SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

“DOKTOR KARDEŞLERLE İNTERAKTİF ZAYIFLAMA” KİTABI

Merhaba ,

Bu yazımı kızkardeşim Dt.Şule Arslan’la çok uzun zamandır emek verdiğimiz, derin araştırmalar yaptığımız,kolay okunabilir,sizin de katılabileceğiniz yani interaktif ve kilo vermenin eğlenceli yollarını anlattığımız DOKTOR KARDEŞLERLE EĞLENEREK İNTERAKTİF ZAYIFLAMA kitabımızın artık çıkmasının mutluluğuyla yazıyorum J İşin aslı henüz 1987 yılında öğrenciyken birimiz zayıflama ve estetik, birimiz diş hekimliği alanında çalışmaya, kendi kliniğimizi kurmaya, kliniğimizi nasıl yerleştireceğimize hatta bu kitabı yazmaya karar vermiştik!

İnterAktif Zayıflama kitabı kolaylıkla uygulayabileceğiniz haftalık beslenme ve egzersiz önerilerine, kendinizi psikolojik olarak güçlü hissedecediğiniz çalışmalara, günlük hayatınıza rahatlıkla adapte edeceğiniz pratik tavsiyelere, interaktif alıştırmalarıyla kendi kendinizi kontrol edebileceğiniz yöntemlere, hayatınızı kolaylaştıracak web sitelerine ulaşmanızı sağlayan üstelik de bunları yaparken bolca EĞLENECEĞİNİZ bir kitap. Biz zayıflamayı bir bütün olarak ele alıyorlaruz ve insanı hem beden, hem ruh, hem zihin olarak değerlendiriyoruz. Klinikteki tedavilerimizde olduğu gibi ,kitapta da zayıflamak kadar ideal kiloyu korumanın önemini vurguluyoruz.Bu sebeple 4 ADIMdan oluşan bir yol öneriyoruz.Buna göre:

1.ADIM .Arınma Dönemi : Bir hafta süreli hafif bir detoksu içeriyor.Bu süreçte bedeniniz yavaş yavaş toksinlerden arınmaya ,temizlenmeye başlıyor ayrıca hafif,kısa yürüyüşler de beslenme programınıza eşlik ediyor.Sağlıklı bir bedende vücut ağırlığının yaklaşık %5inin verilebildiği kıymetli bir dönem.

2.ADIM .Aktif Zayıflama Dönemi :9 hafta süren bir dönemi kapsıyor.Bu süreçte her hafta farklı beslenme programları yer alıyor.Beslenme listeleri alternatif değişimler haftası , vejetaryan beslenme haftası, mayasız-glutensiz beslenme haftası , ayırma haftası , vegan haftası,çiğ beslenme haftası,hipoglisemik hafta,protein haftası gibi değişik beslenme şekillerinden oluşuyor. Böylece hangi haftada daha rahat hissettiğinizi,hangi haftada daha iyi kilo verdiğinizi kısaca vücudunuzun tepkilerini iyice ölçüp onu iyice tanıyacağınız bir süreç.Eğer farklı beslenmek zor gelirse hazırlanması ve bulunması gayet kolay olan 2. Haftayla yolunuza devam edebilirsiniz.

3.ADIM .Günlük Yaşama Uyumlanma Dönemi :İki haftalık bir süreci kapsıyor.Yavaş , kontrollü ve bedenle uyumlu şekilde yiyeceklerin serbestleştirildiği bir dönemdir.

4.ADIM .İdeal Kiloyu Koruma Programı : İki yıl sürelidir.Bu süre, programı tamamladıktan sonra bedenin yeni halini kabullenmesi ve geri dönüşlerin önlenmesi için geçen zamandır. Biliyoruz ki hangi yolla zayıflarsanız zayıflayın sonrasında eski yaşam alışkanlıklarınıza dönüp fazla yemek yiyip , az hareket ederseniz verdiğiniz kiloyu % 30 fazlasıyla geri alırsınız. Kitabın bu son bölümünde yaşam alışkanlıklarınızı nasıl pratik olarak değiştirebileceğinize dair ipuçlarını içeriyor.

10 HAFTAlık bu kitap sağlıkla ideal kilonuza inmenizden, bu kilonuzu korumanın püf noktalarına, doğru ve gerçek gıdaları seçmekten, kolay ve zevkli hareketlere, pratik yemek tariflerinden akupunktur ve mezoterapiye, ayrıca bedeniniz yavaş yavaş biçimlenir ve sağlık kazanırken genç görünümüzün yüzünüze de yansıması için medikal estetik bilgilere, sigarayı bırakmanın kolay yollarından, ağız ve diş sağlığına kadar hiçbir konuyu açıkta bırakmayan bir başucu kitabı.

