Geçen akşam TVNET'te tartıştık. Ben; futbol değişiyor, artık rakip kale önünde bekleyen 'diki kazığı' gibi santrfor devri kapandı, dedim. Erhan Köknar Müdür sordu; 'Osman Ağabey, bu fikrini bir uzmana danıştın mı, bir hocaya olur mu diye sordun mu, çok iddialısın?' Cevabım şu oldu; 'Edison ampulü bulurken, önceki bir Edison var mıydı ki yanar mı diye sorsun!' Nasıl ama... Süpermiş! Çok zekisin! Rüştü ve Mehmet Yozgatlı için "Beşiktaş doğru iş yaptı" demiştim. Rüştü beni mahcup etmez. Büyük konuşma! yakantop@gmail.com