SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Tırnaklarınız Ne Kadar Sağlıklı?

Tırnaklar saç ve cilt gibi aynı kök hücreden üretilir. Daha sonra hücreler farklılaşarak ilgili bölümleri oluşturur. Mucizevi bir kodlama sonrası mükemmel bir disiplinle tüm hücrelerimiz bir araya gelerek organlarımızı oluşturur. Tırnaklar kemik ve kıkırdaktan sonra vücudumuzda en sert olan yapılarımızdır.

Beslenmeleri parmakların tırnak diplerinde bulunan, cilt altında “tırnak matriksi” denilen bölümden

olmaktadır. Bu alana zengin bir damarın uç bölgesi olarak da bakılabilir. Tırnak matriksinin bütünlüğü bozulacak olursa (örneğin parmağın kapıya sıkışması veya manikür-pedikür sırasında bu bölgenin zedelenmesi gibi) tırnağımız aylarca, bazen yıllarca bozuk şekilli olarak uzayacak veya uzayamayıp cilde yapışık kalacaktır.

Tırnaklar saç ve cilt gibi cilt hastalıkları uzmanı tarafından rutin olarak değerlendirilmesi gereken bölümlerimizdir. Tırnaklara bakılarak demir eksikliği anemisinin, bazı saç ve cilt hastalıklarının tırnak tutulumu olanlarının, doğumsal bazı durumların, bazı otoimmun (vücudun kendi kendine saldırısıyla olan) hastalıkların, bazı romatizmal hastalıkların tanısı konulabilir. Tırnağın iyileşmesi hastalığa neden olan durumun tedavisiyle mümkündür. Tırnak üzerine sürülen kozmetiklerin (dermokozmetik ve ilaçlar hariç) dıştan emilimi çok zordur. Bu nedenle ağızdan verilen vitamin ve ilaçlarla tedavi edilir.

Yazının devamı...

Kırışıklıklar ve Sarkmalar...Yer çekiminin Etkisini Nasıl Azaltabiliriz?

Cildimiz temelde hücresel döngünün hızıyla doğru orantılı olarak yaşlanır. Gerçek şu ki doğduğumuz zaman cildimiz yaşlanmaya başlar. Bir yaşında bile bir yıllık güneş görmüşlük, çevresel hasarlara maruziyet, beslenme ve uyku düzenine uyum çabası söz konusudur. Cildimiz elbette kendini yeniler, ancak bu yenilenme hızı 25-30 yaşlarından itibaren azalmaya başlar ve yaşlılık belirtileri görülür.

Yüzümüzün üst bölgesi mimik kaslarının kullanımıyla doğru orantılı olarak yaşlanır.

Hangi yaşta olursak olalım göz çevresinde veya alında ya da kaş arasında kırışıklıklarımız olabilir. Ancak bu çizgiler yaş ilerledikçe yerleşmeye ve derinleşmeye başlar. Bu nedenle bu kırışıklıkların olmasını mimiklerimizi kontrol ederek veya botulinum toksin yaptırarak engellemeye çalışmak doğru bir yaklaşımdır.

Yüzümüzün orta bölgesi doku çökmesi ve yumuşamasıyla ilişkili olarak yaşlanmaktadır. Bu bölgede bağdokusunun sıkılığını belirleyen ana madde hyaluronik asit içerikli jölemsi sıvı ve yağ dokumuzdur. Bu kayıpları azaltmak için fazla değişken bir kilo durumunun olmaması gerekir. Kaldı ki kadınların aylık periodları veya hamilelik dönemleri, daha sonra da premenapoz ve menapoz, bu kayıpların en fazla yaşandığı dönemler olmaktadır.

