SAĞLIK
YEMEK
ASTROLOJİ
GÜZELLİK

Cildiniz sonbahara hazır mı?

Cildimizi sonbahar, kış ve daha ışıksız – soğuk günlere hazırlamak için adım adım yapılması önerilebilecek temel işlemlerden cildi ölü deriden arındırmak en önemlisi olacaktır. Hem yüz, hem de vücut için geçerli olan peelinglerin sadece çeşidini iyi belirlemek gerekir. Vücut için kahverengi şekerden oluşan hafif yağlı ama arındırıcı mekanik peelingler, yanı sıra sırttaki siyah noktaların temizliği yapılabilir. Yüz için ise fitik asit, glikolik asit, laktik asit peelingler ile yumuşak bir arınma yapılabilir, ancak lekeler varsa daha ileri peelingler uygulanabilir.

Cilt hastalıkları uzmanı tarafından, peeling sonrası arınmış ve temizlenmiş cilde reçete edilen ev bakım ürünleri ile bu etkinin uzun solukluluğu sağlanabilir. Bu ürünler arasında özellikle akşamları retinoik asit içerikli ürünler ve beraberinde leke önleyici ürünler, gündüzleri ise C vitamini içerikli ürünler ve güneş koruyucular olmazsa olmazlardır.

Sırada ise cildin dolaşımını düzenlemek ve canlandırmak olabilir. Bunun için IPL, Led terapi önerilebilir. Vitamin ve hyaluronik asit enjeksiyonları ile cilt derinlemesine nemlendirilir ve beslenir. Kurumuş, güneşin etkisiyle gerçek rengini kaybetmiş ciltlerde her yaşa uygun farklı kokteyller kullanılmaktadır. Günümüzde her zaman genç ve canlı ciltlere sahip olmak için kendimiz de daha fazla bilinçlenmeli ve cildimizi dinlemeliyiz.

Estetik dermatolojide yüzün bölgesine göre ve sorununa göre uygulama yapmak prensiptir. Örneğin bütün yaz kaşlarını çatmış veya göz çevresini kırıştırmış olan kişilere kadın veya erkek kas gevşetici bir ilaç olan botulinum toksin enjeksiyonu uygun olacaktır veya yüzün orta hattında çökmeler veya derin nem kayıpları varsa hyaluronik asit dolgular ve vitamin enjeksiyonları uygundur. Yüzün alt bölümünün düzeltilmesi çoğunlukla estetik cerrahların uyguladığı germe işlemlerine ihtiyaç duyar ancak cildi sarkmadan yakalamışsak o zaman bir umudumuz bu bölgenin ışıklarla uyarılıp vitamin ve büyüme faktörlü ürünlerle hücrelerini tetiklemek mümkün.

Elbette ağızdan alınacak olan gıdaların kalitesi ve içerdiği besin durumu cildin sağlığı için çok önemli, benim önerim sabah-akşamüstü C vitamini almak, kış aylarında A,E, selenyumu birlikte tüketmek, karaciğeri koruyan gıdalardan enginar, kereviz tüketmek, bol bol nar, portakal yemek daha doğrusu mevsiminde sebze ve meyve tüketmek.

Yazının devamı...

Güneş sonrası dekolte gençleştirme

Yazın bol bol güneşe maruz kalan dekoltemizin ilk yaşlanma belirtileri foto hasara bağlıdır. Kılcal damarların yüzeye çıkması, lekelerin artması, cildin gevşemesi. Tabii cilt rengi açık olanların yani beyaz tenlilerin daha erken yaşadığı bu süreç normal yaşlanma sürecidir. Ancak kendi seyrine bırakılırsa önlem alınmazsa önüne geçemeyeceğimiz bir hıza kavuşabilir.

Dekolte bölgesinin cildi incedir, ayrıca travmaya da en açık olan yerlerdir. Dekolte bakımında cildin bu özellikleri ön planda tutulmalıdır. Önleyebileceğimiz tek şey; güneş hasarıdır. Her gün dekolte bölgemize – boyun dahil- yüzümüze sürdüğümüz gibi koruyucu krem sürmeliyiz.

