SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Ramazanda kilo almaktan korkmayın !

Merhaba ,

Öncelikle ramazanınızı kutluyoruz. Ramazan ayında bir çok danışanımız oruç dolayısıyla fazla kilo aldıklarından, acıktıklarından, susadıklarından dem vuruyorlar. Oysa doğru bir iftar-sahur düzenlemesiyle orucun hem fiziksel hem ruhsal amaçlarına ulaşmak mümkün.

Son yıllarda ramazan ayında günlerin çok uzun olması sebebiyle sahura kalkmak çok önem taşıyor. Ancak sahurda hafif yiyecekler yemeyi tercih etmek çok önemli. Yoksa sahurda yenilen fazla ve ağır yemekler midenizi, sindirim sisteminizi yorar ve içilen bardak bardak çaylar (çayın diüretik olması sebebiyle) susuzluğunuzu artırır. Beyaz undan yapılmış pide ve ekmek, beyaz pirinçten yapılan pilav kısacası rafine edilmiş tüm gıdalar ne kadar çok yerseniz yiyin sonuçta açlığınızı artırmaktan, size kilo aldırmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Burada yine gerçek gıdanın önemine geliyoruz. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgileri ‘’Doktor Kardeşlerle Eğlenerek İnteraktif Zayıflama’’kitabımızda bulabilirsiniz. Sahurda en az 4 bardak taze su içmenizi şiddetle öneriyoruz.

İftarda ise fazlaca tüketilen iftariyelik yerine çorbayla başlamanızı tavsiye ediyoruz. Sıcak çorbaların yanı sıra ızgara et yemeği, zeytinyağlı sebze yemeği, bol miktarda salata, 2 dilim esmer undan yapılmış ekmek veya pide yiyebilirsiniz. Yanı sıra su içmeyi de ihmal etmemelisiniz. Bizim önerimiz iftarla sahur arasında da en az 4 bardak su içmeniz. Böylece sahurda içtiklerinizle birlikte bir günde 8 bardağa ulaşmış olacaksınız. Sıcak günlerde en az bu miktarda suyu içmeniz enerji düşüklüğünüzün olmaması için önemli.

Bir başka önerimiz de orucunuzu açarken çorbanızı, suyunuzu içtikten sonra birkaç dakika midenizi dinlendirip yemeğe öyle devam etmeniz. İftarla sahur arasında meyvenizi yemeyi de ihmal etmeyin. Ramazanda tatlı yerine meyve ve hurma yemeyi tercih etmelisiniz. Canınız isterse haftada bir kez tatlı ödülünüzü almakta serbestsiniz. Unutmayın diyet yapın ya da yapmayın tatlıyı en sık haftada veya on beş günde bir sıklığında yemelisiniz.

Bu basit kurallara dikkat ettiğinizde hem kilo almadan hem acıkmadan hem de susamadan, sağlıkla orucunuzu tutmanız mümkün. Tabii bedeniniz ne kadar rahat ve zinde olursa manevi huzura ulaşmanız da o kadar rahat olur.

Bir uyarımız da oruçluyken ağır sporlardan kaçınmanız gerektiği. Oruç tutarken sadece hafif yürüyüşler yapılması bizce yeterli.

Manevi huzuru bulacağınız, üstelik bir çeşit detoks yapıp sağlık, dayanıklılık ve sağlamlık kazanacağınız güzel bir ramazan dileğiyle…

Hafif ve lezzetli yemek tarifleri için www.estetikklinik.comadresimizi ziyaret edebilirsiniz.

Sağlık, huzur ve neşeyle kalın…

www.estetikklinik.com

Yazının devamı...

SİGARAYA VEDA

Merhaba ,

Sigara maalesef çağımızın en büyük ve öldürücü sorunlarından…Biz de kliniğimizde sigara bırakma tedavileriyle ilgili çalışmalara ayrı bir önem veriyoruz bu nedenle. Kliniğimizde sigara bırakma tedavisini akupunktur ve psikolojinizi güçlendiren bazı zihinsel tekniklerle yapıyoruz .Sigarayı bırakırken zihinsel olarak hazırlanmanız çok önemlidir. Bu nedenle bu hafta Doktor KardeşlerleEğlenerek İnteraktif Zayıflama kitabımızdan Sigaraya Veda bölümünden bir alıntı yaptık. Sigara bırakma tedavileriyle ilgili farklı yazılara da burada yine yer vereceğiz.Sigara kullanıyorsanız ya da sigara kullanan sevdikleriniz varsa mutlaka bizi takip edin . Haydi bugünden sigarayı bırakmaya hazırlanın !

