Skorer Tümer, İnönü'de!

Tümer, İnönü'de!

11.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Tümer, İnönüde

2003'de Beşiktaş, yüzüncü yılını şampiyonlukla taçlandırma mücadelesi verirken, belki de en zor maçına çıkıyordu. Rakip, Fatih Terim'in "muhteşem" (!) dönüşüyle Galatasaray'dı. Beşiktaş'ın ligdeki en yakın rakibi... Şampiyonluğun öteki adayı... Beşiktaş bastırıyor, ama golü bulamıyordu bir türlü... Derken, ikinci yarının sonlarına doğru, Tümer Metin, sağdan ok gibi fırladı topla... Çizgi üzerinde topu sürerken, bir yandan da Sergen'e bakıyordu. Bülent Korkmaz, çaresiz kalmıştı... Savunmasının gafil avlandığı o anda kararsızdı... Tümer'e mi gitsin, Sergen'i mi kovalasın, bu durum zaman kaybettirdi. Tümer Metin, pek de alışık olmadığı sağ ayağıyla Sergen'e nefis bir pas attı... Süper Solak da ipi koparan golü attı. O'nu İnönü'deki Galatasaray derbisinden hatırlıyorum... Beşiktaş, maç dışında birbirleriyle konuşmayan, arkadaşlık etmeyen iki yıldızıyla tarihte çok özel bir yere yazılan şampiyonluğu böyle kazanmıştı.Tümer Metin'i, hep böyle başarılı tabloların, skor tabelalarının içinde hatırlıyorum ben. Samsunspor'dan Beşiktaş'a, İlhan Mansız'la kurduğu o muhteşem ortaklığa hayrandım... Futbolu seven herkes gibi ben de onun çok özel bir oyuncu olduğunu biliyordum. Milli Takım'da da geç kalınarak kabul görmüş, yıldızını parlatmıştı...Geçen sezonun sonunda beklenmedik biçimde Fenerbahçe'ye transfer oldu. Bir profesyonel olarak kariyerini böyle planladı. Elbette iki ezeli rakip arasındaki her transfer gibi, Tümer'in transferi de bir şok yarattı... Özellikle Beşiktaşlılar, askerliği nedeniyle Avrupa'ya gitmek zorunda olduğunu sık sık tekrarlayan Tümer'in bir anda rotayı Asya'ya ( Kadıköy'e) çevirmesinden rahatsız oldular...Fenerbahçe'deki performansını da aynı hayranlıkla izledim... Oynayabildiği her maçta, bir farklılık yaratıyordu... Ama skor tabelasında, ama oyunda! Her defasında "lider oyuncu" karakterini sergiliyordu. Lider oyuncu Milli Takım'ın tarih Yunanistan galibiyetinde attığı gol de değerini gösteren en iyi örneklerden biri olarak alkışlandı.Beşiktaş'a geçen yıl Kupa'yı getiren İzmir finalinin kahramanı da Tümer Metin'di, unutmayalım. Giydiği her formaya ter ve hüner katarak yoluna devam etti Tümer...Bugüne dönecek olursak...Bir zamanlar sevgiyi, öfkeyi ya da başarıyı paylaştığı taraftarların karşısına bu defa rakip Fenerbahçe'nin formasıyla çıkıyor Tümer... Kendisiyle, Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarlarıyla yine bir Kupa maçında yüz yüze geliyor...Beşiktaş taraftarları, son yıllarda kirlenen ve gerginleşen rekabet rüzgârlarına kendilerini kaptırmamalı, Tümer'e hak ettiği saygıyı göstermelidir... Finalin kahramanı Küfür, protesto, ıslık ya da yuh sesleri, Tümer'in bir rakip oyuncu olarak moralini bozmaz, aksine onu daha çok öfkelendirir... Tümer Metin, o öfkeden bireysel başarı çıkaracak motivasyonu bulabilir... Bulursa bulsun, burası benim için önemli değil... Ama kalbi kırılır. Yaptığı hizmetlerin karşılığının bu olmaması gerektiğini düşünür.. Vahşi rekabetin birlikte yaşanan ve paylaşılan güzellikleri kin ve neftretle nasıl yok ettiğini görür... O , siz ve biz... Hep birlikte tükeniriz !... Beşiktaşlılar, sevgili futbolseverler...Bugünkü derbinin keyfini doya doya çıkarmak için, şu Tümer Metin takıntısından vazgeçin!Fenerbahçelilerin Saracoğlu'da