SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Değişen tasarım anlayışı!

Pandemi ile beraber değişen ve dönüşen hayatlar, hayatlarımız... Ön görebildiklerimizin yanı sıra farkında bile olmadan değiştirdiğimiz bir çok şey var. Salgın sürecinde davranış biçimlerimiz, mesafelerimiz, işlerimiz, evlerimiz ve kamusal alanları kullanış şekillerimiz de değişti ve dönüştü.

Evlerimizden bilgisayarlarımızı açıp kendimize ofis alanları belirledik. Bu alanlar pandemi süreci uzadıkça genişledi. Sonra bir baktık ki evimizin bir bölümü ofisimiz olmuş.

Ben bu durumu tam olarak hayata geçirenlerden biri olarak başarılı mimar Farid Jafarzade'nin görüşlerini alarak sizlerle de paylaşmak istedim.

****

Yaptığı mimari tasarımlarla başta Türkiye ve Rusya olmak üzere bir çok ülkede başarılı işlere imz atarak ses getiren İç Mimar Farid Jafarzade konu ile ilgili görüşlerini “Pek çoğumuzun uzaktan ve esnek çalışmada olduğu bu dönemde, insanlara evin içerisinde çalışılabilecek bir köşe yeterli olurken artık insanlar işlevsel ve bir o kadar şık çalışma odaları tasarlatmak istiyorlar. Çalışma dinamikleri mevcut düzene göre şekilleniyor. Biz de tasarımlarımızda evin içerisinde ihtiyaca uygun ama evin genel tarzıyla da bütünleşen bir tarafa çevirdik.” sözleriyle dile getirdi.

“Modern, minimalist ama bir o kadar da ihtişamlı”

“En modern tasarımlarımda bile klasik dokunuşlara yer vermeye önem veriyorum. Bir odak nokta yaratmayı seviyorum. Dikkatleri üzerine toplayan olağan üstü bir duvar. Ben art deko ve daha çok futuristic çalışmalarla benzeri olmayanı yaratma taraftarıyım. “ diyen başarılı mimar Farid Jafarzade bu süreçte de çalışmalarını bu yönde gerçekleştirdiğini belirtti.

Yazının devamı...

Kısa bir aranın ardından!

İlkler özeldir, ilkler unutulmazdır. Benim için de gazetecilikle tanıştığım, meslek hayatına merhaba dediğim Milliyet Gazetesi ve Milliyet.com.tr unutulmaz ve çok kıymetli. İlk göz ağrım olan Milliyet'le gazeteciliğe başlamış olmam bu uzun yolculukta benim için her zaman büyük bir şans ve farklı bir vizyon oldu...

Daha yolun başında olduğum gazeteclik hayatımda yaptığım ilk haberde, deşifre ettiğim ilk röportajda, editörlüğünü yaptığım dergilerde, yer aldığım organizasyonlarda ve daha fazlasında Milliyet'in başlangıç noktam olması ve bana kattığı disiplinle harmanlanan tecrübenin önemi büyüktür.

*****

Ben başlangıç noktasına dönüp Milliyet.com.tr'nin en keyifli köşesi Pembenar'da geçtiğimiz yıldan bu yana yazılarımı sizlerle paylaşıyorum.

Bu köşede hayattan olan, farklı olan, yeni olan, merak edilen, izlenmesi gereken, mutlaka gidilip görülmesi gereken, hayata renk katan her şey var! Kültür sanattan, eğlence sektörüne, en mekanlardan gizli kalmış köşelere, bu köşelerdeki dedikodulardan, yeni açılan sergilere, vizyona yeni girecek filmlerden, gala dedikodularına, tiyatro oyunlarından en keyifli eventlere... Beraber gezip, beraber gördüğümüz Begdiyorki kısa bir aranın ardından artık her hafta burada olacak.

