Skorer Yıldırım'ın sözleri Mahkeme Başkanı'nı kızdırdı

Yıldırım'ın sözleri Mahkeme Başkanı'nı kızdırdı

27.06.2012 - 16:57 | Son Güncellenme:

.

Yıldırımın sözleri Mahkeme Başkanını kızdırdı

"Futbolda şike" iddiaları üzerine aralarında Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın da bulunduğu 4’ü tutuklu 93 sanık hakkında açılan davanın 21. duruşmasına devam edildi. Duruşmada tutuksuz sanıkların avukatları savcılık mütalaasına karşı savunmalarına devam etti.

Haberin Devamı

AVUKAT ADALET: YETERLİ ARAŞTIRMA YAPILSA MÜVEKKİLİM BELKİ SANIK OLMAZDI

Sanık Şükrü Ongan’ın avukatı Savaş Adalet, müvekkili hakkında soruşturma sürecinde yeterli araştırma yapılmadığını savunarak "İddianamede müvekkilim Eskişehirspor’da Bülent Uygun’un yardımcısı olarak gösterilmiş. Oysa yeterli araştırma yapılsaydı, kendisinin amigo gibi olduğu öğrenilirdi ve müvekkilim belki de sanık olmazdı" dedi.

AZİZ YILDIRIM’IN AVUKATLARI SAVUNMA YAPTI

Duruşmada Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatı Köksal Bayraktar savunmasına başladı. Yazılı savunmalarını duruşma öncesinde sunduklarını belirten Bayraktar, "Duruşma arasında da yine mütalaaya karşı beyanlarımızı genişleterek sunduk. Bunları tekrar ediyorum" diye konuştu. Yıldırım’ın "Örgüt kurmak ve yönetmek, dolandırıcılık, şike yapmak ve teşvik pirimi vermek" ile suçlandığını hatırlatan Bayraktar, "Bu duruşma tarihi bir duruşma. Aynı zamanda 25 milyon bu davayı takip ediyor" dedi.

Haberin Devamı

"YASAL SÜRE 4 GÜNKEN 8 GÜN GÖZALTINDA KALDI"

Yıldırım’ın yasal süre 4 gün olmasına rağmen 8 gün gözaltında tutulduğunu ifade eden Bayraktar, müvekkilinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bodrum katta 2 gece ve 2 gün tutulduğunu ve daha sonra birçok kez hastaneye götürüldüğünü söyledi. Müvekkilinin mahkeme sorgusunu, kolunda serum ve izleyiciler için ayrılan bandın üzerinde yatarak ifade verdiğini kaydeden Bayraktar, "Bu durumda davada delil olarak yer alan müvekkilimin ifadesi kanuna aykırıdır" dedi.

"TELEFON KAYITLARINDA HATALAR VAR"

"Bir spor kulübüne üye olan bir savcının aynı kulüple ilgili soruşturma yürütürken çekilme hakkı yok mudur? İçinde taşıdığı taraflılık olgusunu da ortaya koymuş mudur?" diye soran Bayraktar, bu gibi olguların soruşturmayı şüpheli hale getirdiğini vurguladı. Soruşturmada bazı isimlerin Kasım 2010’da dinlenmeye başlandığını anlatan Bayraktar, oysa ki bu tarihte Sporda Şiddet Yasası’nın çıkmadığını ve dolayısıyla ortada da bir suç olmadığını belirtti. Telefon kayıtlarının hukuka uygun kayıtlar olmadığını kaydeden Bayraktar, tarihlerde ve kayıtlarda birçok hatalar olduğuna ve bu kayıtlara hiçbir şekilde itibar edilmemesine dikkat çekti.

Haberin Devamı

"ÖZEL YETKİLİ MAHKEMEDE OLMAMALI"

Davanın 93 sanığının özel yetkili mahkemelerde yargılanmaması gerektiğini savunan Bayraktar, "Buradaki 93 kişi de, Kadıköy asliye ceza ya sulh ceza mahkemelerinde yargılanma hakkına sahip. Ama biz sizin karşınıza getiriliyoruz. Bir varsayım olarak karşınıza çıkıyoruz. Bu insan haklarına ne kadar uygundur?" dedi. Örgütün olması için bir hiyerarşinin, üst ilişkisinin olması gerektiğine vurgu yapan Bayraktar, "Söz konusu davada ne çıkar amaçlı suç ne de çıkar amaçlı örgüt vardır. Kabul etmiyoruz" ifadelerini kullandı.