Yazının devamı...

BÜYÜK TEHLİKE : KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Aslında küresel iklim değişikliği konusunu bu köşeye taşıyıp taşımamakta çok kararsız kaldık. Ancak ısı artışı bu hızla giderse şu anda gördüğümüzden daha şiddetli değişimlerin gerçekleşmesi için kritik zaman 2025 yılı. Başka bir deyişle kritik eşiğin geçilmesine 10 yıl kaldı. Yani hala yapabileceğimiz bir şeyler var! Bu durumu değiştirebilecek güce hala sahibiz. İklim değişikliğini köşeye almaya karar vermemizde de işte bu nokta etkili oldu, artık hepimizin konuyla ilgili sorumluluğu var, biz her zaman insana ve insanlığa inandık. Bu satırları 20 yıl sonra okuyan okuyucu diliyoruz ki tüm bu tehditleri atlatmıştır…

Küresel ısınmayı basitçe şöyle açıklayabiliriz; bildiğiniz gibi dünyanın yüzeyi güneş ışınları tarafından ısıtılıyor ve dünya bu ışınları tekrar atmosfere yansıtıyor. Ancak bazı ışınlar su buharı, karbondioksit ve metan gazının dünyanın üzerinde oluşturduğu değer bir örtü tarafından tutuluyor. Bunun sonucunda yansıtma sonrasında ısı fazla düşmüyor ve dünyanın üzerinde bir ‘’sera etkisi’’ oluşuyor. Sera etkisinin bugünkü medeniyetin oluşmasında, üretim artışında, daha olumlu iklim koşullarının oluşmasında çok önemli bir etkisi var ve bunu dünyanın hemen üzerindeki bu koruyucu tabakaya borçluyuz. Ancak son dönemlerde fosil yakıtlarının fazlaca kullanılması (petrol, doğalgaz, kömür vb.), ormansızlaştırma, hızlı nüfus artışı, toplumlardaki tüketim artışı gibi sebeplerle özellikle karbondioksit, metan, klorofloro karbon gazları ve azot oksit gazları atmosferde artış gösterdi ve sera etkisini arttırmaya başladı ya da dünya yeterince ‘’soğuyamamaya’’ başladı. Tabii yerküremizin ısınmasında volkan faaliyetleri, güneş lekeleri, güneş patlamaları, kıtasal sürüklenmeler, dünyanın presizyon hareketi, eksende kayma, dairesel sapma, El Nino gibi doğal süreçleri de etkili. Ancak 1500-1800 yılları arasında hüküm süren küçük buzul çağından bu yana ısınıyoruz. Üstelik bu ısınma 1980’lerden beri sürekli artış gösteriyor. NASA’nın son verilerine göre 2014 yılı en sıcak yıl olarak kayıtlara geçti! Bilim insanları dünyanın şu süreç içerisinde diğer faktörlerin etkisiyle oluşabilecek ısınmayı tolere edebilecek kapasitede olduğunu ancak insan faaliyetleri sonucu oluşan ısınmaya karşı çaresiz kaldığını belirtiyorlar.

Dünya deniz yüzeyi sıcaklığı da 1990 yılından itibaren hızlı bir artışa geçti. 2011 yılında ise 1880 yılına oranla yaklaşık 0.80’lik bir artış olduğu belirlendi. 1850’lerde 14.80 ortalamasında olan küresel hava sıcaklığı en çok, 1970’lerde 15 dereceye 1990’larda ise 15,8 dereceye yükseldi. Şimdilik yaklaşık 1 derece olan ısı artışını bugün en çok Ortadoğu, Afrika, Orta Amerika ve Güneydoğu Asya’daki iklim faaliyetleri ile bizi izliyoruz. İklim faaliyetleri ise tarımsal üretimi, genel üretimi ve istihdamı düşürdüğünden beraberinde siyasi belirsizlikleri, otorite boşluklarını ve giderek artan boyutta insani trajedileri beraberinde getiriyor. Ayrıca buzullardaki erimeyi, deniz seviyelerindeki yükselmeyi, mevsimsel anormallikleri, şiddetli fırtına ve taşkınları, okyanuslardaki asitlenmeyi, yağmur ormanlarının zarar görmesini, denizde ve karada yaşayan birçok canlıda mevsimsel aktivitelerinde görülen değişimi, göç yollarının değişmeye başlamasını, mercan resiflerindeki değişimi, bazı türlerin sayısının azalması hatta yok olmasını şimdiden gözlemlemeye başladık bile.