*****

Hayatımıza doğrudan etki eden pandemi sürecinde, gezmeye, görmeye olduğu kadar yazmaya da ara verdim. Her birimizde farklı farklı değişimlere sebep olan bu süreç, bende de içe dönüş olarak kendini gösterdi. İçime döndükçe de paylaşmak yerine, bir şeyleri kendi içimde yaşamak farklı bir haz doğurdu. Yalnız kaldık. Yalnızlığı sevdik. Soyutlandık. Bireyselleştik.

"Bir toplumda bireysel çıkışlar, birliği etkiler."

Ama ben kısa aranın ardından farklı bir formda yazılarımı sizlerle paylaşma kararı aldım. Uzun uzun yıllar önce Ayşe Arman'ın "Kimse Okumazsa Ben Okurum" kitabını okumuştum. Kitap sunuşunda "Biraz masum biraz yılan. Bir kadınla küçük bir kız arasında sıkışmış gibi. Bir tutam cesaret, bir tutam da cehalet. İyi niyet ve fazlasıyla samimiyet. 1. kitaplı biri olmak kitapsız biri olmaktan iyidir. Evet okumayacaksınız diye üç buçuk atıyorum ama sonra kendimi sakinleştiriyorum. " diyordu Ayşe.

Bende severek okuduğum bölümüm gazeteciliğin ve içimde yaşayan gazetecinin cesaret vermesiyle kimse okumazsa ben okurum! diyerek tekrar bu yola çıkıyorum.

Yaşayan bir köşe, yerinde duramayan bir beg ve beraber keşfedeceğimiz bir dünya. Ben Milliyet.com.tr ve Pembenar'a tekrar merhaba diyorum, siz de bana merhaba der misiz?

Yazının devamı...

Covid-19 salgını sürecinde diş hekimleri çalışmalarını nasıl sürdürüyor?

Hepimiz biliyoruz ki yaşadığımız süreç her konuda daha fazla özen ve dikkat gerektiriyor. Konu sağlık olduğunda da işin şakası olmuyor. Bende siz sevgili okurlarım için diş hekimi arkadaşım Dr. Aydan Gürcan ile konuştum. Diş hekimleri salgın sürecinde çalışmalarını ne şekilde devam ettiriyorlar, nasıl önlemler alıyorlar teker teker dinledim.

"Diş hekimliği işlemleri sırasında ortaya çıkan damlacık ile bulaşan bu virüsün yayılımını kolaylaştırmaktadır. Bu sebeple, ülkemizde ilk vaka göründüğü günden itibaren ilgili otoritelerin uyarısı ile ağız ve diş sağlığı kliniği ve muayenehanelerinin bir çoğu çalışmalarını kısıtladı. Geçici süre ile sadece acil tedaviler için hizmet vermekteyiz. Yavaş yavaş normale dönüşün başladığı bu dönemde, muhtemelen en geç rutinine geçecek meslek gruplarından birisi olacağız. Bu süreci toplum sağlığını riske etmeyecek şekilde artırılmış önlemler alarak atlatmaya çalışmaktayız."

-Hastalar, kullanımı sonrasında kliniğe alınmaktadır.

-Hastalardan Covid19 belirtilerine yönelik ayrıntılı anamnez almaktayız.

-Hastalarımız maskeli olarak bekleme salonuna alınmaktadır.

-Bekleme salonunda yığılmayı önlemek amacı ile randevular aralıklı verilmektedir.

-Bu süreçte hastalarımızdan refakatçisiz gelmelerini rica etmekteyiz.

-Her hasta sonrası gerekli temizlik yapılıp, yüzey ve ortam dezenfeksiyonu sonrası ilgili klinik 60 dk süre ile kapatılıp, havalandırılmaktadır.

-Klinikler gün sonunda dezenfekte edilmektedir.

-Hasta tedavileri sırasında koruyuculuk oranı yüksek, tek kullanımlık ekipmanlar kullanılmaktadır. (

"Bu dönemde hastalarımızın da başvurdukları kliniklerde bu önlemlerin alındığından emin olmalarını öneririz."

Yazının devamı...

Buğulu havaya rağmen...