"KİMSE ALEYHİMİZDE İFADE VERMEDİ"

"Şike ve teşvik pirimi vermek" suçlamalarını da kabul etmeyen Bayraktar, "Biz dolandırıcılık suçunu işlemedik. Hiçbir zaman örgüt yoktur. Biz şike ve teşvik pirimi vermek suçlarını işlemedik. Bunun en güzel kanıtı da ifadelerdir. Hiç kimse Aziz Yıldırım bana para verdi’ demedi. Kimse Aziz Bey’in aleyhine ifade vermedi. Bizimle ilgili olarak 12 tanık dinlediniz. Sorularınıza muhatap olurken ayakları titriyordu belki de. Bunların içinde TFF Başkanı da vardı. Bunların hepsi kamu tanığı. Biz çağırmadık, siz çağırdınız. Hiçbiri müvekkilimin aleyhine beyanda bulunmadı" dedi.

Haberin Devamı

Şike yapıldığı iddia edilen hakem raporlarının, temsilci raporlarının da dosyaya geldiğini hatırlatan Bayraktar, bu raporlarda da şikeye dair bir ifadenin olmadığını kaydetti. "Bu raporlara da itibar etmeyeceksek neye itibar edeceğiz?" diyen Bayraktar, sadece telefon tapelerine itibar edilmemesini talep etti.

"HESAPLARIN HİÇBİRİNDE KANUNA AYKIRI DURUM YOK"

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’nin tüm hesaplarının incelendiğini belirten Bayraktar, hiçbir açığa ve kanuna aykırı bir duruma rastlanmadığını söyledi. UEFA’nın kararına da değinen Bayraktar, "Olayın başında FB’ye yapmadığı kötülük kalmayan, FB’yi safdışı etmeye çalışan Avrupa futbol dünyası yani UEFA geçen hafta ’Katılımı engelleyecek hukuki durum yok’ diyor. UEFA bile diyor bunu. Bu, 50 milyon dolayında bir gelirin Türkiye’ye girmesi demek" dedi. Bayraktar savunmasını şöyle tamamladı:

Haberin Devamı

"Bu olay basit bir şekilde Aziz Yıldırım’ı itibarsızlaştırma olayı değil. Bu olayın neden ve nasıl planlandığını hala bilmiyoruz. Bildiğimiz bir şey var ki o da şu, Fenerbahçe bu olayda çok ama çok yara almıştır. Fenerbahçe Cumhuriyeti terimi boşa ortaya atılmadı. Bu Cumhuriyeti kolaylıkla yıkacak kararlara gitmeyin. Bugün Türk futbolu gelişecekse bunda Aziz Yıldırım, İlhan Ekşioğlu ve tüm yönetim kurulunun katkısı vardır. Bu nedenle hakkımızda beraat kararı verilmesini talep ediyoruz ve artık tutukluluk halinin bu duruşmada son bulmasını istiyoruz. Ceza verilmesi durumunda da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemiyoruz" dedi.

MAHKEME BAŞKANI, AVUKAT BAYRAKTAR'A SAVUNMA İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ

Savunmanın tamamlanmasının ardındın Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci, "Teşekkür ediyorum avukat bey, çok güzel bir savunma hazırlamışsınız" dedi. Salondaki bazı izleyiciler de savunmayı alkışladı.

AZİZ YILDIRIM: SPORU BİLMEYEN KİŞİLER BU KANUNU ÇIKARDILAR
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın da bulunduğu 4'ü tutuklu 93 sanık hakkında açılan davanın 21. duruşmasında avukatların mütalaaya karşı savunmaları tamamlandı.

“ÖRGÜTE ÜYE OLACAKLARI BEN SEÇECEĞİM"
Daha sonra sanıkların mütalaaya karşı savunmasını yaptı. İlk olarak tutuklu sanık Aziz Yıldırım savunma yaptı.
Yıldırım ilk olarak, “Olgun bey silahlı terör örgütün başkanlığından istifa ediyor ve bana bırakıyor" dedi. Bu söz üzerine mahkeme başkanı, “Kendisi bilir. Siz kabul ediyorsanız..."dedi. Yıldırım ise, “Fark etmez. Her şey olabilir" diye yanıt verdi.
Mahkeme Başkanının, “Örgüte üye olmak için izin gerekmez ama" sözlerine Yıldırım, “Örgüte üye olacakları ben seçeceğim. Böyle örgüt olmaz. Kötü bir örgüt" ifadelerini kullandı.