Cildin anti-aginde prensip, kayıpları önlemek ve daha sağlıklı-ışıltılı bir cilde sahip olmaktır. Bu amaçla cilt hücrelerinin rezervlerini korumak, onları doğru yönde uyarmak ve çalışan bu hücrelerin korunmalarını sağlamak gerekir. Gıda takviyeleri, çalışan hücrelerin ihtiyaçlarını karşılamada ilk yapılması gerekenlerdendir. Uyarmak için çeşitli yöntemler vardır. En güvenilir olanları, ışık terapileri, kimyasal peelingler ve vitamin enjeksiyonlarıdır. Öyle ki bu vitamin kokteylleri vitaminlerin ve minerallerin yanı sıra artık büyüme faktörlerini ve kök hücrelerin uyarıcılarını da içermektedir.

Dekolte bölgesinin bakımında önce IPL ile doku renginde homojenlik sağlanabilir. IPL, Intense Pulsed Light isimlerinin baş harflerinden oluşan, isminden anlaşıldığı gibi yoğun bir ışıktır. Öyle ki, lazer kadar etkili ancak yan etkisi lazerden daha az, gerçek bir mucize, tıbbi bir teknoloji, filtrelenmiş olan ışık kristal safir başlık aracılığıyla cilde uygulanır. Damar, leke, fotohasarlı ciltlerde doz ayarları yapılır. 3-4 hafta ara ile 3-4 seans uygulama yapılır. Sonuçta elde edilen, cildin hyaluronik asit seviyesinde artış, yani hücrelerin içinde yaşadığı jöle tabakasında artış, dolayısıyla nem artışı, daha sıkı ve yoğun bir cilttir. Dekolte bölgesinde varsa leke ve damar görünümünde de azalma görülebilir. Ayrıca hücreler uyarıldığı için kollajen ve elastik lif üretimi de sağlanmış olur. Bu özelliği ile IPL, mevcut sorunları gidermenin yanı sıra hücrelere yapılan yatırımsal bir tedavi seçeneği olarak da görülebilir.

IPL uygulamasından 3 gün sonra vitamin enjeksiyonu yapılabilir.

Mezoterapi yöntemi aslında cildin ikinci ve en önemli tabakası olan dermisin tedavisini kasteder. Buraya incecik iğnelerle ve elin ağırlığını da ortadan kaldıran mezoterapi tabancasıyla enjeksiyon yapılmasıdır. Genellikle cildin alışık olduğu ancak besinlerle yeterince alınamayan veya üretim için (kollajen lif) gereken miktarı yediklerimiz ile karşılayamadığımız durumlarda (stres, 30 yaş üstü ) enjekte edilen bu vitamin kokteylleri; aminoasitler, organik silisyum, DMAE ve C vitamini içerir.

Vitamin enjeksiyonu ile eş zamanlı olarak dekolte bölgesine Hyaluronik Asit enjekte edilerek hidrorezerv tedavi uygulanabilir. Hidrorezerv tedavi, ince çizgilerin başladığı 30’lu yaşlarından itibaren, susuz ve kuru ciltlerde, güneşe veya solaryuma bağlı olarak yıpranmış ciltlerde, güneş öncesi ve sonrası nem kazandırmak amaçlı kullanılmaktadır. Özellikle daha hafif olan 12 mg hyaluronik asitle yapılan tedavide boyunda ve dekoltede çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. İlk 3 seansı 3-4 hafta aralarla ve 4.seansı 3-4 ay sonra uygulama ile ciltte gözle görülür bir dirileşme ve canlanma gözlenmektedir. Daha sonraki seanslar 6-8 ay arayla koruma amaçlı olabilmektedir.