Ülkece zor dönemlerden geçiyor, yeni bir güne başlarken çoğu zaman çekimser davranıyoruz. Olup bitenleri anlamlandıramadığımız noktalarda suçlu arıyor, isyan ediyor ve hedef gösteriyoruz. Bu hedef gösterme hali de ne yazık ki bizleri işin özünden uzaklaştırıyor uzaklaştırıyor ve uzaklaştırıyor...

****

Kendi adıma bir kaç konuda fikir beyan etmek istiyorum. Bir gazeteci olarak gündem maddelerini, gündemin baş kahramanlarını ve gündemi halkla buluşturan kanaat önderlerini yakından takip ediyorum.

"Bir söz bir yumruktur."

Bir söz bir yumruktur ve bir söz bir gözü senelerce ağlatır. İçinden geçtiğimiz bu dönemde ülkece ağzımızdan çıkan her kelimeye ekstra özen göstermeliyiz. Sözlerimizle hedef göstermemeli ve kategorize etmemeliyiz. Canımız yanıyor diye birbirimizin de canını yakmamalıyız. Ve bir kelam ederken 2 defa değil 10 defa düşünmeliyiz.

Neden mi?

-Bazı yaşananlara müdahale edemezsiniz.

-Sosyal medyada bayrak paylaşarak ağlayan gözlerin yaşlarını da silemezsiniz.

-Birbirinizin instagramını gözleyerek kendiniz gibi bir duruş sergilemeyenleri suçlayamazsınız.

Zaten canımız yanıyor. Birimizin değil hepimizin!

Diyeceğim odur ki üzüntümüzü ve acımızı paylaşalım. Küsmeleyim barışalım. Bağırıp çağırmayalım konuşalım. İnsanları birbirine kırdırmayalım. Konserini iptal etmeyen sanatçıyı vatan haini ilan etmeyelim. Realist tweetler paylaşan soliste nefret püskürmeyelim. İçi kan ağlayan ama mekanının kepenklerini indiremeyen esnafı ötekileştirmeyelim.

Biz ayrı değiliz, gayrı değiliz BİRİZ unutmayalım. Bir olalım. Birlik olalım. Yaralarımızı da beraber saralım.

Barış ikliminin hakim olduğu zamanların yakın olması dileğiyle...

--------

Birazda güzel şeylerden bahsetmek istiyorum.

*****

Michelin yıldızlık Alman şef Michael Riemenschneider'in Karaköy'de açtığı Spektr by MR, şefin kendi tabiriyle Fine Dining değil Finer dining yani yüksek kalitede ama gösterişsiz ve rahat bir konsepti benimsiyor.

Mayadrom İş Merkezi’nin girişinde, butik ve keyifli bir İtalyan restoranı. Yaşamın hızlı ve stresli temposunda sakin molalar yaratmak için uygun bir kaçış noktası. Günün her saatinde evinizdeymişsiniz gibi hissettiriyor. İsterseniz bilgisayarınızı alıp orada kahvenizi yudumlarken çalışabilirsiniz. İsterseniz arkadaşlarınızla hoş bir öğle yemeğinde Loggia’da buluşabilirsiniz. Akşamları da grup buluşmaları için çok uygun. Personelin güleryüzü masanıza yansıyor. Fiyatlar da oldukça uygun. Tıpkı arkadaşlarınızı kendi salonunuza davet etmişçesine rahat ve huzurlu. Damak zevkine önem veren, kendine zaman ayıran ve yaşamın keyfini çıkarmayı bilenlerin İstanbul’da ilk tercih edeceği otantik bir İtalyan restoranı.

Yazının devamı...

Bana bu tarzı sevdiren...

Geçtiğimiz hafta İstanbul'un ikonik mekanlarından birine, uzun zamandır adını sık sık duyduğum Dj Big G'yi dinlemeye gittim. Big G Türkiye’de Hip Hop R&B denince akla ilk gelen en başarılı isim şüphesiz.