“DEVLET DERKEN ‘DERİN DEVLETTEN’ BAHSEDİYORUZ"
“Dün 40 telefon kullanıyorsunuz dediniz. Ben baktım öyle bir şey yok." diye konuşan Yıldırım, “2007 yılında ben dinlendiğime dair konuşma yaptım devletin üst kademelerinde. Savcılığa başvurdum böyle bir şey yok dediler. Biz devlet dinliyor derken, Başbakan'ın da söylediği ‘derin devletten’ bahsettik. Ben bu durumu devletin büyüklerine anlattım. Benim iki tane telefonum var." diye konuştu.

“BİZİM ÇALIŞTIĞIMIZ KANUNDA ŞİKE VE TEŞVİK YOKTU"
Sporda şiddet kanunun çıkarılma çalışmalarında bulunduklarını belirten Yıldırım, “Ama bizim hazırladığımız kanunda şike ve teşvik maddeleri yoktu. Sporu bilmeyen kişiler bu kanunu çıkardılar. Bu kanun emrivaki ile çıkartıldı.Sporcular yoktu bu kanun çıkartılırken. Bu kanunu çıkartanlar bana şimdi yanlış olduğunu söylüyor. Bu kanun çok yakında değişecektir. UEFA’nın verdiği karar ile bu kanunun bir değeri kalmamıştır artık."

“TÜRK ADALETİNE GÜVENMEK İSTİYORUM"
‘Biz futboldan almak için değil vermek için bu işin içerisindeyiz’ diye konuşan Yıldırım, “Suçluysam yatarım önemli değil ama doğru suçlanalım. Bu karar tarihe kalacak. Doğru yazmazsanız kul hakkı yersiniz. Siz beni olmayan bir şeyden suçluyorsunuz. İftira atıyorsunuz. Yeter ki, doğru olsun 1 maç veya 15 maçtan suçlanmak önemli değil benim için. Ben Türk adaletine güvenmek istiyorum" dedi.
"NASIL OLSA CEZA ALACAĞIM BELLİ" LAFI MAHKEME BAŞKANINI KIZDIRDI
İBB-FB maçındaki şike suçlamasına değinen Aziz Yıldırım, “Akın’ın 100 bin euro karşılığında şike yaptığı mütalaada belirtiliyor. Akın, '50 bin dolar aldım' dedi bir kere. Nereden aldığı belli değil. Bari onları doğru yaz. Ben 100 bin euro vermedim. MASAK araştırıyor bunun doğru olmadığını göreceksiniz. Ben vermediğim halde nasıl yazılıyor. Savcı olarak vicdanınız kabul ediyor mu? Bunu yazanlar ispat etsin ben kendimi Boğaz Köprüsü'nden atarım dedim. Ama ispatlayamayanlar istifa edecek mi? Ben ceza alabilirim. Yatarım da sorun olmaz. Bizi lütfen ciddi suçlayın. Hiç ciddiyet yok ya. Ben parayı vermedim. Ben ispat etmeye mecbur muyum? Yoksa iddia makamı mı ispat etmek zorunda. Vermediğim bir şeyi ispatlamaya çalışıyorum. İlle beni mahkum mu edeceksiniz? Adalet için üzülüyorum. Nasıl olsa ceza alacağım belli" dedi.

Bu sözlere sinirlendiği görülen Mahkeme Başkanı, “Anlamadım nasıl?" diye sordu. Yıldırım ise, “Ceza alacağım belli" dedi. Bu sözlere sinirlenen Mahkeme Başkanı, “Böyle savunma olmaz. Savunmanızı düzgün yapacaksınız. Biz karar vermeden siz kendi hakkında karar vermişsiniz" diye konuştu. Sinirlendiği gözlenen mahkeme başkanı duruşmaya ara verdi.