- Kendinize sigarayı bırakacağınıza dair söz verin,bu sözü tutmak özsaygının işaretidir.

-Bırakma tarihinizi belirleyin ve bunu etrafınıza yayın.

-Sigarayı neden bırakacağınıza dair üç büyük neden belirleyin ve evinizde görebileceğiniz bir yere, ofisinizde çalışma masanıza koyun,hatta üstünüzde taşıyın.

-Sigaranızı azaltmaya başlayın.

-Daha ucuz ve kötü bir markaya geçin.

-Çakmak taşımayı bırakın.

-Sigaranızın yerini değiştirin.Cebinizde,çantanızda rahatlıkla ve otomatik olarak ulaşamayacağınız bir yere koyun ki farkında olun.

-Sizde sigara içme isteği uyandıran kışkırtan durumlarda 1-2 kez içmeyin.

-Zihninizi sigara içmemeye hazırlayın. Sizi strese sokan durumları hayal edin ve bu durumun üstesinden sigarasız geldiğinizi düşünün.

-Bir günlük tutmaya başlayın.Kaç tane sigara içtiğini ve ne durumda içtiğinizi yazın.Üzüntülü,gergin,sevinçli farkında olmadan… Bir de her güne üç teşekkür yazın. O gün size iyiliği dokunmuş birine,varlığı için çocuğunuza,kendinizi koruma farkındalığınız olduğu için Tanrıya…

-Sigarayı bırakınca yaşayacağınız olumlu durumların listesini çıkarın.Kötü bir hastalıktan ölüm riskinin azalması,etrafınıza alışkın küçümseyici tavırların sona ermesi,sağlığınızın gün geçtikçe daha iyiye gelecek olması ,yakın birinin sizinle gurur ve saygı duyacak olması ,sigaradan artan parayla kendinize alacağınız ufak ödüller sevdiklerinizle birlikte eğlenmeye gitmek…

-Sigara içen yerlerden ve arkadaşlarınızdan bir süreliğine uzaklaşın.

-Sigarayla birlikte yaptığınız şeyleri bırakın. Çay kahve içmeye bir süre ara verin ya da çok çok azaltın. Bunların yerine bitki çayı,limonlu su ve su koyun.

-Bir süre için gerekirse geceleri dışarı çıkmayın.

-Evde,ofiste sizden başka sigara içen biri varsa ondan yardım isteyin,bi süre sizin yanınızda sigara içmesin,hatta birlikte bırakmayı teklif edin.

-Artık yanınızda sınırlı sayıda sigara taşıyın.

-Kısa süreli gideceğiniz yerlerde yanınıza sigara almayın.

-İçtiğiniz paket bitmeden yenisini almayın.

-Sigarayı sadece açık havada için.

-Kültabağını boşaltmayın,izmaritleri biriktirin ki gözlemlediğiniz süre boyunca bile ne kadar zehir solduğunuzu keşfedin.

-20-30 dakika yürüyüş yapmaya başlayın. Böylece sigaradan kurtulurken bedeninize, zihninize ve ruhunuza çift kat iyilik yapmış olursunuz!

Sağlık , huzur ve mutlulukla kalın …

www.estetikklinik.com

Yazının devamı...

Gerçek Gıdayı Bulun !

Bu yazımda birçok insanın kafasını karıştıran “teknolojik” yiyeceklerden bahsedeceğim.