Sahne aldığı mekanları tıka basa dolduran DJ Big G, dünya standartlarında tercih ettiği müzik listesiyle istisnasız herkese keyifli saatler yaşatmayı başarıyor. Hip Hop ve R&B müzik severlerin yakından takip ettiği Big G, sahne tarzıyla da farkını ortaya koyuyor bence.

******

Öyle ki müdavimleri çok kendisinin. Ben Rnb müziğe çok yakın olmayan biri olarak bir hafta kendisini dinledikten sonra ikinci hafta tekrar orada olmak istedim. Mekanda yaptığı müzik, sergilediği duruş ve oluşturduğu enerjiyle müdavimlerini oluşturuyor şüphesiz. Bir gelen bir daha gelmek istiyor. Samimi bi ortam, iyi bir müzik...

Kendisiyle biraz sohbet ettiğimde ve bir kaç sahnesine gittiğimde de gördüm ki Yurtdışından Türkiye’ye seyahat eden Hip Hop ve R&B müzik severler de Dj Big G’yi yakından tanıyor. Ülke sınırlarına girdikleri gibi DJ Big G'i sahnesinde dinlemek için çaldığı mekanları ziyaret ediyor.

*****

Dikkatimi çeken bir diğer noktaysa bir çok yerli ve yabancı sanatçının kendisini yakından takip ediyor olması oldu. Big G'nin sahnesine gittiğinizde etrafta bir çok sanatçıyı, televizyoncuyu, iş adamını görüyorsunuz. Her yer tanıdık simalarla dolu oluyor.

****

Bu müzik tarzını, dünyada da takip eden, yurt dışında uzun zaman vakit geçirmiş, yaşamış, eğitim görmüş isimler eğlendikleri ve keyif aldıkları tarza DJ Big G'nin tarzını yakın buluyorlar. Buradan da çıkardığım sonuç DJ Big G'nin tarzı ve müziği Dünya standartlarında. O müziğe haim olan kitleyi de fazlasıyla yakalıyor.

*****

Kendisini daha yakından tanımak üzere önümüzdeki günlerde bir röportajını köşemde sizlerle paylaşacağım... Müzik dolu günler!

Yazının devamı...

Çağımızın Hastaaşığı Love Buddy

Belki de ilk defa günümüz ilişkileri üzerine düşüncelerimi kaleme dökerek sizlerle paylaşıyor ve tartışmak istiyorum. İlişkiler uzmanlık alanıma oldukça uzak olmakla beraber son yıllarda çevremde o kadar çok gözlemler ve hatta bazen karşılaşır oldum ki bir kaç düşüncemi kaleme dökmeden duramayacağım...

Nedir bu Love Buddy? 

En basit tanımıyla sevgilinin bir altı yatak arkadaşının bir üstü. Öyle ortalarda, aralarda, biraz ondan, biraz da bundan bir ilişki ve duygu durumu.

Yani bir araya gelmenin amacı seks dışında duygusal bir bağ ile birleşiyor. Bu bağın getirisi olarak çiftler arasında birbiriyle yoğun duygu paylaşımları, bir ilişkide yer alan beraber çokca vakit geçirme, yemek yapma, kahve içme, bol bol sohbet etme, birbirinin hayatı hakkında oldukça fazla bilgi sahibi olma gibi durumlar yer alıyor. Hatta öyle ki çiftler el ele dışarıda dolaşıyor. Eeee bir ilişkide yer alan çoğu özellik bu "Love Buddy"de yer alıyor. Peki bir ilişkiden farkı nedir diye soruyorsunuz değil mi?

En büyük fark şu ki Love Buddy tarzı ilişkilerde sadakat sözü verilmiyor. Yani çiftler birbirleyiyle duygusal ve cinsel anlamda alışverişte bulunuyor. Fakat aradaki bağ pamuk ipliğine bağlı oluyor. Sorumluluk, aidiyet, sadakat gibi duygular bu ilişki tarzında biraz daha zayıf oluyor.