Bu bölgenin gençliğini korumada veya iyileştirmede yerine koyma tedavileri tercih edilebilir. Dolgu malzemeleri veya kendi yağımız ya da hücrelerimiz (kök hücre) bu amaçla kullanılabilir.Ülkemizde de kendi yağ hücrelerimizden özel bir teknikle ayrıştırılabilen kök hücreler tekrar cildimize enjekte edilebilmekte ve dokuları destekleyebilmektedir. Özellikle yüzün orta bölgesine uygulandığında yüz ovalini dahi yukarıya kaldırabilen etkileri gözlenmektedir. Bir diğer etkisi ise bu bölgeye sadece volüm vermesi değil, ileriye dönük hücresel yatırım yaparak cildin yaşını hücresel anlamda birkaç sene geriye çekebilmesidir. Hücresel tedaviler anti-aging tedavilerin temelidir. Çok yakın bir gelecekte bu tedaviler sayesinde “her zaman” genç ve sağlıklı bir cilde sahip olabileceğiz.

Yüzümüzün alt bölgesi ve boyun, kolajen ve elastik liflerimizin gerginliğinin ve sayılarının azaldığı 40’lı yaşlarda yerçekiminin etkisine yenik düşer. Bu bölgenin tedavisi için hücreleri ışık ve lazerlerle uyarmak ve vitamin enjeksiyonları yaptırmak yeterli olabilir. Daha ileri yaşlarda ise cerrahi olarak germe işlemi uygun görülmektedir.

Yazının devamı...

Cildi Genç Tutmanın 8 Altın Kuralı

Cildimiz temelde hücresel döngünün hızı ile doğru orantılı olarak yaşlanır. Gerçek şu ki doğduğumuz zaman cildimiz yaşlanmaya başlar. Bir yaşında bile bir yıllık güneş görmüşlük, çevresel hasarlara maruziyet, beslenme ve uyku düzenine uyumluluk söz konusudur. Cildimiz elbette kendini yeniler, bu yenilenme hızı 25-30 yaşlarından itibaren azalmaya başlar ve yaşlılık belirtileri görülür.

Cildimizin yaşlanma belirtilerini geciktirmek için uymamız gereken 8 altın kuralımız vardır:

1. Cildinizi mutlaka düzenli olarak temizleyin, makyajla uyumayın.

2. Cildinizi düzenli olarak uyarın, her gün günde 3 defa parmak darbeleri (mikrodolaşım için), gerektiği ölçüde haftalık peeling ile ölü deriden arındırın.

3. Her gün güneş koruyucu ürün kullanımına dikkat! (nemlendirici özellikli, makyaj altına sürülebilen)

4. Makyaj ürünlerinin doğal, mineral bazlı olmasına özen gösterin.

5. Fondöten ve pudra kulanımını en aza indirgeyin(gözenekler nefes alsın).

6. Bronzlaşmak eşittir yaşlanmak, bu nedenle koruyucusuz güneşlenmeyin, mümkünse solaryum yerine otobronzan sistemleri tercih edin.

7. Belli zamanlarda (regl dönemleri, ateşli hastalıklar, spor yapma ile ilişkili, zayıflama programaları sırasında) cilt hastalıkları ve kozmetik dermatoloji uzman görüşü alın.

8. Detoks ve şok zayıflama programlarını yaparken cildin de şok olabileceğini yani sarkma ve bağ dokusunda bozulma olabileceğini unutmayın.

Yazının devamı...

Yeni Nesil Oksijen Terapisi ile Cildinize Yaşam Soluğu Aldırın



Derinin doğal savunma mekanizmasını tetikleyerek oksijen içeriğinin artmasını sağlayan Yeni Nesil Oksijen Terapisi ile cildi iyileştirme konusunda oldukça etkili sonuçlar elde edilebilir.

Yeni Nesil Oksijen Terapisi’nin işleyiş mekanizmasını nasıldır? Ciltteki olumlu etkileri nelerdir?

Kaplıca suları, yüksek karbondioksit içerikleriyle deride oksijen içeriğinin artmasına yardımcı olmakta ve cildi iyileştirmektedir. Benzersiz teknolojisiyle Yeni Nesil Oksijen Terapisi bu iyileştirici etkiden ilham alınarak geliştirilmiştir.

Yeni Nesil Oksijen Terapisi, uygulama yapılan alanda dokuların oksijeninin artması için gereken tetiklemeyi sağlar, bu sayede deri kendini yenileyecek etken maddeleri absorbe edebilir.