Bütün bunlara ek olarak LED terapi, boyun ve dekolte bölgesinin bakımında uyguladığımız çok önemli ve etkili yöntemlerden biridir. LED terapi sayesinde de cildimizi fazla ısıtmadan uyarabiliriz. Buradaki etki mekanizması ise, hem fibroblastları hem de dermisin savunma hücrelerini uyarmasıdır. Haftada 2 veya 3 defa toplam 9 seanslık kür halinde uygulandığı zaman cildin dokusunda sıkılaşma, dolaşımında düzelme ve buna bağlı pembe sağlıklı bir cilt elde edilebilir.

Yazının devamı...

Saçlarınızı denizden ve güneşten koruyun!

Yaz aylarında saçlarımızı güneş ışınlarından ve aşırı kuruluktan korumanın çeşitli yolları vardır:
UV ışınlarına karşı filtre görevi gören bazı seramid içerikli krem veya serum formunda saç ürünleri vardır ki bunlar saç şaftını kaplayarak saçları güneşe karşı korurlar. Bu ürünler UV önleyici olarak bilinirler. Yazın sık sık yıkanan saçların mümkün olduğunca havlu ile nemi alınarak oda sıcaklığında kurutulması, fön makinesi kullanımının en aza indirilmesi de UV ışınları nedeniyle hassaslaşan saçların daha da kurumasını önleyecektir.

Saçları UV ışınlarından korumak için şapka takılması iyi bir çözüm gibi görünmekle birlikte sürtünmeden dolayı saçlı deride saç kaybına neden olabilir. Bu durumda yapılacak en güzel şey belli saatlerde güneşe çıkmamak olacaktır.


Deniz ve havuz suyuna karşı da bone takmak iyi bir çözüm gibi görünse de hem alnı çok sıktığı hem estetik görünmediği hem de sürtünmeden dolayı saç kaybına neden olabileceği için pek tercih edilmez. Klora karşı bone dışında pek önlem alınamıyor olsa da deniz suyuna karşı su geçirmez (waterproof) özelliği olan saç korucu serumlar kullanılabilir.
Ayrıca bu dönemde kuruyan saçın taranmasını kolaylaştırmak için saç bakım kremleri kullanmak da önemlidir.

Yaz aylarında saç bakımı deyince akla elbette saç bakım ürünleri gelir. Ancak üstten sürülen ev bakım ürünlerinin deri altına nüfuz edebilmeleri için saçlı deriye çok iyi masaj yapılarak yedirilmeleri gerekir. Ayrıca derinin kompozisyonu ile sürülen ürünün içeriğinin de uyumlu olması gerekir. Her saç tipine özel saç bakım ürünü olmasına karşın vitamin içerikleri açısından belli bir standartları vardır. Bu nedenle yaz aylarında saç bakımında dışarıdan saça sürülen ürünler tek başına yeterli olmayabilir.

Burada devreye beslenme girer. Mevsiminde meyve ve sebze tüketimi saçlarımızın beslenmesine büyük fayda sağlayacaktır. Özellikle A, E vitaminlerinden zengin sebze ve meyvelerin bol bol tüketilmesi saçlarımızın güçlenmesini sağlayacaktır. UV ışınlarıyla mücadelede çok önemli bir yeri olan, hücresel yenilenmeyi sağlayan A vitamininden zengin domates, karpuz, mürdüm eriği ve böğürtleni bol bol yemeliyiz. Aynı özelliklere sahip E vitamininden zengin şeftaliyi de beslenme listemize katabiliriz.

Bu dönemde ağızdan alınması gereken vitamin takviyelerine A vitaminini katmayız çünkü biraz önce saydığımız sebze ve meyvelerden bol miktarda tedarik edebiliriz. Ayrıca ekstra A vitamini ciltte lekelenmeye neden olabilir.

Klinik ortamda yapılabilecek saç bakımlarında ise mezoterapi ve PRP uygulamaları en başta yer almaktadır. Her iki uygulama da yaz ayları boyunca ve yaz bitiminde güvenle yapılabilir. Mezoterapi, saçlı deriye 2-4 mm derinlikte olmak üzere, saç folikülünün şaftı boyunca (saçın çıktığı gözeneğe), seri iğneleme tekniği ile uygun kokteyllerin verilmesidir. Haftada bir 4-6 seans olarak başlandıktan sonra 15 gün ara ile 2-3 seans ve sonrasında en az 3 ay ayda bir önerilmektedir. Tedavi kürü tamamlandıktan sonra seanslara ara verilebilir devam da edilebilir. Saç mezoterapisinde amaç mevcut saçın sağlığını korumak ve daha volümlü saçları hedeflemektir.