SON SÖZÜM: "BU SEVDA BİTMEZ VE FENERBAHÇE'DİR"

Aradan sonra Yıldırım yazılı bir kağıttan okuduğu savunmasında şunları söyledi: "3 Temmuz sabahı evlerimizden alındık. Kime ne zarar verdiğimizi bilmeden. Birkaç polis kulağımıza fısıldadı. Siz silahlı suç örgütü kurdunuz. Evlerimizi aramadılar, bahçelerimizi kazmadılar. Bu örgütün silahlarını kimse aramadı. Sorgular başladı. Gördük ki şike yapmışız. Tutuklandık. Anladım ki en özgür olduğum tarihin başlangıcı 3 Temmuz’muş. Sonra zulüm başladı. İtibarsızlaştırma başladı. Kampanyalar başlatıldı. Savcı Berk de söyledi basının yazdığının yüzde 90’ı yanlış diye. Ancak bu yalanlara müsaade etti. Bizlerin suçu sabitti. Fenerbahçeli olmak. İddianame açıklanınca rahatladık. Suçlamalar tutarsızdı, eksikti. Tıpkı savcının mütalaasındaki gibi. Yargılama başladı. İlk defa savunma yapabiliyorduk en azından saygı gösteriliyordu. Bu seferde hızlı bir şekilde yargılanma yapıldı ki ceza verilsin diye dedikoduları çıktı. Şimdi karşınızdayız. Şike olmadığını siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Bunları hak etmediğimizi biliyorsunuz. Türk sporuna bu kadar katkı yapan, devletten kuruş almadan stadını yapan Yıldırım’ın örgüt kurmadığını çok iyi biliyorsunuz. Bizlerin mahkum olmasının önemli olmadığını sadece Fenerbahçe’nin zarar görmemesini istediğimizi biliyorsunuz. Sizlerden ricam bildiğinizi okuyun, bildiğiniz gibi davranın. Karar sadece benim için değil bağımsız Türk mahkemeleri için verilecektir. Bizler neden Özel Yetkili de yargılandığımızı bilemedik. Benzer konularda 1 gün bile tutuklu yargılanmayanlar varken, 1 yıldır süren esareti anlayamadık. UEFA ders niteliğinde bir karar verdi. Önemli olan kararın sonucu değildir. Bu kararda özel yetkili mahkemelerin tasarrufunun adı bile anılmıyor. Vereceğiniz karar Türk futbolunu etkileyecektir. Sizlerin, polis ve savcıları incitmemek, kamuoyunun bir kısmını tatmin etmek veya Aziz Yıldırım’ın tasviyesini sağlamak için vereceğiniz karar Türk futbolunun belki sonu olacaktır. Son sözüm ‘Bu sevda bitmez ve Fenerbahçe’dir. Bunu dosta düşmana ilan ederiz. Hiçbir maçta şike ve teşvik yoktur" dedi. Yıldırım savunmasını tamamladı.

İŞTE BAŞKAN AZİZ YILDIRIM'IN SAVUNMASININ TAM METNİ

Fenerbahçe.org sitesinden tam metni yayınlanan savunmasına "Sayın Başkan, Değerli Heyet; Bir 3 Temmuz sabahı evlerimizden alındık. Sorgusuz sualsiz ne yaptığımızı bilmeden, kime ne zarar verdiğimizi düşünürken birkaç polis memuru kulağımıza fısıldadı "Siz silahlı suç örgütü kurmuşsunuz" diye; ve bir yıllık öykü böyle başladı" diye başlayan Yıldırım şöyle devam etti:

"AZİZ YILDIRIM VE ARKADAŞLARI FENERBAHÇE'Yİ ŞAMPİYON YAPMAK İÇİN SİLAHLI SUÇ ÖRGÜTÜ KURMUŞTU"
Silahlı suç örgütü iddiasını ortaya atanlar bu iddiayla bizleri dinlemeye almıştı. Sizin deyiminizle teknik takibe. Tüm deliller bu suçtan dolayı toplandı. Aziz Yıldırım ve arkadaşları Fenerbahçe’yi şampiyon yapmak için Silahlı Suç Örgütü kurmuştu. Evlerimizi aramadılar, bahçelerimizi de kazmadılar. Bu örgütün silahlarını kimse aramadı sormadı... Sonradan anladık ki amaç "bir yerlerden bir örgüt bulmak ve bizleri oraya katmaktı ve öyle de oldu..