*****

Bir çoğumuz için bu ilişki türü ideal aslında. Belli normlara bürünmeden, ilişkinin çiftlerin sırtına yüklediği misyonlarla içli dışlı olmadan, daha iyisiyle karşılaşana kadar karşılıklı bir anlaşma tarzı. Saygı duyuyorum...

Fakaaat, ben hala nerede o eski aşklar modunda 2020'ye yalnız girmeyi yeğlemiş biri olarak alternatifler dünyasında, atıştırmalık, aç bitir ilişkileri kendime yakın bulmuyor, bulamıyorum. Pek tabii bir ilişki yaşarken safi sadakatin garantisini kimse kimseye vermez, veremez. Ama bahsettiğim bu pamuk ipliğine bağlı ilişki tarzı da sarsıntıya çok müsait olduğu için ve zaman içerisinde bu ilişki tarzında sahiplenme, kıskanma gibi duygular devreye girdiği için enerjiyi fazlaca sömürüyor.

------------

Yazının devamı...

#OnaKulakVer

Bu yıl 14’üncüsü gerçekleştirilen Felis Ödülleri geçtiğimiz haftalarda gerçekleşti. Gündem yoğunluğundan sizlerle paylaşma fırsatını ancak bulabildim.

Zorlu PSM’de gerçekleşen tören benim her sene kaçırmadığım etkinliklerde ilk sırayı alıyor. Bu sene Ödül Töreni’nin ilk gecesindeki heyecanlı kalabalık içerisindeydim. Her sene yeni fikirlerle ayrıldığım törenden bu sene de elim boş dönmedim. Geçmiş senelerde okuldu, iş hayatına başlama serüveniydi derken oldukça önem verdiğim sosyal sorumluluk projelerine vakit ayıramıyordum. Son dönemlerde elimden geldiğince sosyal sorumluluk projelerine vakit ayırıyorum.

14. Felis Ödülleri’nin ilk gecesinde Açıkhava, Basın, Dijital, Mobil, Medya, Sağlık İletişimi, Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik ve Verinin Yaratıcı Kullanımı Bölümlerinin en başarılı işleri ödüllendirildi. Bu seneki ödül töreninde sosyal sorumluluk projelerine daha fazla ödül verildiğini fark ettim ve bu beni çok mutlu etti. Bu artık projeler sosyal sorumluluk projelerine kaydığı için mi yoksa sosyal sorumluluk projeleri daha çok önem kazandığından dolayı mı ödül verildiği konusunda tam olarak bir sonuca varamadım. Ama hiç endişelenmeyin önümüzdeki sene de gözlemleyeceğim.

Son dönemlerde kadına şiddet konusu herkes gibi beni de düşündürüyor. Bu konuda elimden geldiğince sosyal sorumluluk projelerinde yer almaya ve çevremdeki küçük çocuklara şiddetin kötü yanlarını anlatıyorum. Ağaç yaşken eğilir deyimi bence oldukça doğru! Ne kadar anlatır, ne kadar davranışlarımızla anlattıklarımızı desteklersek o kadar aktarabilir ve gelecek nesillere daha duyarlı bireyler yetiştirebiliriz. Bu duyarlılığımdan ötürü ödül alan projeler arasında gece boyunca beni en çok etkileyen proje Emlakjet’in, #OnakKulakVer projesiydi. Oldukça basit görünen bir ilan sayfasının arkasından duyduğumuz ‘şiddet gören bir kadının yardım çığlıkları’ beni oldukça etkiledi. Ve gerçekten böyle kadınların varlığı ve bu kadınların öyle sandığımız gibi uzaklarda değil, yan dairemizde bile olabileceğini tekrardan hatırlamamı sağladı. Artık yan dairemde sert bir şekilde kapı çarpıldığında bile irkilip hemen kulak kabartıyorum. Böyle duyarlılık kazandıran ve halka kolay bir şekilde ulaşan projeler hep olsun ki toplum olarak duyarlılığımız artsın!

Yazının devamı...