Eğer hiç bir şey yapmazsak 2025 yılında geri dönülebilir eşiği geçeceğiz, bu durumda da iklim modeli simülasyonları 2100 yılına kadar ortalama yüzey hava sıcaklıklarının 2 derece artabileceğini öngörüyor. 2 derecelik artış şu anda gözümüze pek önemli görünmese de küresel olarak böyle bir artışın sonucunda buzulların erimesiyle birlikte deniz seviyesi iyimser bir tahminle 100 yıl içinde yaklaşık 50cm (bu oranın daha da artması olası) yükselecek. Bunun sonucunda doğrudan su baskınları, seller ve fırtınalar bekleniyor. Daha yüksekteki bölgeler de aşırı yağışlarla su baskınlarına maruz kalması söz konusu. Tabii tarım yapabilecek arazilerin de durumu hiç iç açıcı olmayacaktır. Kuzey kutbundaki buz tabakalarının biraz daha erimesi ise Golfstream’i besleyen okyanus akıntılarını keseceği için Britanya’nın 6 derece soğuması da beklenmekte, ayrıca bulaşıcı hastalıkları, solunum yolları hastalıkları, kalp hastalıkları ve alerjilerin de artacağı aşikar. Gıda ve su krizleri ise bugünkünden bile daha trajik göçleri gündemimize taşıyabilir.

Bu büyük değişim için tabii ki endüstrileşmiş, dolayısıyla sera gazlarını fazla üreten ülkelerin bu üretimlerini kısmaları gerekiyor. Üretimin kısılması ise enerji tüketiminin azaltılmasına yahut yenilenebilir enerjiye doğru dönüştürülmesinden geçiyor. Sera gazları emisyonunun %35’inin fosil yakıtlardan kaynaklandığının altını burada çizmemiz gerek. Kısaca ‘’iyileşme’’ durumu ülkelerin ve enerji şirketlerinin politikalarıyla çok ilgili.

PEKİ KÜRESEL ISINMAYA NASIL ‘’DUR’’ DİYECEĞİZ?

- Yenilenebilir enerji kaynaklarını destekleyebiliriz (güneş, rüzgar, hidroelektrik gibi) ancak elektrik tüketiminin karbon emisyonlarına en fazla katkıda bulunan faktörlerin başlarında olduğunu unutmayın. Elektrikli ısıtıcıları, klimaları, gereksiz yere çalıştırılan kahve makinaları, televizyon, bilgisayar, gereksiz yana ampulleri vb. bütün bunları gereksiz yere kullanmayın ve işiniz bittiğinde tamamen kapatın. (stand-by konumunda bekletmeyin).

- Kaloriferleri evde olmadığınızda kısın.

- Ev ve iş yerinize ısı yalıtımı yaptırın.

- Çamaşır ve bulaşık makinelerinizi tam kapasite çalıştırın. Böylece fazla elektrik, su ve deterjan harcamamış, çevre kirliliğine katkıda bulunmamış ve su kaynaklarını kirletmemiş olursunuz.

- Yürüyebileceğiniz mesafelere yürüyerek gitmeyi tercih edin. Bu zaten size sağlık da kazandıracaktır.

- Enerji tasarruflu ampuller kullanın.

- Uçak yolculuklarının da sera gazı emisyonlarını çok yükselttiğini unutmayın. Aynı şekilde uzak ülkelerde yetişen ithal sebze-meyve de uçakla geliyor, bunu da göz önünde bulundurun.

- Araba alırken hem yakıt tüketimi çok olmayan hem çevreyi kirletmeyen hem de küresel ısınmaya az katkıda bulunan araçları tercih edin.

- Mümkünse toplu taşıma ya da ortak araç kullanın.

- Mümkün olduğunca geri dönüşümlü ürünleri tercih edin.

- Gereksiz kağıt tüketimi yapmayın. Kağıtların her iki yüzünü de kullanın.

- Çamaşır, bulaşık makinesi, buzdolabı alırken A enerji sınıfı olanları tercih edin.

- Bol bol ağaç dikin veya dikilmesine katkıda bulunun.