İyi tarım, organik tarım, hibrit bitki, GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizmalar) yiyecekler, hormonlu sebze-meyve ve hayvanlar, hayvanlara verilen antibiyotikler, gıda katkı maddeleri, suni yiyecek boyaları, ağır metaller, toksinler… Basit bir yayla çorbası yaparken kullandığımız pirinç ya da çorba için kullanacağımız yoğurdun içinde ne miktarda koruyucu katkı maddesi var? Sütü sağılmadan önce hayvana fazla antibiyotik verilmiş midir? Çorba yapmak için kullandığımız suda fazla miktarda klor var mıdır? Bu çorba teflon tencerede mi pişirilmeli? Listeyi uzatmak mümkün. Bir anda kendimizi mutfak yerine bir deney laboratuarında hissedebiliriz! Üstelik pişirme şekillerinden, dengeli beslenmeden, yüksek glisemik indeksten, antioksidanlardan henüz hiç bahsetmeden! Bilinçli tüketici olmaya çalışırken bilinci yitirmek işten değil neredeyse!

Aslında terminoloji doğru kullanıldığında durum hiç de karmaşık değil. Bu konuyu birkaç makalede işleyeceğiz ve sonunda kafanızı karıştıran birçok sorunun cevabını bulmuş olacaksınız.

Endüstriyel tarımda gübreleme ve ilaçlama işi çoğunlukla üreticilerin inisiyatifinde. Bu yüzden ürünü hastalıktan korumak, ekonomik riski azaltmak gibi nedenlerle zirai ilaçlar fazlaca kullanılabilmekte. Araştırmalar bu ilaçların fazlasının kanser, üreme bozuklukları, alerjiler, bağışıklık ve sinir sistemi bozuklukları ile ilişkisini gösteriyor. Bu durumda iyi tarım (globalgop) veya organiktarımdaha iyi seçenekler.

İyi tarımda, yönetmeliklerin izin verdiği zirai ilaçlar kullanılıyor. Böylece zirai kalıntılar belirlenmiş limitlerin altında tutulabiliyor.

Organik tarımda ise çevre ve insanı tehdit eden suni gübre, zirai ilaç ve hormon kullanılmıyor.

Peki bir ürünün organik olup olmadığını nasıl anlayacağız?

Bir ürünün üzerinde saf, natürel, doğal, katkısız hatta organik gibi ifadelerin bulunması yeterli değil. Bu ürünleri ayırt etmenin tek yolu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın logosu, bağımsız kontrol ve sertifikasyon firmasının logosu ve “organik tarım esaslarına göre üretilmiştir” ibaresinin bulunması. Taze sebze ve meyvelerde ürünün organik ürün olarak satışına onay veren yetkilendirilmiş kuruluşa ait ürün sertifikası olmak zorunda. Bu kuruluşlar üretimi ekimden hasada kadar belirlenmiş protokollere uygun olup olmadığını denetliyorlar. Aksi takdirde doğal ürün tümüyle kişisel güvene dayanıyor.

Konvansiyonel tarımda bilinçsizce kullanımından en çok korkulan madde ise pestisit. Pesdisitler ürüne zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, zararlarını azaltmak gibi amaçlar için kullanılabiliyor. Ürünü pestisitlerden arındırabilmek için sıcak suda, sirkeli suda veya başka bir temizleyicide bekletmenin pek bir anlamı yok. Çünkü bu ilaçlar sistemik etkili, yani kabukta daha çok olmakla birlikte meyve-sebzenin tümünde var. Bu durumda meyve-sebzenin kabuğunu soymak zararı bir açıdan biraz azaltsa da bu durum kabukta yoğun olan vitamin ve minerallerden fedakarlık anlamına geliyor.

GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizma)lar da işte bu noktada devreye giriyor. GDO’ların çok büyük kısmı iki özellik taşıyor:

1- Yabancı otları yok etmek için kullanılan ilaçlara karşı dayanıklılık sağlayan

2- Ürünlere gelen böcek ve haşeratı öldürücü toksini içeren

Burada sorun şu ki kendi kendisini koruyan bir bitkiyi yediğimizde bizim hücrelerimiz zarar görür mü?

Genetiğiyle oynanmış bir organizmayı yemek bizim hücrelerimizin gen yapısında henüz öngörülemeyen bir dejenerasyona yol açar mı?

Metabolizmada değişim, alerjide artış, antibiyotik direncinde yükselme gibi zararları oluşturan miktar ve süre nedir?

