Skorer Tavuğun adı: İddaa

Tavuğun adı: İddaa

01.11.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Tavuğun adı: İddaa

Spor Toto, 1959'dan beri spor hayatımızdaki yerini koruyor... Uzun yıllar boyunca "Toto" milyonerleri yaratan, devletin spor yatırımlarında en zengin kaynak özelliği kazanan Spor Toto zamanla eski cazibesini yitirdi... Teşkilat, bırakın göz kamaştırıcı ikramiyeler dağıtmayı, kendi personelinin maaşını dahi ödeyemez hale geldi. Kulüpler Birliği, yıllardır sürdürdüğü yayın hakları havuz kavgalarından sonra şimdi de "İddaa" havuzunda yeni bir fırtına estirmeye hazırlanıyor. Amaç belli: İddaa oyunlarından daha fazla pay almak! 2002 - 2003 sezonunda Spor Toto'nun cirosu 17 milyon dolar, borçlarının toplamı ise 18 trilyon TL (18 milyon YTL) idi...2003'te bir sihirli çubuk dokundu Spor Toto'ya...Futbolda müşterek bahis oyunları 10 yıl süreyle ihaleye çıkarıldı. En düşük komisyonu öneren şirket, ihaleyi kazandı... İddaa böyle doğdu. 50-60 milyon dolarlık CBS (Merkezi Bahis Sistemi) kurararak 4 bin bayinin işlemlerini, iştirakçi kuponlarını kayıt ve güvence altına aldılar. Sistemin mülkiyetini olduğu gibi devlete (Spor Toto teşkilatı) devrettiler.İddaa oyunları, 2003 Nisan ayında başladı. İlk yıl 17 - 18 milyon dolar ciro yaptı...2004'te 178 milyon dolara...2005'te 985 milyon dolara ulaştılar... Sihirli çubuk Şirket, tüm maliyetleri ve riski üstlenirken, kulüplere 100 milyon dolar katılım payı dağıttı... 2006 sonunda bu rakamın 125-130 milyon dolar olması bekleniyor.İddaa gelirlerinin, yakın bir dönemde yayın haklarını geride bırakarak kulüpler için birinci sıraya yükselmesi bekleniyor...Kulüpler Birliği'nin öne sürdüğüne göre, bu yıl aldıkları katılım payı, geçen yılın gerisinde... Bu savla yola çıkarak paylarının arttırılmasını istiyorlar.İlk bakışta haklı görünebilecek bu isteğin gerçeklere ne kadar dayandığı tartışmalı... 2006'nın rakamlarında görülen azalma, (113-110 milyon YTL) sezon başında Avrupa Ligleri henüz başlamadığı için 2A, 2B ve 3. Lig maçlarının programlara yoğun biçimde alınmasından kaynaklanıyor. Yıl sonuna kadar katılım paylarının artarak gerçek değerine ulaşacağı belirtiliyor.İddaa organizasyonu, devlete vergi ödüyor... Kulüplere katılım payı, isim hakkı, sosyal kurum ve vakıflara sürekli katkı sağlıyor. Buna karşılık Türkiye'de yasa dışı bahis oynatan internet şirketleri, hiçbir engellemeyle karşılaşmadan tek kuruş ödeme yapmadan yılda 1 milyar doları Türkiye'den topluyorlar.Kulüpler Birliği'nin bu yasa dışı organizasyonlara karşı bir refleksi ve tepkisi yok... Ağır vergiler nedeniyle düşen hasılata sahip çıkarak devlet nezdinde hiçbir girişimi yok... (Çünkü her kulübün Maliye Bakanlığı ile farklı ilişkileri, beklentileri var)... İlk sıraya çıkacak Kulüpler Birliği, saha içindeki rekabetin, endüstriyel alana da taşınmasına hiçbir tepki vermiyor. Örneğin Seyrantepe arazisi nedeniyle iki kulübün sergiledikleri çekişme ortamı, inanılmaz bir çelişkiyi ortaya koyuyor...Kimse Türk futbolunun gelişmesi, kaynaklarının zenginleştirilmesi için işbirliği yapmıyor. Ama herkes mevcut kaynaktan en büyük payı almanın peşinde!Kurtlar, sofradakileri talan etme peşinde...Pençeler altın yumurtlayan tavuğa uzanıyor... Talan peşindeler V.Manisalı Selçuk, oyun kurallarına göre yasak takılardan birini taktığı için Selçuk Dereli'den sarı kart gördü...Her sezon başında kuralları tekrar tekrar duyuran MHK, anlaşılan o ki bazı futbolculara bazı şeyleri anlatamıyor...Ayakkabısının içinde kolyesini saklayıp maç başladıktan sonra boynuna geçirenleri de duyuyorum... Bir türlü anlayamıyorum.Selçuk, sarı kartı gördükten sonra, Fenerbahçe cezaalanı içinde kendini yere atmaz mı? Penaltı bekleyen, bu davranış için Dereli'nin ona sarı kart göstermesi gerekirdi... Yani ikinci sarıdan kırmızı ve ihraç...Dereli, adaşının hareketini süzemedi... Selçuk sahada kaldı.İnşallah o muska sayesinde kurtulduğunu düşünerek kendini kandırmamıştır, umarım! Selçuk'un muskası Çankaya'ya çıkarken, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in yaptığı açıklama gerçekten önemli:Başbakanlık Teftiş Kurulu, yaptığı incelemelerin sonunda Sayın Bakan'a TFF Yasası'nın 31. maddesindeki yetkisini kullanarak federasyon genel kurulunu olağanüstü toplantıya çağırma tavsiyesinde bulunmuş.TFF Başkanı Haluk Ulusoy ve arkadaşları hakkında Ankara Cumhuriyet Savcılığı dava açmaya karar verdi... Asliye Ceza Mahkemesi, gerekli yargılamayı yapacak ve kararını verecek.Hukuk süreci başlamışken, Bakan'ın federasyon genel kurulunu olağanüstü toplantıya çağırması, spora siyaset karıştırmanın en sivri örneği olur... Gerçekten 'sorumlu' mu? Bakan, yargı kararlarını beklemeden siyasal rövanş aceleciliğiyle hareket ederse, Türkiye'nin başı derde girer...Yunanistan, FİFA'dan diskuru yedi, ilişkileri askıya alındı ve üç gün içinde geri adım atarak kurtuldu...Kenya, FİFA'dan ihraç edildi...İran Futbol Federasyonu da FİFA'nın gözlemi altında tutuluyor.Türkiye'nin de bu üç ülke arasına katılabileceği bir süreç başlatarak futbolu siyasetin baskısı altına almak sorumsuzluk olur...Bakalım, göreceğiz... Devlet Bakanımız Spordan "sorumlu" mu, değil mi ?Yakında anlayacağız. agokce@milliyet.com.tr Başımız derde girer

Yazarlar