Bu önlemler hemen ilk etapta akla gelebilen pratik uygulamalar. 40000 yıldır bize “yuva” olan sevgili yerküremiz bunu hak ediyor. Eminiz sizinde aklınıza gelen birçok önlem vardır. Bunları bizimle ve çevrenizle mutlaka paylaşın. :)

Sağlık, mutluluk ve güzellikle kalın …

Yazının devamı...

SELÜLİTİNİZ KAÇINCI DERECE?

Selülit zayıf, şişman, genç, yaşlı demeden kadınların büyük bir çoğunluğunda ve androjen eksikliği bulunan erkeklerde de rastlanan bir problemdir. Aslından tıbbi olarak bakteri veya virüs içermeyen yüzeysel bir yağ dokusu iltihabı. Hormonlar, dolaşım bozukluğu, yanlış beslenme, hareketsiz yaşam tarzı, aşırı kahve ve gazlı içecek tüketiminin sebeplerinin yanı sıra genetik yatkınlık da selülite eğilimi artırıyor.

Selülitli bölge, cilt altı yağ dokusunun ödemi nedeniyle pürüzsüz görünümden karakteristik portakal kabuğu görünüme geçiyor.

Sizin Selülitiniz Kaçıncı Derecede?

Belirgin bir semptom yok, sadece cilt altı dokusu kalınlaşmış ancak çıplak gözle görülmüyorsa: 1. Derece

İstirahat halinde bir sorun yok ancak kasılma veya elle sıkıştırılmayla ortaya çıkıyorsa: 2. Derece

İstirahat halinde iken tipik portakal kabuğu görünümü ve elastikiyet kaybı varsa: 3. Derece

Ayakta dururken bile cilt yüzeyinde portakal kabuğu görünümü izleniyorsa: 4. Derece

4. derece selülitte dokunma sırasında hassasiyet gelişebileceği gibi 2-25 mm. ye kadar nodüller izlenebilir.

Peki Ne Yapmalı?

Mezoterapi, el masajıyla birleştiğinde selülit için son derece etkili bir mikro enjeksiyon yöntemi. Teknik doğru uygulandığında hemen hemen hiç acı duyulmadan, yaklaşık 5 dakika süren 10 seanslık bir kürün sonunda oldukça tatminkâr bir duruma ulaşmak mümkün.

Mezoterapiyle

Hamile ve emziren annelerde, çok ağır metabolizma sorunları olanlarda ve kanser hastalarında ise mezoterapi uygulanmaz.

Yazının devamı...

DİŞLERİNİZİ KORUMAK ARTIK DAHA KOLAY!

Tüm beden sağlığı düşünüldüğünde, ağız ve diş sağlığının ne kadar da önemli olduğunu görüyoruz. Üstelik diş ve diş eti hastalıklarının çoğu çok basit tedbirlerle önlenebilir hastalıklardan! Bu da demek oluyor ki implantlara, kuron ve köprülere harcanan paranın ve zamanın çok ama çok daha az bir kısmı ile dişlerinizi sağlıkla yerinde tutmak mümkün! Gelişmiş ülkelerdeki kadar olmasa da ülkemizde de ‘’koruyucu diş hekimliği’’ kavramının geliştiğini görmek bizi umutlandırıyor.

Peki nasıl oluyor bu koruyucu hekimlik sihri?

Birinci bölüm bireysel olarak dişlerinizi fırçalayarak, diş ipi ve gargara kullanarak yapılan kişisel bakım, ikinci bölüm ise diş hekiminizin yaptığı diş taşı temizliği ve cilalama işlemleriyle ilaveten yüzeyel flor, CPP (cosem fosfo-peptial) ACP ( amarf calsium-fosfot) uygulamaları ve fissur seolantlar. Ayrıca tükürükten alınan birkaç ml.lik bir örnekle çürük riskinizi teyin etmek bile mümkün! Bu test birkaç dakikada sonuçlanabilen, güvenilir bir sonuç sunuyor. Böylece hastalarımızı yüksek, orta, düşük riskli olarak tanımlayıp tedbirimizi baştan alabiliyoruz.

Filoridler dişin yapısını güçlendirerek, çürüğe karşı dirençlerini artırırlar. Flor vernikleri klinik ortamında dişlere yüzeyel olarak sürülüp iki dakika beklenen ve bu süre içinde etkin flor iyonlarının diş minesi içine yerleştiği ve diş sert dokusunu güçlendiren bir yöntemdir. Son araştırmalar CPP-ACP ve floridlerin birlikte kullanımıyla ağızdaki asitlere karşı son derece güçlü bir diş yapısı oluştuğunu gösteriyor. Koruyucu hekimlikte kullanılan bu ilaçların tatlarının çok hoş, uygulamaların ise çok kolay (sadece dişlerin üzerine sürülerek) olduğunu da belirtelim.