İşte bu soruların cevapları henüz bir netlik kazanmış değil.GDO’lu ürünler dünyada açlıkla mücadele için uzun araştırmaların sonucunda ortayaçıktı. Peki bu araştırmalar amacına ulaşabilecek mi? Yoksa bu sorunun cevabı dünyadakigelir dağılımı (dolayısıyla temiz su ve yiyecek kaynaklarının )düzelmesiyle, hatta iklimdeğişikliği ile mi ilgili? Bu soruların cevabı maalesef bu kitabın konusu değil. Fakat bizi çokendişelendirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Gelecek nesillerin gıda güvenliğinden bizler de bugün itibarıyla sorumluyuz-olmalıyız-...GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar),moleküler biyoloji tekniğiyle uygulanıyor. Seçilen genler izole ediliyor, ardından istenilen değişiklikler yapılıp aynı canlıya ya da başka bir canlıya aktarılıyor. Bu aktarım bir bakteri veya virüs yardımıyla, parça bombardımanıyla, mikro enjeksiyonla ve elektroporosyon teknikleriyle yapılıyor. GDO’lar tohum verebiliyorlar. Ancak ortaya çıkardığı toz yani polen doğadakinden farklı bir genetik yapıda oluyor ve bu genleri doğadaki akrabalarına yayabiliyorlar. Böylece bu bitkiler yapay genleri alabilir. Sonuçta çeşitlilik zarar görebilir. GDO’lar en çok ABD, Kanada, Arjantin ve Brezilya’da üretiliyor. Tarımsal ticarete konu olan GDO’lar ise temel olarak mısır, soya, kanola ve pamuk. Bu ürünleri belki mısır dışında tek başına yiyecek olarak pek fazla tüketmesek de mısır ve soyanın türevleri o kadar fazla karşımıza çıkıyor ki, ürkütücü olan da bu! Örnek mi istersiniz: GDO’lu mısır ve soya yemiyle beslenen hayvanların et, süt ve yumurtaları, gofret ve birçok çikolatada rastlanan soya lesitini, hemen her tatlı gıdada karşımıza çıkan mısır nişastasından elde edilen glikoz şurubu… Paketlenmiş hazır gıdaların etiketlerini okuyunca durumun vahametini anlamak mümkün! Bu dört ürünün dışında patates, pirinç, kabak, ayçiçeği, yerfıstığı, domates, somon balığı, karpuz, kavun ve muzda da bu işlemler uygulanmış veya ülkemize girmiş olabilir. Bu ürünlerin, özellikle çocuk ve gençlerin tüketimlerinin uzun yıllar olacağını varsayarsak, nasıl etkileyeceği bilinmiyor. Bu durumda yaşlı olmak belki de ilk kez bir avantaja dönüşebilir.

Tüm bunlar düşünüldüğünde hibrit tohumlardaha masum gözüküyor. Hibrit bitki tamamen doğal genler ve kromozomlar kullanılarak elde ediliyor. Ayrıca hibrit bitkiler doğal toz yayıyorlar. Yaydıkları toz zararsız. Hibrit bitkilerin ebeveynleri belirli bir program dahilinde melezleniyor. Bu kombinasyonlar sonucunda melez azmanlığıdenilen bir durum elde ediliyor. Sadece bu ebeveynler arasında meydana gelen melezlenme sonucu hibrit tohum alınıyor. Bu nedenle hibrit tohum sadece ekildiği yıl diğerlerinden üstün verim verir. Ancak tohumu aynı genetik dizilimi taşımadığından bir sonraki hasatta aynı verimlilikte olmaz. Sonuçta hibrit bitki yetiştiren çiftçiler benzer verimlilik için her yıl yeni tohum almak zorunda kalır. Bu teknoloji bir nevi ari ırk projesine benzetilebilir. Yani genlere dokunulmamakta, en çok en üstün genler melezlenmektedir. Bu teknolojinin insana ve çevreye zararı olmadığı düşünülse de dışa bağımlı bir üretim biçimi olduğundan ekonomik ve siyasi boyutları ürkütücü olabilir.

Sağlık , huzur ve neşeyle…

www.estetikklinik.com

Yazının devamı...

Hangi yaşta hangi bakım ?

Yüzünüz Kaç Yaşında?