"GÖRDÜK Kİ 6222 SAYILI YASA UYARINCA "ŞİKE" YAPMIŞIZ"
Tam silahlı suç örgütü suçlamasına alışmıştık ki sorgular başladı. Gördük ki 6222 sayılı yasa uyarınca "şike" yapmışız. Herhalde "şike" yapmak için "silahlı suç örgütü" kurduk diye düşündük. Tutuklama müzekkerelerinde gördük ki sadece "şike" den tutuklanmışız. Ve yine anladık ki "hakkımızda hüküm verenler" şike suçunun cezasının daha ağır olduğunu anlayınca sağ olsunlar bizleri silahlı suç örgütünden çıkartıp, şike maddesine sokmuşlar. Ve tabi ki tutuklandık.


"BUGÜN ANLAMAKTAYIM Kİ AZİZ YILDIRIM’IN ASLINDA EN ÖZGÜR OLDUĞU GÜNLERİNİN BAŞLANGIÇ TARİHİYMİŞ 3 TEMMUZ"
Sonra kademeli ve planlı bir zulüm başladı. İtibarsızlaştırma ve toplum önünde küçük düşürme planları hayata geçirilmeye başlandı. 19 maçta şike olduğu, durumun çok vahim olduğu, hatta bizlerin başka suç örgütleriyle irtibatlı olduğuna dair kampanyalar başlatıldı. Televizyonlarda, gazetelerde kendinden menkul adamlar türedi bizlere her gün küfreden, özel resim ve haberlerimizi yayınlayan, bizleri hedef alan iki lafı bir araya getiremeyen bu şahısların birçok ortak noktaları vardı. Savcı ve polis onlarındı. Bizlerse karşıt güçler. Hep aynı ağızdan konuşuyorlardı, aynı yere bağlı olduklarını söylüyorlardı. Sözde bu haberciler. Savcıdan ve polisten, gizlilik kararı olan dosyadan bilgiler alıp basına sızdırma yarışına girmişlerdi. Aslında buna en güzel cevabı Savcı Mehmet Berk vermişti. Medyada ve basında konuşulanların %90’nın yalan olduğunu açıkça ifade eden Savcımız, bu yalanlarla bir yıl boyunca kişiliklerimize tecavüz edilmesine de izin vermiştir. Gerçi aynı Mehmet Berk "Sivas maçının sonucu böyle olmasaydı bu davayı açmayacaktım" demek suretiyle davadaki ciddiyetini ve bakış açısını ortaya koymuştu; ancak Biz anlamamıştık.