Platelet Rich Plazma kelimelerinin baş harflerinden alınan PRP; günümüzde cilt gençleştirme yöntemlerinden hücresel tedavide gelinen en iyi noktalardan biridir. Platelet trombosit demek olup; trombositler kanımızda var olan hücrelerdir. Trombositlerden salınan büyüme faktörleri hücrelerin onarım mekanizmasını devreye sokarak yaraların iyileşmesini sağlamaktadır.Saçlı deride çok hafif hasar yaratır gibi yaparak cildi uyarıp; yara iyileşme mekanizmasını devreye sokmak; deriyi gençleştirmek için bir tetiktir. Çünkü hücreler uyarı sonrası harekete geçer; yara iyileşmesini taklit edercesine üretim başlar, dolaşım artar, dokunun uyarılan bölgesi temizlenir, arınır; saçın sağlığı eskisinden daha iyi olacak şekilde geri kazanılır.

Yazının devamı...

Güneş Koruyucunuzu Cilt Tipinize Göre Seçin

Yaz sıcaklarının bütün yoğunluğuyla devam ettiği bu günlerde, cildimizi güneşten koruma konusunda çok hassas davranmalıyız. Şapka takmak, güneş gözlüğü kullanmak, yoğun saatlerde güneşe çıkmamak gibi önlemlerin yanı sıra her gün mutlaka cildimize uygun bir güneş koruyucu kullanmalıyız. Şayet tatildeysek ve denize giriyorsak güneş koruyucuyu gün içinde sık sık tekrarlamalyız.

Peki hangi cilde, nasıl bir güneş koruyucu kullanılmalıdır?

Hemen hemen çoğu güneş koruma kremi hem ultraviyole A hem de B ’ye karşı etkilidir. Bazıları ınfrarede karşı da etkili ürünler. İçerisindeki mineral bazlı (çinko oksit), filtre etkili bariyer görevi iyi olan (mexoryl XL vs) birçok madde bulunmaktadır. Çocuklarda da güvenle kullanılabilen bu ürünleri seçerken cildimizin tipine uygun olan koruma faktörü en az 15-30 ve üstü olan ürünleri seçmeliyiz.

Daha önce de bahsettiğim gibi yaz aylarında terle birlikte yağ (sebum) salgısının artması kuru ciltlerin tam tersi prosedürlerle bakımı gerekli kılar. Özellikle bu tip ciltlerin siyah noktalarının, artması veya kapalı komedon denilen beyaz noktaların artması cildin gözeneklerden nefes almasını engelleyebilir ve kullanılan ürünlerle de daha da tıkanmasına-dolmasına sebep olur. Bu nedenle cildi jel veya köpük şeklindeki suyla temizleyen ürünlerle temizlemeli, uygun olan bir tonikle de her akşam arındırmalıyız. Ayrıca haftada bir veya iki defa akşamları antioksidan içerikli hafif soyucu ve nemlendirici etkileri olan peeling maskelerle canlandırabiliriz. Güneş koruyucuların karma ciltlere uygun olan daha likit özellikli ürünleri gündüz tercih edilebilir. Ancak bilinmelidir ki her güneş koruyucu özelliği gereği mutlaka bir miktar yağ içerir. Bu nedenle akşamları iyi bir cilt temizliği ile bu ürünlerin de yarattığı yağlılık azaltılmalıdır. Akşam cildin nemlendirilme ihtiyacı olan durumlarda su bazlı hafif vitaminli ürünler kullanılabilir.