Son zamanlarda çok çalıştınız, yüzünüzde bedeniniz gibi yorgun mu görünüyor, ya da yer çekiminin acımasız etkileri hissedilmeye mi başladı ? Göz kenarlarınızda ve alnınızda kırışıklar mı baş gösterdi? Cildiniz cansız, solgun, renksiz, mat, pürüzlü, esnekliğini kaybetmiş, sarkmaya mı başladı ? Sigaranın etkilerini düşünmek bile istemiyorsunuz… Size iyi haberlerimiz var! Medikal estetik biliminin son yıllarda attığı dev adımlarla artık henüz gençken cildinizi ve yüzünüzü korumaya başlayabileceksiniz. Orta ve daha ileri yaşlarda iseniz bugüne kadar kendinize gösterdiğiniz özene bağlı olarak 5-10 yıl daha genç görünebileceksiniz! Konunun ayrıntılarını "Doktor Kardeşlerle Eğlenerek İnterAKTİF Zayıflama" kitabımızda da bulabileceğinizi hatırlatıp kısaca yaşa göre neler yapılabileceğine değinelim.Tabii her zaman olduğu gibi bu tedavilerin doktorlar tarafından yapılmasının önemini belirtelim.

Tıbbın bu alandaki gelişmeleri hayranlık uyandırıcı ancak size uygun tedavi hangisi? Örneğin; 20’li yaşlarda neler yapılabilir, 40’lı yaşlarda neler yapılabilir? Bu öncelikleri temel olarak doktorunuz belirleyecek olsa da size de genel bir fikir oluşturmak için yaşlara göre bir sınıflama yaptık.

Hangi Yaşta Hangi Bakım?

20 li yaşlar ;Kontrol edilemeyen mimiklerde kırışık oluşmasını önlemek amacıyla koruyucu botox, ince dudakları daha belirgin hale getirmek için dudak dolgusu, akne izleri ve canlandırma için kimyasal peeling ve cilt bakımı.

30 lu yaşlar ; Kontrol edilemeyen mimikler, alındaki enine kırışıklar ve çatık için botoks, düşen kaş uçlarını hafifçe yukarı kaldırmak için botoks, anti-aging , cilt tonu düzensizliği veya leke tedavisi amaçlı kimyasal peeling ,ince dudakları ya da elmacık kemiklerini belirginleştirmek için dolgu , yumuşaklık , canlılık , nemsizlikle başa çıkmak , kollagen , elastin , HLA üretimini artırmak için PRP,gençlik aşısı veya mezolift , gıdı için lipoliz,cilt bakımı.

40lı yaşlar ;Alın , çatık , göz çevresindeki kaz ayakları ve düşen kaş uçları için botoks, ince dudakları , elmacık kemiklerini belirginleştirmek, artık boşalmaya başlayan ve yaşlı görünüme zemin hazırlayan yağ dokusu kayıpları için gülme çizgilerine (nazo-labial hat) ve dudak üstündeki kırışıkbölgeye dolgu ,cilt tonu düzensizliği , leke,cildi tazelemek, anti-aging için kimyasal peeling, yumuşaklık , tazelik , canlılık ,daha iyi nemlenme ,kollagen elastin ve HLA üretimini artırmak için PRP,mezolift veya gençlik aşısı, sarkmaya başlayan yüz ovali için örümcek ağı yöntemi, gıdı için lipoliz, cilt bakımları

50li yaşlar ve sonrası ;Artık boşalan ve yaşlı görünüme sebep olan yağ dokusu kayıpları için dolgu ,alındaki enine kırışıklar, çatık ,göz çevresindeki kaz ayakları ve düşen kaş uçları için botox ,cilt tonu eşitsizliği , leke ve anti-aging için kimyasal peeling ,ciltte tazelik , canlılık , yumuşaklık , nemlenme kapasitesini artırmak , kollagen , elastin ve HLA üretimini uyarmak için PRP ,mezolift veya gençlik aşısı ,sarkmaya başlayan yüz ovali için örümcek ağı yöntemi, gıdı için lipoliz, cilt bakımları.

Bu tedaviler zamana yayılarak ve kombine edilerek uygulanır ve gözün çok daha hoş algıladığı , daha genç ve çekici bir yüz ortaya çıkar.

