Ufuk çizgisi

Hemen her spor programını izlerim. Çakışanları kaydederim. Keyif aldığımı söyleyemem ama bu benim işim.Bu hafta futbol dışı bir diyalogla irkildim.Ekranda iki usta futbol adamımız; Can Bartu ve Osman Tanburacı. Kanal Türk'teki "Futbol Pazarı" programı. Formatını ve uzmanlarını beğendiğim bir program. Sonlarına doğru, sayın Tanburacı Sivas'daki güzellikleri anlatıyor. Gitmiş görmüş beğenmiş. Ağzından bal damlıyor. Bir süre önce gittiği Kayseri'ye de hayran kalmış. Gizli bir hazine bulmuş çocuk gibi sevinmiş!"Fırsat bulursan mutlaka git Kayseri'ye Sivas'a" diyor Bartu'ya...Can Bartu ağabeyimiz muzipce bir yanıt veriyor:"Osman çok dolaşıyorsun, siyasete mi giriyorsun"?.."Ne var bunda" diyebilirsiniz.Var... Çok şey var...Ülkemizin önde gelen futbol adamları, Sivas'ı, Kayseri'yi ufuk çizgisi görüyorlar. Espri de olsa oraya gidenin niyetini sorguluyorlar. Daha "öte"ler konu bile değil. Üzülmemek elde değil.Çünkü biliyorum ki, Ardahan'ı Hakkari'yi, Sinop'u görmeden Londra, Paris, New York'a giden ve yabancı olmayan hiçbir şeye saygı duymayan bir nesil de geliyor arkadan. Sivas'tan, Kayseri'den "çok uzak" gibi bahsetmek, Diyarbakır'a gittiğinde "Burada disko da varmış" türünden beyanat veren Mustafa Sandal kadar uzak kalmaktır memlekete. Gazeteler büyük kentlere yapılıyor, Televizyonlar büyük kent izleyicisine sesleniyor; sonra da anlayamıyoruz:"Neden el ele tutuşamıyoruz"? Pazar öğleden sonra başlayıp Pazartesi sabahının ilk ışıklarıyla biter benim televizyon maratonum. Bazı futbolcular vardır ki, lig raylarında bitmez tükenmez serüvene çıkmış kulüp trenlerinin lüks sınıf yolcusudur. Keyif sürer.Bazıları biner, iner... Treni benimsememiştir. Allahları var; çoğu trenle ilgilidir. Güvenli bir yolculuk için emek sarf eder. Bir de buharlı trenin ateşçiliğine soyunanlar vardır...Gözü kara olanlar.İşin hakkını vermekle kalmayıp, fazladan yükleri omuzlayanlar.Püfür püfür kompartımanlar yerine, ateşle oynarlar onlar. Tren onların enerjisi ile gider. Fenerbahçe'de Tuncay Şanlı, Galatasaray'da Hasan Şaş misali.Gördünüz Tuncay'ı... Milli maçlardan sonra dinlenmesi gereken kaslarını ilk yarıda açtı, ikinci yarıda kömür yapıp yaktı trenin hızı düşmesin diye. Hasan Şaş, yerine başkalarını deneyen Şeftren'e falan aldırmadı, bıraktığı yerden girişti işe. Başkent'te bekleme yapmadan yollarına aynı hızla devam eden kulüpleri ivmelendirenler onlardı.Lakin benzerlik bu kadar. İkiz bile olsa farklıdır insanlar. Tuncay ve Hasan'ın yöntemleri de saç tıraşları kadar ayrı. Biri, yediği tekmelerin bile hesabını sormayıp işine bakan... Diğeri, adaleti sahada kendi elleriyle sağlamaya çalışan futbolcular bunlar.Benzerlikleri ikizkenar üçgen gibi. Ne kenarlar aynı, ne açılar. Hasan bir hafta yük vagonunda...Tuncay ateşin başında. Tuncay ve Hasan Şaş Spordan Sorumlu Bakanımız sayın Mehmet Ali Şahin'e "sıkı Galatasaraylı" derlerdi de inanmazdım.Bu kadarını hiç sanmazdım.Ne dedi sayın Bakanımız Hakan Şükür'ün futbolu bırakıp siyasete girmesi konusunda:"Gelsin, bakanlık koltuğumu da seve seve devrederim"!..Yeter ki gelsin...Yeter ki, futbolu bıraksın.Galatasaray için koltuğundan vaz geçen bakan karşısında şapka çıkarırım. Fedakâr Bakan Türkiye Süper Lig'de Sivasspor ile Kayserispor arasında oynanan futbol maçı öncesinde, Kayserispor'un PAF takımındaki 2 futbolcu tribünde eşofmanlarını sererek namaz kılmış.Allah kabul etsin.Hem sevaba girmişler, hem de mükemmel bir gösteri sergilemişler. Evet gösteri... Özledikleri rejimde yaşamanın temsili.Zaman zaman böyle kostümlü provalara sahne olur Türkiye. Sıranın futbola gelmesi son demleridir.Çok gördük bu filmleri. Gördüğümüz film Galatasaraylılar "Dışımızdan biri" diye pankart açıyorlar başkan Özhan Canaydın'a, Fenerbahçeliler "İçimizden biri"!..İkisi de esprili eleştiri ama ikisinde de gerçek payı var.Hatta gerçeğin ta kendisi. Sayın Canaydın'ın, Liselileri temsil ettiği için Galatasaray tribünlerinin dışında...Ve sayın Canaydın sadece Fenerbahçeliler'in değil, Türk Futbolu'nu sakınan herkesin içinde...İyidir kötüdür tartışmam; barışçıl ve uzlaşmacı tutumu yeter de artar bana. eguven@milliyet.com.tr İçinde mi dışında mı?