"BİZLERİN SUÇU SABİTTİ: FENERBAHÇELİ OLMAK"
Bizler hep sustuk. Aslında ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorduk. Tam bu esnada sıra Fenerbahçe’ye gelmişti. Türlü oyunlarla Fenerbahçe’nin de önü kesilmeye hakları zorla elinden alınmaya başlanınca artık bizim için olay açığa çıkmıştı.
İddianameyi beklemeye koyulduk bir dönem. Hakkımızda uygulanan türlü hukuksuzluklara rağmen. Sonra yasanın değişmesi gündeme geldi. Taraf olmadık. Hatta değişmesin diye tavır aldık. Çünkü artık anlamıştık, yapılmak isteneni. Hakkımızda birileri çoktan karar vermiş meydanlara darağacını kurmuşlardı.. Yasa değişikliği sırasında yaşananlarsa tüm kaygımızı haklı kılmış, tek bir Fenerbahçeli dahi bu yasadan yararlanamamıştı. Oysa bu yasanın adı "Aziz Yıldırım" yasasıydı. Ülkenin Cumhurbaşkanı bile böyle söylemişti. Ama bir tek Fenerbahçeli yararlanamamıştı yasadan. Çünkü bizlerin suçu sabitti: FENERBAHÇELİ OLMAK.
Sonra iddianame açıklanınca rahatladık, iddialar yetersizdi. Hukuka açıkça aykırı şekilde toplanan deliller bizleri suçlamaya yetmezdi. İddialar gerekçesizdi, komikti. Tıpkı savcının huzurda verdiği iddianamenin diğer sureti olan mütalaa gibi… Ama iddianamede bir şey değişmiş değiştirilmişti. Bizler bu seferde "Haksız ve Ekonomik Çıkar Amaçlı Suç Örgütü" olmuştuk. Kısacası "silahlı suç örgütünden soruşturulup, şikeden tutuklanıp, haksız ve ekonomik çıkar amaçlı suç örgütünden" yargılanacaktık. Bu kadar telaşa, böylesine önemli makamları sırf bizleri buralarda yargılamak için bu durumlara düşürmeye ne gerek vardı. İstenilse bizler burada Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanmak için dilekçe dahi verebilirdik. En azından devletin ciddiyetine gölge düşürülmemiş olurdu diye düşündük…
Sonra yargılama başladı. İlk defa konuşabiliyor, savunma yapabiliyorduk. Müteşekkirdik… En azından hak ettiğimiz saygıyı görüyorduk. Yargılanma tarafınızdan hızlı bir şekilde yapılıyordu. Yine tutukluyduk ancak daha da özgürdük. Tam bir şeylerin değişmeye, bazı oyunların bozulmaya başladığını düşünmeye başladık. Bu seferde "hızlı bir şekilde ceza vermek için yargılanma yapıldığı" dedikoduları çıktı karşımıza. Şu anda bu dedikodular ve sizlerle baş başayım.
Sizler benim örgüt kurmadığımı, bu insanların örgüt üyesi olmadıklarını çok iyi biliyorsunuz.
Kenan Yaralı’ya şike parası yollamadığımı,
İbrahim Akın’a hiçbir Fenerbahçe’li yöneticiden para gitmediğini, bu paraların tespit dahi edilmeden suçlandığımızı,
Kulübüyle sözleşmesi devam eden bir oyuncuya "transfer şikesi" teklif edilemeyeceğini,
Sivas’taki çantanın içinde şike parası değil, biletler olduğunu
Ümit Karan’a, Bülent Uygun’a, Sezer Öztürk’e, Emenike’ye şike veya teşvik teklifinde bulunmadığımızı konuşmalardan açıkça anlıyor, biliyorsunuz.
Üç tarlanın şike söylemi olduğuna kendisi bile inanmayan savcı gibi sizler de eminsiniz. Bu tür söylemlerle bizlere ceza verilmemesi gerektiğini…
Biz de herkes kadar temiziz derken, diğer takım ve yöneticilerin tapelerini çok iyi biliyorsunuz ve 1300 tapeden tarafıma ait 103 tapeden bir tanesinin bile bu nitelikte olmadığını biliyorsunuz.
Türkiye Cumhuriyeti ve Fenerbahçe’den başka aşkımız ve zayıf noktamız olmadığını, Fenerbahçe’ye ve bizlere yaşatılanları hak etmediğimizi biliyorsunuz.
Bu ülkeyi, bu vatanı bölmeye çalışanlara övgü ve ayrımcılık yarışında olanların konu biz olunca nasıl acımasız olduklarını görüyorsunuz.
Türkiye sevdalısı olarak Türk Sporuna, Türk sporcusuna bu kadar katkı yapan, devletten bir kuruş almadan, stadını yapan, amatör branşlarda kimsenin hayal edemeyeceği şampiyonlukları kazandıran, sporcuları ve Türk sporu için her şeyini vermeye hazır olan Aziz Yıldırım’ın haksız ve çıkar amaçlı suç örgütü kurmadığını çok çok iyi biliyorsunuz.
Bizim tutuklu olmamızın, mahkum olmamızın bizler için önemli olmadığını, yeter ki Fenerbahçe’ye bir zarar gelmemesinin tek düşüncemiz olduğunu biliyorsunuz. Ben de sizlerin bunları bildiğinizi çok iyi biliyorum. Ve sizlerden bildiğinizi okumaktan vazgeçmemenizi talep ediyorum. Çünkü Aziz Yıldırım’ın bundan önce olduğu gibi bundan sonrada bildiğini ve inandığı yolda yürüyeceğini tüm kamuoyuna ilan ederim.
Vereceğiniz karar sadece Aziz Yıldırım’ın bağımsızlık kararı olmayacaktır. Bu karar aynı zamanda Türk Yargısının bağımsızlığına dair olacaktır. Bilinmelidir ki adaletsizliği engelleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir ancak mücadele etmediğimiz hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır.
Bizler hakkımız olmayandan, yasalarda yazılmayanlardan fazlasını hiç istemedik sizlerden. Anayasanın 37.maddesi "Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir mercii önüne çıkarılamaz" dese de bizler neden özel yetkili mahkemelerde yargılandığımızı anlayamadık. Ya da 6222 sayılı yasadan yargılanmamız yapılıp, ceza almamız istenirken neden aynı yasada yer alan ve görevli ve yetkili mahkemeleri açıkça belirten maddelerin tarafımıza uygulanmadığını anlamadık anlatamadık.
Ya da benzer durumlarda bir gün bile tutuklu kalmayan onca insan varken bu bir yıllık esaretimizi açıklayamadık. Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2010/11 sayı 08/06/2010 tarihli kararında "İddianamede yer alan iletişimin tespiti kayıtlarından davacının, şüpheli sıfatı ile tüm yaşam ve faaliyetlerinin çok yakından izlendiği anlaşılmaktadır. Bu denli Teknik imkanlara rağmen kaçma veya delillerin karartılması ihtimalinden söz edilmesi inandırıcı bulunmamaktadır" şeklindeki tespit ve sonuçların neden ve niçin tarafımızdan esirgendiği tüm kamuoyu nezdinde izaha muhtaçtır.