Bu tedavilerdeki amaç maske etkisi yaratmadan, ifadenizi bozmadan sizi gençlik görünümünüze yaklaştırmak ve bu durumu korumak. Gelişmiş ülkelerde son derece revaçta olan bu tedaviler için hemen hemen her yaş aralığı ve durumuna göre farklı ürün alternatifleri bulunduğunu da belirtmeliyiz.

www.estetikklinik.com

Yazının devamı...

YAZA FORMDA VE HAFİF GİRMENİN EĞLENCELİ İPUÇLARI

Yaza girmeye az zaman kaldı.Çok daha ince,ferah,tiril tiril giysilerimize kavuşmamız yaklaşıyor.Kışın

kat kat giysilerle saklanan “fazlalıklar” keyfinizi kaçırmadan onlardan kurtulmanın tam

sırası.Bedenimizi şöyle bir temizleyip arındıralım üstelik de incelelim diyenlerdenseniz “Doktor

Kardeşlerle Eğlenerek İnteraktif Zayıflama” kitabının yazarları Dr.Yasemin Arslan ve Dt.Şule Arslan’ın

tavsiyeleri tam size göre! Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Dr Yasemin Arslan öncelikle 3 günlük hafif

bir detoks programı öneriyor. Kulağa çok hoş geliyor…Buna göre ;

Sabah

Birkaç damla limon damlatılmış bir bardak su

Kahvaltı

1-2 bardak çay

Bir dilim çavdar ekmeği

2 dilim keçi peyniri veya 5-6 adet zeytin

Mevsimine göre sınırsız nane-maydanoz ya da domates-salatalık kokteyli

Ara Öğün

Bir bardak su

İnce bir dilim mevsim meyvesi

Yemekten yarım saat önce

Bir bardak su

Öğlen

İstenirse sınırsız miktarda detoks çorbası

Izgara,haşlanmış,fırınlanmış,yağsız olarak sote edilmiş ya da en sağlıklısı buharda pişirilmiş nişasta

içermeyen sınırsız sebze

Ya da yağ eklemeden soğan,sarımsak,domates veya salça kullanarak,geleneksel tencere yemeği

pişirebilirsiniz.Soğanı sotelemek isterseniz domates suyu veya sulandırılmış salçayla yapabilirsiniz.

2 dilim çavdar ekmeği

Bir kase yarım yağlı yoğurt

Sınırsız yağsız salata

Ya da

2 dilim esmer ekmek arasında beyaz peynirli,baharatlı,yağsız sebzeli tost (Beyaz peynir elinizin

büyüklüğünde olabilir).

Bir bardak ayran

Sınırsız yağsız salata

Bitki çayı

Ara Öğün

2 bardak su

1 bardak şekersiz bitki çayı

İkindi

Bir porsiyon mevsim meyvesi

1 bardak şekersiz bitki çayı

Yemekten yarım saat önce

Bir bardak su

Akşam

100gr buğulanmış balık ya da haşlanmış kırmızı et

Bir dilim esmer ekmek

Sınırsız salata ve mevsim sebzeleri

Gece

Bir bardak su

Sınırsız yeşil sebze veya sebze suyu

Yatmadan Önce

Bir bardak su

Tüm salatalarınıza elma, üzüm sirkesi ya da limon suyu ekleyebilirsiniz.

Suyu dilerseniz daha çok içebilirsiniz.Bedeninizin suyla temizlendiğini unutmayın !

Dr Yasemin Arslan hafif, kolay hazırlanabilen ve lezzetli bir detoks çorbası ve detoks içeceği tarifi de

verdi.

Detoks Çorbası (4 kişilik)

Malzeme :

1 adet brokoli, birkaç dal ıspanak,birkaç yaprak kırmızı ve beyaz lahana,1 havuç,1 fındık

büyüklüğünde taze zencefil,2 çorba kaşığı süt,biraz deniz tuzu,bir tutam taze maydanoz,bir tutam

dereotu,3 dal taze soğan, 1 limon

Hazırlanışı :Tüm sebzeleri yıkayıp irice doğrayıp tencereye alınız.Üzerine 1 lt kaynar su ekleyip,

kapağını kapayıp 20 dakika bekleyiniz .İçine sütü,zencefili,tuzu, dilerseniz kırmızı ve kara biberi de

ekleyip tüm sebzeler yumuşayınca tencerenin içindeki malzemeleri suyuyla birlikte kabaca

blenderdan geçiriniz.Bu sırada maydanoz,dereotu ve taze soğanı incecik kesiniz,kaseye aldığınız

blendardan geçmiş çorbanızın üzerine ekleyiniz .Son olarak limon suyuyla tatlandırmayı unutmayınız.