Bir Sihirdir Nefes!

Hayatımız nefesle başlar nefesle son bulur. Fakat biliyorum ki benim gibi bir çoğunuz nefesin ve doğru nefes almanın ne kadar öncelikli bir konu olduğunu atlıyorsunuz. İş dünyasının stresi, şehir hayatının karmaşası, günlük telaşlar derken yaşamsal faaliyetimiz olan nefesi doğru kullanmayı unutuyoruz.

Bir bebek dünyaya gözlerini açtığında aslında bazı şeyleri bilerek doğuyor. Fakat zamanla bunu unutuyor. Hayatın akışı bizlere doğru nefes almayı bile unutturuyor. Aslına bakarsanız nefes bizim yaratıcılığımızı ortaya çıkaran, kimyamızı değiştiren, zihinsel bir huzuru yaşatan en kestirme yol.

*****

Ben de yolunu şaşıranlardan biri olarak bu kestirme yolu merak ederek nefes eğitimlerini araştırmaya, farklı kitaplar okuyarak konu ile ilgili daha fazla done toplamaya başladım. Sonra bir baktım etraftaki her şeyle bire bir ilgilenirken aslında göz ardı ettiğim konu tam olarak kendim olmuşum.

Kendimi bulma yolculuğumda il olarak göz ardı ettiğim şey yine benmişim. Benim için bu konunun üzerine gitmek, eksik olanı aramak bir bakıma farkında olmadığım eksiklikleri de görmemi sağladı.

Bu konu ile ilgili bir arkadaşımın yönlendirmesi doğrultusunda Nazlı Arıkan Balta ile tanıştım. Oldukça sıcak bir ses tonuna ve samimi bir enerjiye sahip bir kadındı. Doğru nefes almanın ne kadar önemli olduğunu birkaç basit cümleyle açıkladığında konuya karşı iştahım daha da kabarmıştı. Doğru nefes almak, oksijenin vücudumuzdaki tüm organlara da yeterli ölçüde gitmesini sağlamak için çok önemli değil miydi?

Beynimiz, hücrelerimiz, sinir sistemimiz kısaca tüm vücudumuz oksijene muhtaç değil miydi? Ve ben doğru solunulmamayı başaramadığım için onları bu oksijenden mahrum bırakıyor muydum?

----

Kafamda tüm bu sorular yankılanırken ben kararımı verdim ve nefes eğitimlerime başladım. Nazlı Hanım eğitimlerini danışanlarının tercihine göre şekillendiriyor. Kimi zaman kendi evinde, atölye çalışmaları için belirlenen lokasyonlarda ya da kişisel seanslar için kişinin tercih ettiği yerde. Kısaca siz kendinizi nerede rahat hissediyorsanız Nazlı Hanım orada...

Ben derslere Nazlı Hanımın evinde başladım. Burun nefesinin önemi, ağız nefesinin zararları, solunum çeşitleri, diyaframı hissetme çalışmaları derken bir baktım ki hayatımda değişimler başlamış. Halsizlik, uykusuzluk, yorgunluk, anksiyete bir çok konu nefesle orantılıymış ve doğru tekniklerle tüm bu problemlerin üstesinden gelinebilirmiş.

****

Nefes Koçum Nazlı Arıkan Balta’nın yönlendirmeleriyle evde de bazı egzersizler yapmaya başardım. İş hayatımda çok fazla kişiyle iletişimde olduğum için çok da konuşmam gerekiyor. Doğru diyafram nefesini öğrenmek de benim için bu noktada daha da önemliydi. Fakat bu nefesin doğru kullanıldığı takdirde faydaları zannettiğimden de fazlaymış.

Stres yönetimi, depresyon, anksiyete, panik atak ile başa çıkma, uykusuzluk, yavaş olan metabolizmayı hızlandırma, sağ ve sol beyin dengelemesi, cildin yenilenmesi, özgüvenin artması, sindirim sisteminin dengelenmesi ve daha neler neler...

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.