Bir başka koruyucu faktörün de fissur seolantlar olduğunu belirtmiştik. Fissur sealantlar yani fissur örtücüler daimi dişler çıktığı zaman, diş hekimi tarafından dişlerin girintili-çıkıntılı üst yüzeylerine (çiğneyici yüzeylerine) uygulanan ve bir bariyer oluşturarak burada çürümeyi önleyen bir tekniktir. Üstelik yapılması son derece kolaydır ve hiç acı hissedilmez.

Nedense ülkemizde koruyucu diş hekimliği sadece çocuklara yapılır gibi algılanıyor. Oysa tüm bu uygulamalar yetişkinlere de (özellikle diş minesi yeterince güçlü olmayan, tükürüğü çürüğe eğilim yaratan, yeterli ağız bakımı yapmayan, tükürüğü azalmış hastalarda) rahatlıkla uygulanabilir ve sonuçları yüz güldürücüdür. Özellikle kontrollerde hiçbir sorunla karşılaşmayınca…

Dişlerinizi nasıl fırçalayacaksınız, diş ipini nasıl kullanacaksınız, ağız sularını ne miktarda kullanacaksınız ve florülü diş macunu mu, florülsüz macun mu sorularına cevapları ise başka bir yazımızda bulacaksınız…

Sağlık, sevgi ve güzelliklerle dolu kalınız…

Dr. Yasemin ARSLAN

Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı

twitter.com/dryaseminarslan

instagram.com/yaseminadr

yaseminarslan.dr@gmail.com

www.estetikklinik.com

www.dryaseminarslan.com

Yazının devamı...

AKUPUNKTUR İLE ZAYIFLAMA

AKUPUNKTURLA ZAYIFLAMA

Akupunktur kamuoyunda bir zayıflama yöntemi olarak benimsenmişse de aslında bedende ki enerji dengesizliklerini tedavi eden kadim bir bilgidir. Bedeninizdeki enerji dengeleri yerine oturduğunda herşey doğal ritmine döner ve yediklerinize – içtiklerinize dikkat ederek, hareketinizi arttırarak, zorlanmadan zayıflarsınız.

Peki zayıflama tedavisinde akupunkturun düzenlemesi gereken dengeler neler ?

- Tiroid bezinize uyarı verip doğru oranda çalıştırır.

- Tansiyonunuzu dengeler.

- Kan şekerinizi dengeler.

- Yavaş çalışan metabolizmanızı hızlandırır.

- Enerji düşüklüğü hissediyorsanız vücut enerjinizi artırır.

- Kilitli tembel bağırsaklarınızı çözer.

- Az su içiyorsanız beyindeki susuzluğu algılayan merkezi uyarır.

- Gaz, hazımsızlık gibi sindirim şikayetlerinizi çözer.

- Regl düzensizlikleri yaşıyorsanız, düzenler.

- Dişilik (östrojen, progesteron) ve erillik (androjen) hormonlarını dengeler.

- Menopoz şikayetlerinizi azaltır.

- Kilo verme sırasında görülen baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, sinirlilik, agresif hissetme gibi şikayetleri engeller.

- Metabolik sendrom , insülin direnci veya hipoglisemik ataklarınız varsa açlık krizlerinizin sıklığını ve şiddetini azaltır.

- Moralsizlik hissediyorsanız beyinden salgılanan endorfin, serotenin ve enkofalin miktarını arttırarak mutluluk hormonlarınızın seviyesini yükseltir.

- Bağışıklık sisteminizi güçlendirir.

- Uyku ya da uykusuzluk hallerini düzenler.

Akupunkturla sağlık kazanan kişi böylece ihtiyacı kadar yemek yer, fazlasını yerse rahatsızlık hisseder ve enerji fazlasının yürüyüş, spor veya dansla yakmak ister.

Aku, bugün tüm dünyada özellikle gelişmiş ülkelerde yan etkisinin olmamasından dolayı eğitim düzeyi yüksek kişiler tarafından tercih ediliyor. Ülkemizde de Sağlık Bakanlığı’nın onayladığı doktorlar tarafından bu hizmet verilmekte.