Detoks içeceği

Malzemeler : 1 adet salatalık,3 adet kereviz sapı,2 adet brokoli

Hazırlanışı : Tümünü katı meyve sıkacağından geçirip hemen içiniz.

Üstelik bu karışım cildinize de güzellik katacaktır.

Dr Yasemin Arslan forma girmek için iyi bir beslenme programının yanı sıra egzersizin de önemini

vurguluyor.Bakın egzersizi eğlenceli hale getirmek için neler öneriyor ;

“Okuyucularımıza öncelikle dinlediklerinde kendilerini iyi ve canlı hissettikleri şarkıları bir cd ye

kaydetmelerini öneriyoruz. Dans bir yandan eğlendirirken bir yandan da çok kalori harcatan bir

etkinlik.Başka bir önerimiz ise yürüyüş.Biz özellikle zayıflama sürecinde günde 10.000 adım atılmasını

öneriyoruz.Artık bir çok yerden rahatlıkla temin edilebilen bir adımsayar çok işinize

yarayacaktır.Yürüyüşü zevkli hale getirmenin bir yolu,yürüyüşünüz sırasında gördüğünüz manzarayı,

bulutları, ağaçları,çiçekleri,rastladığınız ilginç görüntüleri fotoğraflamanız ve sosyal medyada

paylaşmanız .Aynı şekilde selfie de yaparsanız her gün yürüdüğünüzü belgelemiş üstelik bir çok insana

da örnek olmuş olursunuz.Ayrıca kendi kendinize duvar tenisi oynamak da sizi çok eğlendirecek ve

topa vurmak stresinizi atmanıza da yardım edecek,bundan emin olun!Biz aslında egzersizin bir çocuk

gibi oyun haline getirilmesini hatta bu süreçte içinizdeki çocuğa dokunabilmenizi istiyoruz.Bu sebeple

kitabımızda da bunlar gibi bir çok öneriye ve alıştırmaya yer verdik”

Dr Yasemin Arslan ve Dt Şule Arslan kardeşler daha ince olmanın sağlığa katkılarının tartışılmaz

olduğunu ancak kronik hastalığı olan bireylerin mutlaka doktor kontrolünde zayıflamaları gerektiğini

de vurguluyorlar.

Yazının devamı...

23 NİSAN KUTLU VE SAĞLIKLI OLSUN !

Sevgili çocuklarımızın çocuk bayramlarını sevgiyle kutluyorum !

Gelecek nesillerimizin sağlıklı ve bilinçli bireyler olması çok önemli.Sağlıklı yaşam konusunda çalışan bir doktor olarak bu konuda yazmak bir sorumluluk benim için.Çocuklara doğru beslenme, egzersiz sağlıklı besinler gibi kavramları mutlaka öğretmemiz gerekiyor. Bazen marketten alış veriş yapan çocuklu ailelere rastlıyorum ve alış veriş sepetlerinde bir sürü işe yaramaz, daha çok da zararlı yiyecek içecekler görüyorum, müdahale etmemek için kendimi tuttuğumu tahmin edebilirsiniz… Zaten sürekli yiyecek içecek reklamlarının bombardımanında olduğumuz bir çağda onları doğru yönlendirebilmek çok önemli. Temiz bedenlerinin ve tabii organlarının birçok atıkla kirlenmesine göz yummayın. Çocuğunuz sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlığını edinmemiş olarak büyürse yetişkinliğinde kilolarıyla hep bir mücadele içinde olacağından kuşkunuz olmasın. Peki bunun için ne yapmalı ne yapmamalı? Alınacak önlemlerin başında evde yağ ve şeker içeriği yüksek besinler bulundurmamak geliyor, kızarmış patates, kurabiye, işlemden geçmiş kuruyemiş, çikolata, şekerleme, asitli içecekler gibi.

Çocuk yiyeceğin kalorisi yerine sağlıklı olup olmadığını düşünmeli.