Bu tip ciltlerin nemsizlik dışında bazen kızarıklık oluşması veya kılcal damar oluşumuna yatkınlık gibi durumları söz konusudur. Bu nedenle bizim için özel bir yeri vardır. Kullanılan günlük ürünlerin dahi özenle seçilmesi yazı ve kışı ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Yaz aylarında terlemeyle birlikte ciltte su ve mineral kaybı ortaya çıkabilmekte ancak bu durumu yaz aylarında hafifçe artan yağlılık ile dengeleyebilmektedir.
Ter ve yağ bezlerinin kanallarının ortak olması su kaybını dengelemek adına doğal bir savunma sistemidir. Bu doğal koruma sisteminin bozulmaması için aşırı cilt temizlikleri, kuru ve hasas olan ciltlere tavsiye edilmez. Ancak haftada bir enzim peelinglerle veya haftada bir veya iki defa hafif glikolik asitli ya da salisilik asitli toniklerle veya maskelerle bakım yaparak ölü deri birikimi ve yaz mevsiminin getirdiği ciltte siyah nokta oluşumunun da önlenmesine faydası olur. Bu tip ciltlerin günlük temizliğinde yaz kış sütler tercih edilebilir. Ancak yaz aylarında toniklerle takviye temizlik de yapılabilir. Akşamları kışa göre biraz daha su bazlı ürünlerle nemlendirme, gündüz ise çinko oksit ve titanyum dioksit oranı yüksek olan C vitamini içermeyen (yazın kullanmak gündüz için uygun olmayabilir) 30 korumalı güneş kremleri kullanılabilir.

Olgun ciltlerin özelliği kollajen ve elastik liflerin yıpranmış olması, fabrika hücreler olan fibroblastların, kronolojik-genetik-hormonal yaşlanma mekanizmalarına uyan şekilde üretimlerini azaltmış olmaları en önemli özelliğidir. Bu tip ciltlere önerimiz, C vitamini, E vitamini, hyaluronik asit, retinol, peptidler veya bitkisel antioksidanlardan geceleri zengin kremlerle onarımı desteklemek, gündüz ise yine antioksidan özellikli güneş koruyucular kullanmalarıdır. Ayrıca bu tip ciltlerin daha fazla neme ve daha fazla vitamin ve minerale olan ihtiyaçları yaz aylarında daha da fazladır. Haftada bir veya iki defa uygulanan bakımlar dışında profesyonel yardımlara da ara vermeden devam etmek hatta bu dönemde daha önce danışmadıysa bir cilt hastalıkları uzmanından destek almalarını tavsiye ederim, çünkü en önemli yaşlandırıcı dış faktör olan güneş, olgun ciltleri çok daha hızlı etkiler. Olgun ciltlerin savunma hücrelerinin desteklenmesi ultraviyole ile savaşmada temel bakım olmalıdır. Bu amaçla coenzyme Q10, E vitamini, üzüm çekirdeği yağı vs. gibi yüksek antioksidan özellikli koruyucu ve nemlendiricilerden faydalanılabilir.

Yazının devamı...

Selülitin Anatomisi - Selülit nasıl tedavi edilir?

Selülitin tedavisinde, oluş sebeplerini düzeltmeyi hedefleyecek şekilde bir yol izlemek; buna göre kombine bir bakım uygulamak önemlidir. Bu yüzden selülitin tek bir tedavisi yoktur. Hiçbiri tek başına yeterli sonuç veremez.

Uygulanan başlıca yöntemler; LPG ile lenf drenaj masajı, elle profesyonel baskılı masaj, galvanik akım ile bağ dokusunu uyarma, radyofrekans ile bağ dokusunu ve dermal hücreleri uyararak çalışmaya teşvik etme ve cildi sıkılaştırarak tedavi etme, infrared ışınlarla cilt altı yağ dokusunu ısıtarak mobilize etme ve bağ dokusunu ısıtarak uyarma ve son olarak da iğneli işlemlerden özellikle mezoterapi daha sonra da karboksiterapidir.

