05.06.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Hüsnü Çil
Güneş insanı tabii ki yakar... Ama tedbir alırsın ve seni yakmasına mani olursun.
48 yıl sonra gittiğimiz Dünya Kupası’nda, Brezilya’ya yenilmemizin baş suçlusu Şenol Güneş’tir.
Ben gazeteci olarak, bir hafta önceki yazımda, Brezilya’nın sahada üçlü forvetle yer alacağını ve Milli Takımımız’ın dörtlü defansla nasıl oynaması gerektiğini yazmıştım.
Bu işle yatıp, bu işle kalkan Şenol hoca ise sahaya sürdüğü takımla, adeta mağlubiyete davetiye çıkardı.
Benim yazdığım kadroda, defanstan Polga’nın yerine Edmilson oynadı. Büyük şans, takımın beyni Emerson sakattı ve onun yerine de Juninho forma giydi.
Brezilya’nın forvetindeki üç oyuncusunun dünya çapında olduğunu, bu isimlerin müthiş çabuk, etkili yıldızlar olduğunu zaten sokaktaki simitçi de biliyor. Defansımızda çabuk, hava hakimiyeti iyi, kuvvetli ve sakin oyuncular oynamış olsaydı, biz bu işten, başarıyla çıkabilirdik.
Geçen hafta Fatih, Emre, Alpay, Ergün geri dörtlüsünü önermiştik. Şenol Güneş ise üç saatte beli dönen Ümit Özat ile Bülent’i oynatıp, Brezilya’ya adeta davetiye çıkardı.
Nitekim; Ronaldo’nun golünde, televizyondan iyice seyredin, yanında Ümit, arkasında Bülent var. Ama sadece eskortluk yapıyorlar.
Brezilya’nın ilk yarıda dört, ikinci yarıda üç net gol pozisyonu var. Bir takım, eğer bu kadar pozisyon veriyorsa, burada iki adamın ağırlığından kaynaklanan bir arızanın olduğunu, Şenol hocadan başka herkes görüyordu.
Güney Koreli hakem Kim Young Joo ve yan hakem Singapurlu Angel Liona, penaltıyı tabii ki uydurdular. Ama sen onların elleriyle yaptığına, kafanla yardım edersen, bu maç bu hale gelir miydi?
Biz eğer Kosta Rika ve Çin önünde Şenol Güneş’in en ufak bir hatasıyla finale kalmaktan mahrum kalırsak, Şenol hoca Uzak Doğu’dan kendine bir yerler ayarlasın. Ayarlasın ki, bu ülkeyi ve insanlarını üzmeye hakkı olmadığını lütfen anlasın.