Onu büyüttüğünü, daha iyi düşünebilmesine, daha iyi hareket edebilmesine, daha iyi diş yapısına, daha güzel saçlara sahip olabileceğini vb bilmesi sağlıklı yiyeceklere karşı ilgi uyandıracaktır. Sağlıklı yiyecekler hakkında sık sık konuşmak, birlikte yemek yapmak, organik pazarlara, semt pazarlarına gitmek, evde bahçe yoksa da saksıda birlikte domates, maydanoz yetiştirmek, mümkünse kompost hazırlamak onların yiyeceğe, doğaya ve bedenlerine bakış açısını zenginleştirecektir. Yemedikleri besinler konusunda çok ısrarcı olmayın, yemediği şeyleri püre yapıp boğazından aşağıya dökmeyin, tabağındaki yemeği bitirmesi için ısrar etmeyin. Unutmayın onların mideleri sizinkinden küçük. Tombiş çocuk seven anneanne, babaanne, büyükannelere inanmayın

Su içme alışkanlığı kazanmaları çok önemli.

Susadıklarını hissettikleri zaman artık bedenlerinin çok susuz kaldığını, su içmek için susamayı beklememeyi, suyun bedenlerini temizleyeceğini öğretin. Yemek yemeyi bir ceza – ödül durumuna sokmayın, yemekten sonra tatlı-şeker tatlı sözü vermeyin. Nadir durumlarda sürprizler yapılabilir ama mutlaka sınırlandırın. Yemeklerinizi evde birlikte yiyin ama dışarıda birlikte yaptığınız tek aktivite yemeğe çıkmak olmasın. Ailece yapacağınız ve çok keyif alacağınız aktivitelere yönelin. Her kutlama pastayla olmak zorunda değil. Çocuklar böyle bir kutlamayı bir resim atölyesinde, çiftlik, doğa gezisinde, karaoke partisinde ya da ilgi alanlara göre bir müzede yapabilirler. Gezinin kendisinin kutlama olduğu böyle bir organizasyonda çeşitli minik, sandviçler yanı sıra ayran, süt, kefir ikram edilebilir. Sıra dışı bir kutlama olacağı kesin! Eve misafirliğe gelenlerin hediyesi çikolata, pasta vb olmasın, bu konuda onları kesin bir dille uyarın. Siz çocuğunuza yaşam boyu sağlıklı alışkanlıklar kazandırmak isterken ısrarcı olanların bilgisizlikleri sizi yolunuzdan caydırmasın. Eğer bakıcınız varsa gizli gizli çikolata ve şeker vermemesi konusunda mutlaka uyarın. Yediği tatlı miktarını siz bilmelisiniz ki ona göre ayarlama yapabilesiniz. Zaten böyle bir durum çocuk için de kafa karıştırıcı bir tutum oluşturacaktır. Çocuğunuz fast food seviyorsa, bunu haftada birle sınırlayın ve böyle yerlere gitmek için isteksiz davranın. Çocuklar atıştırmayı severler, bunun için cips yerine doğal kuruyemiş, büskivi, kek, kurabiye yerine elma, havuç, salatalık çubukları, yoğurt, süt verin. Okulda sağlıklı yiyecek seçebilmeleri için gerekirse okul yönetiminden yardım isteyin. Çikolata için kendini yerden yere atan çocuklarla ilgilenmeyin eğer onun inadı size galip geliyorsa ileride çok işiniz olacak demektir… Tabii bu inadın sebebi sadece çikolata ise… Başka duygusal eksikleri şimdiden yaşıyor olabilir, dikkatli olmalısınız. Çocuğunuz özellikle ergenlik döneminde doktor kontrolü harici hiçbir zayıflama ilacı kullanmamalı, iştahı kestiği gerekçesi ile sigara, ilaç ya da uyuşturuculara yönelmemeli. Maalesef kilo alma kaygısıyla bazı gençler çok büyük hatalar yapabiliyorlar. Bu konuda çok çok çok dikkatli olmalısınız. Çocuğunuz egzersizi doğal bir yaşam biçimi gibi görürse daha sonra kendisi yapmak için zorlamayacaktır. Hayatında mutlaka bir spor olsun… Ve son olarak bu kurallara kendiniz için de dikkat edin !!!

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.