Bu sayılan yöntemlere ek olarak özel beslenme programı ve ağızdan alınabilecek gibi bir de yüzümüzden, göğsümüzden kaybedebiliriz. Bu nedenle bölgesel uygulamalar yapılırken diyetle desteklenirse istediğimiz yerlerden kilo vermemiz daha kolay olabilmektedir.

Tedavide olmazsa olmazlardan biri olan ve selülitin en önemli sebebi olan dolaşım bo-

zukluğunun giderilebilmesi için uygulanan lenf drenaj masajı şarttır. Lenf Drenaj masajını özellikle biz dermatoloji uzmanlarının tercih etme nedeni, endermoloji bilimi ile ilişkili olduğunu bilmemiz ve FDA onayı almış olmasıdır. En önemli nokta bu masajın kesinlikle ehliyetli kişilerce uygulanmasıdır. Aksi halde ciltte sarkmalara, kalçada düşüklüğe veya selülitlerde artmaya neden olabilir. Bilinçsiz ellerde uygulanan el masajlarının bile uzun dönemdeki sonuçları ne yazık ki selülitin daha da kötüye gitmesine neden olabilmektedir. Masaj sonrasında hemen uygulanan mezoterapi ve karboksiterapi ile sonuçlar çok daha iyi olabilmektedir. Çünkü hasta masaj ile dolaşımı düzenlenmiş ve toksinlerden arındırılmış bir şekilde işleme alınmaktadır.

DR.BETÜL ŞENGÖR'ÜN "CİLDİNİZ İÇİN GENÇLİK SIRLARI" BAŞLIKLI KİTABI TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE.

Bu kitapta A’dan Z’ye cildinizle ilgili merak ettiğiniz her şeyi bulacaksınız.

Yazının devamı...

Selülitin Anatomisi - Mezoterapi ile Selülit Tedavisi

Mezoterapi kelime anlamı derinin orta tabakasının tedavisi demektir. Ancak bu kelime ile günümüzde anlaşılan ise; deri içine tedavi veya estetik amaçlı ilaç

verilmesidir. Tarihi geçmişi 200 yıl öncesine dayanan çok eski bir yöntem olup; ilk zamanlar kulak çınlamalarını prokainle giderebildiğinin anlaşılmasıyla kullanılmaya başlanmış, sonraları estetik tıp uygulamalarında tercih edilmiştir.

Günümüzde özellikle vücuttaki lokalize yağlardan kurtulmada, selülitin tedavisinde veya cilt gençleştirme ve saçları besleme amaçlarıyla sıkça uygulanmaktadır. Ayrıca fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanları tarafından ağrı gidermek amacıyla da kullanılmaktadır.

Mezoterapi yönteminde; selülit olan bölgede cilt altına özel tabanca aracılığıyla çok ince bir enjektörle, dolaşım düzenleyici olarak prokain, gingko biloba, buflomedil, yağ parçalayıcı olarak ise sıklıkla fosfatidil kolin (soya), karnitin, kafein, enginar özü gibi daha bir çok özellikli ilaçlar kullanılmaktadır. Son olarak cildi yapılandırmak amacıyla organik silisyum, C vitamini, karışık vitamin ve aminoasitlerden oluşan kokteyller kullanılmaktadır. Seans aralıkları kişiden kişiye değişmekle birlikte haftada 1 olup; 4-10 seanstır.

DR.BETÜL ŞENGÖR'ÜN "CİLDİNİZ İÇİN GENÇLİK SIRLARI" BAŞLIKLI KİTABI TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE.

Bu kitapta A’dan Z’ye cildinizle ilgili merak ettiğiniz her şeyi bulacaksınız.

Yazının devamı...

© Copyright 2025

Türkiye'den ve Dünya’dan son dakika haberler, köşe yazıları, magazinden siyasete, spordan seyahate bütün konuların tek adresi milliyet.com.tr; Milliyet.com.tr haber içerikleri izin alınmadan, kaynak gösterilerek dahi iktibas edilemez, kanuna aykırı ve izinsiz olarak kopyalanamaz, başka yerde yayınlanamaz.