Kliniğimizde bizim de çok severek ve güvenle uyguladğımız akupunktur tedavisinde, zayıflamayla ilgili olarak ilk önce 10 haftalık bir kür öneriyoruz. Hastamız ilk geldiğinde detaylı bir fizik muayeneden ve kan analizinden mutlaka geçiriyoruz çünkü fazla kilonun altında yatan birçok sebep bu noktada ortaya çıkabiliyor. Tedaviyi de elimizdeki bu bilgilere göre yapıyoruz. Daha sonra hastamızın zorlanmadan uyum göstereceği bir beslenme ve yürüyüş, spor, dans konusunda anlaşıyoruz. 10 hafta boyunca görüştüğümüz hastamız yavaş yavaş sağlıklı beslenmeyi, bildiği yanlışları, hangi egzersizin kendisi için doğru olduğunu, bazı pratik yemekleri ve pratik ince kalma kurallarını iyice öğreniyor. Daha sonra 2 yıl ücretsiz kontrole çağırıyoruz. Eğer 2 yıl boyunca kilo alınmıyorsa beden bu durumu kabulleniyor ve ağır bir metabolik sorun olmadıkça tekrar kilo almıyor. Kilo veren kişinin hayatı da bir domino taşı etkisi görmüşçesine iyiye gitmeye başlıyor. Çünkü moral ve kendine güven çok ama çok önemli. Böyle hastalarımız sonrasında yüzlerine de minik medikal estetik tedaviler yaptırıp, hem zayıflamanın hem botoks, dolgu, peeling, örümcek ağı gibi minik tedavilerin etkisi ile 5-10 yaş daha genç ve doğal görümüne kavuşuyorlar!

Kadim akupunktur tedavisinin tıpdaki başka kullanım alanları da başka bir yazımızın konusu.

Sağlık, sevgi ve güzelliklerle kalın.

Dr. Yasemin ARSLAN

Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı

twitter.com/dryaseminarslan

instagram.com/yaseminadr

yaseminarslan.dr@gmail.com

www.estetikklinik.com

www.dryaseminarslan.com

Yazının devamı...

HAYATA KARŞI GÜÇLÜ DURMAK

KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN!

Kadın olmak şüphesiz muhteşem. (İster yalnız yaşasın, ister kocaman bir aile olsun) evin düzenini sağlayan, evdeki bireylerin ihtiyaçlarını fark eden ve bunu bir şekilde çözen, çocuğu yetiştiren, dünyaya getiren, öz bakımını yapan, işinde değişik bakış açısıyla fark yaratan, zarifliğiyle ‘’dünyayı‘’ yumuşatan, bir şekilde bir şeyleri ‘’olduran’’ kadın olmak. İnsanlık tarihine bakınca ilk çağlarda kadının çok önemli olduğunu görüyoruz. Ana tanrıça kültü bunu bize yeterince anlatıyor. Peki kadının düşüşü nasıl başladı? Bu, başka bir yazının konusuJ Ama şu anda yine Anadolu topraklarında yaşadığına inandığımız Amazonlar’a da çok uzağız. Tabiî ki istediğimiz tek bir cinsiyetin hakimiyeti değil. Dileğimiz kadınların da erkeklerin de birbirlerini ve çocuklarını ezmeden, eşit koşullarda yaşaması. Bunun için şüphesiz KADININ GÜÇLÜ olması gerekiyor. Mümkün olabildiğince iyi bir eğitim, komşulara, akrabalara takılmadan gerekirse kendi ayakları üzerinde durabilmek, akıllı bir para idaresinden dünyayı anlamaya çalışma ve daha aktif bir zihin gerekiyor güçlü olabilmek için. Tüm bunları ancak ve ancak sağlıklı olabilirseniz gerçekleştirebilirsiniz, unutmayın.

Etrafınızdaki kişilerin, ebeveynlerinizin, partnerinizin veya ilerleyen yaşlarınızda çocuklarınızın, torunlarınızın sizin bilgeliğinizden, yaşam tecrübelerinizden faydalanabilmesi için öncelikle sizin VAR OLABİLMENİZ gerekli. Siz sağlıklı olacaksınız ki etrafınızdakilere yararınız dokunsun. Uçak anonslarında bile ‘’uçaktaki basıncın düşmesi halinde önce kendinize sonra çocuğunuza maske takın’’ denir. Buraya kadar hep faydacı bir bakış açısıyla baksak da şimdide projektörü kendi üzerinize çevirin, düşünün siz güçlü ve sağlıklı olunca neler oluyor, neler olacak? Hem maddi hem manevi olarak kimseye muhtaç olmamak, kendinize duyduğunuz güvenin, saygının artması, sağlık sorunlarıyla uğraşmamak, dolaylı olarak çok önemli olmasa da diğer insanlar için çekim merkezi olmak. Bizce her yaştan kadını iyi hissettirecek bir şey bu. Bu sağlık, güç ve güven duygusunu kendimizin yaşaması kadar iyi olan bir başka durum da kızlarımızın bu duyguları içselleştirmesi, yaşaması. İşte biz anneler, teyzeler, halalar, anneanneler, babaanneler, ablalar, bakıcılar ve öğretmenler olarak bu gencecik beyinlerin sağlıklı şekillenmesinde çok ama çok önemli rollerdeyiz. Bunun farkında olmamız da kadınlığımızın gücü aslında.