"UEFA DERS NİTELİĞİNDE BİR KARAR VERDİ"
Spor Hukukuna ait bir ihtilafın neden spor hukuku düzenlemeleri tahtında çözümlenmediğini defalarca sorduk söyledik. Bu sırada bunu birileri daha söyledi. UEFA…Evet …Fenerbahçe üzerinden oynanan oyunların bittiği bu günlerde UEFA ders niteliğinde bir karar verdi bizlere hepimize…Aslında bu kararda önemli olan kararın kendisi yada sonuçları değildi... Karar sadece spor hukuku yargı organlarının yaptığı yargılamayı esas alıyor, Özel yetkili organize ve Özel Yetkili Savcılık’ın hiçbir işlemi ve tasarrufunun adı dahi anılmıyordu kararda.
Sayın Başkan,
Bizlerin haklıyken peşinen haksızlığı seçeceğimiz yegane durum; Türkiye Cumhuriyeti menfaatleridir.
Bu kararınız Fenerbahçe’den öte Türk Futbolunun geleceği ile itibarı ile ilgilidir. UEFA kararı göstermiştir ki yapmış olduğunuz bu yargılama, spor hukuku hükümleri itibarı ile tanınmamakta; hatta UEFA da aleyhe durum ve delil olarak dahi değerlendirmeye tabi tutulmamaktadır. Uluslar arası kurum ve kurallarının Türk ve dünya futbolu üzerindeki hakimiyeti kamuoyunun malumudur. Bu nedenle sizlerin sırf soruşturmayı yapan Polis ve Savcıları incitmemek, kamuoyunun bazı kesimlerini tatmin etmek ya da belki de Aziz Yıldırım’ın tasfiyesini sağlamak için sadece vicdanen vereceğiniz karar, inanın Türk futbolunun sonu olacak ve futbolda Türkiye’nin her platformda lekelenmiş damgalanmış 3.dünya ülkesi muamelesi görmemiz sonucunu doğuracaktır.
Unutulmamalı ve şu sıralar sıklıkça hissedilmektedir ki Türkiye her geçen gün "Damarlarındaki asil kanın farkına biraz daha varmak zorundadır"
Bu kararda,
Sorumluluğunuz,
Sorumluluğumuzdan daha az değildir.
Yine de;
Sayın makamınız tahtında tüm Türk yargısına olan inancımı yineler, son sözümüzün "bu sevda bitmez" ve "her koşulda FENERBAHÇE" olduğunu dosta, düşmana ilan ederim.
Bununla birlikte mütalaada yer alan itham ve iddiaların asılsızlığı yapılan savunmalarımızla açıkça ortaya konulmuştur. Hiçbir maçta şike ve teşvik yoktur. Şike teşebbüsünde bulunulmamıştır; teşvik primi verilmemiştir. Tüm Kamuoyunun malumu olduğu üzere, tüm hesaplarımız re’sen atanan Bilirkişi ve Dernekler Masası tarafından incelenmiş ve hiçbir hukuka aykırı tasarrufun ya da usulsüzlüğe tesadüf edilmemiştir. Bu gerçeğin Sayın Mahkemece tespit edileceğine dair olan inancım tamdır.
İşbu açıklamalar ve tespitler tahtında tahliye ve beraat yönünde karar vermenizi, talep ederim.
Aziz Yıldırım
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı"

Yazarlar