Ciltte hafif bir soyulma sağlar bu da cildin yüzeyel katmanlarını temizler. Derinin soyulması ve oksijeninin artması cildin parlaklığının artmasını, beslenmesini, dengelenmesini ve sağlıklı bir görünüme kavuşmasını sağlar.

Etkisini nasıl gösterir?

Döner bir başlığa takılan Capsugen (Diğer maddelerin deriye penetre olmasını ve karbondioksit yoğunluğunu artmasını sağlayan bir aktif bileşen) deride mekanik bir soyma işlemi gerçekleştirerek etkili bir temizlik sağlar.

>Besleyici değeri yüksek jeller deri yüzeyinde Capsugen ile temas ettiğinde Yeni Nesil Oksijen Terapisi etkisini göstermeye başlar.

>Yeni Nesil Oksijen Terapisi bu işlem sırasında karbondioksit içeren taneciklerin deri üzerinde küçük baloncuklar halinde yayılıp açılmasını sağlar. Böylece;

>Uygulamanın yapıldığı bölgede kan dolaşımı arttırır,

>Cilt tonu ve yapısında değişim yaratır,

>Gözeneklerin kapanmasına yardımcı olur,

>Güneş, yaşlılık lekeleri ve izlerde azalma gözlemlenir.

Yeni Nesil Oksijen Terapisi cilt için önemli 3 fonksiyonu aynı anda harekete geçirebilen tek teknolojidir:

>Etkin bir deri temizliği ve mekanik soyulma

>Besleyici bileşenlerin epidermise geçişinin sağlanması

>Derinin oksijeninin arttırılması

Yazının devamı...

Cilt Yenilemede Işığın Gücü

Sonbahar ve kış aylarında en sevdiğim anti-aging uygulamalarından biri olan IPL'i, güçlendirilmiş soft lazer olması nedeniyle hem oldukça etkili hem de güvenli bulurum. Damarların yeniden yapılandırılması/ağartılması, hiperpigmentasyonların ortadan kaldırılması/ağartılması, deri dokusundaki ince çizgilerin kollajen stimülasyonu ile düzeltilmesi gibi pek çok faydasını kısa sürede görebildiğimiz bu etkili yöntemi gelin birlikte tanıyalım...

IPL, (Intense Pulsed Light) isminden anlaşıldığı gibi yoğun atımlı bir ışıktır. Öyle ki, lazer kadar etkili ancak yan etkisi lazerden çok daha az olan bir tedavi şeklidir. Bu tıbbi teknoloji sayesinde filtrelenmiş olan ışık, kristal safir başlık aracılığıyla cilde uygulanır. Kılcal damarlarda (işlevsiz olan damarları dağlama etkisiyle) iyileşme sağlarken, lekelerde ise benzer ısıtma etkisiyle pigmentleri yeniden organize eder ve lekelerin görünümünü önemli ölçüde azaltır.
3-4 hafta ara ile 3-4 seans uygulama fotohasarlı ciltlerde temel prensiptir. Ancak damar ve leke tedavisinde lokal olarak tedaviye devam edilebilir. Bu tedavinin sonunda, cildin hyaluronik asit seviyesinde artış, yani hücrelerin içinde yaşadığı jöle tabakasında artış, dolayısıyla nem artışı, kollajen ve elastik liflerde düzenlilik ve daha sıkı ve yoğun bir cilt elde edilebilmektedir. Ayrıca IPL tedavisinin uygulama alanları arasında rozasea, flushing (kızarma nöbetleri), cildin savunmasının azaldığı hastalıklar (sivilce, seboreik dermatit) da bulunmaktadır. Her sene 3 defa yapılabilir.

IPL’in Tedavi Alanları:

• Damarların yeniden yapılandırılması/ağartılması
• Hiperpigmentasyonların ortadan kaldırılması/ağartılması
• Deri dokusundaki ince çizgilerin kollajen stimülasyonu ile düzeltilmesi
• Deri renginin düzenli hale gelmesi
• Gözeneklerin küçültülmesi

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.