PEKİ NASIL?

Hayata karşı güçlü olmak ve sağlık ilişkilerinden bahsetmiştik. Sağlığınız için doktor gözüyle yapmanız gerekenler işte şöyle;

1- Fazla kilonuz varsa ideal kilonuza gelin, sağlıklı kilonuza dönün.

2- Hafif egzersizler yapın. Unutmayın önce bacaklarında hiç selüliti olmayan anneannelerimiz bizlerin yaşlarında gayet hareketli tiplerdi. Çünkü hayatlarını kolaylaştıracak teknolojiye sahip değillerdi. Teknolojiden faydalanmamak akılsızca bir durumsa, siz yürüyüş ve egzersiz yapıp bedeninizi akıllıca kullanın.

3- Uykunuza dikkat edin. Gece 23:00-03:00 arasını bedeninizin salgıladığı ‘’gençlik hormonu’’ nedeniyle uykuda geçirin.

4- Zihin egzersizleriniz yapın.

5- Size ne iyi geliyorsa dua, meditasyon, yoga vb. üşenmeyin yapın.

6- Hem kendi psikolojinizi hem sevdiklerinizin psikolojisini ‘’sağlam’’ tutun.

7- Sağlık kontrollerinizi aksatmayın.

Aslında sağlığınızı korumak için ‘’yapabileceğiniz’’ pek çok önerimiz var. Ancak yerimiz kısıtlı. Daha fazla bilgiyi 14. Mart Tıp Bayramı’nda çıkacak ‘’Doktor Kardeşlerle Eğlenerek İnterAktif Zayıflama’’ kitabımızda bulabilirsiniz.

Kadınlar günümüz tekrar kutlu olsun, kimliğimize sahip çıkalım!

Sağlık, güzellik ve mutlulukla kalın…

Dr. Yasemin ARSLAN

Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı

twitter.com/dryaseminarslan

instagram.com/yaseminadr

yaseminarslan.dr@gmail.com

www.estetikklinik.com

www.dryaseminarslan.com

Yazının devamı...

ADIM ADIM CİLDİNİZE BAKIM REHBERİ

HERGÜN:

- Göz ve yüz makyajınızı cildinize uygun bir temizleyici ile siliniz. Özellikle göz makyajınızı çok nazik bir şekilde çıkartınız.

- Yüzünüzü cildinize uygun bir temizleyiciyle yıkayınız.

Yağlı ciltlerde: su bazlı temizleme jelleri ve köpükler

Normal ciltlerde: losyon şeklinde temizleme ürünleri

Kuru ciltlerde: yağ bazlı ürünler

Hassas ciltlerde: hafif ürünler

Karma ciltlerde: su bazlı sütler kullanırız. Eğer cildinizin yeterli temizlenmediğini veya fazla gerildiğini düşünüyorsanız farklı temizleyicileri denemelisiniz.

- Yüz ve boynunuzu tonikleyiniz. Tonik olarak gül suyu kullanabilirisiniz.

- Yüzünüzü ve boynunuzu uygun bir ürünle nemlendiriniz.

- Uygun bir göz çevresi bakım kremi kullanınız. Göz çevresi kremi mutlaka yaşınıza uygun olmalı.

- Cildinizle uyumlu bir gece kremini yüz ve boynunuza aşağıdan yukarıya doğru olacak şekilde hafif bir masajla sürünüz. Artık gece ve gündüz kremlerinde farklı vitaminler ve antioksidanlar kullanılıyor. Bu vitaminlerin bazıları karanlıkta çalışıyor ya da gündüz kremlerinde güneş koruyucu faktörler (SPF) ekleniyor. Bu sebeple gece ve gündüz kremlerinizi zamanında kullanmalısınız.

- Uygun bir bakım serumu kullanabilirsiniz.