Nobre'yi karşıladığı gibi sükunetle karşılayın onu... Kulübünüzün ve takımınızın başına dert açacak eylemlerden uzak durun... Sevginiz varsa, esirgemeyin... Kırgın, küskün ve öfkeliyseniz, boşverin...En azından ortak yaşanan geçmişe saygısızlık etmeyin! Saygısızlık etmeyin Sevgili dostum Ergun Gürsoy, değerli meslektaşlarım Kazım Kanat ve Korkut Göze, sağlık sorunları ile yoğun günler geçiriyorlar...Bendeniz, hâlâ sallanarak zar zor yürüyebildiğim için onları ziyaret edip geçmiş olsun diyememenin sıkıntısını yaşıyorum.Galatasaray'da gündemin kafa karıştırdığı, şampiyonluk yarışına teslim bayrağının çekildiği şu günlerde Gürsoy'un yapacağı analizler ve yorumlar ne kadar aydınlatıcı olurdu oysa... Gerçekleri onun ışığıyla daha iyi görebilirdik...Kazım kalça kemiğini kırdı, kansere karşı başarıyla sürdürdüğü yaşam savaşında ummadığı bir darbe aldı. Ama dayanıklıdır... Kendisiyle "kıçı kırık yazar" diye dalga geçecek kadar da akıllı ve yüreklidir. Bu vartayı da kolay atlatır, biliyorum... Korkut, by pass'la motoru yeniledi, artık ondan da gerçekten korkulur... Sevgili Gürsoy'a ve deplasman arkadaşlarım iki değerli meslektaşıma acil şifalar diliyorum.Son mesajım da sevgili Nilay Yılmaz'a : Kaç yaşında olursan ol, babasızlık acı bir yalnızlıktır...Başın sağolsun yavrum! Hüzün mesajları Şimdi tüm kulüp yöneticilerine, sessizce içlerinden yanıtlayacakları küçük bir soru soruyorum : " Bugüne kadar en az 50 kez hafta sonundaki maçların hakemlerini resmi açıklama yapılmadan bir ya da iki gün önce öğrendiniz mi, öğrenmediniz mi ?"Yanıtı siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum!...Öyleyse bu kadar gürültüyle kıyameti koparmanın anlamı ne ?Belki de Yıldırım Demirören'in yaptığı, elindeki enformasyonu kendisinden umulmadık bir gevezelikle ortalığa döküp saçmasıdır... ( Laf aramızda Papermoon restoranını işletenlerin de o mekanın sır saklama kapasitesini gözden geçirmelerini öneririm... Üç kişi bir araya gelip hapşırsa, medyaya manşet oluyor.)Şimdi gerçekler bu kadar alışıldık ve bildik iken, iki gariban hakemin hakemliğini bitirme hezeyanları neyin nesi oluyor, söyler misiniz ? Susun artık! Vedat Yüksel değil miydi, Antalya'da yan hakeminin işaretine rağmen, topa uzanan elin Ümit Özat'a değil, Ali Bilgin'e ait olduğunu anında çözüp penaltıyı iptal eden... Ne çabuk unuttunuz? Aynı Vedat Yüksel, İbrahim Üzülmez'in sırtına kramponla yüklenen Lugano'yu atmadığı zaman niye sustunuz da şimdi konuşuyorsunuz ?Futbolda saha içindekilerin hep masum olduklarına inandım ben... Becerikli ya da beceriksiz... Uysal ya da haşarı... Her ne yaptılarsa kötü niyetle yapmadılar... Ruhlarını şeytana satmadılar... Futbolcusu da hakemi de benim vicdanımda hep temiz kaldılar... ( Arada kirlenenleri de aralarında zaten barındırmadılar. )Ama her maçın içinden komplo teorileri, her hakem kararından mafyoz ilişkiler, her başarı öyküsünden fesatlıklar, her başarısızlıktan da satış senaryoları üreten şu yönetici taifesinin şeytanlıkların, kurnazlıklarından, fırsatçılıklarından da yoruldum ben...Hele ki onlara ağızlarının suyunu akıtarak çanak tutan bir kısım medyacıdan da hep utandım.Bırakın şu masum oyun, olabildiğince güzelliğiyle oynansın...Çile mi çekeceğiz, çekelim! Zevkten ya da kahırdan öleceksek ölelim...Futbolu seviyoruz...Susun da maç seyredelim. agokce@milliyet.com.tr Hep temiz kaldılar

Yazarlar