- Dışarı çıkmadan 30 dakika kadar önce güneş koruyuculu nemlendirici kullanınız. Güneşin etkili olduğu mevsimlerde ise 30 SPF içeren bir güneş koruyucu mutlaka kullanın. Ayrıca güneşli günlerde (yaz-kış fark etmez) yüzünüze uygun güneş gözlüğü de takmalısınız.

HAFTADA BİR:

- Haftada bir hafif bir peeling yapınız ya da kese yapınız.

- Hafif bir yüz masajı yapınız. Yüz masajı cildin kan dolaşımını hızlandıracak cildi taze ve diri tutacaktır.

İKİ HAFTADA BİR:

- Cildinize uygun bir maske yapınız.

- Cildinizin ihtiyacına göre profesyonel cilt bakımını yaptırınız. Düzenli cilt bakımı yaşlanma etkilerini geciktirecek, sizi olduğunuzdan da daha genç tutacaktır, unutmayınız.

Bir başka yazımızın konusu güzelliğinize güzellik katan yiyecek ve içecekler.

Sağlık, sevgi ve güzelliklerle dolu günler dileğiyle…

Dr. Yasemin ARSLAN

Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı

twitter.com/dryaseminarslan

instagram.com/yaseminadr

www.estetikklinik.com/

www.dryaseminarslan.com/

yaseminarslan.dr@gmail.com

Yazının devamı...

AKAPUNKTUR NASIL İYİLEŞTİRİR?

AKUPUNKTUR NASIL İYİLEŞTİRİR?

Akupunkturun etki mekanizması evrendeki tüm zıtlıkların denge halinde olması temeline dayanır. Sıcak-soğuk, gece-gündüz gibi. Bu temele göre bir bütünün parçaları ahenk, uyum içinde ve birbirleriyle çelişmeden çalışır. Tüm dünyada akupunkturun simgesi haline gelmiş olan imge de tam bunu anlatır: DENGE

Bu dengeye kadim Doğu felsefesinde yin-yang adı verilir. Doğu tıbbına göre evrendeki bu ‘’zıtlıkların dengesi’’ tüm canlılarda olduğu gibi insanda da mevcuttur. İşte bu dengenin bozulması hastalıklara yol açar. Bu felsefeye göre amaç hastalığın tedavisi için bozulan dengeyi sağlamaktır. İnsan bedeninin kendini onarım kapasitesi çok yüksektir, çünkü vücut aslında bir ecza deposu gibidir. İşte akupunktur tam bu noktada devreye girer, herhangi bir ilaç almadan, cerrahi bir operasyon geçirmeden vücudun kendi kendisini iyileştirme mekanizmasını devreye sokar. Zaten mevcut bulunan hormonların, nöro kimyasalların doğal, dengeli ve gereken miktarlarda salgılanmasını düzenler. Böylece vücut diğer ilaçlara gereksinim duymayacağından, ilaçların yan etkilerinden de korunmuş olur. Kısacası akupunktur vücudun kendi içindeki doktoru uyandırır.

Klasik Çin akupunkturunda vücut üzerinde 12 enerji kanalı ve bu kanalların üzerinde 365 tane nokta vardır. Kulak da aslında dikkatli bakıldığında anne karnındaki fetüse benzer. Yani kulaktaki iğne ucu kadar olan bir nokta, vücutta bir organ, salgı bezi ya da dokuya karşılık gelir. Bu durumu felsefi olarak mikrokosmos (kulak-beden) makrokosmos (insan-evren) ilişkisine benzetebiliriz.

Akupunktur kulak ve vücut üzerindeki noktalardan başka ayak tabanı ve gözde iris tabakası üzerinde de yapılabilir. Ancak ben eğitimimi Çin ekolü olarak tamamladığımdan bizim kliniğimizde uyguladığımız yöntem kulak ve vücuttaki noktaları aldığımız klasik Çin ekolüdür.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) akupunkturla tedavi edilebilen 60’tan fazla hastalık bildirmiştir. T.C Sağlık Bakanlığı da 27.10.2014’te Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliğinde akupunkturun bu konuda eğitim almış hekimler tarafından uygulanabileceğini belirtmiş ve destekleyici olarak aşağıdaki durumlarda kullanılabileceğini karara bağlamıştır:

Sağlık, sevgi ve güzelliklerle dolu kalın…

Dr. Yasemin ARSLAN

Akupunktur ve Medikal Estetik Uzmanı

twitter.com/dryaseminarslan

instagram.com/yaseminadr

www.estetikklinik.com

www.dryaseminarslan.com

yaseminarslan.dr@gmail.com

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.